Dirayet Dergisi 3. Sayı, Ekim Ocak 2017, Tefsir mi Tebdil mi? 200 Sayfa

Dirayet Dergisi 3. Sayı, Ekim Ocak 2017, Tefsir mi Tebdil mi? 200 Sayfa

Barkod
ilmi dergi dirayet dergisi 3. sayısı
Vitrin Katagorisi
Aynı gün kargo
DİRAYET DERGİSİ 3. SAYISI, Ekim Kasım Aralık Ocak 2017 Sayısı
ÜÇ AYLIK İLİM, FİKİR VE MEDENİYET MECMUASI" ARAPÇA İLAVELİ Toplam 200 Sayfa
"Mücerret akliyattan, akıl - nakil dengesine..."
DERGİDE BU AY:
-Kur'an-ı Kerim'w İlhadi Yaklaşımların Amacı TEFSİR Mİ? TEBDİL Mİ?
-Tarihselciliğin Tarih Ve Düşünce Bağlamında Kronolojik Serüveni - ENES İNCE
-Vahiy, Modern Bilimin Verileriyle Tefsir Edilebilir mi? - İ. İhsan Bayraktar
-Modern Tefsir Akımının Mısır Ekolü Ve Usül Hataları - 1 - ORHAN GAZİ YÜKSEL
-Tefsir Çeşitleri Ve Kevni Tefsir Mesleği Üzerine Tetkikat Ve Tahlilat - MUSTAFA ÜLKER
-Zemahşeri, EL Keşşaf Adlı Tefsiri ve Tefsirinde Mutezile Mezhebini Desteklediği Bir Kısım Kelami Meselelerin Tahlili - DURSUN ALİ YILMAZ - ENES ÖZDEMİR
-Maide Suresinin 6. Ayeti Bağlamında Abdestte Ayakların Mesh Edilmesi Meselesi - ÖMER FARUK KORKMAZ
-Kadim 'SEMBOLİZMİ Ve Tarihselciliği - HASAN YAŞAR
-Mecaz ve Hakikat Arasında - RECEP YILMAZ
MUKADDİME YAZISI:
Kur’ân-ı azîmu’ş-şân’ı anlayabilme ve muradullahı kavrayabilme yolunda ciddî gayretler sarf
etti ulemâmız tarih boyunca. Müfessir, mütekellim, fakih, kısacası âlim dendiğinde zihinlerde
canlanması gereken portre apayrı bir şeydi onların dünyasında. Bu yüzden Muhammed b.
Abdullah b. Abdülhakîm’ "fakih kimdir?” diye sorulduğunda "Kitap ve sünnetten kendisinden
önce kimsenin tespit etmediği bir asıl istinbat edip bu asıldan da yüz vecih çıkaran kişidir”
demişti. "Bunu kim yapabilir” diye sorulunca da "Muhammed b. İdris eş-Şafii” diye cevap vermişti.1
 Sahteliğin, hiç bir şekliyle ma’kes bulamadığı onların dünyasında hakikatin çok farklı bir
tezâhürü vardı. En mukaddes emanet olarak telakki ettikleri Kur’an’ı "en” güzel şekliyle anlamanın
mücâdelesini verdiler hayatları boyunca. Bu gün "Ulûmu’l-Kur’ân” başlığı altında cem
edebileceğimiz usûlî kâideler bütünü o âlî himmet ve gayretlerin müsmir bir neticesi olarak
tevârüs etti bizlere.
İlâhî ifâdeyle; evlerin en zayıfı olarak tavsif edilen "örümcek evi” misali tesis ettikleri din
mülahazalarına, düstursuz bir Kur’an anlayışını temel kılan modern anlayış, vahyi yorumlamada
da akim ve tutarsız bir metod sergiledi. Bununla da yetinmeyen bu sapkın telakki, insanları Allah
’ın kitabına çağırma sloganı altında "kendi çarpık Kur’an anlayışı”na davet etti. Dün, Bâtınîlik,
Hurûfîlik, Bahâîlik Kâdıyânîlik ve Kur’âniyyûn isimleriyle tebârüz eden bilcümle ilhâdî tefsir
anlayışları bu gün modern tefsir telakkileri, mealcilik, vb. akımlar olarak tezâhür etti. Şöhret
olma hissiyatının sevk ettiği tutarsız söylemler ve ilkesiz maslahatçılığın güdülediği yöntemsiz
yaklaşımlarla tefsir edilmeye çalışıldı Kur’ân-ı Hakîm. Usûlü zayi’ edenin vusûlden mahrum olacağı
şeklindeki bedîhî hakikatin tüm berraklığıyla tezahür ettiği asrımızda islam âleminin sorunlarını
çözme gayesiyle Kur’an’a çağıran(!) davetçiler, ümmetin gençlerini zihnî zehirlenmeye
maruz bıraktılar. Müzmin sorunlar içerisinde kıvranan İslam gençliğinin kurtuluş reçetesine
ilaç olarak, Taberî, Râzî, Kurtubî, Ebû Hayyân, Suyûtî ve Alûsî gibi hakikat imamlarının tefsirleri
yerine, Rudi Paret ve August Fischer gibilerinin çeviri yöntemlerini yazdılar. Netice olarak; ar-
şını arşınına ve karışı karışına ecnebî taklitçiliğine bezendirilen günümüz Müslümanı, yaşadığı
kimlik kaybının iras ettiği özgüvensizlikle savrulmaya mahkûm oldu bir vâdîden yekdiğerine.
