Tarikatı Muhammediyye, Sireti Ahmediyye, Ehli Sünnetin Yolu, İmam Birgivi, 520 Sayfa

Tarikatı Muhammediyye, Sireti Ahmediyye, Ehli Sünnetin Yolu, İmam Birgivi, 520 Sayfa

Kategori
Yayınevi
Barkod
et tarikatul muhammediyye kitabı, muallim
Vitrin Katagorisi
Aynı gün kargo
Tarikat-ı Muhammediyye Ve Siretü'l Ahmediyye Ehli Sünnetin Yolu İmam Birgivi, Tercüme Muhammed Taha 520 Sayfa
"Peygamber Efendimizin  (SAV) açtığı kutlu yolda onun sünnetine bağlı kalarak nasıl yürünmesi gerektiğini delillerle ortaya koyduğu bu eseri, toplumda vuku bulan batıl itikadleri, bidatları ve özellikle tasavvuf ehlinde gördüğü bir takım yanlışları düzeltmek için yazmıştır. Ancak bu sözlerden tasavvuf karşıtı olduğu kanısına varılmamalıdır. Kendiside tasavvuf ehli olan İmam-ı Birgivi’nin asıl maksadı toplumda ortaya çıkan sahte şeyhlerle ve tasavvuf adı altında halka sunulan sapkın inançlarla mücadele etmektir. Tarikat- Muhammediye günümüze dek pek çok kez çeşitli alimlerce şerh edilmiştir."
Peygamber Efendimizin  (SAV) açtığı kutlu yolda onun sünnetine bağlı kalarak nasıl yürünmesi gerektiğini delillerle ortaya koyduğu bu eseri, toplumda vuku bulan batıl itikadleri, bidatları ve özellikle tasavvuf ehlinde gördüğü bir takım yanlışları düzeltmek için yazmıştır. Ancak bu sözlerden tasavvuf karşıtı olduğu kanısına varılmamalıdır. Kendiside tasavvuf ehli olan İmam-ı Birgivi’nin asıl maksadı toplumda ortaya çıkan sahte şeyhlerle ve tasavvuf adı altında halka sunulan sapkın inançlarla mücadele etmektir. Tarikat- Muhammediye günümüze dek pek çok kez çeşitli alimlerce şerh edilmiştir.
Ey Peygamber (s.a.v) aşığı olup, O'dan ve ashabından şefaat umanlar!
Bütün insanlar bidatler üzerine ittifak etmiş, O'nun ve ashabının sünnetini sadece sarıkları! üzerine koymuş olsalar bile, siz, bidatleri terk edin ve sünnete sımsıkı sarılın. Zira biz öyle bir zamanda bulunuyoruz ki, cehalet itibar görürken, ilim ise, sözü edilmeye değmez bir hale getirilmiştir. Bunun yanı sıra, zamanımızın insanları, bidatleri ve dinin yasakladığı şeyleri Allah'a yaklaşmanın en üstün yollarında sayıp, onlara sarılıp yola çıkmayı bir maharet! saymaktadırlar. Toplumda ilmi zayıf bazı kimseler de türedi. Ne acıdır ki bunlar, insanları ibadet kılığına büründürülmüş yaygın bidatlere tevşik ediyorlar. Bunların bir kısmı da gece karanlığında odun toplayanlar gibi, iyice kötüden ayırmadan, değersiz, zayıf ve hatta uydurma görüş ve sözlerden bulduklarını toplayarak kitaplar yazdılar.
İmamı Birgivi şöhreti bütün Türkiye'ye yayılmış büyük bir Türk âlimidir. Ahlâkçılarımız arasında Birgivi derecesinde mümtaz bir simaya nâdir rastlanır. Onun dinî bilgisi ve bıraktığı eserleri ne ka­dar yüksek ise meslek ve meşrebi de o nisbette nezih ve metîn idi.
 Çağdaşları ve sonradan gelenler arasında (BİRGİ'Lİ MEHMED EFENDİ) diye tanınmış olan bu kâmil insan, Balıkesir'de H. 928, M. 1522 yılında Pîr Ali adlı yine bir müderrisin sulbünden dünyaya gelmiştir. Balıkesir'de öteden beri varlıklariyle Türklüğe şeref veren faziletle mümtaz insanlar yetişmiştir. Fakat dünyaya yeni gelen bu çocuk onların hepsini geçecekti. Bu çocuğu önce babası okut­muştu. Yüksek tahsilini İstanbul'da o devrin üniversitesi hükmün­de olan SÜLEYMANİYE medresesinde yapması için Pîr Ali oğlunu İstanbul'a göndermişti.
