Hulasatül Beyan Büyük Kuran Tefsiri, Konyalı Mehmed Vehbi Efendi, 16 Cilt 8 Kitap Tamamı 6909 Sayfa 17x24 cm 1966 Yılı Baskısıdır Cilt Ve Kağıt Eskidir

Hulasatül Beyan Büyük Kuran Tefsiri, Konyalı Mehmed Vehbi Efendi, 16 Cilt 8 Kitap Tamamı 6909 Sayfa 17x24 cm 1966 Yılı Baskısıdır Cilt Ve Kağıt Eskidir

Kategori
Yayınevi
Barkod
kuranı kerim tefsiri, üçdal neşriyat eksiksiz 16 cilt 8 kitap
Vitrin Katagorisi
Aynı gün kargo
Hulâsat'ül Beyan Büyük Kuran-ı Kerim Tefsiri, Konyalı Mehmed Vehbi Efendi, 1966 Yılı Baskısı Eski Kağıt Ve Eski Cilttir
17x24 cm Ebat, Büyük Boy, Sert Kapak Ciltli, 2. Hamur Eski Kağıt Ve Cilt  Kağıt, 16 Cilt 8 Kitap Toplam 6909 Sayfa
"Öteden beri Türkçe bir tefsir yazma arzusu taşıdığını ifade eden müfessir Mehmed Vehbi Efendi (XV, 656), üyesi bulunduğu Meclis-i Meb‘ûsan’ın 1911’de feshi üzerine memleketi Konya’ya dönerek tefsirini yazmaya başlamış ve dört yıl süren bir çalışma sonunda 1915’te eserini on beş cilt olarak tamamlamıştır. Ancak ülkenin içinde bulunduğu malî sıkıntılar yüzünden eserin basımı birkaç yıl gecikmiştir. Hatta bizzat müfessirin bildirdiğine göre bu zor şartlarda VII. cilde kadar basılan eserin satışından elde edilen gelirin kâfi gelmemesinden dolayı basım işine bir müddet ara verilmiş, daha sonraki ciltlerin basımı Konya tüccarlarından bazı kimselerin yardımıyla gerçekleşebilmiştir (XV, 658).
Eserin telifi sırasında Taberî’nin Câmiu’l-beyân, Fahreddin er-Râzî’nin Mefâtîĥu’l-ġayb, Beyzâvî’nin Envârü’t-tenzîl ve esrârü’t-teǿvîl, Nesefî’nin Medârikü’t-tenzîl ve hakikatül tevil, Hâzin’in Lübâbü’t-teǿvîl, Nizâmeddin en-Nîsâbûrî’nin Ġarâibü’l-Ķur’ân ve reġāǿibü’l-furķān, Ni‘metullah b. Mahmûd en-Nahcuvânî’nin el-Fütûĥâtü’l-ilâhiyye ve’l-mefâtîĥu’l-ġaybiyye, Ebüssuûd Efendi’nin İrşâdü’l-aķli’s-selîm ilâ mezâya’l-Kitâbi’l-Kerîm, Sıddîk Hasan Han’ın Fetĥu’l-beyân fî maķāśıdi’l-Ķurân adlı tefsirleri kaynak olarak kullanılmıştır. Çok defa "Fahrî Râzî ve Kādî’nin beyanları vechile”, "Tefsîr-i Hâzin’de beyan olunduğuna nazaran”, "Ni‘metullah Efendi’nin beyanına nazaran” gibi ifadelerle sadece müfessirlerin ismi belirtilerek eserlerine atıfta bulunulur ve âyetler bu kaynaklar esas alınarak tefsir edilir. Nitekim müfessir, kaynakların özeti mahiyetindeki eserine Hulâsatü’l-beyân fî tefsîri’l-Kur’ân adını verirken bu hususa işaret etmek istemiştir.
Dirayet metoduyla yazılan eserde âyetler genellikle tek tek ele alınır, önce âyet metni yazılır, arkasından meâli verilir; daha sonra açıklama kısmına geçilir. Burada, anılan kaynaklardan bolca nakiller yapılarak âyette yer alan kelimelerin çeşitli anlamları üzerinde durulur. Mecaz, kinaye, emsal, tekrar gibi edebî sanatlara işaret edilip Kur’ân-ı Kerîm’in fesahat ve belâgat açısından eşsiz bir kitap olduğu vurgulanır. Yer yer kıraat vecihleri gösterilerek bunlara göre anlamda ortaya çıkan farklılıklar belirtilir. Âyette temas edilen akaid, fıkıh, tarih, ahlâk gibi konulara dair çeşitli bilgiler verilir. Bilhassa imanın mahiyeti, amelle olan ilişkisi, büyük günahları işleyenlerin durumu, inanmayanların cehennemdeki konumu gibi itikadî konular geniş biçimde ele alınır. Bu açıklamalarda Ehl-i sünnet’in görüşleri yüceltilirken diğer mezheplerin görüşleri tenkit edilir. Nihayet "hulâsa” diye başlayan kısa bölümde âyetin tefsirine son verilirken âyetler arasındaki tenâsübe de dikkat çekilir.
Hulâsatü’l-beyân’da hadisler ekseriya meâl olarak nakledilir; bu arada genellikle rivayet zinciri terkedilerek hadisler doğrudan Hz. Peygamber’e dayandırılır. Zaman zaman hadisi rivayet eden sahâbînin ismi de zikredilir. Bazan da "Buhârî ve Müslim’in ittifak ettikleri bir hadiste ...” denilerek kaynak gösterilir. Bir kısım âyet ve sûrelerin faziletlerine dair rivayetlerle geçmiş milletler ve âhiretle ilgili konularda İsrâiliyat’tan sayılan haberlere de yer verilir...İ
Merhum Mehmed Vehbi Hoca'nın « Hulasat'ül Beyan Fi Tefsir'il Kur'an » isimli onaltı ciltlik bu büyük tefsiri senelerden beri Müslüman hal­kımız tarafından ısrarla aranıyordu. Son yıllardaki dinî kültürümüzün kaydettiği gelişme bu eseri daha şiddetle ihtiyaç hâline getirdi. Basılması bir zaruret oldu.
