Kelime Manalı Halebi Sağir Tercümesi Tam Metin Tercüme, İbrahim El Halebi, Fatih Kalender, Hüsamettin Vanlıoğlu, İsmailağa Fıkıh Kurulu, Şamua Kağıt 2 Cilt 1730 Sayfa

Kelime Manalı Halebi Sağir Tercümesi Tam Metin Tercüme, İbrahim El Halebi, Fatih Kalender, Hüsamettin Vanlıoğlu, İsmailağa Fıkıh Kurulu, Şamua Kağıt 2 Cilt 1730 Sayfa

1.209,60 ₺
Aynı gün kargo
Kırık Manalı Halebi Sağir Türkçe Tercümesi İbrahim El Halebi, Tercüme İsmailağa Fıkıh Ve Telif Kurulu, Hüsamettin Vanlıoğlu, Fatih Kalender, Abdullah Hiçdönmez, Emin Ali Yüksel
17x24 cm Ebat, Sert Kapak, Şamua Kağıt, 1730 Sayfa
 Osmanlı fukahâsından İbrahim el-Halebî’nin (rahimehullâh), Gunyetü’l-Mütemellî isimli kitabının muhtasarı mahiyetinde olan eser, İsmailağa Fıkıh ve Te’lif Kurulu tarafından kelime manalı ve toplu olarak tercüme edilip yayıma hazırlanmıştır.
Bütün hamd Allahadır. O'nun Peygamberine ve Peygamber'in Aline ve Ashabına salat ve selam olsun.
Allah Taala, tercüme etmemizi muvaffak kıldığı Halebi-i Sağirin okunmasını ve ondan gereği gibi istifade edilmesini, mümin kardeşlerimin cümlesine nasib ve müyesser etsin. Halebi-i Sağir'in sahibi İbrahim b. Muhammed b. İbrahim el-Halebi'dir. İbrahim Halebi, Hanefi fıkhın," füruunda Mültekaa'l-Ebhür'ü yazmıştır. Halebi-i Sağir'ı yazan İbrahim Halebi, bundan önce Halebi-i Kebir'i yazmıştır. Müellif Halebi-i Kebirine Gunyetü'l-Mütemelli adını vermiştir. Halebi-i Sağir'in ve Kebirin her ikisi de, El-Şeyh el-imam Sedidü'ddin el-Kaşgaari'nin tasnif etmiş olduğu ((Münyetü'l-musalli Ve Gunyetü'l-Mübtedi) nin şerhleridir. Şarih (İbrahim Halebi) daha önce yaptığı şerhi (Halebi-i Kebir'i) fazla teferrüatlı bularak, okuyucuların istifadesine daha elverişli olduğunu söylediği Halebi-i Sağir'i yazmıştır.
Halebi'nin metni olan Münyetü'l-musalli'nin müellifi, Muhammed b.Muhammed el-Kaşgaari 705 hicri yılında vefat etmiştir. İbrahim Halebi de 956 hicri yılında vefat etmiştir.
Münyetü'l-musalli üzerine, Halebi'den başka şerhler de yazılmıştır. Münyetü'l-Musalli demek, namaz kılan kimsenin, kendisine şiddetle muhtac olduğu, ternenni ettiği muradı demektir. Bu ismin devamı olan Gunyetü'l-Mübtedin demek de, genişce yazılmış olan kitaplara alışkın olmayan, okumaya yeni başlamış kimselerin ihtiyaçlarını karşılayan, bir dereceye kadar başka kitaplara muhtaç etmeyen demektir.
Hepimizin malumudur ki, ibadetler, en nefis vakitlerin harcanacağı ve kişilerin harekat ve sekenat,ının cevherlerini verecekleri en önde gelen en mühim şeylerdir. Namaz ise bunların başında gelen bir ibadettir. Namazın şart ve erkanını en güzel, en iyi tertip eden bir kitap olması bakımından Münyetü'l-Musalli çok mühimdir. Bunun şerhi olması bakımından da Halebi'nin ehemmiyeti bir o kadar büyüktür.
Küçük yaşta şuna şahid olmuştuk: Arapça okuyan bir kimseye Arapçadan ne okudun, yahut nereye kadar okudun veya neler okudun diye sorulduğunda, cevabında izhar, Kafiye bir de Halebi okudum derdi. Bunların ilk ikisi, Arapçanın gramerinden meşhur iki kitaptır. Yani islAm aleminde. hususiyle Türkiye'de ötedenberi ders kitabı olarak okutulan Arapça dilbilgisinin anası mesabesinde olan iki metin Nahiv kitaplarıdır. Halebi'nin ne olduğunu sorarsanız, o, Arapça ile yazılıdır. Fakat Arapça kitabı değildir. O, Arapça'nın adeta bir tatbikat mahalli olmakta idi. Yani Arapçayı okuyan, biraz ibareden mana çıkaracak duruma gelen öğrencilerin, namaz, abdest bahislerini hem öğrenmeleri hem de Arapçanın tatbikatını yapmaları bakımından elverişli ilk akla gelen kitaptır.Bir arkadaşım, Halebi'yi anlamak o kadar kolay bir iş değildir» demişti. Bu, hatırımda kalmış. Gerçekten, Halebi'yi bu seferki okuyuşumda ona hak verdim. Çünkü Halebi'nin mantıki ve gayet güzel bir tertiple, fıkıh usülü kaidelerine riayet olunarak kaleme alınmış olması kolaylığı yanında güçlüğünü de beraberinde getirmiştir.
Eserin bazı husüsiyetlerini arzetmek isterim:
1 - Eser bir şerh olup, Hanefi Mezhebi üzerine yazılmış ve bünyesinde taharet, namaz ve bunlarla yakından ilgili bahislere yer verilmiş olan ve çok ihtiyaç duyulan meseleleri içinde bulunduran Münteyü'l-Musalli'nin şerhidir.
