İletişim Çatışmaları ve Empati - Sanatta ve Günlük Yaşamda - Prof. Dr. Üstün Dökmen

İletişim Çatışmaları ve Empati - Sanatta ve Günlük Yaşamda - Prof. Dr. Üstün Dökmen

Yayınevi
Barkod
Üstün Dökmen Empati Kitabı
Vitrin Katagorisi
Aynı gün kargo
Sanatta ve Günlük Yaşamda - İletişim Çatışmaları ve Empati - Prof. Dr. Üstün Dökmen
"Bu kitapta öncelikle kişilerarası iletişimle ilgili bazı bilgiler veriliyor. Bu bilgiler, hem çocukların eğitiminde yararlı olabilir, hem de ailede, işyerinde ve benzeri ortamlarda görülen çatışmaların çözümüne ışık tutabilir.SİTE: www.kitaptakipcileri.com
Ayrıca, geleneksel kültürümüze ve bugünkü yaşam biçimimize yeni bir bakış açısıyla bakılarak bir iddia ortaya atılıyor. Bu iddiayı test etmek amacıyla çeşitli kültür ürünlerimiz, özellikle edebiyatımıza ve sanat tarihimize ilişkin ürünler psikolojik açıdan inceleniyor. Öte yandan Prof. Dökmen iletişim çatışmaları ve empati ile ilgili yeni kuramsal modeller ve sınıflamalar geliştiriyor.
Tüm bu yönleriyle kitap, hem psikolojiye ilgi duyanlara hem de edebiyata ve sanat tarihine farklı bir bakış açısıyla yaklaşmak isteyenlere ilginç bilgiler sunuyor. .."
SİTE: www.kitaptakipcileri.com
Yazar: Prof. Dr. Üstün Dökmen
Editör: Ayşe Başcı
Kapak Tasarım: Elbey Çelik
Katagori: Kişisel Gelişim - Empati
Sayfa Sayısı: 392
Boyut: 14 x 21 cm 
Basım Yeri: İstanbul
Basım Tarihi:  2014
Kapak Türü: Karton Kapak
Kağıt Türü: Kitap Kağıdı
Dili: Türkçe 
Dağıtım: Kitap Takipçileri
Temin Süresi: Aynı gün kargo
SİTE: www.kitaptakipcileri.com 
KİTABIN ÖZETİ
Yazar; kitabında iletişim çatışmasının ne olduğunu, etkili bir iletişim için nasıl bir ortam hazırlanması gerektiğini ve empatinin iletişimdeki önemini anlatmıştır.
Sevmek yeterli değil. Anlamak da gerekli. Anlayarak sevmek, büyük bir erdem olsa gerek…SİTE: www.kitaptakipcileri.com
İnsanların birbirlerine karşı tavır alıp aktif çatışmaya girmelerinin, belirgin ya da örtük çeşitli sebepleri olabilir. Örneğin karşımızdaki bir kişi ile ilgili olumsuz bir geçmiş yaşantımız varsa, bugün bizim düşündüğümüz bir şeyi bile dile getirse, yine de ona sinirlenebiliriz. ''Boşa gitmez kötüye bir ceza verilince'' misali, hazır fırsatını yakalamışken geçmişin intikamını almaya çalışabiliriz. Bugünkü ilgisiz bir olayı bahane edip, geçmişin, intikamını almaya çalışmak ise bir hatadır. Geçmişteki öfkemizi, geçmişte halletmeliydik. Eğer bir öfkemizi ertelemek zorunda kalmışsak, bu öfkemizi ilgisiz olaylara bulaştırmamaya çalışmalıyız. Aksi halde, aktif çatışmalar başımızdan eksik olmaz. Bu konuda şöyle bir örnek verilebilir: Diyelim ki bir arkadaşınız size belli bir konuda haksızlık etti; siz de ''ayıp olur'' diyerek sesinizi çıkarmadınız. Aradan zaman geçti ve aynı arkadaşınız, sizin yanınızda farkında olmadan küçük bir pot kırdı. Siz de hemen parlayıp ''sen zaten hep böyle yaparsın'' derseniz, bir aktif çatışma başlatmış olursunuz. ''Sen zaten hep...'' sözü, zamanlaması kötü ve suçlayıcı bir genellemedir. Böyle yapmak yerine, arkadaşınız size haksızlık ettiğinde, anında tepki vermeliydiniz. Eğer anında tepki veremediyseniz ve aradan da iki ay geçtiği halde bu olayı unutmadıysanız, o arkadaşınızı karşımıza alıp ''şu davranışın beni üzmüştü'' diyerek söze başlamalısınız. Böyle yaparsanız, o arkadaşınıza yönelik öfkenizin, ilgisiz olaylarda patlak vermesini önlemiş olursunuz.SİTE: www.kitaptakipcileri.com
Sosyal kurallar zaman içinde değişebilir. Fakat her toplum mevcut kurallarını korumak, onların zaman içinde değişmesini en azından hızla değişmesini önlemek ister. Bunu sağlayabilmek için de, kurallara uyanlar ödüllendirilir, uymayanlara değişik ağırlıklarda cezalar verilir. Özellikle belli ortamlardaki kuralları ciddiye almayanları, giderek diğer insanlar da ciddiye almamaya, hatta ortamın dışına itmeye başlarlar. Eskilerin deyimiyle ''her şeyin bir adabı vardır''. Kahvenin de bir adabı vardır. Söz gelişi kahvede söz erbabının (söz ehlinin) sözü kesilmez, tavlayı kaybeden çay, kahve paralarını öder. Şimdi siz kahvede, söz erbabının sözünü keser ya da tavlayı kazandığınız halde çay parasını ödemeye kalkışırsanız, bu ortamda giderek istenmeyen kişi haline gelebilirsiniz. Ortamın dışına çıkarılmak bazen soyut anlamdadır; insanlar sizinle olan iletişimlerini azaltarak sizi ortamın dışına iterler. Fakat bazen somut olarak da bir ortamın dışına atılabilirsiniz. Örneğin bazı yörelerimizdeki lokantalarda, masada kül tablası göremeyince, boşalan tabağınıza sigaranızın külünü silkelemeye kalkışırsanız, borcunuzu bile ödemeye fırsat bulamadan kendinizi lokantanın dışında bulursunuz. Kural açıktır; yemek yediğiniz tabağı, kül tablası niyetine kullanamazsınız.
Bir toplumda konuşulan dilin niteliği, o toplumdaki iletişim biçimini yansıtır. Başka bir ifadeyle, her toplumun dili, o toplumdaki iletişim ihtiyacına cevap verecek niteliktedir. Söz gelişi Amerikalılar, bugün davrandıkları gibi davranıp Japonca konuşamazlardı. Aynı şekilde Japonlar da bugünkü kişiler arası iletişim tarzlarını, İngilizce konuşarak sürdüremezlerdi. Aynı şey bizim için de geçerlidir. Örneğin bizler, batıdaki insanlara nazaran birbirimize daha bağımlıyız ve dolayısıyla da akrabalık ilişkilerine daha fazla önem veririz. Bu durum, konuşma dilimizde kendini gösterir. Batı dillerine oranla bizim dilimizde çok sayıda akrabalık gösteren kelime bulunmaktadır; dayıoğlu, amcaoğlu, halakızı, görümce, baldız, bacanak, elti gibi... Dilimizdeki bu zenginlik, sanırım başka hiç bir dilde yoktur. Söz konusu kelimeler muhtemelen, birbirlerine bağımlı olan ve sıklıkla bir araya gelen insanlarımızın birbirlerine hitap etmelerini kolaylaştırdığı için, günümüze kadar yaşamıştır.SİTE: www.kitaptakipcileri.com
Dünyanın hemen her ülkesinde kadınlar ve erkekler özellikle evli olanlar hem çok iyi, hem de çok kötü geçine gelmişlerdir. Bu ikilem bizim kültürümüz için de geçerlidir. Kadınlarımızı bir yandan baş tacı ederken, bir yandan da onların haklarını ve kişiliklerini gözardı etmiş, onları erkeklerin bir adım gerisinde saymış, hatta bu durumu somutlaştırarak, onları sokakta birkaç adım arkamızda yürütmüşüzdür. Kadın-erkek ilişkilerinde ortaya çıkan ikilem, dilimizde de ifadesini bulmuştur. Kadınlarımızın, bir yandan Karacaoğlan'ın Elif'i betimlediği gibi, ''Yayla çiçeği kokuşlu, yavru baladan bakışlı'' dırlar; bir yandan da ''eksik ve can sıkıcı'' varlıklardır. Bu yüzden onlara, zaman içinde ''eksik etek'' ya da ''kaşık düşmanı'' demişizdir.