Büyük, temel islami eserlerin neşri gayesiyle) kurulmuş olan şirketi­miz ilk iş olarak bu büyük eserin neşrine başladı. Allahû Teâlâ'nın tevfik ve inayetiyle bunu takiben kaynak kitapların neşrine devam edeceğiz...
«Hulasatül Beyan»ın en büyük hususiyeti İslâm âleminde yazılmış en muteber tefsirlerden hulâsalar naklederek tefsir mevzuunda bütün nokta-i nazarları belirtmiş olmasıdır.
Kazî Beyzâvi, Fahri Bâzi, Hâzin, Medarîk, Ebussuût Efendi, Ni'metullah Efendi, İbni Ceriri Taberî, Nisâburî, Sıddık Han gibi pek çok müfessirî'nin âyetleri tefsir edişteki görüşleri nakledilmiştir.
İkinci hususiyeti, Türkçe neşredilen tefsirler içinde en genişi olma­sıdır. Onaltı cilt olan bu tefsirde âyetler izah edilirken derinliklerine ka­dar inilmiştir.
Üçüncü hususiyeti, âyetler toplu şekilde değil teker teker ele alın­mış ve tefsiri yapılmıştır. Dili çok sâdedir. Herkesin anlıyabileceği şekil­de selis bir üslûpla yazılmıştır.
Eserin basımında yanlışsız ve aslına uygun olması için mümkün olan azâmi dikkat gösterilmiştir. Buna rağmen gözümüzden kaçmış hususların okuyan din kardeşlerimiz tarafından bildirilmesini rica ediyoruz.
Âyetlerin metinleri merhum Hasan Kızanın hattıdır. Okuyanların daha iyi istifade edebilmeleri için âyet numaralarını da koyduk.
Âyetlerin mealleri tefsir kısmından siyah puntolarla dizilerek ayrıl­mıştır. Böylece, yalnız âyet mealine bakmak istiyenlere kolaylık sağlan­mış oldu. İzah edilen kelimeler ve bunların izahları italik harflerle dizilmiş ve okuyucunun dikkati çekilmiştir.
Her sayfanın üst kısmına sûre ismi ve cüz numarası yazılmıştır. Böy­lece bir âyetin veya sûrenin tefsirini okumak istiyenler kolayca bulabile­ceklerdir.
Kitabın baş tarafına mevzu fihristi konmuştur. Bu sadece her cilde ait fihristtir. Bundan başka inşaallah onaltıncı cildin sonuna çeşitli fih­ristler ilâve edilecektir. Böylece eser tasnifsiz malûmat yığını olmaktan kurtarılacak, eserden azamî istifade sağlanacaktır.
Ayrıca tefsirin bütün ciltlerinin basımının tamamlanmasından sonra müstakil bir cilt halinde lügatçe çıkarılacaktır. Bu cilt gençlerimizin ağır buldukları kelimeleri izah edecek, aynı zamanda dînî tâbirleri açıklayan ansiklopedik lügat mahiyetinde olacaktır.
Din kardeşlerimizin kitabı okuduklarında Allahın bu mübarek kelâ­mının sonsuz feyizlerinden nâsîbedâr olmalarını niyaz ederiz.
Eserin merhum müellifinin de ruhu şad, kabri ferah, mekânı Cennet olsun.  
 Mümin ÇEVİK
16.11.1966
                MÜELLİFİN TERCÜME-İ  HALİ
                            (1861  - 1949)
Mehmet Vehbi (Çelebi) İstiklâl mücadelesi sırasında Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin üçüncü Şer'iyye ve Evkaf Vekilidir. Tarihe mal olmuş büyük şahsiyetlerden biridir. 16 ciltlik yazmış olduğu «Hülasatül Beyan Fî Tefsîril Kur'ân» namındaki tefsiriyle şöhret bulmuş de­ğerli din âlimlerindendir.
1861 Yılında Konya ilinin Hadim kazasında Kongul köyünde doğmuş­tur. Ulema mesleğinden Çelik Hüseyin Efendi adında bir zatın oğludur. İlk tahsiline köyün mektebinde başlamış, Anbarlızade Mehmet Efen­diden Kur'ân-ı Kerimi hatmetmiş, tecvit vesair lüzumlu ilimleri de öğ­renmiştir. 1876 Tarihinde Tomakzade Mehmet efendiden de Emsile ve Binayı okumuş, bir yıl sonra da Hadim Medresesine kaydolmuştur. Bu­rada İstanbul mezunlarından Hafız Ahmet Efendiden Sarf ve Arabi tahsil etmiştir. Hocasının Bardas köyüne Müderris olması üzerine tahsilini ik­mal etmek için onunla birlikte Bardas köyüne gitmiştir.
 1879 Yılında tekrar Hadim Medresesine dönmüş, bir yıl sonra da Kon­ya'da Şirvaniye medresesine girmiştir. Konya Müftüsü Hacı Hüseyin Efen­diden Mollacami, Tavaslı Osman Efendiden de Fıkıh ve Usul derslerini okumuştur.
1888 Yılından itibaren ders okutmağa ve icazet vermeğe başlamıştır. Göstermiş olduğu liyakat üzerine 1899 yılında Konya Valisi Ferid Paşanın tamir etmiş olduğu Mahmudiye medresesine müderris tayin edilmiş, 1901 yılında da Konya Hukuk Mahkemesine üye olmuştur. Bu vazifede iki yıl kaldıktan sonra Konya'da yeni açılan Hukuk Mektebine Vesaya Muallimi olmuştur.
