Marifet Dergisi Nisan 2013 Cemaziyelevvel Sayısı Çıktı...
Dergide Bu Ay: www.kitaptakipcileri.com
Mahmud Ustaosmanoğlu Efendi Hazretlerinden Sohbetler...104. SOHBET Enbiya Sûresi 10 – 23. Ayet-i Kerimeleri
Sohbet Başlıkları:
SOHBETİ TERKEDEN MÜRİDİN KÖTÜ HALİ
İSTİDRACIN NE DEMEK OLDUĞU
KURTULUŞUN KURÂN-I KERİMLE OLDUĞU
İSYAN EDEN KAVİMLERİN ÇEŞİTLİ ŞEKİLDE
HELAK OLDUKLARI
İÇİNDE ONSEKİZ BİN ÂLİMİN BULUNDUĞU
KARYENİN HELAKI
NAMAZLARI VAKTİNDE KILMANIN, MELEKLERİN
GÜZEL ŞEHADETİNE SEBEP OLACAĞI
-Şefik Kocaman Hocaefendi'nin "RUH TERBİYESİ" Başlıklı Yazısı... 
Yazıdan Bir Bölüm:
RUH TERBİYESİ
Alemlerin rabbi olan Allah-u Teâlâ Hazretlerine hamd-ü sena, Rasûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimize ve onun al-u ashabına salat-u selam olsun.
Geçen ayki yazımızda "Rab ve terbiye” kelimelerinin manasını, Allah-u Teâlâ Hazretlerinin alemlerin rabbi oluşunu, rabliğin insan üzerindeki tecellisini, beden ve ruh tebiyesini, asıl insanın ruh olduğunu ve ruhun terbiyesinin Allah dostlarıyla beraber olmaya bağlı olduğunu zikretmiştik.
Allah-u Teâlâ insanı, etrafından etkilenen ve çevresine göre şekillenen bir fıtrat üzere kılmıştır. "Göze yakın olan gönle yakın olur. Gözden uzak olan gönülden de uzak olur” sözünde de bu hikmeti aramak gerekir. www.kitaptakipcileri.com
Bu sırra mebni olarak Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur;
"Kişi dostunun dini üzeredir. Öyleyse sizden biri kiminle dostluk yaptığına baksın (dikkat etsin).” (Ahmed bin Hanbel)
Kendi başına kalan insanın nefsine ve şeytana mağlub olması kuvvetle muhtemeldir. Bu yüzden ruhunu tebiye edebilmesi için onu seyr-i sulûke teşvik eden bir mürşitle beraber olması, onun sohbetinde bulunması ve tavsiyelerine göre hareket etmesi lazımdır.
Büyük şeyh efendi İsmet Garibullah (Kuddise Sirruhu) Risale-i Kudsiyye’sinde şöyle buyurur;
"Ekmel bir mürşid lâzımdır ki o sana refik (yoldaş) ola, seni seyr-i sülûke (manevi yürüyüşe) teşvik ede. O mürşid-i ekmel birbirine ekli sağlam bir ele muvaffak olup halkalar (sisile-i maneviye) yoluyla ta Rasûlullah’tan mürşide kadar birbirine ekli olarak tahakkuk etmiş ola. Hulûlîden kaçıp Hakk’a gidelim, kemâlin ta kendisi olan Mevlâ’nın cemaline seyredelim.”
-Ziyaretler Başlıklı Sayfada Mahmud Ustaosmanoğlu Efendi Hz.'ni Ay İçerisinde Ziyarete Gelenlerden Haberler ve Fotoğraflar...
-Kelam-ı Şerifler Başlıklı Sayfada Mahmud Ustaosmanoğlu Efendi Hz'den Sadır Olan Sözler...
