Mü'minlerin Anneleri Peygamberimizin Hanımları

Mü'minlerin Anneleri Peygamberimizin Hanımları

Barkod
Peygamberimizin Hanımları - Uysal
Piyasa Fiyatı
20.00
Aynı gün kargo
Mü'minlerin Anneleri - Peygamberimizin Hanımları
Büyük Boy - Ciltli - 432 Sayfa

Yazar: Muhammed Ali Kutub
Tercüme: Prof. Dr. Taceddin Uzun
Sayfa Sayısı: 432
Boyut: 17 x 24 cm 
Basım Yeri: İstanbul 
Basım Tarihi: 1993
Kapak Türü: Ciltli Sert Kapak
Kağıt Türü: İthal Kağıt
Dili: Türkçe 
Dağıtım: Kitap Takipçileri
Temin Süresi: Aynı gün kargo

Kitaptan bölümler:
Hz. Peygamber’in (sav) ilk evlilik hayatı, Hz. Hatice validemizle başlar. Onunla evlendiğinde, Efendimiz’in yaşı 25, hanımının yaşı ise, 40’tır. Yani aralarındaki yaş farkı, 15’tir. Onun, Hz. Peygamberin yanındaki yeri, diğerlerinden biraz farklıdır. Risâletini tebliğde O’nun yanında olmuş, bütün insanların terk edip, O’nunla alay ettiklerinde O’na teselli vermiş, hattâ Hz. Peygamber’e ilk vahiy gelmesi esnasında böyle bir şeyle ilk karşılaşmanın verdiği heyecanla ürpermesi karşısında hiç tereddüt etmeden şu gönül okşayıcı ve heyecan yatıştırıcı sözleri söylemiştir: 

"Sana müjdeler olsun! Allah’a yemin ederim ki, Allah seni hiçbir vakit utandırmayacaktır. Çünkü sen, akrabana bakarsın, sözün en doğrusunu söylersin, işini görmekten aciz olanların ağırlığını yüklenirsin. Fakire verir, kimsenin kazandırmayacağını kazandırır, misafiri en iyi şekilde ağırlarsın, Hak yolunda zuhur eden hâdiseler karşısında, halka yardım edersin." 

Bu nâdide kadın, aynı zamanda ilk Müslümanlardandır. Vahyin nüzulünün onuncu yılında, hicretten üç sene önce vefat etmiştir. Allah Resulü, Hz. Hatice’nin ölümü karşısında bir hayli üzülmüştü. Hz. Peygamber’in amcası ve müşriklere karşı koruyucusu olan Ebu Talib ile kendisiyle sükûnet bulduğu eşi Hatice’nin vefatı gibi üzücü olaylar peş peşe geldiği için bu yıla, hüzün yılı denilmiştir. 

Resulullah’ın bu evliliği 25 yıl sürmüş, İbrahim dışındaki bütün evlatları da yine bu nâdide kadından olmuştur. Vefatı esnasında Resulullah’ın yaşı 50’dir. Yani Hz. Peygamber evlilik hayatının büyük bir kısmını ve aynı zamanda gençlik ve olgunluk yaşlarını, sadece ve sadece, kendisinden 15 yaş büyük olan bir kadınla geçirmiştir. 

2. Sevde binti Zem’a (r): 

Bu hanımı da ilk Müslümanlardandır. Kocası Habeşistan’a yapılan hicretten sonra vefat etmiş olup, kimsesiz kalmıştı. Efendimiz, onunla evlenerek, bu kalbi kırığın da, yarasını sardı; onu perişan olmaktan kurtardı ve ona enis oldu. Zaten sadece Efendimiz’in nikahı altında bulunmayı düşünen bu büyük kadının, dünya adına istediği başka hiçbir şey de yoktu. Ve Allah Resulü’yle evlendiğinde yaşı 55’ti. Buradan da anlaşılacağı üzere, bu evlilikteki asıl amaç, kimsesiz ve yardımcısız kalan bir kadının elinden tutmak, emin bir yuvaya kavuşturmaktı. 

