Fezaili Amal, Amellerin Faziletleri, Muhammed Zekeriya Kandehlevi, Büyük Boy Ciltli 672 Sayfa

Fezaili Amal, Amellerin Faziletleri, Muhammed Zekeriya Kandehlevi, Büyük Boy Ciltli 672 Sayfa

Barkod
fezaili amal kitabı, gülistan neşriyat
Aynı gün kargo
Fezaili Amal, Amellerin Faziletleri, Şeyhul Hadis Mevlana Muhammed Zekeriyya Kandehlevi
17x24 cm Ebat Sert Kapak Ciltli, Şamua Kağıt, 672 Sayfa
Fezail-i Amal, yüz binlerce insana Salih amel işlemenin tadını tattıran âlemî bir eserdir.
Mezahirül ulûm medresesi müdürü ve  Mevlana Zekeriya Kandehlevîn’nin torunu Mevlana Seyyid Muhammed Şahid  Fezaili Amal’i tanıttığı bir kitapta şunları yazmıştır:
"Allah'ü Teala, Asrın bereketi, Şeyh’ul Hadis Muhammed Zekeriyya Kandehlevi rh.a.’i ümmetin akidesini, amellerini ve ahlakını düzeltmek için seçmiştir. Bunun alametleri bütün dünyada apaçık görülmektedir. Bu taçsız padişah sayesinde kıtalarda ve ülkelerde din ve iman sedası yükselip muhteşem ıslah ve terbiye hareketi başlayınca yüz binlerce insanın teveccüh ve muhabbet tacı onun başına konulmuştur. Onun sayesinde nice talebe ve müstefidler ilim tahtına oturmuşlar ve nice müridler muratlarına ermişlerdir.
Kutbiyet makamında olduğundan onun çalışma meydanı bütün alemdi. Çalışması herhangi bir ülkeyle sınırlı değildi. Allah'ü Teâlâ özellikle ilmine ve kalemine bereket koymuştu...
Bu eserde, müslümanlar için örnek bir nesil olan Ashâb-ı Kirâm’ın din uğrunda karşılaştıkları zorluklara ve eziyetlere nasıl katlandıkları, sahabedeki Allah korkusu, sahabenin birbirleriyle yardımlaşmaları ve mallarını Allah yolunda harcamaları, onların cesaret ve kahramanlıkları, ilme düşkünlükleri, Peygamberin emirlerine itaatleri gibi konular akıcı bir dille anlatılmaktadır. Kitapta ayrıca İslâm’ı tebliğ etmenin önemi ve usulü, Kur’ân-ı Kerim’in müslümanın hayatındaki yeri, Resulullah (s.a.) ve ashabının namaza ve diğer ibadetlere verdikleri önem de ele alınmış, Kur’ân ve hadisten hareket edilerek ve ashabın yaşantılarından da örnekler verilerek amellerin faziletleri herkesin anlayabileceği bir dille okuyucunun dikkatine sunulmuştur. Yazar, son yüzyılda İslâm dünyasının yetiştirdiği en büyük hadis alimlerindendir.
Kitaptan Bazı Bölümler...