Kur’an’ın kendisine mahsus bir anlatım biçimi vardır. Usûl-i tefsir ilminde "Üslûbu’l-Kur’an”
başlığı altında incelenen bu konu Kur’an’ı anlama noktasında önemli kurallara dikkatlerimizi
çeker. Bu bağlamda zikredilen kâideler, temelleri Kur’an’a dayalı esaslı bir din anlayışına sahip
olabilmek için olmazsa olmaz vâsıtalardır.
İmam es-Suyûtî kimlerin yaptığı ayet tefsirlerinin makbul tefsir kapsamında
değerlendirilebileceğini izah sadedinde, müfessirde bulunması gereken şartları ele alır. Bunların
en başında Kur’an’ı tefsir edecek olan bir müfessirin lügat, sarf, nahiv, iştikak, meânî, beyân,
bedî, kıraat, usûlü’d-din, usûlu’l-fıkh, esbâbu’n-nüzul, nasih-mansuh, mücmelleri beyan eden
hadisler, mevhibe gibi ilimlere sahip olması gerekmektedir. 2
Müfessirin sahip olması gereken şartlar bağlamında İmam Suyûtî’nin saydığı son şart cidden
calib-i dikkattir. Çünkü mevhibe ilmi Allah’ın ilmiyle amil olan kişilere bahşettiği iktisabî olmayan
bir ilimdir. Bir anlamda ledün ilmidir bizim anlayacağımız şekliyle. Allah ’ın muradını
anlayabilmek için Kur’an ayetleri üzerinde teorik fikirler yürütme yerine esasında hayata dökülmek için inmiş olan ayetlerle amel etmek gerekir.
Bu gün, örtü ayetine muhalif olarak giyinmiş bir bayanın karşısında ayetleri hevalarına göre
yorumlayıp, on dört asırdır ümmetin Kur’an’ı anlayamadığını iddia eden aşüfteler Kur’an’ı anlayamazlar.
Kur’an amelle, ihlasla, takvayla verayla anlaşılır öncelikli olarak. Selefin bu noktada
TAKDİMب ح ص س
Dirâyet ne denli titizlik gösterdiğini anlamak isteyenler Hatip el-Bağdâdî’nin İktidau’l-ilmi el-amel isimli eseri veya İbn Asâkir’in Zemmu men lâ ya’melu bi ilmihi’si gibi eserleri inceleyebilirler.
İmam eş-Şatıbî de şöyle der bu bağlamda: Kur’anı düzgün anlamak için gerekli olan ilimlerden
biri de nazil olduğu sırada mevcut olan söz, fiil ve davranış tarzlarıyla ilgili arap örf-adetini
bilmektir. Hususi bir iniş sebebi yoksa Kur’an ilmine dalmak isteyen kimse için bundan ayrılık
yoktur. Aksi takdirde içinden çıkılması müşkil olan durumların içine düşer. (…) Mesela "Allah
için hac ve umreyi tamamlayın” ayet-i kerimesi "hac ve umre yapın” şeklinde gelmemiştir.
Çünkü onlar İslam öncesinde zaten hac yapıyorlardı. Şu kadarı var ki haccın bazı vecibelerini
değiştirmişlerdi. Arafat’ta vakfe vb. gibi bir kısmını da eksiltmişlerdi.

Ayrıca Taşköprizade’nin de ifade ettiği gibi müfessirde bulunması gereken en önemli özelliklerden
birisi de Kur’an’ın tamamına güzel bir vukufiyet sahibi olmasıdır. Çünkü bir ayeti anlamak
istediğinde o konuyla ilgili diğer ayetleri de bildiğinde Kur’an’ın bir kısmı diğerini tefsir edecek
ve müfessir de anlamak istediği ayete yanlış bir mana vermekten kurtulacaktır.4
 Şimdilerde de-
ğil Kur’an’ın tamamına vakıf olmak bir-iki ayeti hafızasından serdetmeye muktedir olamayanların
sağlıklı bir tefsir faaliyeti yürütebilmeleri mümkün müdür?
