Mahmud Ustaosmanoğlu Efendi Hz. Riyasetinde, 
Şefik Kocaman ve Muhammed Keskin Hocaefendi Yönetiminde
Marifet Dergisi Aralık 2012  Muharrem Sayısı Çıktı...
133 Sayfa Renkli Kuşe Kağıt
Dergide bu Ay:Mahmud Ustaosmanoğlu Efendi Hz. Ks.'dan Sohbetler Başlıklı
"Allah'ın Katında Ayların Sayısı Nedir? -
Cihadın En Efdali Nasıldır?
-Müşriklerin Peygamber Efendimizi Öldürme Kararı.
-Arapların Haram Aylarda Savaşması" Konulu Sohbetleri...
Sohbetten Bir Bölüm:
"Ey iman edenler! Size ne oldu ki, "Allah yolunda sefere çıkın!” denildiği vakit,
yere yığılıp kaldınız? Yoksa siz ahiretin yerine, dünya hayatına mı razı oldunuz?
Hâlbuki o dünya hayatının metaı ahiretin yanında ancak çok az bir şeydir.” (Tövbe
Sûresi:38)
   Mevlâ Teâlâ buyuruyor ki: "Ey iman etmiş kullar! Nasıl iman ettiniz? Benim emrimi
tehir etmekten korkmuyor musunuz? Bu nasıl iş? Ne oldu size? "Allah yolunda cihada çıkın”
dendiği vakitte evinize yapıştınız. Yoksa dünya hayatına razı mı oldunuz? Ahireti verip
dünyayı aldınız öyle mi? Yakışır mı bu size?”
Ubeydullah Hoca’nın kıssasını gene alalım ele. Bu dile çok vazife gördürdü, bu
kıssa.
   Ubeydullah Hoca bir grup arkadaşıyla beraber Çayırova’ya vaaz etmeye gittiler. Bir camiye
girdiler, fakat baktılar ki kimse yok. "Nerede cemaat buluruz?” diye sordular. Denildi ki:
"Kahvehaneye gidin.” Hocalar da vaaz etmek için bir kahveye girdiler. Gencin birisi söylenerek
kalktı. "Bu yobazlardan kurtulamıyoruz.” Dedi. Ubeydullah Hoca bunu duyunca gencin
yanına gitti. Sordu ona: "Sen Allah’a inanmıyor musun?” Genç: "İnanmıyorum” diye cevap
verdi. Ubeydullah Hoca: "Peki seni kim yarattı?” diye sordu. Genç: "Annem babam” dedi.
Ubeydullah Hoca: "Peki anneni ve babanı kim yarattı?” diye ikinci bir sual sordu. Genç: "Onların
annesi ve babası” diye cevap verdi. Ubeydullah Hoca baktı ki bu sual ve cevap silsilesi
Âdem Aleyhisselâm’a kadar uzayacak, sorusunu değiştirip dedi ki: "Peki bazı anne ve babalar
erkek evlat isterler kız çocukları olur, bir diğerleri kız evlat isterler erkek çocukları olur. Madem
onları anne ve babaları yaratıyor, neden istedikleri gibi olmuyor?” Bu soru karşısında
genç kafasını öne eğdi ve dedi ki: "Hoca Efendi! Daha önce neredeydiniz? Bu adamlar bizi
hep kâfir etti.”
-Efendi Hazretlerimizin Kıymetli Oğulları Ahmed Hocaefendi'nin Babalarının Sıhhati Hakkında Dergimize bulunduğu beyanatı...
- Dine Davet Binasından Haberler Başlıklı "Efendi Hazretlerimize Ay içerisinde Yurt içi ve Dışından Ziyaretine Gelenler ile İlgili Yazı ve Fotoğraflar..
Yazıdan Bölüm:
Geçen sayımızda Efendi Hazretlerinin hane-i şeriflerinden verdiğimiz haberlere başlık olarak "Dine Davet Binasından Haberler” ifadesini kullanmıştık. Hane-i şerife bu isim verilmesi şöyle olmuş idi; 2008 senesinin baharında Efendi  Hazretleri odasında koltuğunda otururken "bu binanın ismi var mı?” buyurdular. Muhterem bacanağı Muhammed Hoca "ismi yok efendim, siz bir isim verir misiniz?” deyince evvela "Da’vetü’d-Din Binası olsun” buyurduktan sonra kendileri terceme  ederek "Dine Davet Binası olsun” buyurdular. Efendi Hazretleri gibi bir Allah dostunun rasgele bir iş yapması ve ya bir söz söylemesi düşünülemezdi. Fakat durduk yere ikamet ettikleri binaya bu ismi vermelerini ilk etapta anlayamamıştık.
www.kitaptakipcileri.com
-Mahmud Efendi Hazretlerinden Yakın Zamanda Sadır Olan Sözleri Başlıklı Efendi Hazretlerinin son Aylar içeriisnde Söylemiş olduğu sözler...
-Mesnevihan Murat Soydan'dan Mevlana'dan Esintiler Şeb-i Arus " Başlıklı Yazısı....
-Yazıdan Bir Bölüm:Babası Sultânü’l-Ulemâ (Âlimler Sultânı), kendisi Sultânü’l-Urefâ (Ârifler Sultânı) olmuş, adı her zaman saygı ve sevgiyle anılır olmuş, Mevlânâ olmuş, özü ve sözü bir hakîkî aydın, sözü her dâim yaygın, misbâh-i esrâr-i tarîkat, miftâh-i envâr-i hakîkat, âyine-i kerâmât, sâki-i cezbe-i Kayyûmî, mahrem-i bârgâh-i kurb-i Deyyûmî Muhammed Celâleddîn-i Rûmî (Kaddesallâhu Sirrahü’l-Âlî) Hazretleri’nin kudsî esintileriyle ferahlanmayı ve bereketlenmeyi nasîb eden Cenâb-ı Zülcelâl ve Tekaddes Hazretleri’ne sonsuz hamd-ü senâlâr ve O’nun Habîbi, İki Cihân Serveri Muhammed Mustafa (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) e de sonsuz salât-ü selâmlar olsun! 
   Allâh tarafından gönderilen son peygamber, Rahmeten li’l-âlemîn (Âlemlere Rahmet) olan Habîb-i Ekrem ve Nebiyy-i Muhterem Hazret-i Muhammed Mustafa (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)dir. Onun yaşadığı Saâdet Asrından sonra nübüvvet nûrundan uzaklaşan insanlar için Allâh-u Azîmüşşân, Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in zâhirî ve bâtınî vârisleri olan "evliyâullâh ve meşâyih-i kirâm” hazaratını göndererek irşâdı devâm ettirmiş, bu da büyük rahmet olmuştur.
-Rasul  Bölükbaşı Hocaefendi'nin " İslam ve Şeriat" Başlıklı Yazısı...
-Yazıdan Bir Bölüm:
Sağlam akide ile şereflendiren, âhir zamanda bizi en hayırlı ümmet olarak gönderen, hakkı batıldan ayırmayı bize lütfeden ve insanı diğer canlılardan ayıran sırat-ı müstakimi bize ihsan eden Yüce Mevlâ’ya hamd-ü senalar olsun. Mucize ve delillerle teyit edilerek gönderilen Efendimiz Hazreti Muhammed (Sallalahu Aleyhi ve Sellem)’e, batıl ve bidatlardan kaçıp kendisine tabi olan ashabına salât-ü selam olsun.