1908 Yılında İkinci Meşrutiyetin ilânı dolayısıyla Konya Mebusu ola­rak İstanbul Meclisi Mebusanına katılmıştır. Hiçbir partiye mensup olmıyan üstad 1911 yılında Meclisin dağılması üzerine Konya'ya gelerek Türkçe bir tefsir yazmaya ve tedrisle meşgul olmaya başlamıştır. Fakat bu, sırada Birinci Cihan Savaşının çıkmasıyle tedrisle uğraşmaktan vazgeçmiş, bütün vaktini tefsirin tamamlanmasına hasretmiştir. «Hülasatül Beyan Fi Tefsiril Kuran» adı altında 15 ciltlik muazzam tefsirini 1915 yılının sonunda bitirmiş ise de malî durumu müsait olmadığından tab ettirememiştir.
Birinci Dünya Savaşı 1918 yılında her iki tarafa mensup devletler birer muahede ile harpten çekilmişlerdi. Osmanlı Devleti de Mondros mü­tarekesini imzalamıştı. Fakat Yunanlılar 1919 yılında İzmir'e asker çıkar­masıyla memleket tehlikeli bir duruma düşmüş, işin vahametini idrak eden necip ve asil Türk Milletinin böyle bir haksızlığı kabul edemiyeceği pek tabi'i idi. Bunun için memleketin muhtelif yerlerinde «Kuvay-ı Mil­liye» teşekkül etmişti. Bilhassa Doğu Anadolu'da Erzurum ve Sivas Kon­greleri yapılmış, memleketin muhtelif yerlerinde çete teşkilâtı kurulmuştu.
Böylece Vatanın tehlikeli bir anında Konyalı Mehmet Vehbi, Milli Kuvvetler lehinde konuşmalar yapmış ve bazı subaylarla temasa geçmişti. Fakat bu temaslarından ürken Konya Valisi Cemal Bey, Hâdimli Hocayı göz hapsine almış ise de Üstad yılmamış, Vatanın selâmeti hususunda ilgi­lileri uyandırmaktan geri durmamıştır.
Valinin kaçması üzerine İngiliz ve İtalyan temsilcileri ve 1500 kadar silâhlı İtalyan askeri Konya'yı almayı düşünmüşlerdi. Bu haberin kısa za­manda halk arasında yayılmış olması ve Kuvayi Milliyenin o zaman Beyşehirdeki kumandanı şehit Miralay Nazım Beyin Konya M. Umumisi va­sıtasıyla ordunun Vehbi hoca hakkındaki güven ve arzusunu bildirmesi üzerine Konya memurin, ulema ve eşrafı toplanarak Mehmet Vehbi Ho­cayı, Vali Vekâletine seçmişlerdi. Bu sırada İstanbul Hükümeti Kuvayi Milliyenin ileri gelenleriyle anlaşarak Suphi Bey isminde birini Konya'ya Vali tayin etmişti. Vehbi Hoca da 1919 yılında tekrar İstanbul Mebusan Meclisine Konya'dan mebus seçilmişti.23 Nisan 1920 yılında Vehbi Efendi Ankara'da açılan Büyük Millet Meclisine Konya Mebusu olarak iştirak etmiş ve bir müddet Meclis Reis­liğinde de bulunmuş, bilâhere Şer'iye ve Evkaf Vekili olmuştur.
Bazı sebebler dolayısıyla Şer'iye Vekilliğinden çekilen Mehmet Veh­bi bir müddet siyaseti de bırakarak Ankara'da kalmıştır. Bu esnada Tetkikat ve Te'lifatı islâmiyye heyeti meyanında bulunan Şemsettin (Günaltay'ın) cesaret vermesiyle hazırlamış olduğu 16 ciltlik tefsirinin tab'ına karar vermişti. Eserin basılması hususunda Konya'nın eşraf ve tacirlerin­den Hacı Kaymakzade Hacı Mahmut ve oğlu Kasım efendilerin maddî yardımıyla tefsirin tab'ına muvaffak olunmuştur.
Tefsir-i şerifin musahhihi bulunan Evkaf-ı İslamiye matbaası muha­sebecisi Abdullah oğlu Hafız M. Kâmil de eserin tashihinde «deruhte edi­len vazifenin ehemmiyetinden bahsetmekte ve Kadırgalı Mustafa Nazif Efendi tarafından yazılan kelâmullahtan tatbik edilmiş olmakla onun res­mi hattı kabul edilmiş olduğunu, tefsiri okumak istiyenlere bir suhulet olmak babında konulan işaretler hakkında malûmat verildiğini, terceme ve tefsir olan Kur'ân âyetleri kavislerin, âyetlerin tercümeleri köşeli mu'terizalar içerisinde ibare arasında geçen hadîs-i şerifler de kavisler içine alındığını, bütün tefsir Ketuhta camii şerifi imamı bulunan Hafız İbrahim Efendi tarafından tetkik edilmiş, mevcut hataların savabları ayrıca bir cetvel halinde tefsir-i şerifin sonuna ilâve olunduğunu» beyan etmiştir.
