Sahihi Müslim Tercüme Ve Şerhi, Hadis-i Şerifler, AHMED DAVUDOĞLU, Büyük Boy 12 Cilt Takım 7900 Sayfa, 1983 Yılı Baskısı

Sahihi Müslim Tercüme Ve Şerhi, Hadis-i Şerifler, AHMED DAVUDOĞLU, Büyük Boy 12 Cilt Takım 7900 Sayfa, 1983 Yılı Baskısı

Kategori
Yayınevi
Barkod
sahihi müslim kitabı sönmez yayınları
3.750,00 ₺
Aynı gün kargo
Sahih-i Müslim Hadis-i Şerif Tercüme Ve Şerhi, AHMED DAVUDOĞLU, 12 Cilt, Sönmez Yayınları, 1983 Yılı Baskısı
17x24 cm Ebat Sarı Şamua Kağıt 12 Cilt Takım Toplam 7900 Sayfa
MÜELLİFİN TERCÜME-İ HALİ
Müellif, Bulgaristan'ın Şumnu vilayetine bağlı Kalaycı köyünde 1912 yılında doğmuştur. Fakirce bir çiftçi ailesine mensuptur. İlk tahsilini köyünde, rüştiye (yani orta) tahsilini köyüne yakın Ekizce namındaki bir köyde bitirmiştir. Babası dini ilim-lere aşık, ulemaya son derece bağlı olduğu için orta tahsilden sonra oğlunu Şum-nu'daki Nüvvâb mektebine göndermiştir. Bu mektep dört senelik orta ve beş senelik lise, üç senelik yüksek kısımları bulunan bir külliyedir. Bütünüyle bizim İmam-Hatip okulları ve Yüksek İslam Enstitüleri ayarında hatta müfredat programları itibarıyla onlardan çok daha mükemmelmiş.
 
Sıra ile Nüvvâb'ın bütün kademelerini ikmalden sonra 1936 yılında Baş Müftülük kendisini iki arkadaşı ile birlikte Mısır'a ihtisasa göndermiştir. Orada beş sene kadar kalmış, bu müddet zarfında Ezher'in Şeriat (yani İslam Hukuku) fakültesini bitirmiştir. 1942'de Bulgaristan'a dönmüş ve az sonra Nüvvab mektebinin lise ve yüksek kısımlarına öğretim üyesi tayin edilmiştir. 1944'de Bulgaristan Ruslar tarafından işgal edilince büyük inkılaplar olmuş, hükümet idaresi komünistlerin eline geçmiştir. Yalnız bir müddet Dışişleri Bakanlığı eski hali ile bırakılmıştır. Bulgaristan'da azınlıkların maarif işleri, Dışişleri Bakanlığına bağlıdır.
 Bu arada bazı komünist idarecilerin teşviki ile Nüvvab talebesi bitmez tükenmez grevlere girişmiştir. Mektebin bünyesi ile telifi kâbil olmayan şeyler istemektedirler. Talebe her gün biraz daha şımartılarak ne istediğini kendisi de bilmez bir hale getirilmiştir. Grevlerin en ateşli zamanında mektebin müdürü istifa eder. Bakanlık yerine Davudoğlu'nu tayin eder. Davudoğlu bir yandan Şumnu'nun milis (yani komünist) idaresine, bir yandan da henüz komünistleşmemiş olan bakanlığın emirlerine uymak mecburiyetindedir. Bu şartlar dahilinde iki sene grevci talebe ile uğraşmış fakat grevler bitmemiş, nihayet Şumnu milis kumandanı tarafından gizlice Türkiye casusluğu ile suçlandırılarak tevkif ettirilmiştir. Suç ağırdır. Davudoğlu casus şebekesi kurmak ve işletmekle itham edilmiştir. Bu münasebetle muhtelif köy ve kasabalardan 23 kişi tutuklanmış ve hepsi doğrudan doğruya Sofya'daki Divan-ı Harb'e gönderilmiştir. Burada hayat bahasına 17 gün çok ağır hesaplar verilmiş sonra mucize kabilinden bir vesile ile kurtularak Sofya milisi idaresindeki emniyete teslim olmuşlardır. Burada da 1 ay çile doldurduktan ve ecnebi sefaretlerin baskısı ile yeni yeni soruşturmalar yapıldıktan sonra maznunların ekserisi tahliye edilmiş, 7 tanesi Rosizsa vadisindeki toplama kampına gönderilmiştir. Davudoğlu bunların içindedir.
