Hz. Muhammed Mustafa Kuranı Kerim Işığında, Osman Nuri Topbaş, Mekke Medine Devri, 2 Cilt Toplam 1184 Sayfa

Hz. Muhammed Mustafa Kuranı Kerim Işığında, Osman Nuri Topbaş, Mekke Medine Devri, 2 Cilt Toplam 1184 Sayfa

Yayınevi
Barkod
hazreti muhammed siyer kitabı, erkam yayınları
Vitrin Katagorisi
Aynı gün kargo
Hazreti Muhammed Mustafa sallallahü aleyhi ve sellem Kuranı Kerim Işığında, Mekke Medine Devri, Osman Nuri Topbaş, 2 Kitap Toplam 1184 Sayfa
Yüz yirmi dört bin küsur peygamber ve onlardaki sayısız zuhurat ve ilâhî tecellî akışları, sanki bereketli nîsan bulutları gibi azamî derecede işba (doymuşluk) hâline geldikten sonra beşeriyetin gönül toprağına mecburî bir surette boşaldı. Ve bereketli bir hidâyet şeraresi hâlindeki nebiler silsilesi, âlemlere rahmet olarak gönderilen Hazret-i Muhammed Mustafâ -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'in zuhura gelmesinin âdeta birer ikbâl ve bahar müjdesi oldu...
 Böylece bütün peygamberlerin ve insanlığın ebedî nuru olarak cihanı şereflendiren o sonsuz güneşin Mekke Devri, şirkle kirlenmiş gönülleri tevhîd-i İlâhî çerçevesinde yüce îtikâd ile temizlemek, küfürle kurumuş dalları îman ve hakîkat pınarıyla yeşertmek, nefsaniyet ve zulümleri dolayısıyla ham meyve hâline gelmiş beşeriyeti, rûhâniyet ve Nûr-i Muhammedî ile olgunlaş­tırmak faaliyetiyle geçti.
 O'nun zahirî terbiyesi ve bâtınî tesiri gönüllere öyle bir iksîr oldu ki, daha evvel yarı vahşî, çoğu insanlıktan bile habersiz bir câhiliye toplumunu, insanlık târihinin hâlâ gıpta ettiği "sahabe" hüviyetiyle hayâl edilmez bir mertebeye ulaştırdı. Onları, dünya târihinde "fazilette zirve insanlar" hâline getirdi.
 Dolayısıyla adalet, merhamet, muhabbet ve îman dolu bir insanlık hususunda modern bir câhiliye devri yaşayan şu âhir zamanın, yegâne kurtuluş yolu da, ebediyet güneşinin Nûr-i Muhammedi'sinde tecelli eden ulvî sırlardan nasiplenebilmektir...
Şefaat yâ Rasûlallâh !..      
 Hz. Muhammed Mustafa Sallallahu Aleyhi ve Sellem - 2 - Medine Devri
 Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'in Hak katındaki kadri o kadar yücedir ki; Cenâb-ı Hak, Habîb'ine itaati, kendine itaat saymış; O'na karşı yapılacak en küçük bir hürmetsizliği, amellerin boşa çıkmasına sebep kılmış ve O'na tâzîmi, gönüllerin takva imtihanı eylemiştir. Rasûlü'ne uygunsuz hitapta bulunmayı büyük bir cehalet eseri olarak kabul etmiştir.
 Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'e çokça salât ü selâm getirerek O'nu hiçbir zaman gönlümüzden ve hatırımızdan çıkarmamamız gerektiğini beyân etmiştir. Hattâ namaz kılarken her Tahiyyât'ta Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'e selâm vermemizi namazın vacip bir rüknü kılmıştır.
 Bu derece kadri yüce olan Peygamberler Sultânı'nın Medîne Devri, Allah'ın dînini ikâme ile geçmiştir. Gönülleri cennete döndüren yüce esasları, sarsılmaz temeller üzerinde muhteşem saraylar misâli inşâ etmiştir. O güller gülü, Medîne'de oluşturduğu münevver iklimde, hayatının sonuna kadar güzelliğin ve doğruluğun rehberi olmuş ve şerefli hayatı; her türlü yanlış, kötülük, terör ve zulme karşı mücâdele içinde geçmiştir. Böylece ardında, insanlığa sonsuz kurtuluş ve vuslatın yegâne yolu olan bir dîn, bir sırât-ı müstakîm ve insanlık semâsının yıldızları olan örnek bir nesil bırakmıştır. Nemutlu dünyâda, Allah Rasûlü'nün izini takip ederek o sırât-ı müstakimden, yâni dosdoğru yoldan yürüyüp de âhiretteki kıldan ince sıratı geçecek olanlara!..
 Âcizane böyle bir saadete vesîle olabilmek maksadıyla kaleme alınan bu eserde, Nebîler Nebîsi'nin bütün beşeriyete numûne-i imtisal hayatını, örnek şahsiyetindeki ulvî incelikleri ve derinlikleri ve âyetler ışığında ilâhî tecellî akışlarıyla dolu kıssalarını bulacaksınız. Esasen O'nu tasvirde lisanlar mutlak bir acziyet içindeyken, bizim lisânımızdaki ifadesi de okyanustan bir katre misâli idrâkimize damlayan şebnemler mesabesindedir.
 Dahîlekyâ Rasûlallâh!..
 