    Muhterem kardeşlerim! Günümüzde insan' ların kafasını karıştıran bazı önemli hususlardan bahsetmek istiyorum. Bunların başında İslam ve Şeriat kavramları gelmektedir. Önce bu kavramların lügat ve ıstılahî manalarına bakalım. Şeriat lügatta; mezhep, dosdoğru yol anlamına gelir.
-Mahmud Düzlü Hocaefendi'nin "MUTLAK MÜCTEHİDLERDEN İLİM DERYASI İMAM-I ŞAFİÎ -
HAZRETLERİNİN HAYATI"
Yazıdan Bir Bölüm:
   Ehl-i sünnetin amelde dört hak mezhebinden biri olan, Şâfiî mezhebinin imamı. İsmi Muhammed olup, nesebi şöyledir: Muhammed bin İdris bin Abbas bin Osman bin Şafi’ bin Saib bin Ubeyd bin Abdi Yezid bin Haşim bin Muttalib bin Abdi Menâf’dır. Künyesi, Ebû Abdullah, soyu, Kureyş kabilesine dayanır. Hem anne, hem de baba tarafından, Peygamber Efendimizin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) soyu ile birleşmektedir. Ancak annesinin soyu, Yemendeki Ezd kabilesine dayandığı meşhur olmuştur. Peygamberimizin üçüncü dedesi olan Abdülmenaf, İmam-ı Şâfiî’nin dokuzuncu dedesidir. Dördüncü dedesi Şafiî’, ashâb-ı kiramdandır. Bu dedesinin ismine nisbeten, ona da Şâfiî denilmiş ve bu isimle meşhûr olmuştur. 150 (m. 767) senesinde (İmam Ebu Hanife’nin vefat ettiği sene) Filistin’in Gazze şehrinde dünyaya geldi.
ÇOCUKLUKTA İLİM YOLCULUĞU
   İmam-ı Şafiî Hazretleri Gazze’de Kurân-ı Kerim’i yedi yaşlarında hıfz ettikten sonra Annesi onu Mekke’ye götürdü. Oraya yerleştiklerinde on yaşında olan İmam-ı Şafiî, fakir ve yetim olarak büyüdü. Fakirliğe rağmen onun alicenaplığı ve yüksek bir soya mensup oluşu, kendisini insanlara yaklaştırmış, cemiyete karışmasını sağlamış ve böylece içinde yaşadığı ortamın şartlarına intibak etmesine vesile olmuştur.
-Ali Haydar Çetintürk Hocaefendi'nin "HİCRET" Başlıklı Yazısı...
Yazıdan Bir Bölüm:
Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ’in ve Ashabı’nın (Radıyallahu Anhum) yaşadığı hicreti yazmaya bizleri muvaffak kılan Rabbimiz’e sonsuz hamd-ü senâlar olsun. 