Çocuk-ana-babalar toplumundan yetişkinler toplumuna, belki de ileride empatik topluma giden yolumuzda, Atatürk önemli bir isimdir. Aklı kullanmayı, pozitif bilimi, özetle yetişkin olmayı, toplumumuzun gündemine getirmiştir. Ancak, çocuk-anababalar toplumundan yetişkinler toplumuna -ya da empatik topluma- geçmek, galiba bir anda mümkün değil. Sanırım, Atatürk ile toplum arasında da anababa-çocuk etkileşimi vardı. Çeşitli anılardan okuduğum kadarıyla, Atatürk, yaşları kaç olursa olsun çevresindekilere ''çocuk'' diye hitap edermiş. Çocukları çok sevdiği için böyle davranmış olabilir; ya da hemen herkeste çocuklara ait özellikler gözlediği için böyle davranmış olabilir .Gerekçe ne olursa olsun, her yaştaki insana böyle hitap edebildiği, belki de böyle hitap edebilen tek kişi olduğu için, Atatürk, çevresindeki çocukların ana babası konumundaydı. Soyadındaki ''ata'' kelimesi, onu gelecek kuşakların da atası yapmaktadır. Atatürk, ana baba olmanın yanı sıra, kendi aklını kullanma sorunu olmayan bir yetişkin ve gerektiğinde spontan ve şakacı bir çocuktu. Böylece o, üç kişisel rolünü birlikte kullanabilen bir kişi, belki de gelecekteki empatik toplumun aramızdaki üyelerinden birisiydi.
SİTE: www.kitaptakipcileri.com
Hiçbir zaman kişi onuruna sahip olmamış, sürekli horlanmış bir insanın, bu durumdan sıkıntı duymayacağı ileri sürülebilir. Fakat şu kesin ki, bir defa bile ''insan'' yerine konulmuş, kişi onuruna sahip olmanın tadını tatmış bir kişi için geriye dönüş acı olur. Dostoyevski'nin kahramanlarından Suşilov'un problemi bu olsa gerek. Suşilov, kendisine insan olarak değer veren Dostoyevski'yi, bir anlık bile olsa geri çekildiği için affetmemiştir. Çünkü kişi onurundan vazgeçmek çok zordur. Bu yüzden, tarihimizde bir gelgit grafiği çizen yetişkin tavrının, Cumhuriyetten itibaren eskiye oranla daha istikrarlı bir seyir göstereceğini düşünebiliriz. Bu konuda sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Uluğ Bey'in, Fatih'in, Hezarfen Ahmet Çelebi'nin -muhtemelen daha başkalarının- kişiliklerinde, kısa sürelerle ortaya çıkan yetişkin tavrı, son kez Atatürk'ün kişiliğinde Cumhuriyet Döneminde ortaya çıkmıştır. Bu son çıkışın öncekilerden farkı, yetişkin tavrının Cumhuriyet Döneminde kurumsallaşmaya başlamış olmasıdır. Ancak bu durum yaşamımıza henüz yeterince sinmemiştir.
SİTE: www.kitaptakipcileri.com
Eğer bir hastanede, okları izleyerek, işinizi kendi başınıza hallederseniz bir yetişkin olmuş olursunuz. Eğer tanıdık bir hasta bakıcı bulursanız ve o da elinizden tutup sizi gereken yerlere götürürse, o ana-baba, siz ise çocuk olmuş olursunuz.