ÖNSÖZ
 Nebiler Silsilesi'nin İlk ve Son Halkası, Seyyidü'l-Kevneyn, Rasûlü's-Sekaleyn, İmâmü'l-Harameyn, Varlık Nuru, Âlemlere Rahmet
 HAZRET-İ MUHAMMED MUSTAFÂ-Sallâllâhu Aleyhi ve S ell em
Bütün mahlûkâtın varlık sebebi Nûr-i Muhammedî oldu­ğundan, Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'i ve Onun "Habîbim" hitâb-ı ilâhîsine mazhar olacak bir keyfiyette yaşadığı müstesna ve mûtenâhayâtını, şu âciz satırlar dâhilin­de hakkıyla ifâde edebilmek, aslında mümkün değildir. Ancak Onun anlaşılması ve anlatılması yönünde herkesin tâkatince yol alabilmesinin sayısız faydaları vardır. İşte bunu dikkate ala­rak yazabildiklerimizle, Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'in numûne-i imtisal şahsiyetinden bir kırıntı kabîlinden de olsa nasîb almak, O'nun ahlâkı ile ahlâklanmak, bizler için şereflerin en büyüğüdür. Yoksa O'nu lâyıkıyla anlayabilmek ve anlatabilmek iddiasından teeddüb ederiz. Nasıl ki bir lâmba, siyah bir keçe ile örtülüp sonra da bu keçe iğne ile delindiğinde, içerideki aydınlıktan dışarıya ok gibi ışık huzmeleri sızarsa, bi­zim sözlerimiz de, Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'in muhteşem hakîkati karşısında o tarzda telâkkî olunmalıdır. Zîrâ kâinatın Yüce Halikı'nın:
 "Şüphesiz ki Allah ve melekleri, Peygamber'e (çokça) sa­lat, ederler. Ey mü'minler! Siz de O'na salevât getirin ve tam bir teslimiyetle selâm verin!" (el-Ahzâb, 56) buyurarak sayısız melekleriyle birlikte "salât ü selâm" ettiği ve: "Senin ömrüne yemin ederim ki..." (el-Hicr, 72) buyurarak kadrini yü­celttiği bu Peygamberler Sultânı'nın fazl u kemâlini lâyıkıyla id­râk ve ihata edebilmek, kelimelerin mahdut imkânlarıyla asla mümkün değildir.
 Dîvân edebiyatının büyük şâirlerinden Şeyh Gâlib'in Haz­ret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'e muhabbet ve hürmetini dile getirdiği içli na'tineâit şu mısralar, bu hakikatle­ri ne güzel ifâde etmektedir:
 Sultân-ı rusül, şâh-ı mümeccedsin Efendim
Bîçârelere devlet-i sermedsin Efendim
Dîvân-ı ilâhîde ser-âmedsin Efendim
Menşûr-i "le-amruk"lemüeyyedsin Efendim...
Sen Ahmed ü Mahmûd u Muhammed'sin Efendim
Hak'tan bize sultân-ı müeyyedsin Efendim...
 "Sen, peygamberlerin sultanı, sânı yüce bir pâdişâhsın Efendim! Çaresizlere ebedî bir devlet (ve devasın) Efendim!
 İlâhî dîvânda (mahşerin o dehşetli günlerinde ümmetinin) başında ve en önünde yer alan (müşfik bir hâmîsin) Efen­dim! (Cenâb-ı Hakk'ın,) «Sen'in ömrüne yemin olsun!» diye­rek and içtiği, ilâhî kasemle te'yîd edilmiş (yüce bir Peygam­ber'sin) Efendim!..
Sen Hazret-i Ahmed, Mahmûd, Muhammed'sin Efen­dim! Cenâb-ı Hakk'ın bize lütfettiği, ilâhî te'yîde mazhar bir sultansın Efendim..."
 Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'in Hak ka­tındaki kadri o kadar yücedir ki; Cenâb-ı Hak, Habîb'ine itaati, kendine itaat saymış; O'na karşı yapılacak en küçük bir hür­metsizliği, amellerin boşa çıkmasına sebep kılmış ve O'na tâzî-mi, gönüllerin takva imtihanı eylemiştir. Rasûlü'ne uygunsuz hi­tapta bulunmayı büyük bir cehalet eseri saymıştır. Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'e çokça salât u selâm getirerek O'nu hiçbir zaman gönlümüzden ve hatırımızdan çıkarmama­mız gerektiğini beyân etmiştir. Hattâ namaz kılarken her Tahiyyât'ta Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem'e: diyerek selâm vermemizi istemiştir. Namazda iken bir beşere selâm vermek, namazı ifsâd edecek bir durum olduğu hâlde, Allah Teâlâ, Rasûlü'ne selâm vermeyi namazın vacip bir rüknü kılmıştır.
 İmam Gazâlî Hazretleri şöyle der:
 