En basit sevgilerde bile seven sevdiğinin adını söylemekten zevk duyar ve hiçbir faydası olmadığı hâlde onu dilinden düşürmezken, dünya ve ahiret saadetinin tek yolu olan Allah aşkında durum nasıl olmalıdır? Bunun üzerinde iyice düşünmek gerekir. S:28
Hz. Peygamber’in (s.a.s) kalbinden Allah korkusu hiç eksik olmamıştır. Fırtına ve tufanlar ona önceki kavimlerin uğradıkları azapları hatırlatırdı. Onun durumu böyle iken bir de kendi hâlimize bakalım. Her çeşit günaha batmış olmamıza rağmen, zelzeleler ve diğer afetler bizi uyarmak bir yana hiçbir tesir göstermiyor. S:40
İbn-i Abbâs (r.a) hazretleri Allah korkusundan dolayı o kadar ağlardı ki, akan yaşlardan dolayı yüzünde iki iz oluşmuştu. S:44
Allah korkusu kâmil bir mümin olmanın en gerekli şartıdır. Bu yüzdendir ki, Hz. Peygamber (s.a.s) çok kere derin bir tefekkür hâli yaşar ve ölümü düşünürdü. Öyleyse ölümü hatırlamak bizim için de faydalıdır. Allah’ın elçisinin (s.a.s) bazı manevî hastalıklarımız için gösterdiği tedavi şekillerinden biri de budur. S:51
Allah dostlarının çok önem verdikleri bir husus da mülkiyetlerinde hiçbir mal ve mülk bulunmamasıdır. Hele Hz. Peygamber (s.a.s) buna herkesten fazla önem vermiştir. S:63-64
Dünyalık yüzünden kendisine hiçbir değer verilmeyen Müslüman bir fakir, sözü dinlenmeyip kendisine değer verilmese bile, o çok önemsenen, itibarlı binlerce kişiden Allah katında daha makbul ve hayırlıdır. Dünyanın ayakta kalışı Allah dostları sayesindedir. S:65
İnsan manevî derecesine göre imtihana tabi tutulur. Her sıkıntı ve belâdan sonra Allah’ın lütuf ve keremiyle kolaylıklar gönderilir. Öncelikle, büyüklerimizin İslâm uğrunda başlarına neler geldiğini düşünelim bir kere… S:67
Bir insan iyi veya kötü ne iş yaparsa o iş onun kabrinde sandıkta korunduğu gibi korunur. S:73
Birlikte bulunmak mutlaka tesir bırakır. Takva sahibi kişilerin yanında bulunan kimseye özel bir yolla ve farkına varmadan takvanın tesiri olur. Fasık ve günahkârların yanında duranlara da fasıklık bulaşır. S:75
Kadınlarda din sevgisi ve ibadetlere karşı derin bir istek olursa, çocuklar da benzer davranışlar geliştirirler. Günümüzde ise tam tersine, çocuklar öyle ellere teslim ediliyor ki, onlarda din karşıtı veya dine karşı kayıtsız bir tavır ortaya çıkıyor. S:137
O mübarek kişiler ne kadar sıkıntı ve yoksulluk içinde olurlarsa olsunlar ellerine geçen parayı Allah yolunda harcamaktan, sadaka vermekten ve hayır yapmaktan geri durmazlardı. Bugünün Müslümanları ise sıkıntı, iflas ve yoksulluğu yaygın bir şikâyet hâline getirmişlerdir. S:155
Yeni yetişen çocukların din coşkusu aslında büyüklerin yetiştirme tarzının bir meyvesidir. S:171
Çocukta güzel huy ve alışkanlıkların yerleşmesi, onun dine önem verip dînî vazifelerini yerine getirmesini istiyorsak, çocukluktan itibaren ibadetleri alışkanlık hâline getirmelerini, hayatlarının vazgeçilmez birer parçası yapmalarını sağlamalıyız. Sahâbe-i Kirâm (r.a) çocuklarının terbiyesini çok küçük yaşta ele alır, dînî vazifelerini yaptırırlar. S:171