-Aziz Misafir Başlıklı Büyük Muhaddis Alim Muhammed Avvame Hocaefendi'nin Türkiye Ziyareti ve Sohbeti'nin Yanısıra Mahmud Efendi Hz.'nin Ziyareti İle ilgili Yazılar... www.kitaptakipcileri.com
Yazıdan Bir Bölüm:
Bismillahirrahmanirrahim
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in davetlisi olarak Türkiye’ye gelen zamanımızın büyük muhaddisi Muhammed Avvame Hocaefendi, Ankara’da bir takım ziyaretlerde bulundu. Bu ziyaretler esnasında Marifet Derneği hizmet ekibi de kendilerinin refakatinde bulundular.
Öncelikle Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’i makamında ziyaret eden Avvame Hocamız daha sonra şarkın büyük meşayıhından Seyda Cezerînin halifesi Mehmed Emin Er Hocaefendi’yi hanelerinde ziyaret ettiler. Ertesi gün Ankara’nın manevi sahibi Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri’nin kabr-i şerifini ziyaret ettikten sonra Din İşleri Yüksek Kurulu’nda kısa bir konuşma yapmak üzere misafir olan Avvame Hocamızı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek beyefendi kaldığı otelde ziyaret ederek duasını aldılar.
Ankara’daki ziyaretlerini tamamladıktan sonra İstanbul’a intikal eden Muhammed Avvame Hocaefendi İstanbul’da Mahmud Efendi Hazretlerinin misafiri olarak Beykoz Çavuşbaşı’ndaki hanesinde ağırlandılar.
Bazı âlim ve fazıl zatları ziyareti çerçevesinde öncelikle Mehmed Emin Saraç Hocaefendiyi Fatih Camiinde ziyaret eden Hocaefendi burada Sakal-ı Şerifi ziyaretle de müşerref oldular. Daha sonra Ali Haydar Efendi Babamızın muhterem oğlu Hafız Bahauddin Gürbüzler’i ikametgâhında ziyaret eden Hocaefendi, Şeyhulislam İsmail Efendi Cami-i Şerifine geçerek orada kendisini dinlemek üzere toplanan hoca ve talebelerden oluşan seçkin bir cemaate veciz bir sohbet verdiler.
Ertesi gün Diyanet İşleri Başkanlığı Haseki Eğitim Merkezinde müftü ve vaiz adaylarına ilmî bir konferans veren Hocaefendi, aynı gün İstanbul Müftüsü Doç. Dr. Rahmi Yaran’ı makamında ziyaret ettikten sonra Medine-i Münevvere’ye döndüler.
-Prof. Dr. Fehmi Ahmed Abdurrahman El-Kazzaz - İmam-ı Azam Fakültesi Dekanı Hocefendi'nin "İmam-ı Azam ve Haber-i Vahid"  Başlıklı Yazısı...
Yazıdan Bir Bölüm:
  Allah-u Teâlâ’ya hamd, Rasûlüllah Efendimize salat-u selam olsun. Sahabeden, Tabi’inden ve Rasûlüllah’a tabi olanlardan Allah razı olsun.
    İmam-ı Azam Ebû Hanîfe (Rahimehullah) Efendimizin hayat hikayesini bilmek, menkıbelerini öğrenmek, elbette şerefleneceğimiz ve bahsettikçe berekete nail olacağımız şeylerdendir. Onun için bu satırları yazıyorum. Kısa bir zaman sonra İmam-ı Azam (Rahimehullah) Efendimizin vefat yıldönümünü yadedeceğiz. Mevla Teâlâ’dan bizi, o büyük İmam’la beraber, Sevgili Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in Livâü’l-Hamd’i (Hamd Sancağı) altında toplamasını niyaz ederiz.
 İSMİ, NESEBİ (SOYU),
DOĞUMU VE LAKABI
    Asıl adı Numan’dır. Babasının adı Sabit, dedesinin adı Zûta, büyük dedesinin adı ise Mâh’tır. İmam-ı Azam (Rahimehullah) Hazretleri Fars menşeli olup, Kûfe’de doğmuştur. Dedesi Zûta İslâm ordularının İran, Horasan ve Irak’ı fethettikleri sırada esir düşmüş ve Teym kabilesine mensup Teymullah bin Salebe’nin kölesi olmuştur. Fakat Zûta, sonradan azat edilerek hürriyetine kavuşmuştur. Bundan dolayı İmam-ı Azam (Rahimehullah) Efendimiz, Teymullah bin Salebe oğullarının mevlası (azatlısı) diye bilinmiştir. İmam-ı Azam (Rahimehullah) Hazretleri, meşhur yedi kıraat imamından biri olan Hamza Zeyyat’ın kabilesindendir.