   Sahabe-i Kiram’ın iki kez Habeşistan’a, daha sonrada peyderpey Medine-i Münevvere’ye ve Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in de, milâdî 622 yılı, kamerî takvime göre Rebîulevvel ayında Mekke-i Mükerreme’den Medine-i Münevvere’ye yaptıkları göçün adı olan Hicret, Mekke-i Mükerreme’nin fethine kadar sürmüştür. 

   Hazreti Ömer’in (Radıyallahu Anh) halifeliği zamanında, Hicret’in 16. veya 17. yılında yapılan istişareler neticesinde, hicretin yapıldığı yıl 1. yıl olarak kabul edilmiştir. Hicret ayı, Rebîulevvel ayı olduğu halde iki ay sekiz gün gerideki, kamerî takvimin ilk ayı olan Muharrem ayı da Hicret yılının 1. ayı kabul edilip, değiştirilmeden o şekilde uygulamaya konulmuştur. 

   Hicret, aslında bir kaçış değil Medine-i Münevvere’deki İslam devletinin temelini oluşturan en önemli taşlardan biridir. 

   Hicret ve hicret yolculuğu, üç dört sahifeye sığdırılacak kadar basit bir mesele değildir. Bizim burada yapmaya çalışacağımız şey,hicret ile alakalı birkaç pencere aralayıp, muhatabın oralardan bakmasını sağlamak olacaktır. Yoksa! Mev’iza(vaaz)dinlemek isteyenler siyer-i nebîye müracaat edebilirler. 

   Ömrünün sonuna kadar bir beldede yaşayanlar bile birgün muhakkak fâni dünyadan bâki olan ukbâya göç ettirilmek suretiyle hicret edeceklerdir. O zaman dünyaya her gelen hicret etmeye mahkumdur.www.kitaptakipcileri.com
-Prof. Dr. Fehmi Ahmed Abdurrahman El- Kazzaz Hocaefendi'nin "ÖLÜM" Başlıklı Yazısı...
Yazıdan Bir Bölüm:
 Allah’a hamd, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimize salat-u selam, Sahabe-i Kirâm ve Tabiîn-i İzâm’a Mevladan rızalık talep ettikten sonra derim ki; Ölümün bir musibet olduğu ilk defa söylenmemiş olsa gerek.www.kitaptakipcileri.com