 
Bu vadide baraj bahanesiyle 3.000 tutuklu biçare, firavunların esirleri gibi ça-lıştırılmaktadır. Çalışan bu muazzam kitle ekseriyetle generallerden büyük rütbeli subaylardan, doktor, mühendis, avukat, öğretmen, gazeteci ve polislerden müte-şekkiIdir. İçlerinde çiftçi gibi işçi sınıfı pek azdır. Davudoğlu bu kampta 4-5 ay çalış-tırıldıktan sonra hastalığı dolayısıyla tahliye edilmiş ve yine Şumnu'daki müdürlük vazifesinin başına gönderilmiştir.
 
Bu arada grevler bir parça hafiflemiştir. Nihayet bir münasebetle müdürlükten istifa etmiş.  Birkaç sene öğretmen olarak vazife görmüştür fakat son derece huzursuzdur, hatta milis kumandanından korkunç bir ihtar almıştır. Bu ihtar, ebediyen evine dönmemek şartıyla tevkif edileceğini bildirmektedir.
Bunun üzerine Davudoğlu, Varna'daki Türk konsolosuna müracaat ederek iltica etmek ister. Buna imkan bulunamasa da konsolosa kendisine Türkiye'deki bir akrabasından taahhütname getirtir. Aylarca uğraşıp bekledikten sonra nihayet 1949 yılı sonunda bu taahhütnameye istinaden dört kişilik aile efradıyla Türkiye'ye göç etmesine izin verilir ve göç eder. Ana vatana kavuşunca yaptığı ilk iş Edirnenin meşhur Selimiye camiinde secde-i şükrana kapanmak olmuştur. Artık kurtulmuştur.
Türkiye'de ilk zamanlarda hayli maddi sıkıntılar çekmişse de bilahare rızık yolları peyderpey açılmıştır. Evvela Yedikule'deki Küçükefendi camiine imam ve hatip tayin edilmiş, birkaç ay sonra Diyanet İşleri Reisliğinde gezici vaiz kadrosu ile vazife almıştır. Bu vazifede sekiz ay kaldıktan sonra kendi isteği ile Bursa'nın Orhangazi müftülüğüne naklen tayin edilmiştir. Üç sene bu vazifede kaldıktan sonra isteği üze-rine İstanbul Fatih Camii Kütüphanesi memurluğuna nakledilmiş, bir müddet sonra aynı kütüphanenin başmemurluğuna tayin edilmiştir. Bilahare kütüphane, memurları ile birlikte Süleymâniye Umumi Kütüphanesine ilhak edilmekle Davudoğlu da oranın memuru olmuş, aynı zamanda İstanbul İmam-Hatip okulunda lektör (okutman) olarak ders okutmuştur. 1959 da İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü açılınca oraya naklen öğretim üyesi ve müdür yardımcısı tayin edilmiştir. On sene enstitüde Arap Dil ve Edebiyatı öğretmenliği yapmış, birkaç sene müdür başyardımcılığı ve müdürlük vazifelerini de ifa etmiştir.
Nihayet 1967'de Diyanet İşleri Başkanlığının Konya'da açtığı Vilayet Müftüleri seminerine fetva konusunda ders vermek için davet olunmuş, mezkür seminerde la-ikliğe aykırı konuştu iddiası ile Milliyet Gazetesi tarafından ihbar mahiyetinde ısrarlı yazılar yazılmış ve neticede Davudoğlu bir yıl ağır hapis ve dört ay sürgün cezasına mahkum olmuştur. Bu davayı temyizde kazanmasına rağmen Cumhuriyet Başsav-cısının itirazı üzerine hüküm bozularak mahkumiyet kararı tazelenmiş ve müellif ce-zasını, hapiste yatmak ve sürgüne gitmek suretiyle ödemiştir.
Cezasını tamamladıktan sonra ilmi çalışmalarını evinde sürdüren Davudoğlu 7 Nisan 1983 tarihinde vefat etti ve Eyüp Kabristanı'na defnedildi. Türkçe'den başka Arapça ve Bulgarca bilen Davudoğlu inançlarına bağlılığı, yaşayışındaki sadelik ve alçak gönüllülüğüyle temayüz eden bir İslam âlimiydi.
Eserleri
1-Kur'ân-ı Kerim ve İzahlı Meali.
2- Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi
3- Reddül-Muhtâr ale'd-Dürri'l-Muhtâr: İbni ibidinin fıkha dair meşhur eseri Reddül-Muhtâr'ın tercümesidir. Davudoğlu bu eserin ilk on cildini hazırlamış, geriye kalan kısım Mehmet Savaş ve Mazhar Taşkesenlioğlu tarafından tercüme edilmiştir.