3. Aişe (r): 

Resulullah’ın bâkire olarak evlendiği ilk ve tek kadındır. O, daha sonra halife olacak olan Hz. 
Ebubekir’in biricik kızıdır. Ayrıca, Hz. Aişe çok zeki bir nâdire-i fıtrat ve nübüvvet dâvâsına tam vâris olabilecek yaratılışa sahip bir kadındı. Evlendikten sonraki hayatı ve daha sonraki hizmetleri de göstermiştir ki, O muallâ varlık, ancak Nebî zevcesi olabilirdi. Zira O, yerinde en büyük hadisçi, en mükemmel tefsirci ve en nâdide fıkıhçı olarak kendini gösteriyor, her yönüyle Hz. Peygamber’i temsil etmeye çalışıyordu. 
http://www.kitaptakipcileri.com/Muminlerin-Anneleri-Peygamberimizin-Hanimlari,PR-1482.html
Resulullah Aişe’yi çok seviyor ve O’na karşı çok şefkatli davranıyordu. Hz. işe’den şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Ben kızlarla oyun oynardım. Oyun arkadaşlarım gelir ve benimle oynardı. Resulullah’ı gördükleri zaman O’ndan gizlenirlerdi. Çok defa Resulullah, bu arkadaşlarımı benimle oynamaları için gönderirdi." 

O’nun Hz. işe ile evliliği, yanından hiç ayrılmayan, çektiği sıkıntılara beraberce katlanan, mağara 
arkadaşı Hz. Ebubekr için en büyük bir mükâfat idi. 

4. Hafsa binti Ömer (r): 

Hz. Hafsa dul bir kadındır. Kocası Bedir Savaşı’nda şehid edilmiş bir mücahittir. Kocasının vefatına üzülmüş, yalnız başına kalmıştır. Babası Hz. Ömer, kızını önce Hz. Osman’a evlenmesi için teklif etmiş, ancak O kabul etmemiş, Hz. Ebubekir’e teklif etmiş, O da kabul etmemiştir. Daha sonra da duruma şahit olan Allah Resulü fazla beklemeden O’nunla evlenmek istediğini bildirmiş ve evlenmiştir. Bu evlilik de, zaruretlerin getirdiği bir evlilik olup, bununla o yüce insan Hz. Ömer’in gönlü hoş edilmiş, kocasının ölümüne üzülen ve yalnız kalan birisinin bu yalnızlığı giderilmiştir. 

5. Zeynep binti Huzeyme (r): 

Resulullah (sav) Hafsa’dan sonra bu kadınla evlenmiştir. Onun kocası da Bedir’de şehit edilmiş olan, Ubeyde b. Hâris’tir. Yalnız başına ve kimsesiz kalan bu mübarek kadının yaşı da 60’tır. Bu kimsesizlik zamanında, kendisine yardım edecek bir ele şiddetle muhtaçtır. Onu bu ihtiyaç içerisinde gören şefkat ve merhamet Peygamberi, onu da nikâhlayarak kendi kanatları altına almak istemiştir. Zaten evlendikten iki yıl sonra da vefat etmiştir. 
http://www.kitaptakipcileri.com/Muminlerin-Anneleri-Peygamberimizin-Hanimlari,PR-1482.html
Altmış yaşındaki bir kadınla evlilikte dünyevî bir arzunun bulunması elbette mümkün değildir. Bu evlilikteki tek gaye de, yalnız başına kalan birisine bir yardım eli uzatmaktan ibarettir. 

6. Zeyneb binti Cahş (r): 

Zeynep binti Cahş radıyallahu anhâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin diğer bir hanımı… islâmiyeti ilk kabul eden hanım sahâbîlerden… Efendimizin hala kızı… ibadete düşkün oluşu ve cömertliğiyle meşhur… Fakirlerin, gariblerin annesi diye anılan takvâ erlerinden… Kendi el emeği ile geçinen, dikiş, nakış ve el işi yaparak kazandığı paraları fakirlere infak eden sehâvet sahibi bir mücâhide… Nikâhını Allah Teâlâ’nın kıydığı bir bahtiyar… Fahr-i Kâinat (s.a) Efendimizin ahirete göç eylemesinden sonra kendisine ilk kavuşan annemiz…
O, bi’setten yirmi sene önce Mekke’de doğdu. İlk iman edenlerden oldu. Asıl adı Berre idi. Resûl-i Ekrem (s.a) onu Zeynep olarak değiştirdi. Babası Beni Esad kabilesinden Burre olup annesi de Rasûlullah’ın halası Ümeyye binti Abdülmuttalib’dir. Abdullah İbni Cahş (r.a)’ın kızkardeşidir

7. Ümmü Seleme (r): 

Bu da ilk Müslümanlardan olup, Habeşistan’a hicret edenlerdendir. Daha sonra da Medine’ye hicret etmiş, çok sevdiği ve kendisine sıkıntılı hicret yolculuklarında arkadaşlık yapıp, yanından hiç ayrılmayan biricik eşini Uhud Savaşı’nda şehit vermiştir. Yurdundan, yuvasından uzak, bir sürü yetimle, hayat külfetini yüklenmiş bu kadına, ilk şefkat elini, Hz. Ebubekir ve Ömer uzatırlar. Ancak o, bu talepleri reddeder. 