- Ersoy Eryan'dan "MİMAR KOCA SİNAN" Başlıklı Yazı...
Yazıdan Bir Bölüm:
Dünya durdukça eserlerimi gören akl-ı selim sahiplerinin,
çabamın ciddiyetini göz önünde bulundurarak
onlara insaf ile bakacaklarını ve beni hayırlı dualarla
anacaklarını umarım inşallah.
El-fakiru l-Hakir Ser Mimarân-ı Hâssa
 Bismillahirrahmanirrahim
    Kayseri’ye bağlı Ağırnas köyünde Ermeni yada Rum bir ailenin oğlu olarak 1489 da dünyaya geldi. Yavuz Sultan Selim, o zamana kadar Rumeli’de sürdürülen devşirme faliyetinin Anadolu’da da uygulanmasını istemişti. 1511 yılında Anadolu’dan ilk devşirilenler arasında Sinan da vardı. Mimar Sinan’ın devşirildiği sırada 21-22 yaşlarında olduğu anlaşılıyor.
    Mimar Sinan, arkadaşı şair ve nakkaş Sâî Mustafa Çelebi’ye kendi ağzından yazdırdığı Tezkiret-ül Bünyan (Yapılar Kitabı) adlı, hayatını anlattığı eserde devşirilmesinden şöyle bahseder;
    "Bu değersiz kul, Sultan Selim Han’ın saltanat bahçesinin devşirmesi olup, Kayseri sancağından oğlan devşirilmesine ilk defa o zaman başlanmıştı. Acemi oğlanlar arasından sağlam karakterlilere uygulanan kurallara bağlı olarak kendi isteğimle dülgerliğe seçildim. Ustamın eli altında, tıpkı bir pergel gibi ayağım sabit olarak merkez ve çevreyi gözledim. Sonunda yine tıpkı bir pergel gibi yay çizerek, görgümü artırmak için diyarlar gezmeye istek duydum. Bir zaman padişah hizmetinde Arap ve Acem ülkelerinde gezip tozdum. Her saray kubbesinin tepesinden ve her harabe köşesinden bir şeyler kaparak bilgi, görgümü artırdım. İstanbul’a dönerek zamanın ileri gelenlerinin hizmetinde çalıştım ve yeniçeri olarak kapıya çıktım."
   Sinan kendi isteği ile devşirilip Müslüman olduktan sonra Sinaneddin Yusuf - Abdulmennan oğlu Sinan olarak isimlendirilir. Ancak baba adı Abdulmennan değildir. Osmanlı döneminde devşirmeler ve din değiştirip Müslümanlığa geçenlere baba adı olarak Allah’ın kulu anlamında Abdullah, Abdurrahman, Abdulmennan isimlerinden birini almışlardır.
    Abdülmennan oğlu Sinan dülger yani marangoz olarak başladığı hizmetinde kısa zamanda çok mesafe kat etti. Yavuz Sultan Selim’in o hikmetlerle dolu Mısır seferine katıldı. Sultan Selim’in vefatından sonra tahta geçen Kanuni Sultan Süleyman ile yeniçeri olarak Belgrad seferine, atlı sekban olarak Rodos seferine katıldı. Mohaç Meydan Muharebesi’nde gösterdiği başarıdan dolayı Acemi Oğlanlar Yayabaşılığına (Bölük Komutanlığına) getirildi.
-Mesnevihan Murat Soydan Hocaefendi'den "Mevlana'dan Esintiler "PADİŞAH VE CARİYE RUH VE NEFİS" Başlıklı Yazı...