Çocuk rolünü pek severiz; özellikle devlet kapısında (Devlet babanın huzurunda) çocuk rolünü daha çok severiz. Bu tavrımız, yüzlerce yıllık bir alışkanlığın ürünü olabileceği gibi, yaşam biçimimizin zorunlu kıldığı bir davranış da olabilir. Yani yaşam biçimimizle ve gelişmişlik düzeyimizle, tanıdık aramamızı gerektiren bağımlı davranışlarımız bir bütün oluşturmaktadır. Örneğin okların, tabelaların yeterli olmaması ya da vatandaşın okuma-yazmasının kıt olması, tanıdık aramayı zorunlu hale getirebilir. Fakat aynı zamanda, tabela ya da okuma-yazma sorunu bulunmasa bile, kişiler arası ilişkilerin sıcaklığına alışmış insanımız, "yalnız bir yetişkin " olup okları izlemek yerine, bir tanıdığın elinden tuttuğu çocuk olmayı tercih etmektedir.
SİTE: www.kitaptakipcileri.com
Sonuç olarak; etkili bir iletişimin mevcut olması için ortamda bulunan çatışmaların kaldırılması gerekmektedir. Çatışmaları kaldırıp kendimizi iletişim halinde olduğumuz insanların yerine koyduğumuz müddetçe iletişimde başarılı ve sevilen bir insan oluruz.
 