Merhum üstad, siyasî hayatında partiye girip girmemek hususunda zamanın ileri gelenleri ile fikir ihtilâfı halinde idi. Birinci T.B.M.M.'nin feshinden sonra Milletvekili olmamasına rağmen tarassut altında bulun­durulmuştur.  Hulasatül Beyan Büyük Kuran Tefsiri
Basılmakta olan ve bir taraftan da satışa çıkarılan tefsirin bine yakın nüshasını eski bir talebesi olan Balıkesirde imamlık vazifesi yapan Necmettine götürmüş, sonra diğer ciltlerini de tab işlerini kontrol etmek üze­re İstanbul'a gelmişti. Bir gün köprüde eski Canik mebusu Nafiz Beye tesadüf etmiş ve Nafiz Bey ile birlikte Erzurum Mebusu Hüseyin Avni Beyin Karaköyde bulunan yazıhanesine gitmişti. Orada nargilesini içer­ken İzmir suikastinin mürettiplerinden maslup Ziya Hurşit de gelmişti. Merhum Vehbi Efendi Ziya Hurşid'in ilk Büyük Millet Meclisinden eski bir mebus arkadaşı olması dolayısıyla onunla hasbıhalde bulunmuştu. Bu sebepten Vehbi Hoca İzmir suikastinden dolayı 1927 de Konya'da tevkif edilmiş, bir hafta kadar polis kısmı adli reisinin odasında nezarette kal­dıktan sonra bir emirle ilmiye kisvesinden tecrit edilmek suretiyle Anka­ra'ya gönderilmiştir. Ongun kadar nezarette kaldıktan sonra yapılan tah­kikat neticesinde suikastla hiçbir alâkası olmadığı anlaşılmış ve İstiklâl mahkemesine sevkedilmesine mahal kalmadan serbest bırakılmıştır. ( Hulasatül Beyan Tefsiri, hulasatül beyan tefsir, hülasatül beyan kuran tefsiri, Konyalı Mehmet Vehbi efendi, hülasatül beyan tefsir, hülasatül beyan kuran tefsir, üçdal neşriyat, hülasatül beyan tefsiri fiyatı, 8 kitap tefsir, 16 cilt tefsir  )
       Şahsiyeti
Merhum, kuvvetli bir irade sahibi idi. Bu hususta oğlu emekli hâkim sayın Asım Çelik şöyle bir misalle anlatmıştır. «Ankara'da Şer'iye Vekili olarak bulunduğu sırada tefsirin bastırılması için bazı ilgililerle istişare yaparken o zaman Şer'iye Vekâleti (Tetkikat ve Te'lifat-ı İslâmiyye he­yeti) azasından olan eski başvekillerden Şemsettin Günaltay, peder mer­humun el yazısıyla olan tefsirden bir formayı İstanbul'a götürmüş, tab'ı hususunda Evkâf-ı İslâmiyye matbaası idarecileriyle görüşmüştü. Matba­ada eserin yalnız bir sayfasına yazılması lâzım geldiği, sahife arkasına yazılmaması icap ettiği söylenmişti. Eğer böyle olmazsa mürettipler ta­rafından kolaylıkla ve yanlışsız olarak dizilmesine imkân olmadığı netice­sine varılmıştı. Merhum Şemsettin Günaltay gelip durumu peder merhu­ma anlatmış, peder merhum da rahmetlik ağabeyim Fevzi Çelik'e ve bana birkaç sayfa yazdırıp tetkik ettikten sonra bu işin bizim tarafımızdan yazılmasını, uygun görmemiş olacak ki 7000 sayfalık eseri oturup yeni baş­tan bizzat yazmıştır.»
Şer'iye ve Evkaf Vekili bulunduğu sırada Vekâletin resmî atlı araba­sına birgün bile binmemiş, mebusluğunda olduğu gibi vekilliğinde de evi ile Meclis arası üç kilometre mesafe olmasına rağmen her gün yaya gidip gelmiştir. Vekilliği sırasında ne sarığında ve ne de giydiği mest ve lâstiğinde en küçük bir değişiklik yapmamıştır. Sıhhatli idi. Sohbetleri gayet tatlı ve nüktedandı. Sevdikleri île şakalaşmaktan hoşlanırdı. 30 Ya­şından sonra nargile içmeye alışmış ve tiryakisi olmuştu. Tren seyahatlarında ve diğer yolculuklarında nargilesini beraberinde taşırdı. Tiryaki olmasına rağmen bazan iradesini kullanır, altı ay nargileyi içmediği bile olurdu. Gene tekrar içmeye başlardı. Birgün bile hasta olarak yatağında yattığı görülmemiştir.

Mehmet Vehbi Efendi 15 Nisan 1923 yılında vazifesinden ayrılmış ve sonra 1683 numaralı tekaüt kanununun 25. maddesi mucibince kendisine emekli maaşı bağlanmıştır. 1949 yılında, Kasım ay mm 27 sinde 88 yaşında Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Kabri Konya'da Ankara yolu üzerinde Musalla kabristanındadır. Mezar taşında şu cümleler yazılıdır:

El-Mağfur bütün mevcudiyeti ile islâmlığa ve bütün varlığı ile va­tanına hizmet eden Tefsîr-i Kur'ân sahibi Şer'iye Vekili Konya'nın Öz ev­lâdı Hadimli Hoca Mehmet Vehbi Çelik ruhuna fatiha.»
 
Alt kısmında da Afyon Karalıhisarların Hoca Vehbi Efendi hakkında son bir Cemile ve hürmetleri nişanesi olmak üzre bizzat kendileri yazıp mermer üzerine kazdırarak kabrine taliki için hediye ettikleri şu kıt'a vardır :
Hüvelbâki
Eyledi Üstad-ı kül Vehbi Efendi irtihal
Bir eşi gelmez ferid-i asr idi bi iştibah
Geldi bir hâtif esefle söyledi tarihini
 Son müfessir Hadimi Vehbi Efendi göçtü ah.

-Kitabın Yazarı Son Devir Din Alimi Konyalı Mehmed Vehbi Efendi Kimdir? Hayatı Hakkında Bİlgi:
Mehmet Vehbi ÇELİK (1861-1949)
1861 yılında Hadim'in Kongul Köyü'nde doğmuştur. Babası, ulemâdan Çelik Hüseyin Efendi'dir İlk tahsilini köy mektebinde Anbarlızâde Mehmet Efendi'de görür. Tomakzâde Mehmet Efendi'de Emsile, Bina okur. 1877'de Hadim Medresesi'ne kaydolur. Burada Hafız Ahmet Efendi'de Sarf ve Arapça dersi alır. Hocası, Bardas (Karaman) Köyü Medresesi'ne müderris olunca onunla beraber gider. 1879'da Hadim Medresesi'ne geri dönen Mehmet Vehbi, bir yıl sonra Konya'da Şirvaniye Medresesi'ne girer. Konya Müftüsü Hacı Hüseyin Efendi'den (Kadınhanlı) Molla Câmî, Tavaslı Osman Efendi'den Fıkıh ve Usûl derslerini alır.