Küçük, büyük bütün sahabîlerde (r.a) öyle bir cezbe ve dînî heyecan vardı ki, bu duygu içinde mest olmuşlardı ve canlarını feda etmeye hazırdılar. Bundan dolayı da zafer hep onların ayağını öpüyordu. S:175
Haksızlık, Allah’a isyan, zulüm ve günah karşısında susan kişi dinen ve ahlâken suçludur, günahkârdır. S:221
Çeşitli hadis rivayetlerinde bildirildiğine göre, bir günah gizli yapılırsa zararı sadece yapana olur; ama günah apaçık, alenî yapılırsa insanlar da onu menedebilecek durumda oldukları halde engellemezlerse onun zararı ve kötülüğü herkese olur. S:221
Büyük sahabîlerden Ebu’d-Derdâ (r.a) diyor ki: "Benim en çok korktuğum kıyamet günü herkesin huzurunda bana: ‘Ne gibi ilimler öğrendin ve onlarla ne ameller yaptın?’ diye yüksek sesle sorulmasıdır.” S:230
Aklı hayra ve şerre ermeyen, zekâsı meseleleri kapsamlı olarak kavramaya yetmeyen kişilerin âlimleri değerlendirmeye, birine yetkili diğerine yetkisiz demeye hakları yoktur. S:242
Tefsir âlimlerinin yazdığına göre, Allah’a muhabbet beslediği iddia eden kişi eğer Allah Resûlünün (s.a.s) sünnetine uymuyor da, ona aykırı davranıyorsa, yalancıdır. Çünkü sevginin şartı, aşkın kanunu, sevilen kişiye duyulan muhabbet ve aşktan dolayı o kişinin sevdiği şeyleri de sevmektir. S:243
Müceddid-i elfi sânî İmam Rabbani’nin ünlü adını Hint kıtasında bilmeyen kim vardır. Onun halifelerinden olan Lahorlu Mevlana Abdulvahit Cennette namaz olmadığını öğrenince ağlamaya başladı ve: "Namaz olmadan orada nasıl vakit geçirilir.” dedi. İşte böyle insanlarla dünya ayakta durmakta. S:266
Bizim nazarımızda hastanın rahatı ve onun iyiliği adına namaz zahmetine katlandırılmaması daha sonra kılamadığı namazlar için fidye verilmesi uygun görülmektedir. Ecdad ölüm sırasında bile hastaya iyilik etmek için ibadetlerini yapmasına yardımcı olurlardı. S:278
Namaz kılan pek çok kimseler vardır ki, bunlardan çoğu cemaatle namaz kılmaya da önem verirler, ama namazın rükünlerine gerektiği gibi özen göstermediklerinden, namazları geri çevrilip yüzlerine çarpılır. S:289
Namazda ihlâs ve huşû ne derece bulunuyorsa o derece sevap verilir. Bazılarına bütün mükâfatın onda biri verilir, eğer o namaza uygun huşû ve huzur varsa sevabın yarısı verilir. S:294
Hadislerde bildirildiğine göre, insanlardan her şeyden önce namazda huşû kaldırılacak, öyle ki, bütün cemaat içinde huşû ile namaz kılan bir tek kişi bile bulunmayacaktır. S:294
Sa’dî diyor ki: "Beden zevkine düşenler uyanık olmazlar. Çünkü mide dolunca hikmet boşalır.” S:338
Tasavvuf ehline göre Allah Teâlâ’nın katında kırık bir kalp kadar değerli hiçbir şey yoktur. Bu bakımdan mazlumun bedduasından kaçınılması pek çok hadiste tavsiye edilmiştir. Hz. Peygamber (s.a.s) birini bir yere idareci olarak gönderirken ona öğüt verir, mazlumun bedduasından sakınmasını tavsiye ederdi. S:360-361
Kur’ân-ı Kerim, hem hakim (sultan) hem mahbub (sevgili) olan Allah’ın kelâmıdır. İkrime (r.a) hazretleri Kur’ân-ı Kerim’i okurken kendinden geçerek yere yığılır ve dilinden "Bu Rabbimin kelâmıdır. Bu Rabbimin kelâmıdır” sözleri dökülürdü. S:370