Bişnevîd ey dûstân in dâstân 
Hod hakîkat nakd-i hâl-i mâst ân
Dinleyiniz ey dostlar bu destânı 
Şimdiki hâlimizdir onun aslı
(Mesnevî; 1/35)
Evvel zaman içinde bir pâdişah var idi. Dünya saltanatına sâhib olduğu kadar da dindâr idi. Bu pâdişah bir gün yakın adamlarıyla avlanmak için sarayından ayrıldı. Atının üstünde giderken, yolun üstünde bir câriye gördü. Bir bakışta güzelliğine hayran kalarak ona tutuldu. Bu yüzden pâdişahken câriyenin kölesi oldu. İçi içine sığmaz bir şekilde hemencecik âşık olduğu o câriyeyi satın aldı.
Arzusuna kavuşunca mutlu oldu, rahatladı. Fakat kaderin cilvesi, bu sefer câriye hastalığa tutularak rahatsızlandı.
Hani birisinin eşeği varmış, fakat semeri yokmuş. Semeri bulmuş ama eşeği kurt kapmış. Birisinin testisi varmış fakat suyu yokmuş. Suyu bulmuş ama bu sefer de testisi kırılmış. İşte böyle bir durumda kalan pâdişah her taraftan hekimler çağırdı ve onlara;
-‘İkimizin de hayatı sizin elinizde. Ancak benim tedâvim kolay. Zîrâ benim derdimin dermânı odur. www.kitaptakipcileri.com
Eğer o iyi olursa ben de iyi olurum. O benim canımın cânıdır. Kim de benim canımın canını sıhhate kavuşturursa, hazînemin mücevherleri onundur’ diyerek servet vaadinde bulundu...
-Rasül Bölükbaşı Hocaefendi'nin "TEVHİDİ SAVUNURKEN ŞİRKE DÜŞENLER - TEVHİDİN HAKİKATI" Başlıklı Yazı...
Yazıdan Bir Bölüm:
İçinde bulunduğumuz şu son zamanlarda yüce dinimizi, ehl-i sünnet akaidini savunanların sayısı günbegün azalmakta olup, buna mukabil "Ben profesörüm, dinin uzmanıyım” diyerek yüce dinimizi, onun akidesini sarsmaya çalışan ehl-i sünnet düşmanlarının sayısı ise hızla artmaktadır. İşte bundan dolayıdır ki ehl-i sünnet akaidini bilen ve bu itikatla mutekid olan hocaların mesuliyeti çok büyüktür. ”Neme lazım, herkes bildiğini okusun” diyecek noktada değiliz. Zira bu din tahripçileri; "tevhidi anlatıyoruz” bahanesiyle şirki yaymaktadırlar. Bu durum, ehl-i sünnet ulemasına zarar vermeyebilir, ama ehl-i sünnete mensub olduğu halde bu hususta yeterince malumatı olmayan ihlaslı fakat bilgisiz, zavallı mü’min kardeşlerimizin fikirlerinin bulandırılması, şüpheye düşürülmesi ve itikatlarının zedelenmesiyle, telafisi mümkü n olmayan büyük zararlara yol açmaktadır. Bu din tahripçileri önce sünneti; yüce Peygamberimizin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) mübarek hadis-i şeriflerini devreden çıkarmak suretiyle işe başladılar ve durmak bilmeyen bir hızla batıl olan yollarında yürümeye devam ettiler. Bunlardan bazıları sözde tevhidi savunmak maksadıyla önce tevessülü reddettiler. Hatta işi, şefaati inkar edecek kadar ileri götürerek, 1400 yıldan bu yana telaffuz edilen "Ya Rasûlellah” demenin şirk olduğunu iddia ettiler.
-Abdulkerim Çevik Norşini Hocaefendi'nin "31 MART VAKASI" Başlıklı Yazısı..
Yazıdan Bir Bölüm:
 31 Mart Vakası ile II. Abdülhamit’in tahtan indirilmesinin sebeplerinden birisi de;
Sultan Abdülhamit’in,Yahudi ve Siyonizmin,Müslüman toprakları üzerinde emellerine ulaşmalarına engel olmasıdır.
    Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla,
   31 Mart Vakası, II. Meşrutiyetin ilanından sonra Rûmi Takvimine göre 31 Mart 1325 (Miladi 13 Nisan 1909) tarihinde, İstanbul’da sözde yönetime karşı yapılan bir harekettir. 31 Mart Vakası ve İttihat ve Terakki düşüncesine geçmeden önce şu konuyu izah etmemiz gerekiyor: Her dönemde İslam’a karşı saldırılar yapılmıştır. Asrı saadetten gönümüze kadar bu saldırılar kesilmeden devam etmiştir. Bu saldırılardan İslam toplumu nasibini aldığı gibi İslam düşüncesi de nasibini almıştır. Bu saldırılara karşı İslam alemi bazen Kur’an’ın etrafında toplanarak müdafaasını en güzel bir şekilde yapmak sureti ile bu saldırılardan kendini kurtarmıştır. Bazen de dıştan çare arayarak işin içinden çıkamamışlardır. İki bariz örnek ile bunu ortaya koyabiliriz.
    Selçuklu döneminde felsefi akımların saldırısına karşı Nizamülmülk’ün Nizamiye Medreselerini kurarak, İmam-ı Gazâli gibi büyük allâmeler vasıtası ile Kur’an’ı Kerim’in ışığında İslam toplumuna zara veren bu felsefi saldırıların hepsinin boşa çıkarmak ile beraber İslam’daki gerçek hikmeti de ortaya koymuşlardır. Böylece İslam toplumunu büyük bir problemden kurtarmışlardır.
-Ali Haydar Çetintürk Hocaefendi'nin " MEVLİD-İ ŞERİF Mİ? KUTLU DOĞUM MU?" Başlıklı Yazısı...
Yazıdan Bir Bölüm:
 Bismillahirrahmanirrahim
(Habibim) Biz seni (cinler, melekler, kafir ve Müslüman tüm insanlar dahil) bütün alemler için ancak büyük bir rahmet olarak gönderdik. (Enbiya suresi 107)
Bütün hamdler, Rasûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i alemlere rahmet olarak gönderen Allah (Celle Celaluhu)’ya mahsustur. Rabbimizin (Celle Celaluhu) sadece Rabbu’l-Müslimin değil de Rabbu’l-alemin olduğu gibi, Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de sadece Rahmete’l-li’l-müslimin değil, haddi zatında Rahmete’l-li’l alemin’dir.
‘’İnsaf yahu! Bugün Rahmete’l-li’l-alemin doğdu, ben bu alemlerden bir fert değil miyim?’’ diyen İblis bu rahmetin en tabanındaki şahittir.
Rasûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e ‘’Sana getirdiğim Kur’an’da … Ruhu’l-emin (Şuara suresi 193) emin olan Cebrail ayetini gördüğümde emniyette olduğumu anladım’’ diyen Cibril (Aleyhisselam)’da bu rahmetin en tavanındaki şahittir.
Bu iki şahit arasında rahmetinin tecelligâhı olan alemlere sarf-ı nazar edildiğinde, zerreden kürreye, seriyyeden (topraktan) Süreyya’ya (yıldıza) kadar her şey Enbiya suresinin 107. ayet-i kerimesine şahitlik ediyor aslında.
Mehmet Talu Hocaefendi'nin " SÜT BANKASI" Başlıklı Yazısı...
Yazıdan Bir Bölüm:
Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla,
   Son zamanlarda, ihtiyaç sahibi bebeklere verilmek üzere süt bankası kurularak, kadınlardan alınan sütlerin muhafaza edilmesi şeklinde bir uygulama ortaya çıkmış ve bazı batı ülkelerinde yaygınlaşmıştır.