Daha sonra evlilik teklifini Resulullah yapar ve bu teklif kabul edilir. Böylece yetimleri, sıcak bir yuvaya kavuşmuş, babalarının ölümünden duydukları üzüntüyü, Allah Resulü vesilesiyle unutmuş, hiçbir zaman gerçek bir babayı aratmayacak bir babaya kavuşmuş oldular. 

Ümmü Seleme de Hz. işe gibi dirayet ve fetaneti olan bir kadındı. Bir mürşide ve mübelliğe olma istidadındaydı. Onun için bir taraftan şefkat eli onu, himayeye alırken, diğer taraftan da, bilhassa kadınlık âleminin medyûn-u şükran olabileceği bir talebe daha ilim ve irşad medresesine kabul ediliyordu. http://www.kitaptakipcileri.com/Muminlerin-Anneleri-Peygamberimizin-Hanimlari,PR-1482.html

Yoksa, altmış yaşına yaklaşmış Resulullah’ın, bir sürü çocuğu olan, bir dul kadınla evlenmesini ve evlenip bir sürü külfet altına girmesini, başka hiçbir şeyle izah edemeyiz. 

Evet, çok kadınla izdivaç, bilhassa ahkâmla gelen Enbiyâ için bir bakıma zaruridir. Zirâ, dinin, aile mahremiyeti içinde cereyan eden pek çok yönleri vardır ki, ona ancak bir insanın nikahlısı muttali olabilir. Binaenaleyh, dinin bu yönlerini anlatmak için herhangi bir istiâre ve kinayeye başvurmadan bulandırır ve istinbatı her şeyi alabildiğine açık bir şekilde anlatacak, mürşidelere ihtiyaç vardır. 

8. Ümmü Habîbe (Remle binti Ebî Süfyan) (r): 

Mekke’de küfrün bayraktarlığını yapan Ebû Süfyân’ın kızıdır. Ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkarmaya muktedir Yüce Rabbimiz, gelecekte müminlerin annesi konumuna yükselecek bu kadına, İslâm’ın bidayetinde imanı nasip etmişti. Mekke’nin zor şartlarında inancını yaşayamayınca, kocasıyla birlikte Habeşistan’a hicret etme mecburiyetinde kalmıştı. Ancak bu esnada kocası önce Hıristiyan olmuş, sonra da ölmüş, Ümmü Habibe yalnız başına kalmıştı. Allah Resulü durumu öğrenince Necâşi’ye haber göndererek, tek başına kalan bu hanımın kendisine nikahlanmasını istedi. Durumu öğrenince fevkalâde sevinen Ümmü Habibe’nin nikahı, Necâşi huzurunda kıyılmış oldu. 

Şayet Hz. Peygamber böyle yapmayacak olsaydı, yalnız ve kimsesiz bu kadın, ya Mekke’ye dönecek babasının ve ailesinin şiddetli zulümleri karşısında dinini bırakacak, ya Hıristiyanlardan yardım dileyecek, ya da kapı kapı dilenip hayatını sürdürecekti. Ancak bu evlilikle en güzel yolu seçmiş oluyordu. 

Bu evlilik vesilesiyle, o gün için Müslümanların ve Peygamber’in azılı düşmanı olan Ebû Süfyan, inananlara yaptığı işkenceyi hafifletmiş, içinde Hz. Peygamber’e karşı olan azılı kini birazcık dahi olsa dinivermişti. Daha geniş dairede ise, Emevîlerle bir akrabalık te’sis edilmiş oldu ki, bu da onların Müslümanlığa girmelerini kolaylaştıran bir unsur oldu. Bundan sonra Ebû Süfyan hâne-i saâdete rahatlıkla girip çıkma avantajına sahip olarak, Müslümanlığı daha yakından tanıma fırsatını bulup, sonunda iman dairesine girmiş oldu. 
http://www.kitaptakipcileri.com/Muminlerin-Anneleri-Peygamberimizin-Hanimlari,PR-1482.html
Açıkça görüldüğü gibi bu evlilikte de, kimsesiz kalan birinin yardımına koşup, onun elinden tutma, onun vesilesiyle Müslümanlara yapılan işkenceyi hafifletme ve azılı düşman biriyle akrabalık kurup, onun imana gelmesine vesile olma vardır. 
9. Cüveyriye binti Hâris (r): 