فَأَصَابَتْكُم مُّصِيبَةُ الْمَوْتِ

   "Ölüm( sebeplerinden biri )gelip çattığı zaman"(Maide106)buyurmaktadır. Bu musibete sabretmenin karşılığı ise Allah(Celle Celâluhu)’nun o kişiye salât etmesidir. Yüce Allah(Celle Celâluhu) şöyle buyurmuştur;
   Andolsun ki elbette sizi (koruduğumuz bunca belâya nazaran) çok az bir şeyle; korkuyla ve açlıkla, bir de mallardan, canlardan ve mahsullerden biraz eksiltmeyle mutlaka imtihan (edenin muamelesine tâbi) edeceğiz. (Habîbim!) O (belâlara) sabreden kişileri (cennetle) müjdele! (Bakara 155) O (sabırlı) kimseler ki; kendilerine bir musibet ulaştığında: "Şüphesiz biz Allâh’a ait (kul ve köleler)iz ve kesinlikle biz ancak O’na dönücü kimseleriz!” derler.(Bakara 156)
-Mehmet Talu Hocaefendi'nin "Muharrem Ayı'nın Fazileti"Başlıklı Yazısı...
Yazıdan Bir Bölüm:
Abdullah b.Abbas (Radıyallahu Anh) şöyle demiştir: Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz; Medine-i Münevvere’ye geldiğinde Yahudilerin aşûre günü oruç tuttuklarını gördü de: www.kitaptakipcileri.com

   ما هذا ” Bu ne orucudur?” diye sordu. Yahudiler: -

   "Bu gün, iyi bir gündür. Bu gün, Allah-u Teâlâ’nın İsrail oğullarını düşmanlarından kurtardığı bir gündür. Hazreti Musa (Aleyhisselam) bu ilâhî lütfa bir şükür olarak bu gün oruç tutmuştur.” dediler. Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): 
"Biz, Hazreti Musa (Aleyhisselam)’a sizden daha fazla müstehakız, buyurdu da, (Mekke-i Mükerremedeki gibi) o günü oruç tuttu ve sahabelere de bu orucu tutmalarını emir buyurdu...”

1 Buhari, Savm:69; Müslim; Sıyam:127; 

   Tabii ki, Ramazan orucu farz kılınınca bu emir muhayyerliğe dönüşmüştür. 

   Burada şu önemli hususu da belirtelim ki: Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz, peygamberliğinin ilk zamanlarında vahiy gelmeyen hususlarda ehl-i kitaba muvafakat etmeyi severdi. Bu, bilhassa putperestlere muhalefet eden hususlarda böyleydi. Ne zaman ki Mekke-i Mükerreme fetih edildi, İslâm, her yerde şöhret ve üstünlük elde etti, bütün konularda derhal ehl-i kitaba muhalefeti ilan etmiştir. 
-Abdulkerim ÇEvik Norşini Hocaefendi'nin "Nizamiye Medreseleri ve İmam-ı Gazali" Başlıklı Yazısı....
Yazıdan Bir Bölüm:
  Nizamiye Medreseleri İslam tarihinde ortaya çıkan ilk üniversite mahiyetindedir. Nizamiye medreselerinin temellerini Peygamber Efendimizden süre gelen İslami eğitim-öğretim faaliyetleri oluşturmaktadır. Bunu özetlemek gerekirse Peygamber Efendimizin eğitim öğretim faaliyetleri Daru’l Erkam’da başlar Medine döneminde Suffada devam eder. Daha sonraki dönemlerde Suffa ihtiyaca cevap vermeyince ‘Kuttap’ denilen yerlerde okuma yazma öğretilmiştir. 

   Peygamber Efendimiz döneminde devam eden eğitim öğretim faaliyetleri Ashab-ı Kiram döneminde de gelişerek devam etmektedir. Özellikle Hazreti Ömer döneminde İslam toplumunun her alanda olduğu gibi eğitim öğretim alanında da kurumsallaştığı görülmektedir. 

   Daha önce Kur’an ve sünnet üzerinde yoğunlaşan eğitim öğretim faaliyetleri Emevi döneminde Kur’an ve sünnet çalışmaları ile beraber gramerin de ön plan çıktığı görülmektedir. Kıraat ile ilgili ilk çalışmalar bu dönemde verilmiştir. 