"Namazın teşehhüdünde Peygamber Efendimiz'in suretini ve kerîm şahsını kalbinde hazır eyle! «es-selâmualeyke eyyühe'n-nebiyyü ve rahmetullâhi ve berekâtüh» de!
 Emîn ol ki, se­nin selâmın Allah Rasûlü'ne ulaşır ve O, sana daha güzel bir ce­vap İle karşılık verir." (ihyau Ulûmi'd-Dîn, I, 224)
 Hâlid-i Bağdadî Hazretleri de Mektûbat'ının dördüncü mektubunda Allâme Şihâbibn-i Hacer el-Mekkî'den şunları nakleder:
"Namazda okunan Tahiyyât'ın «es-selâmualeyke» cümle­sinde Peygamber Efendimiz'e hitâb edilmektedir. Sanki bu, Al­lah Teâlâ'nın namaz kılan ümmetinden Efendimiz'i haberdar kılmasına işaret etmektedir ki, bu şekilde -aleyhissalâtü vesse­lam- Efendimiz, namaz kılanların yanında hazır bulunup kıya­met gününde onların lehine en faziletli amelleri ile şahitlik ya­pacaktır. Ayrıca O'nun manen hazır olduğunun hatırlanması, gönülde huşu ve hudûun artmasına vesîle olur."
 Bu derece kadri yüce olan Server-i Alem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz'i hakkıyla idrâk edip anlatabilmenin zor­luğu açıktır. Biz de, asıl hakikati sükûtun sonsuzluğuyla açılabilen bu bahisteki sözlerimizi, sâdece Onun mübarek isminin yâdı ile kıymetlendirip seviyelendirmek niyet ve gayretinin şe­refine talibiz. Bunun için kıymetli okuyucularımızdan, sözleri­mizi bu acziyet itirafımız çerçevesinde değerlendirmelerini rica ederiz.
 