27 yaşında iken 1888'de, ders okutup icazet vermeye başlayan Mehmet Vehbi; gösterdiği liyâkat üzerine Konya Valisi Ferit Paşa tarafından Mahmudiye Medresesi'ne müderris tayin edilmiştir. Bu arada daha önce bahsedildiği gibi Ali Gâv Türbesi Türbedârı Mehmet Nesîb Dede'nin vefatı üzerine " bâ-irâde-i âliye " türbedarlık, Hadimli Mehmet Vehbi'ye tevcih edilir. Ardından imâ met görevini de üstlenir. Müderrislik görevi, " İrâde-i âliyye" ile 10 Aralık 1911 de yenilenen Mehmet Vehbi'ye, bu vazifeden dolayı aylık 150 kuruş maaş bağlanmıştır. 1901'den itibaren iki yıl Konya Hukuk Mahkemesi reisliği görevini de yürütmeye başlayan Mehmet Vehbi, hattat Topçu zâde İsmail Hakkı Efendi'nin ( 1919) kızı ile evlenir.
Şeyh Sadreddin Konevî imareti, Sarı Hafi Medresesi ve Konya Hukuk Mektebi'nde dersler verir fakat en uzun süre ders verdiği yer Mahmudiye Medresesi olur.
Siyasî Hayatı
Ulemâdan Hadimli Mehmet Vehbi, II. Meşrutiyetin ilânından sonra yapılan seçimlerde I.Dönem Konya Milletvekili olarak İstanbul Meclis-i Mebusanı'na seçilerek Aktif siyasî hayatın içine girer.
Mondros Mütarekesi'nden sonraki rehavet devri; Yunan'ın İzmir'e çıkma¬ sı ile sona ermiştir. Millî duyguyu galeyana getiren o ortamda Mehmet Vehbi Millî Kuvvetler lehine konuşmalar yapar. Bazı subaylarla temasa geçer. Bun¬ dan ürken Vali Cemâl Bey. Hoca'yı göz hapsine alır. Fakat o; yılmaz. İlgilileri uyarmaya devam eder.
Konya'nın hareketli zamanlarıdır. Kafalar bulanık, doğrular eğrilere karıştırılmış, daha da önemlisi hizip-parti çekişmesi millî bütünlüğü gölgeler hale gelmiştir. Aslında 1908'den bu yana ekilenler biçilmektedir. Ama yanlış zaman ve ortamda. bazılarınca Birinci Konya İsyanı, diye değerlendirilen iç kaynaşmalar vardır. Fahrettin Paşa (ALTAY), halkı aydınlatmak üzere ü kişiye gider: Vehbi Efendi. Fakı Efendi ve Rıfat Efendi.. Ulemâdan bu üç zatı görevlendirir. Gösterilen çabalar sonucu olarak da Şakalak Köprüsünde jandarma devriyesine ateş açma (5-6 Mayıs gecesi) ve hapishane ayaklanması dışında bir olay meydana gelmez. Bunlar da bastırılır. Vehbi Hoca ve arkadaşları halkı irşatta başarılıdır.
Ferit Paşa'ya bağlı Millî Mücadele'ye menfî tavır alan bir kaç validen biri olan Cemâl Bey, Sivas Kongresi'ne delege göndertmemiştir. Bunun üzerine Konya'ya gönderilmesi kararlaştırılan Refet Bey'in, kuvvet toplayarak Konya'ya geldiğini öğrenen Cemâl Bey, telaş kapılarak mahkumları silahlandırır. fakat Konya halkı direnmek yerine milli kuvvetlerin safına geçmesi üzerine cemal bey Konya'yı terk edip İstanbul'a kaçar. Cemal Beyin yerine Hadimli Vehbi ( ÇELİK) vali vekili tayin edilir.
Bir yandan da meclisteki görevine devam eder. Meclis oturumlarında zaman za¬man söz alır, Ona göre devlet dairelerinde "ne kadar memur azalırsa o kadar iş ileri" gidecektir. "Bir dairede memurun çokluğu, işin ileri gitmesini icap" ettirmez. Bu açık bir gerçektir. Üstelik merkezde 7-8 bin lira fazla varken Hadim'de 200 kuruşa hizmet eden memurlar göz önüne bile alınmamıştır.İstanbul'da, han memur politikasının günümüzde de devam eden yanlışlığını, hem de taşra gerçeğini dile gerilen Mehmed Vehbi; 1911 'den sonra Konya'ya döner. 
Konya'ya dönüşü ile medreselerde yeniden ders okutmaya başlar.Öğretmenlik görevlerinin yanında yazmayı da ihmal etmez.1908 yılında yayımlanan bir makalesinde İslâm Dini'nin nasıl yüceltileceği, doğuda ve batıda nasıl doğru anlaşılması gerektiği üzerinde durur. Ona göre "insanların hak olan bir şeye itirazları ancak hakikâti bilmediklerinden ileri" gelmektedir. "Hakikâtini bilince ise eski itirazından dolayı pişman olmayan zaten insan değildir. Ama buna karşılık; dinin esası gibi, esas dindenmiş gibi bazı cahil anlatıcıların söylediği gayr-i meşru maddelerle mücadele edilmelidir.
Makalesinde ileri sürdüğü fikirleri tatbik etme yoluna koyulur ve tefsirini yazmaya başlar. ve eserini 1915 yıllında 15 ciltte tamamlar.
I.Dünya Harbi, koca Osmanlı Devleti'ni madden ve manen bitiren yola girmiştir. Muhtemelen bir yenilgiye karşı Enver Paşa ve Teşkilât-ı Mahsûsa (Osmanlı İstihbarat Teşkilâtı) tedbir alma lüzumunu duymuşlardır. Onun için belli merkezlerde silâh, cephane ve asker-yönetici hazırlığı yaparak millî varlığımızın yok edilmesine karşı 1916'larda çare düşünülmüştür. Bu doğrultuda "Konya'da Veled Çelebi (İZBUDAK) ve Hadimli Vehbi Hoca", "asker-sivil gerilla kadrosunun seçkin unsurları" arasına alınmıştır.Ama hükümet valisiz, makam boştur. Bu durum, endişe doğurur. 26 Eylül 15/1919 Cuma günü ulemâ, tüccar ve esnaf temsilcileri Müftü Ali Rıza E fendi (Kadınhanlı) başkanlığında toplanır. Edip Bey (ŞAKRAK) ve Ömer Vehbi Efendi'nin teklifi İle Mehmet Vehbi Efendi, oybirliği vali vekili seçilir.