Kitaptan Bazı Bölümler:
İletişimi kısaca, "bilgi üretme, aktarma ve anlamlandırma süreci” olarak tanımlayabiliriz.
Hoca eşeğe ters binerek, yüksek statülü kişilerle halk arasındaki kopukluğa, pek zarif bir şekilde parmak basmıştır.
İlgisizmiş gibi davranılarak güç gösterisinde bulunulurdu. Örneğin, bazı elçiler padişahın huzuruna kabul edilmeden önce ortalama 6 ay İstanbul’da bekletilirdi; ya da huzura çıkan elçinin on dakikalık konuşmasını tercüman üç cümleyle özetlerdi.
Örgüt, iş ve işlev bölümü yaparak, bir otorite hiyerarşisi içinde, ortak bir amacı gerçekleştirmek için biraraya gelmiş insanların faaliyetlerinin koordinasyonudur.
Biliş, duyu organlarından organizmaya ulaşan uyarıcıların algılanması (anlamlandırılması), depolanması, hatırlanması ve kullanılması sürecinin adıdır.
Herkes dünyayı değiştirmeye çalışıyor, fakat hiç kimse kendini değiştirmek istemiyor.
Bugünümüzü çalan iki hırsız var: Birisi geçmişe ilişki pişmanlıklarımız, diğeri ise geleceğe ilişkin kaygılarımız. Bunlar, bugünümüzü alıp götürür.
Algı, duyu organlarından beynimize ulaşan verilerin örgütlenmesi, yorumlanması, anlamlandırılması sürecine verilen addır.
Kalp sesinin cinsiyeti, gözyaşının milliyeti yoktur.
Empati, bir insanın, kendisini karşısındaki insanın yerine koyarak onun duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlamasıdır.
Siyah – Beyaz görüşler ileri sürmemek, Gri’yi araştırmak gereklidir.
Sadaka vermek bağımlılığa, desteklemek ise bağlılığa yol açar.
Bilginlerin ve sanatçıların kaderi, anlaşılmadan sevilmek olmamalıdır.
"Bende” köle, esir anlamındadır.
Sosyal gerçek fiziksel gerçekten üstündür.
Şartlar neyi gerektiriyorsa, çevremize aldırmadan, onu yapmalıyız. Ölçüt kendi aklımız olmalıdır.
Empatik davranışlı kişiler, Anababa, Çocuk, ve Yetişkin rollerini kaynaştırarak, Yetişkinin koordinatörlüğü altında yerine ve zamanına göre kullanma becerisine sahiptirler. Bu kişiler, hem de kendi akıllarını sergilemekten çekinmeyen bireyselleşmiş kişilerdir, hem de kendilerini toplumdan soyutlamazlar.SİTE: www.kitaptakipcileri.com
Bilgi çağına ayak uydurabilmek için mutlaka Yetişkin yanımızı güçlendirmemiz gerekir. Çünkü oluşmuş bilgi birikiminden yeterince yararlanabilmek için, Yetişkinin akılcılığına ihtiyaç vardır.
Bu ürüne ilk yorumu siz yapın!
Bu ürünün fiyat bilgisi, resim, ürün açıklamalarında ve diğer konularda yetersiz gördüğünüz noktaları öneri formunu kullanarak tarafımıza iletebilirsiniz.
Görüş ve önerileriniz için teşekkür ederiz.
İletişim Çatışmaları ve Empati - Sanatta ve Günlük Yaşamda - Prof. Dr. Üstün Dökmen İletişim Çatışmaları ve Empati - Sanatta ve Günlük Yaşamda - Prof. Dr. Üstün Dökmen, Sanatta ve Günlük Yaşamda - İletişim Çatışmaları ve Empati, Prof. Dr. Üstün Dökmen,empati üstün dökmen kitap özeti iletişim çatışmaları ve empati üstün dökmen, üstün dökmen kitap, iletişim çatışmaları ve empati sistem yayıncılık, iletişim çalışmaları ve empati, üstün dökmen empati özeti, üstün dökmen empati kitabı, empati testi üstün dökmen,empati kitabı özeti, adam fawer, olasılıksız, empati kitabı karakterleri, empati kitabı indir, empati kitabı yorumları, empati kitabı konusu, empati kitabı pdf,üstün dökmen küçük şeyler, üstün dökmen kitapları, doğan cüceloğlu, üstün dökmen şiirleri, üstün dökmen kimdir, üstün dökmen hayatı, üstün dökmen sözleri, üstün dökmen yazıları,, Remzi Kitabevi, Kişisel Gelişim Psikoloji Üstün Dökmen Empati Kitabı
İletişim Çatışmaları ve Empati - Sanatta ve Günlük Yaşamda - Prof. Dr. Üstün Dökmen

Tavsiye Et

*
*
*
IdeaSoft® | Akıllı E-Ticaret paketleri ile hazırlanmıştır.