Elbette O'nun lâyıkıyla idrâk edilmesi gibi hakkıyla tasvîr ve ifâde edilmesinde de lisanlar mutlak bir acziyet içindedir. O, kendisine duyulan muhabbet ve hürmetteki şiddet ve samimiyet nisbetinde nüfuz edilebilen sonsuz bir nûr ve sırlar âlemidir. O'nun mübarek hâl ve davranışlarını idrâk gayretiyle vâkî olacak beyanlarımız için, kerem sahibi Allah'ın lütuf ve yardımını niyaz etmekteyiz.
Selef-i sâlihîn:
"Rabbim! Sen ancak itaatkâr kullarını affedeceksen, gü­nahkârlar kime gidip sığınsınlar? Rabbim! Sen sâdece takva sa­hibi kullarına rahmet ve merhamet edeceksen, mücrimler kim­den yardım istesinler!" diye duâ ve niyazda bulunmuşlardır.
 Biz de Kâinatın Fahr-i Ebedîsi Hazret-i Muhammed Musta­fâ -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'in mübarek hayâtını kelimelerin mahdut imkânları dâhilinde ifâdeyecür'et ederken, acziyetimiz sebebiyle edeb ve nezâket hususunda sehven vâkî olan kusurla­rımızdan dolayı Rabbimizin mağfiret deryasına sığınırız.
 
YâRabbî! O Fahr-i Kâinat Hazret-i Muhammed Mustafâ -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in yüzü suyu hürmetine bizleri affeyle! Âmîn!
 Değerli okuyucularımız!
 Daha önce Nebiler Silsilesi serlevhasıyla telif edilip dört cilt olarak takdîm edilen kitabımız, genişletilerek yeniden yayı­na hazırlandı. Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz'den önceki peygamberlerin hayâtı üç cilt hâlinde neşre­dildi. Eski baskıda dördüncü cilde tekabül eden Hazret-i Mu­hammed Mustafâ -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in ha­yâtı ise, yeni baskıda, biri Mekke-i Mükerreme, diğeri de Medîne-i Münevvere devrine âit olmak üzere iki müstakil cilt hâlin­de hazırlandı.
 
 
Bu son iki cildin genişletilip yeniden gözden geçirilmesin­de, hadis ve siyer kaynaklarını îtinâ ile tedkîk ve tahkîk ederek ihlâslı gayretlerini müşahede ettiğim Murat Kaya ve diğer aka­demisyen kardeşlerimize teşekkür eder, bu hizmetlerinin bir sadaka-yı câriye olarak Hak katında makbûliyetini niyaz ederim. Ayrıca istifâde ettiğimiz eserlerin müelliflerini de rahmetle yâd eder, Rabbimden kendileri için mağfiret ve ulvî makamlar dile­rim. ( Hz. Muhammed Mustafa 2 Cilt Takım, Osman Nuri Topbaş, Erkam Yayınları, yeni baskı 2017, Mekke devri, Medine devri, iki cilt set, efendimizin hayatı, siyer 1-2 )
 Vemina'llâhi't-tevfîk!..

Yazar: Osman Nurş Topbaş
Katagori: Siyer/Peygamberimizin Hayatı Mekke Medine Devri
Sayfa Sayısı: 1184
Boyut: 15 x 21 cm 
Basım Yeri: İstanbul
Kapak Türü: Karton Kapak
Kağıt Türü: Şamua Kağıt
Dili: Türkçe
Dağıtım: Kitap Takipçileri
Temin Süresi: Aynı gün kargo
Bu ürüne ilk yorumu siz yapın!
Bu ürünün fiyat bilgisi, resim, ürün açıklamalarında ve diğer konularda yetersiz gördüğünüz noktaları öneri formunu kullanarak tarafımıza iletebilirsiniz.
Görüş ve önerileriniz için teşekkür ederiz.
Tavsiye Ürünler
Hz. Muhammed Mustafa Kuranı Kerim Işığında, Osman Nuri Topbaş, Mekke Medine Devri, 2 Cilt Toplam 1184 Sayfa Hz. Muhammed Mustafa Kuranı Kerim Işığında, Osman Nuri Topbaş, Mekke Medine Devri, 2 Cilt Toplam 1184 Sayfa, Erkam Altınoluk Yayınları, Hazreti Muhammed Mustafa Kuranı Kerim Işığında, Mekke Medine Devri, Osman Nuri Topbaş 1 2 Kitap Cilt 1184 Sayfa, Erkam Yayınları, Siyer - İslam Tarihi hazreti muhammed siyer kitabı, erkam yayınları
Hz. Muhammed Mustafa Kuranı Kerim Işığında, Osman Nuri Topbaş, Mekke Medine Devri, 2 Cilt Toplam 1184 Sayfa

Tavsiye Et

*
*
*
IdeaSoft® | Akıllı E-Ticaret paketleri ile hazırlanmıştır.