Halk "âdeta modern ve ideal bir usûl ile, kendi iradesine dayanarak seçimle bir vali vekili tayin" etmiştir. Vali Vekili Mehmet Vehbi, ilk iş olarak; işgal kuvvetleri komutanı ile görüşerek, asayişin sağlanacağını, fakat şehrin işgaline girişildiği takdirde buna silâhla karşı konulacağım bildirir. Bu haksız yere tutuklananlar ve hapsedildiler serbest bırakılır Kısa süren vali vekilliğinde (26 Eylül 1335/1919-28 Teşrinievvel(Ekim) 135/1919) Mehmet Vehbi, ikinci önemli icraatını da gerçekleştirir. 8 Ekim 919'da Konya ileri gelenlerini hükümet binasında toplar. Sivas Kongresi kararlarının Konya'da uygulanacağını açıklar. Bunun için önce Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Konya Şubesi'nin oluşturulması gerekmektedir. Toplantıya katılanlardan 30 kişi seçilir. Onlar da kendi içlerinden 10 kişimi Seçerek Konya Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Yönetimi'ni oluştururlar.
Mehmet Vehbi'nin vali vekilliği; İstanbul Hükümeti'nin Kuvay-ı Milliye ileri gelenleri ile anlaşarak, Konya'ya Suphi Bey'i vali tayin etmesi ile sona erer.
Mehmet Vehbi, vali vekilliğinden ayrılır. Fakat Millî Mücadele'nin kazanılması için halkı uyarı ve harekete geçirme faaliyetleri devam eder. Zaten bu aylar Konya'nın hareketli zamanlarıdır. Mitingler düzenlenir. Hadimli, 15 Ocak I920'de düzenlenen Konya Mitingini'nin tertip komitesi içindedir. Mitingde heyecanlı bir konuşmada yapar. 
Bu arada Mehmet Vehbi, Meclis-i Mebusan'a dördüncü dönem Konya Milletvekili olarak seçilir. 12 Ocak 1920'de toplanıp 18 Mart 1920'de çatışmalarına ara veren Son Osmanlı Meclisi'ndeki 5 Konya milletvekilinden biridir. Zaten bu mebusların üçü müderristir.
Mehmed Vehbi, orada da aktiftir. Mebuslar Meclisi, İngilizler tarafından işgal edilince, temsilen Meclis Heyeti olarak yanına Rauf Bey (ORBAY), Balıkesir Mebusu Abdülaziz M. Efendi (TOLUN) ile birlikte Padişah Mehmet Vahideddin'i ziyaret ederler. 16 Mart 1920 tarihinde padişaha: " Şevketmeâb, millet azimlidir. Vatanı da sizi de kurtaracaktır ."der. Vahideddin ise, "Hoca...Hoca..sözlerinize dikkat ediniz. Bu adamlar isterlerse yarın Ankara'ya girerler'" der Bunun üzerine Abdülaziz M. Efendi, eliyle sarayın penceresinden gözüken düşman donanmasını işaret ederek: "Bu kafirlerin kudreti şu denizdeki toplarının menzili içindedir. Millet demir gibidir. Onu yıkamayacaklardır." cevabını verir. Mehmet Vehbi ise ayakta ve heyecanla, " millet yurdunu son damla kanına kadar müdafaa edecek ve cenabı-ı Hak'ın inayeti ile muzaffer olacaktır , Padişahım...Buna itimat ediniz." deyince Rauf Bey, arkadaşlarını doğrular: "Hoca Efendiler, zat-ı şahanelerine hakikati arz ediyorlar.."
Padişahın cevabı, konuşmaların seyrine pek uygun değildir. Anlatıldığına göre: "Bu millet koyun sürüsü.. Bir çoban lâzım. O da benim." der. ve ayağa kalkarak görüşmelere son verir. Vehbi Hoca, sarayı terk ederken arkadaşlarına. "Bu adam nefsini ıslah etmezse âkıbeti fenadır" der. İlginçtir, Millî Mücadele kazanıldıktan sonra Sultan Vahideddin'in tahttan indirilme fetvasını, 1922'de Şer'iye ve Evkaf Vekili olarak Vehbi Hoca verecektir .
İstanbul'un işgalinden sonra Mehmet Vehbi Ankara'ya geçer. Nisan 1920 başında Refet Bey'in beraberinde getirdiği n Konya heyeti ile görüşür. İçlerinde vali. belediye başkanı, müftü, Müdafaa-ı Hukuk Cemiyeti ve muhalifleri, komutan Fahrettin Bey'in de bulunduğu heyetle birlikte Konya'ya döner. Ardından 1920'de açılan TBMM'ne Konya Milletvekili olarak katılır. Ankara-Konya ve cepheler arasında âdeta mekik dokuyarak uğraşan meclisin faal üyelerindendir
22 Haziran 1920'de Yunan ileri taarruzu üzerine mecliste şiddetli tartışmalar çıkar. Cepheyi ziyaretten birkaç gün önce dönen Mehmet Vehbi, meclise moral aşılar: " Arkadaşlar, gidiniz de cepheyi, vatan ve milleti uğruna şehâde şerbetini içmeye azmetmiş kahramanları, onların sarsılmaz imanlarını görünüz. ordunun maneviyatı da kuvveti de yerindedir ve er-geç düşman mağlup olacaktır." der. Bu heyecanlı nutukla meclis sükunet bulur.
Konuşmalarını, güçlü bir mantık ve yerinde tespitler üzerine İnşa etmektedir. 5 Temmuz 1920'de yaptığı konuşmada, asker kaçaklarının çokluğuna dikkat çekerken, sebeplerini de ortaya koyar ve tedbir alınmasını ister.