 O devirde Süleymâniye'nin öğretim üyelerinden dersleri tale­be içinde en çok beğenilen AHİ ZADE MEHMED EFENDİ ile ABDUR­RAHMAN EFENDİ idi. Bu sebeple Birgivî onların talebesi arasına katılmıştı. Büyük bir şevk ve gayretle derslerine devam eden bu genç Balıkesirli, nihayet Süleymâniye'nin ders programındaki ilim­leri mükemmelen öğrendikten sonra ve parlak bir icazet imtihanı verdikten sonra Müderrislik rütbesini almıştı. Fakat bu genç müder­ris, diğer emsaline benzemiyordu. Halkın lâübâli hareketleri onu pek üzüyordu. Kanun ve nizamların hükümlerine riâyet duyguları her gün biraz daha azalıyordu. Hâkimlere yüksek makamlardan verilen talimatın faydası görülmüyordu. Daha doğrusu bunlar rüş­vet almadan iş görmek istemiyorlardı. Büyük adamların oğullarına hiçbir ehliyet ve istihkakları olmadığı halde ilmî rütbeler tevcih olunuyordu. Bu hal memlekette cehlin yayılmasına ve ilme hâkim olmasına neredeyse sebep olacaktı.
Birçok mukallid ve cahil şeyhler halkı aldatıyordu. Her yerde Cenâb-ı Peygamber (A.S.) in sünnetine aykırı bid'atler çoğalmıştı. O kadar ki bâzı hocalar Kur'ân-ı Kerîm okumak veya isteyene öğ­retmek için bir ücret istiyordu. Bu  pek çirkin bir bid'atti.
Hülâsa bu haller İmam Birgivi'nin ruhunda şiddetli bir infial ve ümidsizlik uyandırmıştı. O halde bir inziva köşesine çekilip yalnız kendi nefsi­ni temizlemeğe çalışmak belki daha iyi olacaktı. Birgivî bunun için BAYRÂMİYE tarîki ricalinden Karamanlı Abdurrahman'a intisâb ederek sırtına Bayrâmiye ricaline mahsus beyaz bir elbise geçir­mişti. Fakat onun içinde yetiştiği medrese hayatiyle bu yeni meslek arasında büyük bir fark vardı. Birgivî her mes'ele için kitaptan bir sened aramağa ve bulmağa alışmış müteassıp bir gençti. Mantık ilmini iyi öğrenmişti. Öyle her söze eyvallah diyecek bir meşrebde yaratılmamıştı. ABDURRAHMAN EFENDİ bunu çabuk takdir ettiği için Birgivî'ye yine eski mesleğine dönmesini tavsiye etmişti. O sırada İkinci Sultan Selim'in hocası Müderris Atâullah Efendi doğ­duğu kasaba olan Birgi'de yeni ve mükemmel bir medrese yaptır­mıştı. Oraya muallim olarak göndermek üzere kâmil ve fâdıl bir müderris arıyordu. Atâullah Efendi bunu düşünürken hatırına der­hal Birgivî Mehmed Efendi gelmişti. İşte Karamanlı Abdurrahman'-in o tavsiyesiyle padişah hocasının bu hatırlaması neticesi olarak genç müderrisimiz, dervişliği bırakıp Birgi'ye gitmiş ve yeni med­resede okutmağa başlamıştı.
 Birgivî'nin ilmi, fazileti ve insanî meziyetleri çoktan öğrenilmiş olduğundan bu medrese yurdun her tarafından koşan talebe ile dol­muştu. Birgivîo medresede yalnız talebesini okutmakla kanaat et­miyordu. Kalemi sayesinde düşüncelerini her tarafa duyurmağa ni­yet etmişti. Onun büyük gayesi halka bir doğru yol göstermek ve bu vasıta ile umumun ahlâkının düzeldiğini ve yükseldiğini görmek idi. Acaba bu yol nerede bulunabilirdi? Birgivî bu hususta uzun uzun düşünmeğe lüzum görmemişti. Zîra bu yolu evvelce Hazret-i Muhammed açmış ve göstermişti. O halde Birgivî'nin işi bu yolu tekrar herkese bildirmekti. Onun TARİKAT-İ MUHAMMEDİYYE ve SİRET-İ AHMEDİYYE adlı kitabı işte bu emelinin mahsulüdür. Ancak Birgivî'nin bu kitapvasıtasiyle tahakkukunu istediği şeylerin bâzı­larını yapabilmek için zamanın hareketini durdurmak lâzımdı. Fa­kat buna kimin gücü yetebilirdi? Meselâ o devirde birçok zengin kimseler bâzı hayır işleri için servetlerinden bir miktar para ayıra­rak