Müslümanlar, yapılan Müreysi gazvesinde galip gelmiş, pek çok ganimet elde edilmiş, bunun yanında 700 kadar da esir alınmıştı. Esirlerin içinde, Benî Mustalik kabilesinin başkanının kızı olan Cüveyriye de bulunuyordu. Cüveyriye, Hâris b. Dırar’ın kızı idi. Hâris, Mustalikoğulları Yahudilerinin reisi idi. Cüveyriye önce Musâfi b. Saffan’la evlenmiş, Musâfi, Müreysi Muharebesi’nde ölmüştü. Cüveyriye, Hz. Peygamber’e müracaat ederek hürriyete kavuşmayı talep etmiş, Resulullah da onun fidyesini bizzat kendisi vererek hürriyete kavuşturmuştur. Babası gelip kızını götürmek isteyince, o Müslüman olarak Medine’de kalmayı tercih etmiş, bilahare de Resulullah ile nikahı kıyılmıştır. 

Resulullah’ın bu evliliğinden sonra, Abdulmuttaliboğullarının hissesine düşen esirler salıverilmiş, diğer Müslümanlar da bu durum karşısında, Resulullah ile akrabalık bağı bulunan bir kabilenin insanları esir edilemeyeceği düşüncesiyle alınan bütün esirleri salıvermişlerdir. 

Hz. Peygamber’in bu evliliği de altmış yaşları dolayındadır. Bu evlilikte O, önemli bir kabileyle akrabalık kurmayı hedeflemiş, pek çok esirin serbest bırakılmasını sağlamış, bundan da önemlisi pek çok Yahudi’nin İslâm’la şereflenmesine vesile olmuş ve kocası savaşta ölen, dolayısıyla İslâm’a ve Müslümanlara aşırı bir şekilde kinle dolu bir hanımı, şefkat kanatlarının altına alarak onu müminlerin anası mertebesine yükseltmiştir.
http://www.kitaptakipcileri.com/Muminlerin-Anneleri-Peygamberimizin-Hanimlari,PR-1482.html
10. Safiyye binti Huyey (r): 

Asıl adı Zeynep’tir. O dönemde Arabistan’da reislere düşen ganimet hissesine Safiyye denilmektedir. Bu kadın da Resulullah’ın hissesine düştüğü için Safiyye adını almıştır. Ana-babası, Yahudilerin ileri gelenlerindendi. Hatta babası Nadiroğullarının reisi, annesi de Kureyza oğullarının reisinin kızıydı. Hayber Gazvesi’nde, babası, kocası ve kardeşi öldürülmüş, kabilesinden pek çok kimse esir alınmıştı. Safiyye, İslâm’a karşı aşırı bir şekilde kin ve nefretle doluydu. 

Savaş sonrası Resulullah onu kendi nikahına alarak, yumuşamasını sağlamış oldu. Bu evlilikle de Yahudilerin önemli bir bölümüyle akrabalık kurulmuş, onların Müslümanlığı yakından tanımaları imkânı sağlanmış, düşmanların kötü bir kısım emellerinin, önceden bilinmesi kolaylaşmış ve Müslümanlığın sınırları bu vesileyle genişlemeye yüz tutmuştur. 


11. Mâriyetü’l-Kıbtiyye (Ümmü İbrahim) (r):

Resulullah İslâm’a davet için etraftaki hükümdarlara mektuplar gönderiyordu. Bunlardan birisi de Mısır hükümdarı Mukavkıs’tı. Mukavkıs, elçiyi güzel bir şekilde karşılamış, Hz. Peygamber’e birtakım hediyelerle birlikte iki de cariye göndermişti. Yolda bu iki cariye, Müslümanlık hakkında malûmat sahibi olduktan sonra, İslâm’ı seçmişlerdi. Bunlar Medine’ye varınca, Resulullah Mariye’yi kendisine almıştı. Bilahare azad ederek, onunla evlenmiştir ki, oğlu İbrahim, işte bu hanımındandır. 
Bu evlilik, bütün Mısırlılar üzerinde büyük bir te’sir icra etti. Müslümanlarla Mısır’daki Bizanslılar arasında çıkan savaşta, Mısırlılar tarafsız kalmış, Bizanslılara arka çıkmamışlardır. İşte bunun sebeplerinden birisi de, kendi milletlerinden olan bir kadının, Hz. Peygamber’le evli oluşudur. 