4- Selâmet Yolları: İbn Hacer el-Askalâni'nin ahkâm hadislerine dair Bulüğu'l-Meram adlı eserinin tercüme ve şerhi olup tam adı Buluğu'l-Merâm Tercümesi ve Şerhi: Selamet Yolları’dır. Çeşitli ofset baskıları yapılan eser, büyük ölçüde Emir es-San'ani'nin Sübülü's-Selam adlı şerhine dayandığı hatta -Ehl-i sünnet dışı mezhep ve fırkaların görüşleri atılarak- onun bir tercümesi mahiyetinde olduğu için bu şekilde adlandırılmıştır.
5- Mülteka Tercümesi: Mehmed Mevkûfati'nin, İbrahim b. Muhammed el-Halebi'ye ait Mülteka’l-Ebhur adlı fıkha dair eserine yaptığı ilaveli tercümenin sadeleştirilmiş şeklidir.
6- Tibyân Tefsiri: Ayıntâbi Mehmed Efendi'ye ait Tefsir-i Tibyan adlı Türkçe tefsirin Süleyman Fahir Bey tarafından sadeleştirilen nüshasının yeniden gözden geçirilmiş şeklidir.
7- Ölüm Daha Güzeldi: Hatıraları ihtiva etmektedir.
8- Dini Tamir Davasında Din Tahripçileri: Yenilikçi İslâmcılık akımına reddiyedir. Davudoğlu, Mehmed Zihni Efendi'nin Ni'met-i İslam adlı eserini de sadeleştirmiş, ancak bu eser henüz basılmamıştır.
MÜELLİFİN ÖNSÖZÜ
Kitâbullahtan sonra şer'i delillerin ikincisi Peygamber Efendimiz'in sallallahu aleyhi ve sellem sünneti ve ale'l-husus hadisleridir. Bundan dolayıdır ki islam uleması Resülullah'tan sallaIlahu aleyhi ve sellemin rivayet edilen hadisleri en ince hadde-i tetkikten geçirerek onların sahihini, sakimini birer birer beyan etmiştir. Binnetice sahih hadisleri bir araya toplayan pek çok kitap yazılmıştır. Bunların içinde "en sahih" unvanı Ebü Abdillah Muhammed b. ismâil el-Buhâri ile Ebu'l-Hüseyn Müslim b. el-Haccâc'ın "el-Camiu's-Sahih" adlı eserlerine münhasır kalmıştır.
Ulemanın ekserisi Buhâri'nin Sahih'ini Kitâbullah'tan sonra yeryüzünde en sahih kitap olarak kabul etmiş fakat bazısı da Müslim'in Sahih'ini Buhâri'nin kitabına tercih eylemiştir.
Demek isterim ki Müslim'in Sahih'i, Kitâbullah'tan sonra yeryüzünde en sahih kitap denilecek kadar mühim bir eserdir. Arz ettiğim gibi bu mühim eserin mevzuu âhirzaman Peygamberi Muhammed Mustafa Efendimiz Hazretlerinden nakledilen en sahih hadislerdir.
İşte ben aczime bakmayarak inâyet-i Hak'la bu eserin tercüme ve şerhine şurü' etmiş bulunuyorum. Şunu da arz edeyim ki Buhâri ile Müslim'in Sahihlerini tercüme etmeyi daha talebeliğimde gönlümden geçirmiş hatta bu işi ileride beraber yapmayı bir arkadaşıma teklif etmiştim. Allah'ıma şükürler olsun! Hâlisane niyetimi dua yerine kabul buyurmuş. Bu derece mühim ve bu kadar mübârek bir eserin tercüme ve şerhine benim gibilerin kalkışması hakikatte şâyân-ı hayret bir ictisârdır zira yapacakları iş eserin şanını yükseltmek şöyle dursun bilakis alçaltır. Ben bu ciheti birkaç yıldan beri düşünmekte ve bilhassa Sahih-i Müslim'e şerh yazmam için yapılan bazı teklifleri bu sebeple kabul edememekteyim.
Şunu da söyleyeyim ki dilimize tercüme edilmiş bir hayli hadis kitapları mevcuttur. Bunlardan bazılarının dipnot şeklinde izahları varsa da bazıları izahsızdır. Her iki ferikin hüsn-ü niyetinde şüphe yoktur. Şu kadar ki noksan bırakılan izahlarla izahsız
yapılan tercümelerden beklenen fayda tam değildir hatta ince aranırsa, çıplak bir tercümenin zararı faydasından çok olmak ihtimali bile vardır. Aynı hal, âyet tercümelerinde de mevcuttur.