vakfediyorlardı. Birgivî'ninmütalâasına göre nakdin vakfı şer'an haram imiş. Birgivî bu iddiasını isbat için SEYF-İ SÂRİM yâni Keskin Kılıç adlı bir risale yazmıştı. Fakat hükümet bu şekildeki vakıflara mâni olunulursa bir çok hayırlı işlerin muattal olacağını anlamıştı. Bunun için o devrin en meşhur âlimlerinden Şeyhülis­lâm Ebussuud Efendi naktin vakfı caizdir diye fetva vermişti. Bir­givî bu işi bile düzelttiremediği halde içtimaî hayatta her gün eserleri görülen inkılâpları nasıl durdurabilecekti? Birgivîtürbelerde kandil ve mum yakmak caiz değildir diye bağırdığı halde padişah­ların ve velîlerin türbelerine konulan gümüş ve altın kandil ve şam­danlar sabahlara kadar yaktırılıyordu. Çünki halkı âdetlerinden vazgeçirmek çok müşkül bir işti. Bununla beraber tenkid ve ihtarlarındaki şiddete rağmen kimse Birgivî'nin samimiyetinden şübhe etmiyordu. Yalnız hocalarından Bilâlzâde, Birgivî'nin bu itirazlarına cevap vermişti. Güya Birgivîherkesin yolundan ayrılarak o sayede nam almak istiyormuş. Fakat Bilâlzâde'nin bu mânâsız tarizi Şey­hülislâm Ebussuûd'un gözüne girmek için olduğu kuvvetle muhte­meldir. Birgivî'ninTARİKAT-I MUHAMMEDİYE'siortaya çıktığı vakit umumî efkârda büyük bir te'sir meydana getirmişti. Sadrâ­zam Sokullu Mehmed Paşa, Birgivî'yi İstanbul'a davet etmiş ve onun vuku ve cereyanından bahsettiği fenalıkların düzeltilmesi için ne yapmak lâzım geleceğini sormuştu.
 Eserin değerine bu açıdan bakmak lâzım gelir.
 İmam-ı Birgivî'nin Arapça yazmışolduğu bu kitapbüyük bir ahlak kitabıdır. Bu yalnız Türkleredeğil, bütün Müslümanlara hitab ediyor. Çünkü Arapça Kur'an dili olduğundan bütün İslâm mil­letleri arasında müşterek bir dil idi. Bunun için bukitap her yerde zihinleri heyecana getirmiş ve ahlâk konusunda ders kitabı olarak takip edilmiştir. Onun ihtiva ettiği mes'elelerin bir çoğu bugüne ka­dar tazeliğini muhafaza etmektedir.SİTE: www.kitaptakipcileri.com
Babadağlı İbrahim Efendi (Vefatı 1148) diyor ki: « Tarikatı Muhammediyye ulemâ indinde makbul bir kitaptır. Hidâyet yolunu arayanlara rehberdir. Hakikat nurunu istiyenler için bir güneştir.»
 Tarikatı Muhammediyye üç bab üzerine düzenlenmiştir. Birin­ci bab üç bölümdür. Her bölüm iki nev'e ayrılmıştır. Birinci bölü­mün birinci nev'i her hal ve hususta Kur'ân-ı Kerîm'e sımsıkı sarıl­manın gerekli olduğuna dâirdir. İkinci nev'i sevgili Peygamberimiz (A.S.) ın sünneti ile âmil olmak hakkındadır. Birinci bab'ın ikinci bölümü bid'atlerden bahsediyor. Birgivî merhum evvelâ bid'atlerin merdud ve caiz olmadığına dâir hadîs kitablarında geçen rivayetle­ri saymış, sonra da bid'at itikadda, ibâdette ve âdette olur diye üç kısma ayırmıştır. Bu bahislerden sonra ilim, takva, münker şeyler, iyi ahlâk nasıl elde edilir? İnsan kendi ayıplarını nasıl öğrenebilir? Hastalığa karşıtiyle ilâç, Riyazet, yemin, nezir, en büyük günah kötü ahlâktır, iyi ahlâkı olanlar ne yapmalıdır, kötü ve yaramaz ahlâk nelerdir? Kibir, tevazu', tezellül, kibrin kısımları gibi mevzulara ge­niş yer vermiş ve her mevzuu yeteri kadar işlemiş, delil olarak âyet ve hadîsleri sıralamıştır.
Olanca hamd, bizi ümmetlerin hayırlısı olarak mutedil bir ümmet kı­lan ALLAH Teâlâ'ya mahsustur. Gökler ve yerler durdukça, aydınlık ve karanlık birbirini izledikçe engin rahmet, güzel övgü ve daimî esenlik kendilerine nübüvvet ve hikmetler verilenlerin en yeğine; niyet, azim, ah­lâk ve görenekte O'na uyan Âl ve Ashabına olsun.