Ez Cümle
Kur’an’ı anlayabilmek altyapı manasındaki bir ilmi donanıma ihtiyaç duymaktadır. Aksi takdirde
kişi Kur’an’ı anlama adına çok ciddi vartaların içerisine düşecek ve ayetleri tefsir adı altında
tahrif edecektir. Netice itibarıyla durum tıpkı Hz. Ali ’nin vaaz eden birisini görüp "Nasih ve
mensuhu bilir misin?” diye sorduğunda adamın "Hayır” cevabı vermesi üzerine söylediği gibi
"Helak oldun, helak ettin”5
 sözü gibi olacaktır.
Bu gün, İslam coğrafyasında yaşayan Müslümanların, ehl-i salîbin zulüm çizmeleri altında inledikleri,
bombalarıyla beldelerinin tahrip edildiği, silah güçleriyle evlerinin tarumar edildiği
ne kadar gerçek ve acıysa, zihniyetlerinin garbın eşkıyası tarafından büyük oranda dönüşüme
uğratıldığı, akîdevî noktada zemin kaymasına maruz bırakıldığı ve Kur’an algısında ciddî zedelenmelere
uğratıldığı da bir o kadar hakikat ve kahredicidir. Bizi biz yapan kavramların ait
oldukları manaların yerine ikâme edilen bizim dünyamıza ait olmayan mefhumlar isim benzerliğiyle
bizimmiş gibi gösterildi. Sıcak harbin yanında çok daha ehemmiyet vererek yürüttükleri
ideolojik savaştı bunun adı. Ne varki bizler; yıllarca bünyemize aşılanan ağır narkozların verdiği
sarhoşluk sebebiyle canımıza kasteden silahlara karşı gösterdiğimiz duyarlılığı ondan çok daha
önemlisi din algımıza yönelen hamlelere gösteremedik. Yaşadığımız çağdaki en büyük cihadın
"akidemizi usataca çalmak isteyen” inanç yağmacılarıyla yapacağımız mücadele olduğunu idrak
edemedik. Oysaki büyüklerimiz bize; "Asıl harp edilen kişi dini konusunda savaşılandır. Ve esas
soyulan kişi dini noktasında soyguna uğrayandır”6
 diye nasihat etmişlerdi. Kavramlarımızın zemin
kayması yaşadığı bu kargaşa ortamındaki ilk vazifemiz; dini noktada maruz kaldığımız bu
harpten galip çıkabilme adına cihat etmek ve akîdemizi yağmalamaya çalışan din soyguncularıyla
amansız bir mücadele içinde olmaktır.
Ve minellâhi’t-Tevfîk...
-------
1 Beyhakî, Menâkıbu’ş-Şafi’î, II/272
2 Celalettin es-Suyûtî, et-Tahbîr fi ilmi’t-tefsîr, Daru’l-kütübi’l-ilmiyye, Beyrut-Lübnan, 1988, B.I s. 153
3 Şatıbî, el-Muvafakât, Daru İbn Affân, Beyrut, 1997, B.I, VI/154
4 Taşköprizade, Miftâhu’s-saade, Daru İbn Hazm, 210, B.I, s. 670
5 Zerkeşi, el-Burhan fi ulûmi’l-kur’an, Daru ihyâi’l-kütübi’l-arabiyye, 1957, B.I, II/29, Zürkânî, Menâhilu’l-irfan, II,175
6 Zehebî, Siyeru A’lâmi’n-nübelâ, III/174

Sahih İslam çizgisini yok etme amacıyla ihdas edilen bidat akımlara karşı ehl-i sünnet çizginin
muhafaza ve müdafaasına hasbel kader katkı sağlamayı hedef edinerek yola çıkmıştı Dirâyet
Mecmuamız. Çok şükür ki üçüncü sayısına da ulaştı. Bizlere bu imkânı bahş eden Cenâb-ı Hakk
 ’a nâ mütenâhî şükrederken, daha nice hizmetlere muvaffak olma yolunda tevfikini yâr
kılmasını da niyaz ediyoruz. Mecmuamız bu sayısında da önemli bir kapak konusu zımnında
çok mühim meseleleri ele aldı. Mecmuada yer alan makalelere sırasıyla bir göz atacak olursak
muhtevâ şöyle;
Enes İnce Hoca, Kilise’nin yaşadığı çöküntünün akabinde İncil’e karşı uygulanan tarihselcilik
yönteminin kronolojik serüvenini kaleme aldı. Günümüz Müslümanlarının Kur’an telakkilerini
bozarak, onların dünyasında mukaddes mi mukaddes bir hüviyet arz eden Kelamullah’ı düne
konuşan bir kitap haline getirme projesi diyebileceğimiz "Tarihselcilik” anlayışının kökeni,
aydınlanma dönemi, tarihselciliğin doğuşu, gelişim süreci” gibi başlıklarda mühim bilgiler
sunan makale defaatle ve dikkatlice okunacak türden.