Çünkü gerek hadis gerekse ayetlerin içinde mensüh olanları vardır. Bunların hükümleri kalkmıştır. Bize delil olamazlar. Keza tevil ve tahsis edilenleri, mecaz ma-nada kullanılanları muâraza halinde bulunanları manası müşkil yahut müteşabih olanları vardır. Bunlar hiçbir zaman kuru bir tercüme ile ifade edilemedikleri gibi hükümlerini anlamak dahi her yiğidin karı değil ancak ve ancak müçtehit ulemaya müyesser olan büyük bir iştir.
Görülüyor ki hadisleri sırf tercüme halinde bırakmak bu nokta-i nazardan tehlikeli bir iştir zira mensuh veya müevvel bir hadisin tercümesini okuyan bir kimse delil buldum zannederek o tercüme ile amel edebilir. Bu suretle hataya düşmek, işten bile değildir. Bahusus her mesele hakkında âyet ve hadisten delil olup olmadığını araştırıp sormanın moda haline geldiği şu zamanda bu tehlike daha da büyüktür. Çünkü dedikodu niyetiyle delil peşinde koşan bir adam, mensüh bir delil bulur bulmaz "Bak, filan işi yapmak caizmiş de şimdiye kadar hocalar bizden gizlemişler." diyerek o delili elbette teşhir eder ve ulema hakkında söylemedik söz bırakmaz. Bu cihetler ne kadar derin düşünülürse, âyet ve hadislerin şerhleri ile birlikte tercüme edilmesi lüzum ve zarureti de o kadar iyi anlaşılır.
İşte bu sebeple ben de Sahih-i Müslim'in tercümesi ile beraber şerhini nihayet üzerime aldım. Bununla haşa bu işin hakkından gelecek alimlerden olduğumu iddia etmiyorum. Benim ilmi kudretim o zevata talebelik etmeye bile müsait değildir. Bi-naenaleyh -yukarıda da arz ettiğim veçhile- yazacağım şerh böyle bir şahesere şan değil ancak şeyn (1) kazandırır lakin kariin-i kiramın muâhezelerine meydan bırakma-dan hemen arz edeyim ki yazmakta olduğum şerh hakikatte benim değil, bu babta söz sahibi olan hakiki ulemanındır. (Allah onlardan razı olsun.) Gerçi başkalarının eserlerinden nakilde bulunmayı tenkit edenler varsa da haksızdırlar çünkü tamamen nakle dayanan şeriat ilmini muhtelif eserlerden nakletmeden ifadeye imkân yoktur. Onun için bütün ulemanın eserleri birbirlerinin kitaplarından nakillerle doludur. Bu tenkit değil tebrike şayan bir iştir. Yalnız yapılan nakil söylenmeyerek, başkasının sözünü benimsemek çirkin bir iştir.
1-Şeyn:Kusur, ayıp, noksan. kabahat. Yaramaz şey.  
Evet ulema-i kiram hazeratı gerek Buhari'nin gerekse Müslim'in "Sahihleri üzerine pek çok şerh yazmıştır. Ben bunlardan ele geçirebildiğim kadarından istifade ettim hatta Hindistan'da mükemmel bir Müslim Şerhi yazıldığını duymuştum. Bu mühim eseri elde etmek maksadıyla çalışmalarıma uzun müddet ara verdim. Nihayet eseri buldum. Fethü'l-Mülhim namı verilen bu kıymetli eseri aldım. Şebbir Ahmed el-Osmani isminde bir alim yazmış. Bu eserden de bir hayli istifade ettim. Bilhassa usül-i hadise dair olan mukaddimesi pek mükemmel olduğundan onu ayrı bir cilt halinde tercüme edeceğim. Benim yaptığım nakilden ibarettir. Mamafih bu kadarını dahi lazım geldiği gibi yapabildiğime kanı değilim. Ne çare ki fazlasına iktidarım yoktur. Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi. Binaenaleyh yazdıklarımı okumak lütfunda bulunan ihvan-ı kirâmımın hatalarım veya beceremediğim tercüme ve izahlar sebebiyle beni muâhaze buyurmayıp hakkımda yine de hayır duada bulunmalarını kendilerinden istirham eylerim.