12. Meymûne binti Hâris (r): 

Asıl ismi Berre olup, Resulullah tarafından Meymûne olarak değiştirilmiştir. Hz. Peygamber’in son evliliğidir. Hudeybiye antlaşmasından bir yıl sonra Hz. Peygamber’le Müslümanlar, Mekke’ye tavaf ziyaretine gitmişlerdi. Bu sırada Peygamberimiz’in amcası Abbas, Allah Resulü’ne Meymûne’yle evlenmesini teklifi etti. Zira Meymûne, Abbas’ın baldızı olup, nikah yetkisini ona vermişti. Peygamberimiz de bu teklifi kabul buyurarak, onunla nikahlandı. Bu durum karşısında Mekkeliler: "Demek ki, Muhammed hemşehrilerine hâlâ dostluk ve hayır duyguları besliyor." yorumunu yaptılar. 
http://www.kitaptakipcileri.com/Muminlerin-Anneleri-Peygamberimizin-Hanimlari,PR-1482.html
Bu evliliği yaptığında da Resulullah, altmış yaşları civarındadır. Gayesi, yine dul kalan bir kadına yardım elini uzatma, Müslüman olduğu hâlde Mekke’de müşriklerin içinde kalan birini bu sıkıntıdan kurtarma ve Mekkeliler’e karşı bir jest yapma vardır. 

Kitabın Yazarı Muhammed Ali Kutub Hakkında:
Büyük İslâm âlimi ve meşhûr velî İsmi, Muhammed bin Kâsım Bağdâdî'dir Seyyiddir Kutub, Velî, Kutb-i Arvâsî, lakapları vardır Doğum târihi ve yaşadığı asır ihtilâflıdır Kabri Arvas'tadır Arvas seyyidlerinin ilk ceddi bu zâttır Arvas'ta şarkın müstesnâ âlimlerinin ve büyük velîlerinin yetişmesine vesîle olmuştur

Baba ve dedeleri Hülâgû'nun Bağdât'ı istilâsı sırasında, Musul'a oradan da Anadolu'ya hicret etmiştirPekçok âlim ve velî yetiştirmişlerdir Muhammed Kutup da babası Kâsım Bağdâdî'den icâzet ve hilâfet aldı Babasının izniyle Hakkârî tarafına gitti Feraşîn Dağlarında yedi sene daha riyâzetle meşgûl oldu Bu zaman içinde devamlı Hızır aleyhisselâm ile görüştü Onun mânevî terbiyesinden de çok istifâde etti Çok yüksek hallere ve kerâmetlere sâhib oldu Yedi sene sonra bir kış günü Şabata'nın bir köyünde misâfir olmuştu O gece rüyâsında Peygamber efendimizi gördü Peygamber efendimiz; "Evlâdım, Hakkâri Emîri İbrâhim Han Abbâsî hastadır Bu meyveleri götür yesin Allahü teâlâ şifâ ihsân eder" buyurdu Uyanınca baş ucunda mevsim kış olmasına rağmen içinde yaz meyveleri bulunan bir sepet gördü İçinde incir, nar ve hıyar vardı Hakkâri emiri İbrâhim Han da kalb gözü açık hal sâhibi bir zât idi Muhammed Kutup, yanına gelmek üzere yola çıktığı sırada; "Şu anda Ehl-i Beyt-i Nebeviden bir zâtın kokusunu aldımKarşılamak isterim ancak hastayım karşılamaya çıkamıyorum Gidip onu karşılayınız teşrif buyursunlarZiyâreti ile şerefleneyim" dedi Adamları karşılamak üzere çevreye çıktılar Karşılarına derviş hâlinde bir mübârek zât çıktı Beklenen zât olduğunu anlayıp; "İbrâhim Han teşrifinizi bekliyor" dediler ve yanına götürdüler

Muhammed Kutup, İbrâhim Han yanına girince selâm verdi Sonra getirdiği meyveleri verdi Yeryemez hastalıktan kurtulup sıhhate kavuştu