….
Mehmet Vehbi, zaman zaman Reis ve İkinci Reis Vekili olarak meclis oturumlarını idare etmiştir. Yeri geldikçe, günümüzde de baş ağrıtan konulara değinir. Milletvekili maaşlarının artırılması meselesi bunlardandır. Mecliste bu doğrultuda bir teklif 08 ocak 1921 tarihinde görüşülürken o tam tersini savunur. Kendisi de milletvekili üstelik maaşla geçinen birisidir. Ama maaşın artırılması yerine "yarıya indirilmesini" ister. Milletvekillerini "zaruret çekmeye, kanaat etmeye" çağırır. Çünkü millet Öyledir. Durum iyileşince o zaman başka bir şey düşünülebilecektir.
22.01.1337 tarihli konuşmasında ise gayr-i Müslimlerin durumunu ele alır. Bu ülkede vergi veren, ölen, vatan için işini, yuvasını terk edenler Müslümanlardır. Gayr-i Müslimler ise evlerinden ayrılmamakta, işlerine devam etmektedirler. Giderekten onlar, nüfus olarak Müslüman kitle aleyhine çoğalacak hatta ülkeye hakim olacaklardır. Zaten mevcut zenginler onlardır. Öyleyse gayr-i Müslimler de maddî yönden vergilendirilmen, vermeyenler evlerinden Müslümanlar gibi uzaklaştırılarak yol vb. bayındırlık işlerinde çalıştırılmalıdırlar
…..
Mehmet Vehbi, dolaylı da olsa basınla ilgili bir yaraya da parmak basar. Londra Konferansı öncesidir.
(4.2.1337/1921 tarihli 2 celse). Kamuoyu oluşturulması gerekmektedir. Konuşmasında, davetsiz gitmeyelim ama gazetelerde yazılar çıkartalım, der. Çünkü gazeteler, özellikle "Tan, bir makaleyi beş yüz liraya yazmaktadır
Meclis'e başkanlık ederken Men'-i Müskirat (içki yasağı) Kanunu ile ilg ili olarak "haddi şert " denilen dayak cezasının kabulünü teklif eden Mehmet Vehbi, sadece politik kaygıları göz önünde tutarak düşünen birisi değildir. 14.10 1338/1922 tarihli görüşmede milletvekillerinin aylıktan ayrı olarak harcı rah alırken "donu yırtık, ayağı yalın, başı açık, üzerinde yüz yerinde yaması olan kadınları" düşünmelerini ister.
Vahideddin'in hal fetvasını veren Mehmet Vehbi, aynı sultanın Türkiye'yi terk etmesinden bir gün sonraki 18.11.1338/1922 tarihli 5. gizli celse görüşmelerinde "Hilafet'le ilgili düşüncelerini açıklar. Halifenin ne yapması gerektiğini, görevlerini sayar. Aynı zamanda bu sıra Şer'iye Vekili de olan Mehmet Vehbi'nin görüşü şudur: "Halife dünyayı imara çalışacaktır. Şeriatın hükümlerini uygulamaya mecburdur. Mazlumun intikamını zalimden almaya güç yetirecek, âlim, müctehid, sahibi rey ve tedbir olacaktır. Şecaat, besâlet (kahramanlık-yiğitlik) sahibi olacaktır. Bu şartları taşıyan kimse yoktur. Müslümanlar için bîr halifeye biat da lâzım ve vaciptir. Geciktirilmesi de caiz değildir. Öyleyse bir halife seçilir o da şer'î vazifesini meclise devreder. Meclis vasıtası ile gördürebilir." Böylece Mehmet Vehbi, bir din adamı olarak günün şartları ile uyum sağlayacak çözümler ortaya koymaya çalışmaktadır.
Mehmet Vehbi'nin, meclis çalışmaları ve milletvekilliğinde
kendine has bir tutarlılık vardır. O, "meslek sahibi, karakterli bir din adamıdır. Yalnız din işlerini değil, dünya işlerini de yakînen takip ederdi. Mecliste maliyeye dair görüşmelerde mutlaka söz alır konuşurdu O, inancı ve kanaati hiç bir yer¬de sarsılmayan eski medrese ulemâsının o devirde canlı bir timsalindir. "Vehbi Efendi, kelimenin bütün manâsıyla milletin vekili idi. Hürriyet-i fikriye ve kanaat-i vicdaniye sini hiç bir menfaat karşılığında feda etmeyecek derecede karakter sahibi idi. Hiç kimsenin tesiri atanda kalmaz, hiç bir bloğa katılmazdı.'* 8
Mehmet Vehbi, meclisteki çalışmaları yanında, vekili bulunduğu Konya'yı ihmal etmemiştir. M. Kemâl, Rus Elçisi Aralof Yoldaş, Azerbaycan Elçisi İbrahim beyin de hazır bulunduğu Nalbant Mektebi diploma töreninde Hadimli Mehmet Vehbi Efendi de vardır. O da diploma verir Bu törenden üç gün sonra Mustafa Kemâl. Vali Vekili Mustafa Abdülhâlık (RENDA). Mehmet Vehbi, Kâzım Hüsnü ve Samsun Milletvekili Nazif Bey'ler şerefine bir öğle yemeği verir. Bundan Mustafa Kemâl'in nazarında itibarının yüksek olduğu anlaşılmaktadır. 