İşe başlarken hadislerin başındaki rivayet zincirlerini hazfetmeyi düşünmüştüm zira her hadisin başında tekerrür eden bu anane ibareleri okuyanlara melel verebilirdi fakat ulema-i kirâmın, uğrunda ömürler ifna ederek kurdukları çelik gibi sağlam bir binayı yıkmaya asla hakkım olmadığını ve isnadın bu ümmete has bir mize ol-duğunu, üstelik İmam Nevevi’nin bu gibi hususlarda kat'iyen kısaltma yapılmaması tavsiyesinde bulunduğunu hatırlayarak bu hatalı işten vazgeçtim ve her hadisin ba-şındaki isnad zincirini olduğu gibi zikrettim. Yalnız Türkçe ifadede mana karışmasın diye kâilinin sözü tasrih edilmeyen yerlere parantez içine (Dedi ki) ibaresini ziyade ettim. Bu parantezli ziyadeyi bazen tercümede de yaptığım oldu. Sadedinde bulunduğumuz eser yalnız bir mezhebe ait fıkıh kitabı değil, umumi bir delil kitabıdır. Şu halde içerisinde her mezhebe dair kavil bulunacağı tabiidir ve herkes mezhebinin kavliyle amel etmelidir.
 
İman bahsine kadar hadislerin şerhleri dipnot kısmına yazıldı. Raviler hakkında-ki kısa malümat ise daimi olarak dipnot yerine dercedildi. Parantez içinde gösterilen doğum ve ölüm tarihleri hicridir. Pek çok hadisin altında görülen "müttefekun aleyh" tabiri, hadisin Buhari ile Müslim tarafından ittifakla rivayet edildiğini gösterir. Sahihayn tabiri, Buhari ile Müslim'in kitapları demektir. Rivayet zincirinde sık sık rastlanan H. harfi tahvil yani zinciri değiştirme işaretidir.
"Bir işten maksat ne ise hüküm ona göredir." Benim bu işten maksadım rıza-i ilahi ile Peygamber'in sallallahu aleyhi ve sellemin şefaatidir. Bu naçiz eserin bunlara vesile olmasını niyaz eylerim. Cenab-ı Hak beni ve bilcümle din kardeşlerimi tevfikat-ı samedâniyesine mazhar buyursun. ( Sahihi Müslim Tercüme ve Şerhi kitabı, ahmet davudoğlu sahihi müslim , sahihi Müslim Ahmet davutoğlu, Sahihi Müslim tercümesi, sahih-i muslim şerhi, 12 cilt sahihi Müslim, sahihi muslim hadis seti, ucuz hadis külliyatı, sönmez neşriyat )
Ahmed DAVUDOĞLU
1 Zilhicce 1387 - 1 Mart 1968)
Yazar: İmam-ı Müslim
Tercüme Ve Şerh: Ahmed Davudoğlu
Katagori: Hadis-i Şerifler
Sayfa Sayısı: 7900
Boyut: 17 x 24 cm 
Basım Yeri: İstanbul
Basım Tarihi:  1983
Kapak Türü: Ciltli Sert Kapak
Kağıt Türü: Sarı Şamua Kağıt
Dili: Türkçe, Arapça
Dağıtım: Kitap Takipçileri
Temin Süresi: Aynı gün kargo
Bu ürüne ilk yorumu siz yapın!
Bu ürünün fiyat bilgisi, resim, ürün açıklamalarında ve diğer konularda yetersiz gördüğünüz noktaları öneri formunu kullanarak tarafımıza iletebilirsiniz.
Görüş ve önerileriniz için teşekkür ederiz.
Tavsiye Ürünler
Sahihi Müslim Tercüme Ve Şerhi, Hadis-i Şerifler, AHMED DAVUDOĞLU, Büyük Boy 12 Cilt Takım 7900 Sayfa, 1983 Yılı Baskısı Sahihi Müslim Tercüme Ve Şerhi, Hadis-i Şerifler, AHMED DAVUDOĞLU, Büyük Boy 12 Cilt Takım 7900 Sayfa, 1983 Yılı Baskısı, 12 Cilt Tıpkı Basım Sahih-i Müslim Hadis-i Şerif Tercüme Ve Şerhi AHMED DAVUDOĞLU türkçe sönmez rıhle kitap elif kitabevi konya fiyatı satın al, Sönmez Neşriyat, Hadis Sünnet sahihi müslim kitabı sönmez yayınları
Sahihi Müslim Tercüme Ve Şerhi, Hadis-i Şerifler, AHMED DAVUDOĞLU, Büyük Boy 12 Cilt Takım 7900 Sayfa, 1983 Yılı Baskısı

Tavsiye Et

*
*
*
IdeaSoft® | Akıllı E-Ticaret paketleri ile hazırlanmıştır.