    Süt bankasından maksat, kadınlardan alınan sütlerin, ihtiyacı olan bebeklere verilmek üzere uygun ortamda korunması ve korunduğu ortamdır. Verilen bilgiye göre bu sütler, ayrı ayrı verildiği gibi birbirine karıştırılarak da verilmekte, hangi kadının sütünün hangi çocuğa verildiği bilinmemektedir.
    Başka dinlerde ve topluluklarda "süt anneliği” ve bundan doğan evlenme engeli yani süt anne ve bazı yakınları ile onu emenin evlenmesinin haram olması hükmü bulunmadığı için böyle bir uygulamada sakınca görülmemiş, bebekler için en uygun gıdâ olan kadın sütünden yararlanmak tercih edilmiştir...
Dr. Muhyiddin Avvame Hocaefendi'nin " MEZHEPSİZLİK TEHLİKESİ - HADİS İMAMLARININ FIKHI" Başlıklı Yazısı...
Yazıdan Bir Bölüm:
Bismillahirrahmanirrahim
Kullarına kolaylık, genişlik ve rahmet olması için şeriat alimlerinin anlayışlarını, dinin koruyucularının idraklerini açan Allah’a hamd olsun. Salât ve selamların en tamamı ve en kamili, sözüyle insanları aciz bırakan, nübüvvetiyle gayp perdesini açan ve "Ben hoşgörülü Hanif dini ile gönderildim” buyuran Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e ve yeryüzüne yayılıp onu ilimle nurlandıran, fıkıh ve anlayışla güzelleştiren âl ve ashabına olsun ve Allah onlara din (kıyamet) gününe kadar çokça selam etsin.
Bundan sonra: "Allah size kolaylığı diler, zorluğu dilemez” (Bakara 185) kavli şerifinin ve Rasûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in "Muhakkak ki din kolaydır, kim bu din ile boy ölçüşmeye kalkarsa din ona galip gelir”(Buhârî, imân 29) sözünün de altına giren Allah-u Teâlâ’nın gözettiği bir takım hikmetler, dini ve şeriatında istemiş olduğu bir takım manalardan dolayı kullarının akıllarını değişik değişik yaratmış, ve anlayışlarını farklı kılmıştır.
İzzet ve Celal sahibi olan Allah’ın ve seçilmiş olan nebisi Muhammed Mustafa (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in işaret ettiği bu kolaylığın göründüğü yerlerden biri de, rabbanî olan ve ilmiyle ihlas üzere amel eden alimlerin ihtilafıdır, ki onlar (güçlerinin yettiğince) Allah ve Rasûlünün teşrideki (şeriat koymadaki) muradına ulaşmaları, dolayısıyla Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in "Hakim, hüküm verdiğinde ictihat eder ve bunda isabet ederse kendisine iki ecir vardır. Eğer hüküm verdiğinde ictihat eder de yanılırsa kendisine bir ecir vardır.” sözüyle müjdelendikleri şeyi elde etmeleri için ömürlerini doğruyu araştırma, inceleme ve ona tabi olma yolunda geçirdiler.
-Kübra Ülkü'den "Hazret-i Rukiyye Radıyallahü Anha" Başlıklı Yazısı...
Yazıdan Bir Bölüm:
Sevgili Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem); "Allah’ın kitabına ve ehl-i beyte sarılırsanız sapıtmazsınız”(Tirmizi) buyurmuş, Kur’an’ı Kerim’i hayatımıza geçirme hususunda ehl-i beyti örnek edinmemizi istemiştir. Örnek edinmek için ise onları tanımak gerekir. Bir nebze olsun onları tanıyıp örnek edinmemize vesile olsun için bundan önceki makalelerimde Peygamber Efendimiz(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)‘in muhtereme zevcelerinden Hazret-i Hatice ve Hazret-i Sevde (Radıyallahu Anhuma)’yı konu edinmiştim. Bu makalede de Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)‘in kıymetli evlatlarından Hazret-i Rukiyye (Radıyallahu Anha)’yı, İslam davası uğrunda onun geçirmiş olduğu çileli hayatını konu edinmeye çalıştım. Cenab-ı Hak cümlemize bu güzide zat-ı muhteremeyi gereği gibi tanıyıp örnek edinmek nasip eylesin.