Bilinsin ki, akıl ve nakil, Kitab ve Sünnet; dünyanın fâni ve çabu­cak zeval bulup harap olacağında muvafakat ve mutabakat üzeredirler. Zira dünyânın izzeti zillet, ni'metleri nikmet, şerâbı serâbdır. Âhiret evi ise sermedi hayatın tâ kendisidir. O, îman ehlinden olup da sakınanlar için hazırlanmıştır. İzzeti bakî ve sonsuzdur. Nîmetleri sade ve devamlı­dır. İçilecek şeyleri günah ve yaramazlıktan âridir. Orada cibinliklerde örtülü yumuşak tenli, kirlerden ve elemlerden temizlenmiş hurîler var­dır, ki onlar yakut ve mercan gibidirler. Onlara daha önceleri ne bir in­san ne de bir cin dokunmuştur. O gün için çehreler vardır ki Rablerine bakarlar; parlak ve aydındırlar. Rableri katında hoşnutluğa ermiş, gö­nülleri yatışmıştır. O'ndan razı ve O'na şükredicidirler.
 İşte bu, ni'metin ve en üstün lezzetin, fevz ü felahın, en büyük saa­detin kendisidir. Bunlara erişmek ancak itikadlarda, sözlerde, huylarda ve işlerde evvelkilerin ve sonrakilerin efendisi, Peygamberlerin sonun­cusu olan Efendimiz'e uymakla elde edilebilir.
 Gerçek; Şeytan, insanın apaçık düşmanıdır. Sarsılmaz bir gayretle insanı, manevî zaferi elde etmekten alıkoymağa çalışır. O ancak kendi hempaları cehennem yaranından olsun diye onları davet eder. O halde, korunma sebeblerini al ve şeytanı düşman edin! Zira o, helak edici bir köpektir. Onun bütün emeli, îmânı selbetmek, ateşte ebedî kalmağa (yol açmak) dır. Bunu yapamazsa kulu tâatten dışarı çıkarmak, kahredici bir zulme saptırmaktır. En küçük emeli ise hayırlı işlerden oyalayıp alıkoy­mak, derece ve mertebelerden aşağı düşürmektir. Evet o, daha büyü­ğünü yapmaktan ümitsiz olmadıkça bu kadarcık şeye razı olmaz.
  Şeytanın şerrinden ALLAH Teâlâ'ya sığınırız ve yine ALLAH Teâlâ'ya sığınırız onun şerrinden...
 HAKK'a ve sermedî hayata tâlib olan mü'mine. şeytanın ne birin­ci emeli, ne de ikinci emeli gizli kapalıdır. Ancak şeytanın şüpheye dü­şürmesi şaşırtması ve körü körüne ibâdet eden cahillerde, gaflete dal­mışâlimlerde sinsi sinsi vesvese yapıp nüfuz etmesi; bu iki emelinden başka olan şerli şeylerdedir. Böylece cahilleri ve âlimleri gurura sevkeder. Onlarda haddi tecavüz eder, ifrata kaçarlar veya tefrita düşerler. BununJa beraber iyilik yaptıklarını zannederler.

Yazar: İmam-ı Birgivi
Tercüme: Muhammed Taha
Kapak Tasarım: Onur Yılmaz - İrfan Güngörür
Yayına Yönetmeni: İsmail Çelik
Kitabın Orjinal Adı: Et Tarikatü'l Muhammediyye ve's Siretü'l Ahmediyye
Katagori: İtikat - Sohbet - Tasavvuf
Sayfa Sayısı: 520
Boyut: 17 x 24 cm 
Basım Yeri: İstanbul
Kapak Türü: Ciltli
Kağıt Türü: Kitap Kağıdı
Dili: Türkçe 
Dağıtım: Kitap Takipçileri
Temin Süresi: Aynı gün kargo

Bu ürüne ilk yorumu siz yapın!
Bu ürünün fiyat bilgisi, resim, ürün açıklamalarında ve diğer konularda yetersiz gördüğünüz noktaları öneri formunu kullanarak tarafımıza iletebilirsiniz.
Görüş ve önerileriniz için teşekkür ederiz.
Tavsiye Ürünler
Tarikatı Muhammediyye, Sireti Ahmediyye, Ehli Sünnetin Yolu, İmam Birgivi, 520 Sayfa Tarikatı Muhammediyye, Sireti Ahmediyye, Ehli Sünnetin Yolu, İmam Birgivi, 520 Sayfa, imam birgivi tarikat-ı muhammediyye ve siretü'l ahmediyye ehli sünnetin yolu türkçe tercüme muhammed taha 520 sayfa muallim satış sipariş, Muallim Neşriyat, Tasavvuf et tarikatul muhammediyye kitabı, muallim
Tarikatı Muhammediyye, Sireti Ahmediyye, Ehli Sünnetin Yolu, İmam Birgivi, 520 Sayfa

Tavsiye Et

*
*
*
IdeaSoft® | Akıllı E-Ticaret paketleri ile hazırlanmıştır.