İbrâhim Han; "Derviş sen kimsin, kimin oğlusun, nereden geliyorsun, bu kış mevsiminde bu yaz meyveleri ne oluyor?" diye sorunca, Seyyid Muhammed; "Adım Muhammed'dir Babam şu anda Pay köyünde bulunan SeyyidKâsımBağdâdî'dir Bu meyveleri Ferâşin Dağlarından getirdim" dedi Bu cevap üzerine Hakkâri beyi, sıradan bir dervişle karşı karşıya olmadığını anladı Çünkü bu mevsim Ferâşin Dağlarında, bırakın bu meyveleri bulmayı, vahşî hayvanların dahi aç dolaştığı bir zamandı Oradan tâze yaz meyveleri getirmek, ancak büyük bir kerâmet olabilirdi Gerçekten de öyleydi Hakkâri Beyi, Seyyid Muhammed Kutub'a çok hürmet etti ve itibar gösterdi Kadıyı çağırıp kızı Fâtıma'yı Seyyid Muhammed'e nikâhladı Bahar mevsimine kadar orada kaldı Bu müstesnâ evlilikten kıymetli Seyyid âilesi çoğaldı Herbiri birer cevher olan kıymetli seyyidler asırlar boyunca yetişegeldi

Seyyid Muhammed hazretlerinin arzusu üzerine ilim öğretmek için ve insanları irşâd ile meşgûl olacak münâsib bir yer aramaya çıktılar Etrâfı dolaştılar Bunlar arasında, şimdi Van vilâyetine bağlıBahçesaray (Müküs) kazâsının güneybatısında bulunan Arvas Dağının vâdisini beğendiler Hemen İbrâhim Han ile birlikteArvas köyünün ve külliyesinin temelini attılar Bir ev, bir dergâh ve bir de medrese yaptılar İkisi de sırtında taş taşıyıp, hâlen mevcûd olan iki katlı câmiyi inşâ ettiler İbrâhim Bey, ayrılmadanArvas ve çevresini, irşâd için vakfetti Sonra duâ isteyip Hakkâri'ye gitti

Seyyid Muhammed Velî, burada vakit geçirmeden tedris ve irşâda başladıCâmiden başka, gerekli kitaplar için bir kütüphâne yaptırdı ve sonra, meşhûr olan Arvas kitaplığını kurdu Birinci Cihan Harbinde, Rusların işgâli zamânında, ermeniler tarafından bu kitaplık yakılmıştır İçinde üç bin el yazması eser bulunan bu kitaplığın zâyi olması, ilim nâmına büyük bir kayıp olmuştur
http://www.kitaptakipcileri.com/Muminlerin-Anneleri-Peygamberimizin-Hanimlari,PR-1482.html
Değişik îtikâdların, bozuk inançların çok bulunduğu bu bölgeyi seçmesi ve ölünceye kadar ilim öğretmekle ve irşâd ile ahâliyi Ehl-i sünnet ve cemâatin ana caddesinde toplamaya çalışması ve bunda büyük muvaffakiyet elde etmesi, din, millet, devlet ve insanlık sevgisinin en büyük işâretidir Cenâb-ı Hak iyi niyeti sebebiyle, ona kendisi gibi İslâma, millete hizmet eden büyük vârisler vermiş, Arvas, şarkın din nâmına müstesnâ âlimleri ve velîlerini yetiştirmiştir Bunun için Molla Muhammed Velî (Kutub) ünvânı ile meşhûr olmuştur Arvas seyyidlerinin ilk ceddi budur İrşâdı geniş bir sahaya yayılmıştır Hattâ Türkistan'a kadar duyulmuş, Buhârâ'dan nâmını duyan Şemseddîn Buhârî, oradaki tâliblerini bırakıp, Arvas'a gelmiş, Seyyid Muhammed Velî hazretlerinin talebesi olmayı, şeref bilmiş ve bir daha memleketine dönmeyip, orada vefât etmiştir Kabri, mürşidinin kabrine 20 m kadar mesâfede dere tarafında, asırlık bâdem ağaçları arasındadır