HAZRET-İ RUKİYYE’NİN ÇOCUKLUĞU
Hazret-i Rukiyye (Radıyallahu Anha), Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in ikinci çocuğudur. Vahiy gelmeden yedi-sekiz yıl önce Efendimiz(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in ilk oğlu Hazret-i Kasım’ın vefatından bir yıl sonra dünyaya geldi. Doğumunun yedinci günü akika kurbanı kesildi. Fakirlere sadaka verildi. Sonra onu, Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in halası Hazret-i Safiye’nin cariyesi Selma Hatun’a sütanneye verdi.
Hazret-i Rukiyye (Radıyallahu Anha)’nin kendisinden üç yaş büyük ablası vardı. Bir yaşında iken Ümmü Gülsüm, ondan bir yıl sonra da Fatıma isminde iki kız kardeşi oldu. Ablaları Hazret-i Zeynep ile Hazret-i Rukiyye (Radıyallahu Anha) ve kardeşleri çok iyi geçiniyordu. Aradan yıllar geçti Hazret-i Rukiyye (Radıyallahu Anha) yedi yaşına geldiğinde ablası Hazret-i Zeynep on yaşına ulaşmıştı.
-Adem Şener Hocaefendi'nin "KARDEŞLİK VE DOSTLUK KURMA ADABI" Başlıklı Yazısı...
Yazıdan Bir Bölüm:
 Hamd, Allah’a mahsustur O Allah-u Teâlâ ki, kendi rahmet ve şefkatiyle halis kullarına hususi şeref ve faziletler ihsan etti. Lütuf ve keremiyle onları birbirine ısındırıp sevindirdi. Gönüllerinden hıyanet, kin ve nefret duygularını söküp atarak dünyada dost ve kardeş, ahirette en samimi arkadaş olarak yaşatacak.
Salât ve Selâm, Habibi Muhammed Mustafa’ya ve sözünde, işinde, adalet ve ihsanında ona uyup izinden giden âl ve ashabına olsun.
İnsan, Yüce Allah’ın yaratmış olduğu mahlûkatın en şereflisi, en üstün olanıdır. İnsanı insan yapan ondaki güzellikler, manevî enginliklerdir. İnsan, etiyle-kemiğiyle değil ruhuyla insandır, manasıyla insandır.
İnsan için "Bi hemta elmas” ifadesi kullanılır. Yani, paha biçilmez bir cevher. Bu bağlamda Şeyh Galip:
Hoşça bak zatına kim zübde-i âlemsin sen,
Merdüm-i dide-i ekvân olan âdemsin sen.
İnsan âlemlerin özü, kâinat manzumesinin hülasasıdır. Bu yönüyle insan eşrefü’l mahlûkattır,
ekmelü’l mevcudattır. İnsan bu şerefe, ilim ve irfan sayesinde ulaşır; takva ile meleklerden üstün mertebelere kavuşur.
İnsanın en önemli meziyetlerinden biri de vefa ve dostluk duygusudur. Vefa, insana has bir meziyet, varlığı taçlandıran bir kıymettir. Bu karakter, bir insanın asaletinin bir simgesi, edep ve hayâsının neticesidir.
-Furkan Kandemir'in "Allah Dostlarından Kıssalar ve Hisseler" Başlıklı Yazı...
Yazıdan Bir bölüm:
Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla başlar, Habibine, âl-ü ashabına ve onların yolundan giden evliyaullaha salât-ü selâm ederim. www.kitaptakipcileri.com
Allah dostları, anılınca akla Mevla’yı getiren yüce şahsiyetlerdir. İbni Abbas (Radıyallahu Anhüma) rivayet ediyor; Bir adam Rasûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) e; ”Ey Allah’ın Rasûlü! Allah’ın velileri kimlerdir?” diye sorduğunda Allah Rasûlü; ”Görüldükleri zaman Allah-u Teâlâ’nın hatırlanıp zikronulmasına sebeb olan zatlardır.” buyurdu. (Şevkâni, Fethu’l-Kadir, II, 458)
Evliyayı anlatmakla bitiremeyiz lâkin, burada onların ibretlik bir kaç kıssasını zikretmekle meclisimizi nurlandıracak, Allah’ın izni ile şefaatlerine nail olmaya çalışacağız.