İ.İhsan BAYRAKTAR Hoca, "Vahiy Modern Biimin Verileriyle Tefsir Edilebir mi?” başlıklı
makalesinde özellikle 19. Yüzyıldan sonra modern bilimin yakaladığı hakimiyet ve bu hakimiyet
karşısında İslam dünyasının büründüğü pasiflik psikolojisinin kendisini bir tefsir sistemi
haline getirdiği "Biimsel Tefsir” ile vahyin ne kadar tefsir edilebileceğini ele alıyor. Bilimsel
verilerin ifade ettiği ilmin mertebesi, vahyin karşısındaki konumu gibi meselelerin işlendiği
makale Müslüman bir zihniyette bilimsel tefsirin nerede ve nasıl durması gerektiği konusunda
muhtasar ve öz bir bilgi verici mahiyette.
Orhan Gazi Yüksel Hoca, Modern Tefsir akımının Mısır ekolünü ve bu ekolün Kur’an’ı tefsir
sadedindeki usul hatalarını mercek altına aldı. Seri halinde yayımlanacak olan bu yazının birinci
bölümünde Modern Tefsir akımının Mısır’daki zuhûru, bu ekol için neden "Modern Tefsir Akımı”
ifadesinin kullanılığı, Cemaleddin Afgânî’nin Mısır’a gelişiyle bu akımın başlaması, bu ekolün
imamı mesabesindeki Muhammed Abduh’un Cemaleddin Afgânî’den nasıl etkilendiği ve tefsir
usulündeki hataları gibi konular ele alınıyor. Bu gün müşahede ettiğimiz ilhâdî tefsir örneklerinin
nevzuhur olmadığını bilakis usulen ve furuen Mısır ekolü başta olmak üzere modern tefsir
akımlarından nasıl beslendiklerini görmemiz açısından bu makale kesinlikle okunmalı. Ayrıca,
bu meseleyle ilgili pek fazla çalışma yapılmadığından ötürü makalenin nâdirâttan olması da
değerini artıran ayrı bir hususiyet...
Mustafa Ülker Hoca, "Tefsir çeşitleri ve Kevnî tefsir” isimli makalesinde usul-i tefsire dair mühim
bilgilere yer vermiş. Tefsirde rivayet ve dirayet ayrımı, mevzûî tefsirin niteliği, müfessirlerin
yazdıkları tefsirlerde takip ettikleri metotlar açısından tasnife tabi tutuldukları meslekler, kevnî
tefsirle ilgili yapılan itirazların tahlîli gibi güncel olması açısından pek mühim noktalara temas
eden makale de okunup mutalaa edilmeli mutlaka.
Dursun Ali Yılmaz ve Enes Özdemir Hocalar, dünden bu güne lügavi yönüyle ulemamıza kaynaklık
teşkil etmiş, tefsir araştırmalarının dille ilgili bölümünde vazgeçilmez ana kaynaklardan
biri olarak telakki edilmiş olan "el-Keşşâf” tefsirinin i’tizâli yönlerini kısmen deşifre eden bir
makale kaleme aldılar. Müellif hakkında kısa bir terceme-i hâl bilgisine de yer verilen makalede Zemahşerî’nin i’tizali görüşlerini ibarelerinin arasına nasıl ustaca derc ettiği, bu hususta kaleme alınan reddiyeler ve telif çalışmaları hakkında bilgilendirmeler yapılarak örneklendiriliyor.
Makale, mütedavel bir tefsir olması açısından "el-Keşşâf” hakkında bizi malumat sahibi kılacağı gibi, Keşşâf okumalarımızda dikkat etmemiz gereken noktalara da işaret ederek rehberlik vazifesi görüyor.
Ömer Faruk Korkmaz Hoca, Mustafa İslamoğlu’nun, mealinde Maide süresinin 6. Âyet-i
kerimesi bağlamında zikrettiği yanlış görüşlere reddiye niteliğinde bir makale kaleme aldı.