İnsanlar ataları, babaları, sülaleleri ve buna benzer pek çok şeyle övünürler, büyüklüklerini, asaletlerini ilân ederler. İslâm ümmetinin övünme vesilesi iftihar kaynağı ise Kur’ân-ı Kerim’dir. S:390
Çeşitli hadislerden anlaşılmaktadır ki Kur’ân-ı Kerim okumanın üstünde hiçbir şey insanı Allah’a daha fazla yaklaştırmaz. S:395
Kul eğer kesinlikle duam kabul oluyor ve olacaktır diye inanırsa duası kabul olur. Duasının kabul olmadığını zannedenler de benim duam kabul olmuyor diye düşünürse kendine öyle muamele yapılır. Duası da kabul edilmez. S:436
Kalb her an Allah’ı anar, O’nu zikrederse artık o kalbin sahibi kişinin her hangi bir ibadeti telef etmesi mümkün mü? İç ve dış bütün uzuvlar kalbe bağlıdır. Kalbde Allah zikrinin hâkim olması diğer uzuvları da ona göre düzenler. S:439
Zikir, üzerinde marifet meyveleri olan bir ağaçtır. Ne kadar çok zikredilirse ağacın kökü o kadar sağlam olur. Kökü kuvvetli olan bir ağaç daha çok meyve verir. S:468
Allah katında ağırlıklı olan şüphesiz ki ihlâstır. Bir iş ne kadar ihlâsla yapılırsa, onun kıymeti o kadar fazla olacaktır. Ne kadar da gönülsüz ve ihlâssız yapılırsa, o derece hafif ve kıymetsiz olacaktır. İnsanın ihlâs sahibi olmasında Kelime-i Tevhîd’in çokça zikredilmesinin büyük etkisi vardır. S:482
Bir şeyi Allah kitabında tekrar tekrar üzerinde durarak emir buyurmuşsa artık onun çok önemli oluşunda hiç şüphe kalmaz. S:524
Hadis-i şeriflerde de Allah’ı zikreden ve O’na hamd edenlerin fazilet ve değerleri hakkında özel ifadeler ve övgüler vardır. Bir hadis-i şerifte bildiriliğine göre, Cennete ilk girenler huzurlu veya sıkıntılı olsun, her zamanlarında Allah’ı övüp O’na hamd edenlerdir. S:526
Günahların ve sevapların ölçülüp tartıldığı kıyamet gününde Allah’ın lütfettiği nimetlerin de muhasebesi yapılacak ve kulun bunlar karşılığında yaptığı şükrün ve iyi amellerin adeta hiç derecesinde bulunduğu görülecektir. Kul neye sahip olmuşsa hepsi Allah’tan bir lütuf ve ikramdır. S:531-532
Kitabın Yazarı Muhammed Yusuf Kandehlevî Kimdir?
Muhammed Yusuf Kandehlevî, Muhammed İlyas Kandehlevî’nin oğlu olup Hindistan’ın Şah Cihan zamanında dindarlığıyla, müderris ve mürşitleriyle tanınmış meşhur bir ailesine mensuptur Hicrî 25 Cemâdiye’l-Ûlâ 1335 (20 Mart 1917 Salı) tarihinde Hindistan’ın Dehli vilâyetinde dünyaya gelen müellif, ilim ve amelleriyle şöhret bulan bir aile çevresinde büyümüştür Büyük âlimlerden okumuş, onların terbiye ve murâkabeleri altında yetişmiştir On yaşında iken Kur’ân-ı Kerîm’i ezberleyen Muhammed Yusuf Kandehlevî ilk tahsilinden sonra İslâmabad’da bir hadis mektebinin müdürü olan Şeyh Abdullatif ve benzeri âlimlerden ders almış; daha sonra da amcasının oğlu Şeyh Muhammed Zekeriya Kandehlevî gibi büyük muhaddislerden hadis okuyarak 1354 (Milâdî 1935) dolaylarında mezun olmuştur Tam bir ilim âşığı olan müellif vaktinin çoğunu ilim tahsiline vermiştir Hadis öğrenimi esnâsında Tahâvî’nin Meâni’l-Âsâr adlı kitabının şerhinin şerhi olan Emâni’l-Ahbâr isimli kitabıyla telife başlamıştırÇevresi daima mürşit ve âlimlerle doluydu Ailesinin bütün fertleri dinî ilimlerde kendilerini yetiştirmiş kişilerdi Bunların her birinden çeşitli yönlerden feyiz alan Muhammed Yusuf nihayet 21 Recep 1362 (24 Temmuz 1943 Cumartesi) tarihinde babası, büyük mürşit Şeyh Muhammed İlyas’tan icâzet aldı Bundan az bir zaman sonra babası vefat etti