   Yine İslam tarihi ile ilgili ilk çalışmalar bu dönemde yapılmıştır. İslam alimleri, fizik, kimya, felsefe, tıp gibi bilimler ile ilgilenmeye başlamışlardır. Özellikle felsefe alanında tercüme, inceleme ve araştırma faaliyetlerini yapan ve Abbasiler döneminde de devam eden Daru’l- Hikmeler kurulmuştur. Emeviler döneminde önem verilen kuttaplar Abbasiler döneminde her yerde açılmıştır. Abbasi halifesi Me’mun tarafında kurulan Beytu’l-Hikme İlmi araştırmalar merkezi konumunda bulunmaktaydı. Ancak İslam toplumunda Nizamiye Medreselerine kadar Nizamiye Medreseleri ölçüsünde sistemli, planlı, programı bir eğitim ve öğretim kurumu bulunmamaktadır.
-Dr. Muhyiddin Avvame Hocaefendi'nin "Ümmetin Kuran'a İhtiyacı" Başlıklı Yazısı...
Yazıdan Bir Bölüm:
Bütün hamdler " Yüce Rasûl’ünü büyük bir din ve hidayetle peygamber gönderip, hatiplerin ağzını hayretten açık bırakan Mucize Kitabı; edebiyatçıları aciz bırakıp susturan hitabı; emir, nehiy, müjde ve uyarılarında hiç eğrilik olmayan Arapça Kur’ân’ı; sağlam kulbuna yapışanları kurtuluşa erdirip, kendisinden yüz çevirenleri perişanlığa sevkeden apaçık Kur’an’ı O’na indiren” Allah-u Teâlâ’ya mahsustur. 

   Rabb’imin sonsuz salât-ü selamı, doğru yolu gösterip müjdeleyici olarak gönderilen; âlemleri uyarmak için kendisine Kur’ân indirilen Resûl’ü Ekrem (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)’e, O’nun tertemiz Ehl-i Beytine, iyilik yıldızları ve şeref anahtarları olan çok hayırlı Ashâb-ı Kirâm’ına ve Onlar’a güzellikle tabi olanların üzerine olsun. 

   Şüphesiz ki Allah’u Teâlâ Kur’an’ı Kerîm’i, ışığı sönmeyen bir kandil; dinmeyen bir meşale; parıltısı eksilmeyen bir nur yaptı. Nitekim Kur’an’ı Kerîm’i en iyi bilip, O’nun sırlarına en çok vâkıf olan yaratılmışların Efendisi (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), Hazret-i Ali (Kerremellahu Vechehu) dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte şöyle buyurmaktadır:
-Ali Kara Hocaefendi'nin " Aşura ve Muharrem Ayı" Başlıklı Yazısı....
Yazıdan Bir Bölüm:
Allah-u Teâlâ’ya hamd olsun. Habibi Muhammed Mustafa (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), âli (ehl-i beyti) ve ashabına da salat ve selamlar olsun. 

   Muhterem kardeşlerimiz, dini mevsimlerin en önemlilerinden biri olan ve hicri (İslami) sene başımızı da ihtiva eden Muharrem ayını idrak etmiş olduk, Elhamdülillah. Bu ve diğer kıymetli günleri ilim amel ihlas üzere dopdolu geçirmeye bizleri muvaffak kılması için Rabbimize niyaz ediyoruz. Ya Rabbi! Cümle kardeşlerimizi uzun ömürle ibadetle salih amelle rızıklandır, dostlarından dünya ve ahirette ayırma, özellikle kıymetli mürşidimiz asrın müceddidi Mahmud Efendi hazretlerini (Kuddise Sirruhu) başımızdan eksik eyleme... Âmîn! 

   Muharrem ayı denince evvela aklımıza hicri İslami yılbaşı gelir. Zira Nebi (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Mekke’den hicret edip Medine-i Münevvere’ye teşrif buyurunca, ilk işlerinden biri hemen bir mescid inşa etmek ve Cuma Namazı kıldırmak olmuştu. Medine yakınlarındaki Ranuna bölgesinde inşa edilip içinde Cuma namazı kılınan mescid halen daha mevcut olup (yerinde yenisi yapılmış), İslam’ın artık serbestçe yaşanmasının, hürriyet ve hakimiyetinin müjdecisiydi. Artık ümmet peygamberi ile buluşmuş, vatan olarak tayin edilen belde (Medine-i Münevvere) sultanına kavuşmuş, Müslümanların tamamı ve etrafta bulunan diğer milletler de dahil olarak herkes bu bayramı kutluyor sevinçlere gark oluyordu...
-Kübra Ülkü'nün "İyi Bir İstikbal İçin Üniversite Şartmıdır?" Başlıklı Yazısı...
Yazıdan Bir bölüm:
 İstikbal, gelecek zamana denir. Ahiretin geleceği o günü yaşayacağımız kesin ona inancımız sonsuz. Peki ya bizlerin bu dünyada ne kadar zaman geçireceğimiz yahut istikbal dediğimiz dünyadaki gelecek zamanımız gelecek mi, biz o zamanda yani gelecekte yaşıyor olacak mıyız? Bu tamamıyla mübhem(kapalı), ilmi ancak Allah-u Teâlâ katında sabit olan bir durum. Böyle iken geleceğini bilmediğimiz bir zamanın tasasını, geleceğini kesin bildiğimiz ahiret gününden çok daha fazla düşünür olduk. 