Kadim zamanlardan bu güne dek özellikle Şiilerle, Ehl-i Sünnet ulema arasında ihtilaf konusu olan "abdestte farz olanın ayakların meshedilmesi mi, yıkanması mı olduğu” konusunda ortaya atılan iddialara verilen cevapları ihtiva ediyor makale. Bu mesele günümüzde de bazı çevreler
tarafından ısrarla gündemde tutulduğu için fayda tahsil edecektir biiznillah.
Hasan Yaşar Hoca, hususiyle Tarihselcilik konusunda bir hayli isti’mal ve istismar edilen
"Sembolizm” konusunu detaylı bir şekilde ele aldı. Sembolizm’in kadim tasavvurdaki mahiyeti
ve Modern düşüncedeki, akademik zihniyetteki niteliği arasındaki farka değinilen makalede
hakiki sembolizm karşısında özürlü sembolizmin acziyeti de gözler önüne seriliyor. Tarihselcilik ismiyle ortaya atılan batıl teze çürük bir mesnet olarak tesis ettikleri hakir sembolizmi keşf edebilmek ve bu noktada bizim düşüncemizi temsil eden anlayışı görebilmek için makale mutlaka okunmalı.
Recep Yılmaz Hoca dergimizin ikinci sayısında kaleme aldığı "Mecaz ve Hakikat Arasında”
başlıklı yazısına bu sayıda da devam ediyor.
Mecmuamızın bundan sonraki kısmını kitabiyat oluşturuyor. Bu bölümde Ebubekir Razî, elCessâs’ın Ahkâmu’l-Kur’ân’ı, Ömer Nasuhî Efendi’nin Büyük Tefsir Tarihi isimli eseri, Hâdim Hüseyin İlâhî Bahş’ın el-Kur’âniyyûn ve Şübuhâtuhum Havle’s-Sünne isimli eseri ve Recep
Demir’in Kur’an Tefsirinde Tarihselci Yöntem isimli eserleri tanıtıldı.
Arapça makalelerin yer aldığı son bölümde ise; Ahmed Muhammed Fadıl Hoca, Müşkilu’lKur’an
sahasına girecek bazı ayetlerin nasıl anlaşılması gerektiğini izah eden ve mezkûr âyetler
 başlıklı” التفسري والفكر والعقائدواجلواب عنها إشكاالت واعرتاضات على حقائق ىف” veren cevap şüphelere estirilen etrafında
bir makale kaleme aldı. Muhammed Berekât Hoca, Hafız İbn Kesir’in tefsir menhecini ve İsraîlî
rivayetler karşısındaki tutumunu muayyen misaller üzerinden örneklendiren "كثري ابن واحلافظ املفسر
اإلسرائيليات ىف ومنهجه "bir yazı yazdı. Mustafa Ülker Hoca, çok tartışılan "ض "harfinin mahreciyle ilgili
kaleme aldığı eserin muhtasar halini hazırladı. Dursun Ali Yılmaz Hoca birinci bölümünü geçen ay yayımladığımız seri yazısının ikinci ve son bölümünü yazdı. Ömer Faruk Korkmaz Hoca, dünyevileşme belasına tutulduğumuz zamanımızda dünyadan uzak durup yüzü ahirete ve likaullaha dönük bir hayat yaşamamız gerektiğini vurgulayan "البشرية الروح أذن ىف القدسية اهلمسات "başlıklı bir yazı kaleme aldı. İfade ve İstifade temennisiyle...
Fî Emânillâh... 

Bu ürüne ilk yorumu siz yapın!
Bu ürünün fiyat bilgisi, resim, ürün açıklamalarında ve diğer konularda yetersiz gördüğünüz noktaları öneri formunu kullanarak tarafımıza iletebilirsiniz.
Görüş ve önerileriniz için teşekkür ederiz.
Tavsiye Ürünler
Dirayet Dergisi 3. Sayı, Ekim Ocak 2017, Tefsir mi Tebdil mi? 200 Sayfa Dirayet Dergisi 3. Sayı, Ekim Ocak 2017, Tefsir mi Tebdil mi? 200 Sayfa, DİRAYET DERGİSİ 3. SAYISI, Ekim Kasım Aralık Ocak 2017 Sayısı ömer faruk korkmaz ismailağa tefsir hadis usulü 'Tefsir mi Tebdil mi' konya satın al, Dirayet Dergisi Yayınları, Dirayet Dergisi ilmi dergi dirayet dergisi 3. sayısı
Dirayet Dergisi 3. Sayı, Ekim Ocak 2017, Tefsir mi Tebdil mi? 200 Sayfa

Tavsiye Et

*
*
*
IdeaSoft® | Akıllı E-Ticaret paketleri ile hazırlanmıştır.