Mehmet Vehbi, cepheyle teması hiç kesmemektedir. Yanında yukarıda adı verilen iki milletvekili (Kâzım Hüsnü. Nazif Bey) ve Maarif Müdürü Ferit Bey (UĞUR) olduğu halde Akşehir'e gider. On güne yakın bir ziyaretten sonra dönerler, Babalık, hem gidişini hem de dönüşü haber olarak vermiştir
Son Şer'iye ve Evkaf Bakanlarından olan Mehmet Vehbi'nin Mart 1923'ten itibaren TBMM Gizli Celse Zabıtlarında konuşmasına rastlanılmaz. Çünkü 15 Nisan 1923'te bakanlıktan sonra Birinci Meclis'in feshe¬ dilmesi ile geri dönmemek üzere milletvekilliğinden ayrılmıştır. Kendi tefsirin de; "bazı sebeplerle Şer'iye Vekilliği'nden çekilen Mehmet Vehbi'nin, bir süre siyaseti bırakıp" Ankara'da kaldığı yazılıdır. Ama "sebep" açıklanmamıştır. "
Ankara'da siyasetten yeni çekildiği sıra Şemsettin Günaltay'ın teşviki ve Konyalı Hacı Kaymak zâde Hacı Mahmut ve oğlu Kasım Efendi'nin maddî desteği ile 15 ciltlik tefsirini bastırmış daha sonraki yılarda siyasetten uzak kendi halinde bir hayat sürmüştür. 
88 yaşlarında iken 27 Kasım 1949'da vefat eden Mehmet Vehbi, Musalla Kabristanı'na gömülmüştür.
Şahsiyeti
Ciddi, vakur bir zattır. Kuvvetli bir irade sahibidir. Şer'iye ve Evkaf Vekili iken, vekâletin makam arabası olan resmî atlı arabaya bir gün bile binmemiş ve milletvekilliğinde olduğu gibi bakanlığında da, evi ile meclis 3 km. mesafede olmasına rağmen; her gün yaya gidip gelmiştir.
Bakanken ne sarığında ne de giydiği mest ve lastiğinde en küçük bir değişiklik yapmamıştır. Her zaman siyah veya siyaha yakın koyu renk elbise giymektedir. Orta boylu, tıknazca ve soğukkanlıdır. Bir gün bile hasta olarak yatağında yattığı görülmemiştir.Sevdikleri ile şakalaşmaktan hoşlanırdı. Sohbetleri tatlı ve nüktedandır.
30 yaşından sonra nargile içmeye alışıp, tiryakisi olmuştur. Tren ve diğer yolculuklarında nargilesini yanında taşırdı. Tiryakisi olduğu halde bazen iradî olarak 6 ay içmezdi.
Siyasetten çekilince Konya'da bir çeşit inziva hayatı yaşamıştır. Yeğeni Dr. Muammer Çelik'in bildirdiğine göre Atatürk'ün emri ile Ali Gâv (Mahmudiye) Medresesi ve bahçesi kendisine yazlık ikâmetgâh olarak tahsis edilmiştir,
Yazları bu bahçede geçirmiş ve 1944'te buradan ayrılmıştır. Kışları ise Tercüman Mahallesi'ndeki evinde kalmıştır. Son günlerini evinde, mescidinde mütalaa ile geçirmiştir. Arada bir çarşıya iner, tüccar oğlu Fevzi Çelik'in dükkanındaki koltuğuna oturup dostları ile görüşüp ziyaretçilerini kabul eder, nargilesinden de 1-2 nefes çekerdi.
Eserleri
Mehmet Vehbi'nin bilinen eserleri şunlardır:
• Hulasatü'l-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'an.
• Akaid-i Hayriye (Arapça ve Türkçe basılmıştır.)
• Ahkâm-ı Kur'âniye {500 sayfalık, basılmıştır.)
• Sahih-i Buhârî-Tecrîd-i Sarih (9 Cilt 5.000 sayfalık bir eserdir.) 
• Siyasî Hatıralar (basılamamıştır.)
Mehmet Vehbi, eserleri kadar ülkeye bir çok talebe yetiştirmiş birisidir. Eğitimci Osman Zühdü Efendi (1881-1956), Bardaslı Hacı Hasan Efendi (1882-1961) Mehmet Hilmi Kağnıcı Efendi (1877-1957) Halil Efendi bunlardan bir kaçıdır 

 Yazar: Konyalı Mehmed Vehbi Efendi / Merhum Şeriye ve Evkaf Vekili
Katagori: Kuran-ı Kerim Tefsiri
Sayfa Sayısı: 6909
Boyut: 17 x 24 cm 
Basım Yeri: İstanbul
Basım Tarihi:  1966
Kapak Türü: Ciltli Sert Kapak
Kağıt Türü: 1. Hamur Kağıt
Dili: Türkçe - Arapça
Dağıtım: Kitap Takipçileri
Temin Süresi: Aynı gün kargo


Bu ürüne ilk yorumu siz yapın!
Bu ürünün fiyat bilgisi, resim, ürün açıklamalarında ve diğer konularda yetersiz gördüğünüz noktaları öneri formunu kullanarak tarafımıza iletebilirsiniz.
Görüş ve önerileriniz için teşekkür ederiz.
Tavsiye Ürünler
Hulasatül Beyan Büyük Kuran Tefsiri, Konyalı Mehmed Vehbi Efendi, 16 Cilt 8 Kitap Tamamı 6909 Sayfa 17x24 cm 1966 Yılı Baskısıdır Cilt Ve Kağıt Eskidir Hulasatül Beyan Büyük Kuran Tefsiri, Konyalı Mehmed Vehbi Efendi, 16 Cilt 8 Kitap Tamamı 6909 Sayfa 17x24 cm 1966 Yılı Baskısıdır Cilt Ve Kağıt Eskidir, Hulâsat'ül Beyan Büyük Kuran-ı Kerim Tefsiri, Konyalı Mehmed Vehbi Efendi üçdal neşriyat yayınları tefsir kitabı burada incele ucuz fiyata satın al siparis ver, Üçdal Neşriyat, Tefsir kuranı kerim tefsiri, üçdal neşriyat eksiksiz 16 cilt 8 kitap
Hulasatül Beyan Büyük Kuran Tefsiri, Konyalı Mehmed Vehbi Efendi, 16 Cilt 8 Kitap Tamamı 6909 Sayfa 17x24 cm 1966 Yılı Baskısıdır Cilt Ve Kağıt Eskidir

Tavsiye Et

*
*
*
IdeaSoft® | Akıllı E-Ticaret paketleri ile hazırlanmıştır.