   Evet, ileriye yönelik düşünmek ona göre hareket etmek yarını bugünden görmekte mahzur olmayabilir ama yarın için varını yoğunu harcayıp ta ertesi gününü unutmanın da hiçbir akılcı açıklaması olmasa gerek. Üstelik yarın adına ertesi günün üstünü çizmenin onu yok saymanın, bütün dikkati, himmeti yarına yoğunlaştırmanın ebedi hüsranı icap ettiren bir sonu da varken. Buna rağmen çoğu kimse yoğun bir rızık telaşesine kapılmış gidiyor. 

   Kimileri helal-haram aramadan rızıklarını temin etmenin en kestirme yolunu tercih ediyor, kimileri ise belirli bir mevkiye ulaşmayı, bu yolla rızıklarını kazanmayı tercih ediyor. Herkes kendi düşüncesine, durumuna göre rızık kazanma yollarına başvuruyor. Ama sadece başvuruyor. Zira ne kadar çabalanırsa çabalansın, hangi yol izlenirse izlensin Rezzak-ı Zü’l Celal, bir kimseye rızkını ne kadar miktarda takdir ettiyse o geliyor, ne fazla ne eksik, tamı tamına sadece O’nun takdir ettiği kadarıyla. Helal yahut haram yolu tercih edip çalışmak kuldan, rızkı dilediği kadar takdir etmek Allah-u Teâlâ’dan.
-Ersoy Eryan'ın "KUDÜS İLK KIBLE" Başlıklı Yazısı....
Yazıdan Bir Bölüm:
Ey bizim ilk kıblemiz!
Sana "Mescid-i Aksa - en uzak mescid” dendiği için mi
bu kadar uzaksın müslüman yüreklere?

   Milattan önce yaklaşık 4.000 yıllarında Ofil Tepesinin Silvan Köyü’ne bakan tarafından kaynayan su pınarı, insanların ihtiyaçlarını gidermek için buraya yönelmelerine sebep olur. Zamanla bu tepeye, Bizite ve Moriya tümseğine olmak üzere bölgeye yerleştiler. Kudüs şehrinin kuruluşu böylece başlamış oluyordu. 
   Tarihteki en kadim şehirlerden biri olan Kudüs, Mescid-i Haram’dan kırk yıl sonra kurulmuştur. Şehre ilk ticareti yapanlar arap Kenanîlerdir. Daha sonra göçler ile genişleyen şehir, Akdenize kadar uzandı. Kenaniler kurdukları bu şehre Urşalim adını verdiler. Coğrafi olarak stratejik bir öneme sahip olan şehir bölgenin en yüksek mevkiinde, dağların tepesine inşaa edilmiştir. Merkezi konumundan dolayı da pek çok bölegeye ulaşım ve ticari olarak aracı konumdadır. 
   Bu gün Kanunî Sultan Süleymanın inşaa ettirdiği surlarla çevrili olan şehrin, 40 adım yüksekliğinde surları, 34 adet gözetleme kulesi ve 7 adet giriş kapısı vardır. Bunlar;
Halil Kapısı
Cedid Kapısı
Amud Kapısı
Sahire Kapısı
Magribe Kapısı
Esbat Kapısı
Hazreti Davud Kapısı‘ dır.
-Ahmed Şihabuddin Es Senusi'nin "Allah'a Giden Yol" Başlıklı Yazısı...
Yazıdan Bir Bölüm:
 Alemlerin Rabbi olan Allah-u Teâlâ’ya hamd, enbiyanın medar-ı iftiharı olan Rasûlullah(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve onun al-u ashabına salat ve selam olsun. 
  "Allaha giden yol” ismini verdiğimiz mütevazi yazı dizimizin birinci makalesinde sadakat ve mertebelerini işlemiştik. Bu yazımızda da inşallah salihlerle beraber olmanın lüzumunu beyan etmeye çalışacağız. Mevla Teâlâ Hazretleri gereğiyle amel etmek suretiyle istifadeye muvaffak eylesin. 