2 - Eser, Mezheb imamları olan Ebü Hanife, Ebü Yüsuf, Muhammed, Hasan b. Ziyad ve Züfer'in görüşleri, ittifakları ve ihtilaflariyle birlikte kaleme alınmıştır. Diğer taraftan üÇ imama göre de böyledir, veya üç imam bu görüşe muhaliftirler veya Malik şuna kaaildir. Şafii buna kaaildir demek süretiyle diğer üç mezheb imamlarının görüşlerini ve aralarındaki ihtilaf ve ittifakı ve bunların Hanefilere muhalif olan taraflarını ve dolayısiyle imamların usül ve kaidelerini öğretmiş oluyor.
Musannif (Metin sahibi) bu gibi yerlerde Bize göre veya bizim indimizde veya bizim katımızda diye terceme ettiğimiz sözleriyle Biz Hanefilere göre demeyi kasdetmiştir. Bazen da Bizim ashabımız veya bizim imamlarımıza göre demektedir.
3 - Yukarda da işaret edildiği gibi, bu şerh daha öz olarak kaleme alınmış, daha ziyade, meseleler tafsil edilmiş, deliller üzerinde Halebi-i Kebirdeki kadar durulmamış ve onun kadar teferruata girilmemiştir.
4 - Musannif (metin sahibi), bazı isimlerini verdiği kitaplardan gerek Mütekaddimin ve gerekse Müteahhirin ulemanın kitaplarından seçip biriktirdiği gibi isimlerini verdiği kitaplardan başka kitaplardan da almış olduğuna işaret etmiştir. Bunlar gerçekten fıkhın umdesini teşkil eden kaynak kitaplardır. Musannif sözünü çok ettiği kaynaklardan biri de Zahir-i rivaye, Nevadir, Fetava ve Vakiattır. Zahir-i rivayeki bunlara Usül meseleleri de denir - Ebü Hanife ve Ashabı olan Ebü Yüsuf, Muhammed, Hasan ve Züfer'den ve Ebü Hanife'den ilim alan diğer kimselerden rivayet olunan meselelerdir. Bunlar, ekseriye ilk üçünün kavlidir. Nevadir meselelerine gelince bunlar da Ebü Hanife ve Ashabından Zahir rivaye'nin gayrı rivayet olunan meselelerdir. Fetvalar ve Vakiat ise Hanefi Ulemasının sonraki müctehidlerinin bu meselelerden sorulduklarında, Mütekaddimün Mezheb ehlinden haklarında rivayet bulunmayıp, istinbat ettikleri meselelerdir. Bu hususta derli toplu malümat için daha önce tercümesini yaptığımız Mezahib-i Erbaa'nın birinci cildinin iki numaralı önsözünün 33. sahifesinin ilk beş paragrafına bakınız.
Musannif ve ona taben de Şarih (Halebi) hemen her meselede, bu meselenin nereden alındığını, hangi kaynak kitaptan ahz edildiğini, meselenin sonunda veya başında zikretmesi, aynı bir mesele hakkında daha başka kitapta ne denildiğini, yani bu meseleyi falan kitapta şöy1e zikreder demekle meselenin sadece bir çözüm şekli olmadığını, muhtelif kitaplarda işin şu veya bu tarzda izah edildiğini zikretmesi de kitabın karakteristik tarafıdır.
5 - Kitabın hususiyetlerinden biri de, usul kaideleri üzerine yazılmış olması, sebep netice bağlarının kurulması ,yanında, meselelerin güzel bir üslub içerisinde ele alınmış olmasıdır. Şöyle ki : bu meseleleri burada okuyup gören kimse, burada bulunmayan namaz, abdest meselelerini de onlara kıyasla anlayabilecek bir duruma gelir. Veya en azından, bilmediği mesele hakkında bir şey söylememesini veya söylettiği zaman, doğru bir tarzda söylemesini bilir bir duruma gelir. Kısacası, bu kitabı okuyan kimsenin fıkıh yönünden kafası açılır, meseleleri anlamada maharet kasbeder ve basiret hasıl eder. Kitabın birçok yerlerinde, Meşayihimiz diye geçer. Meşiyih, Şeyh'in cem'idir. Bu ise üç manaya gelir: Yaş bakımından büyük olanlara, ilmen büyük olanlara veya amelen büyük olanlara denilmektedir. Burada bundan maksad, bizim mutemed fakihlerimiz, hususiyle imamlarımızdır.
Mütekaddimun Ulema denildiğinde, Ebu Hanife ve arkadaşları yani onun talebesi durumundaki diğer imamlarımız ve onlardan önceki ulema Müteahhirun ile de bunlardan sonraki fakihler kasd olunmaktadır.
Eskiden yazılan Arapça birçok ilim kitaplarında olduğu gibi, bunda da Münyen metin olarak parantez içerisinde, şerhi u Halebi de parantez dışında olmak üzere iki kitap (Metin ve Şerh) bir arada gelmiştir. Buradaki metin ve şerhi birbirinden ayıran parantezleri biz tercümede kaldırdık. Çünkü ikisi birbirine o derece bağlı olarak yazılmıştır ki, yani Şarih şerh i metne o derece uydurmuştur ki, sanki ikisi bir kitapmış gibi fark etmek güçtür.
Tercümenin metinle birlikte basılacağını göz önünde tutarak, bazı delil makamında ve misal ve izah sadedinde getirilen ayet, hadis ve duaları, hususiyle mahzur görmediğimiz yerlerde, metnin de karşısında olmasını düşünerek, Arapça metni yeni harflerle yazdık. Bazen da bunların sadece manalarını yazarak yetindik. Bundaki gayemiz, okuyanlarımıza kolaylık getirmektir.