Babasının vefatından sonra Şeyh Muhammed Yusuf’un hayatında büyük değişiklikler oldu Bütün vakitlerini ilme ve telife vermişken ani bir şekilde irşada yöneldi Artık bir yerde durmuyor, köy köy, kasaba kasaba bütün Hind kıtasını (Hindistan ve Pakistân’ı) dolaşıyor, gece-gündüz, yılmadan-yorulmadan çalışıyordu Yirmidört saatinin ancak iki veya üç saatini istirahata ayırıyordu; boş vakti yoktu Katıldığı toplantılarda saatlerce konuşuyordu Konuşmalarının çoğu Hz Peygamber’in ve sahabilerinin hayatlarından örnekler vermekle geçiyorduİrşad ve tebliğ vazifesini yerine getirirken birçok uzun konuşmalar ve meşakkatli yolculuklar yaptı Yirmi küsür senelik irşad hayatı boyunca elliden fazla büyük toplantı düzenledi Hindistan’la Pakistan’ın ayrılmasından sonra Doğu ve Batı Pakistan şehirlerine onaltı sefer yaparak buralarda toplantılar tertip edip konuşmalar yaptı Kendisi İslâmiyet’in beşiği mesâbesinde olan Mekke ve Medine’de de irşad ve tebliğ çalışmaları yapmak ve buraların halkından ilgi görmek istiyordu Bu şekilde her sene hacca gelenler vasıtasıyla bütün dünyaya yayılma imkânı bulacağını ümit ediyordu Bunun için de önceleri Hindistan’ın büyük liman şehirlerinde deniz yoluyla hacca gidenlere İslâm’ı tebliğ etmeye başladı; bunların arasından tebliğ vazifesine cân u gönülden katılanlar oluyorduSonraları ise Hicaz’a (Arabistan’a) bizzat yolculuklar yaptı; kendisi gitmese bile heyetler gönderiyordu Onun bu faaliyetlerinden haberdar olan İslâm ülkelerinin yöneticileri onu kendi memleketlerine dâvet ediyorlardı Başında bulunduğu Tebliğ Cemaati’nin faaliyetleri Hz Peygamber’in ve ashâb-ı kirâmının yaşantılarını anlatmak suretiyle İslâm dinini tebliğ etmekten ibaretti Muhammed Yusuf Mekke ve Medine’den sonra Mısır, Sudan ve Irak’a da heyetler göndermiştir Böylece kısa bir süre içerisinde bu tebliğ ameliyesi bütün Arap yarımadasına yayıldı Şeyh Muhammed Yusuf Kandehlevî’nin faaliyet merkezi Hindistan’ın Dehli şehriydi Bu merkeze çeşitli İslâm ülkelerinden devamlı olarak heyetler gelip gitmekteydi Onun zamanında Teblig Cemaati’nin faaliyetleri Asya, Avrupa ve Afrika’ya yayılmıştı Onun içten gelen konuşmaları dinleyicilerin kalbinde meşâleler tutuştururdu