  Allah-u Teâlâ Zühruf suresi 67. ayet-i kerimesinde şöyle buyuruyor;
"O (dünyada samimi olan) dostlar; işte o gün onların bir kısmı diğer bir kısma büyük bir düşman (olacak)dır! Ancak o takva sahipleri müstesna! (Çünkü onların dostluğu Allâh uğrunda olduğu için sürekli olacaktır.)” 
  Ebu Hureyre (Radıyallahu Anh)’ın rivayet ettiği bir hadis-i şerifte sevgili Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmaktadır;



"Kişi dostunun dini üzerinedir .Sizden biri kiminle dostluk ettiğine baksın(dikkat etsin)”1 
  Arkadaşlığın kişinin şahsiyetinde, ahlakında ve yaşantısında derin tesirleri vardır. İnsan manen etkilenmek ve yaptığı işlerde kendisine uymak suretiyle arkadaşının vasıflarına bürünür.
-Adem Şener Hocaefendi'nin "HAC" Başlıklı Yazısı....
Yazıdan Bir Bölüm:
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adı ile

İbrahim (Aleyhisselam)’ın seneler önce
davetine sözlü olarak icabet edişimin gereği olarak
bu yılda fiili olarak hacca icabet edişimiz nasip oldu.
Bizlere bu haccı nasip eden, en güzel bir şekilde yapmamıza
yardım eden Rabbimize hamd-ü senalar ve
nihayetsiz şükürler olsun.
   Hac aylarının girmesiyle beraber coşku ve heyecan da başlıyor. Tabi ki o güzide ibadeti tamamlayıncaya kadar devam ediyor. Bizim hac programı önce Medine-i münevvere ile başlıyor.
   Peygamber Efendimiz buyurdu ki "Üç mescit vardır ki kendilerine hazırlanıp (azık ve binek olarak) gidilir. Birincisi Mescid-i Haram ikincisi Mescid-i Nebevi üçüncüsü Mescid-i Aksa”. Bu söz üzere bizlerde resmi ve gayri resmi hazırlıklarımızı tamamlayarak büyük bir kafile ile dualar eşliğinde yola çıktık. Dostlarımızla helalleştik. Dualarını aldık. Sonra haccımızın mebrur olması, yolculuğumuzun kolay geçmesi, hüsnü hatimemizin şehadetle olması üzere sultanımıza uğradım. Dua ve himmetlerini aldım. Rabıta mı düzelttim. O duygu ve coşkuyla oradan ayrıldım. İnsan mürşidini görüp duasını almasıyla öyle bir huzur iklimine giriyor ki, o tarif edilemez ancak yaşanır. Gözünde ve gönlündeki her şey siliniyor. Göz ve gönül mürşidine odaklanıyor. İşte bu duyguyla havaalanına vardık. Kısa bir süre sonra uçuş gerçekleşti. Üç saat süren yolculuk sonrası Medine-i Münevvere’ye vardık. Oradan otellere intikalimiz gerçekleşti. Heyecan üzerine heyecan, coşku üzerine coşku bir sevgiliden diğer sevgiliye gitmek. Adeta manevi seyri yaşıyoruz. Bu çok güzel bir duygu. En sevgilinin baş varisi ve ahir zaman müceddidinin kıtmiri olarak gitmekte daha başka keyif ve haz veriyor. Kafile otele yerleştikten sonra belli saatte otel lobisinde toplandık. Salavatlar eşliğinde en sevgiliye doğru gidiyoruz. 