Yazar: İbrahim El Halebi
Telif: Hüsameddin Vanlıoğlu, Fatih Kalender, Emin Ali Yüksel, Abdullah Hiçdönmez
Baskıya Hazırlayan: İsmailağa Telif Heyeti
Katagori: Fıkıh
Sayfa Sayısı: 1730
Boyut: 17 x 24 cm 
Basım Yeri: İstanbul
Kapak Türü: Ciltli Sert Kapak
Kağıt Türü: Şamua Kağıt
Dili: Arapça, Türkçe
Dağıtım: Kitap Takipçileri
Temin Süresi: Aynı gün kargo

Bu ürüne ilk yorumu siz yapın!
Bu ürünün fiyat bilgisi, resim, ürün açıklamalarında ve diğer konularda yetersiz gördüğünüz noktaları öneri formunu kullanarak tarafımıza iletebilirsiniz.
Görüş ve önerileriniz için teşekkür ederiz.
Tavsiye Ürünler
Kelime Manalı Halebi Sağir Tercümesi Tam Metin Tercüme, İbrahim El Halebi, Fatih Kalender, Hüsamettin Vanlıoğlu, İsmailağa Fıkıh Kurulu, Şamua Kağıt 2 Cilt 1730 Sayfa Kelime Manalı Halebi Sağir Tercümesi Tam Metin Tercüme, İbrahim El Halebi, Fatih Kalender, Hüsamettin Vanlıoğlu, İsmailağa Fıkıh Kurulu, Şamua Kağıt 2 Cilt 1730 Sayfa, kırık manalı halebi sağir arapça türkçe tercümesi ibrahim el halebi fatih kalender ismailağa fıkıh ve telif kurulu darul siraç yayınevi satış spariş, İsmailağa Yayınevi, Arapça Osmanlıca حلبي صغير kırık manalı halebi sağir türkçe arapça, siraç
Kelime Manalı Halebi Sağir Tercümesi Tam Metin Tercüme, İbrahim El Halebi, Fatih Kalender, Hüsamettin Vanlıoğlu, İsmailağa Fıkıh Kurulu, Şamua Kağıt 2 Cilt 1730 Sayfa

Tavsiye Et

*
*
*
IdeaSoft® | Akıllı E-Ticaret paketleri ile hazırlanmıştır.