Muhammed Kutup hazretlerinin oğlu Seyyid Kemâleddîn'dir Onun oğlu Seyyid Cemâleddîn olup, "Âlim-i Rabbânî", "Âlimüddîn" isimleri ile meşhûr olmuştur Seyyid Cemâleddîn küçüklüğünde babası tarafından iyi yetiştirilmekle berâber, babası vefât edince, daha çok ilme sarılmış, hârikulâde mânevî yardımlar görmüştür Bütün ulûm-i İslâmiyeyi hayrete şâyân bir biçimde öğrenmiştir Bu hârika gelişme karşısında hayrete düşen çevresi ona "Âlim-i Rabbânî" ismini vermişlerdir Böylece tam bir dirâyetle şerîat ve tasavvuf bilgilerinde babasının halefi olmuştur

Bunun oğlu Seyyid İbrâhim, onun oğlu Seyyid Muhammed Şehâbeddîn'dir Onun oğlu Seyyid Muhammed olup, "Velî" ünvânı ile de tanınır Onun oğlu Seyyid Abdullah Arvâsî'dir Bunların hepsi de, baba ve dedeleri gibi, ilim, irfân ve velâyet sâhibi olup, kimi vaktinin kutbu, kimi asrının gavsı olmuşlardır Hepsi de, din ve dünyâ ilimlerinde, tasavvuf ve velâyette kemâl mertebesinde olup, asırlarca bölge halkına ışık vermişlerdir Hepsinin kabirleri, mezkûr Arvas köyü kabristanındadır
http://www.kitaptakipcileri.com/Muminlerin-Anneleri-Peygamberimizin-Hanimlari,PR-1482.html
Şâfiî mezhebinde olup, diğer üç mezhebi de bilirler, okurlar, okuturlar ve öğretirlerdi Hâkim olan tarîkat, babadan oğula intikâl eden Kâdirî ve belli bir yerden îtibâren ilâveten Çeştî ve daha sonraları Nakşibendî idi Takvâ, verâ, zühd, ilimle amel, doğruluk, ihlâs, muhabbet ve benzeri güzel haller ora halkının yemek, içmek gibi günlük hayâtının icâbı idi Bu bakımdan orada zararlı değişiklikler, bid'atler, dînî bakımdan zayıflıklar olmazdı

Seyyid Abdullah hazretlerinin, Seyyid Abdurrahîm ve Seyyid Abdurrahmân adlarında iki oğlu vardı Seyyid Abdurrahîm'den Doğu Bâyezîd Arvâsî Seyyidleri kolu, Seyyid Abdurrahmân'dan, Hakkâri, Müküs ve Hizan Arvâsî seyyidleri gelmektedir..
http://www.kitaptakipcileri.com/Muminlerin-Anneleri-Peygamberimizin-Hanimlari,PR-1482.html
Bu ürüne ilk yorumu siz yapın!
Bu ürünün fiyat bilgisi, resim, ürün açıklamalarında ve diğer konularda yetersiz gördüğünüz noktaları öneri formunu kullanarak tarafımıza iletebilirsiniz.
Görüş ve önerileriniz için teşekkür ederiz.
Mü'minlerin Anneleri Peygamberimizin Hanımları Mü'minlerin Anneleri Peygamberimizin Hanımları, Mü'minlerin Anneleri - Peygamberimizin Hanımları Kitabı Büyük Boy - Ciltli - 432 Sayfa, Yazar: Muhammed Ali Kutub,Tercüme: Prof. Dr. Taceddin Uzun,Resulullah’ın bu evliliği 25 yıl sürmüş, İbrahim dışındaki bütün evlatları da yine bu nâdide kadından olmuştur. Vefatı esnasında Resulullah’ın yaşı 50’dir. Yani Hz. Peygamber evlilik hayatının büyük bir kısmını ve aynı zamanda gençlik ve olgunluk yaşlarını,Hz. Muhammedin Eşleri, Hanımları, Annelerimiz, Kaç eşi vardı, eşleri,peygamberimizin eşleri ile ilişkisi peygamberimizin eşlerinin isimleri peygamberimizin eşleri sırasıyla peygamberimizin eşleri kaç tanedir peygamberimizin çocukları peygamberimizin eşleri hakkında bilgi peygamberimizin eşleri ve çocukları peygamberimizin kızları, Uysal Kitabevi Konya, Siyer - İslam Tarihi Peygamberimizin Hanımları - Uysal
Mü'minlerin Anneleri Peygamberimizin Hanımları

Tavsiye Et

*
*
*
IdeaSoft® | Akıllı E-Ticaret paketleri ile hazırlanmıştır.