   Aramızda bulunan hac adayları öyle coşuyor öyle hıçkırıyor ki özlem ve hasretlerinin çok olduğunu ortaya koyuyor. Bunun yanı sıra, duyarsız, umursuz, gamsız olanlarda göze çarpıyor.
-Fatih Kalender Hocaefendi'nin " KREDİ KARTININ İSLAM HUKUKUNDAKİ YERİ" Başlıklı Yazısı...
Yazıdan Bir Bölüm:
   Allah’a hamd eder, Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e, Âl ve Ashabına selam ederiz. Allah Teâlâ Hazretleri şöyle buyuruyor:

"Sizi boşuna yarattığımızı ve bize tekrar döndürülmeyeceğinizi mi sandınız"[1]
   Diğer bir ayet-i kerimede de şöyle buyruluyor:
"Ben cinleri ve insanları ,ancak bana kulluk etsinler diye yarattım"[2]
   Bu ayeti kerimelerden de anlaşıldığı gibi insanoğlu başıboş yaratılmamıştır. Dünya hayatını sorumsuzca, nefsanî arzuları doğrultusunda yaşamaya hakkı yoktur. Beli başlı sorumlulukları vardır. Bu sorumluluklar namaz, oruç, hac gibi sadece ibadetler değildir. Belki buluğ çağına girdiği günden gözlerini yumacağı güne kadar hayatının bütün evrelerini, dinin tayin ettiği çerçeve dâhilinde geçirmekle mükelleftir. 

   Dinimiz, bazı hükümleri Kur’an ayetleri ile beyan ederken bazılarını da, Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Selem)‘in Hadis-i Şerifleriyle beyan etmiştir. Meselelerin birçoğu hakkında ise, açık olarak ayet ve hadis getirmeyip, müçtehitlerin o hükümlere ulaşabilmeleri için belli başlı kaideler ve yollar hazırlamıştır.[3] Şüphesiz bunda da birçok hikmetler vardır.
-Muhammed Keskin Hocaefendi'nin Yeni Şafak Gazetesi Yöneticisi Ahmet Albayrak'ın İsmailağa Camiasına ve  Hocaefendilere !Yeni!Tehditleri ile ilgili Yazısı....
-Mahmud Ustaosmanoğlu Efendi Hz.'nin Eserlerine %35 indirimle Kitaptakipcileri.com Sitemizden Kredi Kartı, Havale veya Kapıda Ödeme İmkanı İle Yurt İçi Kargo Güvencesinde Sahip Olabilirsiniz....
http://www.kitaptakipcileri.com/Marifet-Dergisi-Aralik-2012-Muharrem-Sayisi,PR-1566.html 
Bu ürüne ilk yorumu siz yapın!
Bu ürünün fiyat bilgisi, resim, ürün açıklamalarında ve diğer konularda yetersiz gördüğünüz noktaları öneri formunu kullanarak tarafımıza iletebilirsiniz.
Görüş ve önerileriniz için teşekkür ederiz.
Marifet Dergisi Aralık 2012 Muharrem Sayısı Marifet Dergisi Aralık 2012 Muharrem Sayısı, Marifet Dergisi Aralık 2012 Muharrem Sayısı, Mahmud Ustaosmanoğlu Efendi Hz.Riyasetinde, Şefik Kocaman ve Muhammed Keskin Hocaefendi Yönetiminde Muharrem 2012 Sayısı Çıktı, Dergide Bu Ay,Mahmut Ustasmanoğlu Efendi Hazretlerinden Sohbetler,Şefik Hoca, Muhammed Keskin Hoca, Mehmet Talu Hoca, Ali Kara Hoca,Kübra Ülkü, mahmut ustaosmanoğlu sohbetleri mahmut ustaosmanoğlu video ismailağa mahmut ustaosmanoğlu hayatı mahmut ustaosmanoğlu videoları ,mahmut ustaosmanoğlu sözleri ,mahmut efendi,Duaları, Tefsir, Kitap, İstikamet,Arifan,Cübbeli, Mahkemesi, 2 Kasım,Aralık,Ocak,2012, 2013, 2010, Sayısı,Şubeleri, Satış Noktaları, Noktası, Şubesi, Abonelik,mahmut ,ustaosmanoğlu sohbetleri,mahmut ustaosmanoğlu video, ismailağa,mahmut efendi,cübbeli ahmet hoca ,sohbetleri, cübbeli ahmet hoca video,, Ahıska Yayınevi, Marifet Dergisi Sayıları Marifet Dergisi Aralık 2012
Marifet Dergisi Aralık 2012 Muharrem Sayısı

Tavsiye Et

*
*
*
IdeaSoft® | Akıllı E-Ticaret paketleri ile hazırlanmıştır.