Şeyh Muhammed Yusuf Kandehlevî son hac seferinden döndükten bir yıl kadar sonra, tebliğ ve irşad vazifesini ifa amacıyla, hazırlıklarını tamamlayarak 10 Şevval 1384 (12 Şubat 1965) tarihinde uzun bir yolculuğa çıktı Gittiği yerlerde tarihin belki de benzerini kaydetmediği büyük ve kalabalık toplantılar düzenleniyordu Bu toplantılarda bütün kuvvetiyle konuştuğu için ses telleri bozulmuş; öksürük dâhil birçok rahatsızlıklara ve hastalıklara yakalanmıştıÇıktığı bu büyük yolculuğun sonunda Hindistan’a dönmek üzere olduğu bir sırada Lahor’da düzenlenen büyük bir toplantıda konuştuğu günün gecesinde sabaha kadar ter dökmüş, ertesi günü hastaneye götürülürken yolda vefat etmiştir (Hicrî 29 Zilkâde 1384 Milâdî 2 Nisan 1965) Müellif merhum vefatı esnasında kelime-i tevhidi tekrarlıyor Hz Peygamber’e salât u selam getirerek ondan rivâyet edilen duaları okuyordu Lahor’da büyük bir kalabalık tarafından iki defa cenaze namazı kılındıktan sonra na’şı Dehli’ye götürüldü Burada da güneşin doğuşuyla birlikte yetmişbin kişi tarafından ikinci bir cenaze namazı daha kılındı Bu namazı amcasının oğlu, muhaddis Muhammed Zekeriyya Kandehlevî kıldırdı Namazdan sonra da babasının defnedilmiş olduğu Nizamuddin kabristanına defnedildi
Müellif merhum orta boylu, elâ gözlü, siyah sakallı ve gür saçlı idi Çehresi geniş, gözleri parlak ve son derece çekiciydi Kendisi dalgın görünürdü Müritlerinin her biri ‘Şeyhim beni herkesten daha çok seviyor’ kanaatinde idi Sohbetlerinde sadece dinî konuşmalar yapar ve dinlerdi Samimi ve inançlı bir kimse idiÖzellikle Hz Peygamber’in ve ashâbının ve onların tâbiinlerinin yaşadığı devirler hakkında derin bir bilgiye sahipti Bu zat Allah Teâlâ’nın, kendisini üstün ve güzel sıfatlarla donattığı bir hârikası idi Konuşmaları ve yaptığı dualar dinleyiciler üzerinde büyük bir etki bırakırdı Öyle ki, onu dinleyenler çoğu zaman ağlarlar, bazan da kendilerinden geçerlerdi Allah Teâlâ’nın kendisine bahşetmiş olduğu olağanüstü gayret ile kısa bir zamanda hedefine ulaştı Bütün hayatı dopdolu olmasına rağmen Hayâtü’s-Sahâbe ve Emâni’l-Ahbâr adında iki büyük kitap telif etmiştir Kendisinden sonra mirasçısı olan oğlu Muhammed Harun onun yolundan gitmektedir Ruhu şâd olsun! Allah’ın salât ve selâmı onun ve tüm müslümanların üzerine olsun...
Yazar: Şeyh'ul Hadis Mevlana Muhammed Zekeriyya Kandehlevi
Tercüme: Hayri Demirci
Tashih: Kerim Dâd
Sayfa Sayısı: 672
Boyut: 17 x 24 cm 
Basım Yeri: İstanbul 
Kapak Türü: Sert Kapak Ciltli
Kağıt Türü: Şamua Kağıt
Dili: Türkçe 
Dağıtım: Kitap Takipçileri
Temin Süresi: Aynı gün kargo
Bu ürüne ilk yorumu siz yapın!
Bu ürünün fiyat bilgisi, resim, ürün açıklamalarında ve diğer konularda yetersiz gördüğünüz noktaları öneri formunu kullanarak tarafımıza iletebilirsiniz.
Görüş ve önerileriniz için teşekkür ederiz.
Tavsiye Ürünler
Fezaili Amal, Amellerin Faziletleri, Muhammed Zekeriya Kandehlevi, Büyük Boy Ciltli 672 Sayfa Fezaili Amal, Amellerin Faziletleri, Muhammed Zekeriya Kandehlevi, Büyük Boy Ciltli 672 Sayfa, Fezaili Amal Kitabı Amellerin Faziletleri, Şeyhul Hadis Mevlana Muhammed Yusuf Zekeriyya Kandehlevi hayri demirci gülistan yayınları konya oku satış sipariş, Gülistan Neşriyat, İbadet - Ameller fezaili amal kitabı, gülistan neşriyat
Fezaili Amal, Amellerin Faziletleri, Muhammed Zekeriya Kandehlevi, Büyük Boy Ciltli 672 Sayfa

Tavsiye Et

*
*
*
IdeaSoft® | Akıllı E-Ticaret paketleri ile hazırlanmıştır.