Her mürid veya muhibb, bu zatlara olan sevgisini ve saygısını kontrol etmeli, eksiklerini telafi etmelidir. Yoksa (Allah muhafaza) yapılan bir edepsizlik ile berbad olabilir, bir saygı veya sevgi ile de pürnûr olabilir. Bunların misalleri, çoktur ve geçmişten günümüze halen devam etmektedir.
Muhammed Bin Salim El-Uceyl Hocaefendi'nin " BÜYÜK MÜCAHİT ÖMER EL-MUHTAR" Başlıklı Yazısı...
Yazıdan Bir Bölüm: BÜYÜK MÜCAHİTÖMER EL-MUHTÂR(1275-1350 h. = 1858-1931 m.)Muhammed bin Sâlim el-UCEYLLibya - Trablusgarb Şeyh Abdusselâm el-ESMER Külliyesi İmam- Hatibi İhtisas bölümü Hadis Üstadı Ömer b. Muhtâr b. Ömer b. Ferhât...
İtalyan işgalcilere karşı ortaya konulan bağımsızlık hareketindeki Trablusgarp mücahitlerinin en meşhuru.
1275 h. (1858 m.) senesinde Libya’nın Berka (Sirenayka) bölgesindeki Butnân’da doğdu. O daha küçükken babası, gittiği bir hac seferi esnasında vefat etti. Bunun üzerine amcası eğitimini üstlendi ve onu Cağbûb kasabasındaki Senûsî’lerin zâviyesine gönderdi. Sekiz yıl kaldığı bu zâviyede İslâmî ilimleri tahsil etti. Seyyid Mehdî Muhammed b. Muhammed es-Senûsî, Seyyid Ahmed Şerîf es-Senûsî, Seyyid Ahmed er-Rîfî, Şeyh ez-Zirvâlî el-Mağribî, Seyyid el-Cevvânî ve Allâme Fâlih b. Muhammed b. Abdillâh ez-Zâhirî el-Medenî ise bu zâviyedeki hocalarından sadece bir kısmıdır.
Bu hocalardan Kur’ân-ı Kerîm, dinî ilimler ve İslâm’a davet usüllerini tahsil etmesinin yanısıra bu zâviyede binicilik, demircilik ve marangozluk gibi bazı el sanatlarını da öğrendi. Eğitimi sırasında hocaları onun asalet, üstün zeka, sağlam karakterlilik, davet aşkı, işinde samimi olma ve kendini göreve adama gibi bir çok meziyetine tanık oldular. Akrânı arasında daha çok ciddiyet, kararlılık, sağduyu, disiplin ve sabırla tanındı.
Sudan, Çad ve Orta Afrika’nın doğusuna tebliğ amaçlı yolculuklar yaptı. Merc kasabası yakınındaki Ubeyd kabilesine ait Kasûr Zâviyesi’ne şeyh tayin edildi. Bu zâviyede iken kabile ahâlisine Kur’ân-ı Kerîm, şer’î ilimler ve bir takım zikirleri öğretmesinin yanısıra onları inşaat, marangozluk ve çiftçilik gibi mesleklere de yönlendirdi.
ZÜHD VE TAKVASI
Geceleri sabaha kadar uyumazdı. İki-üç saat kadar uyur, sonra kalkıp abdest alır ve sabaha kadar Kur’ân-ı Kerîm okurdu. Genellikle yedi günden fazla olmamak üzere Kur’ân-ı Kerîm’i hatmederdi.
-Fatih Kalender Hocaefendi'nin "LEAİSNG BANKACILIK VE FİNANS KURUMLARI" Başlıklı Yazı...
Yazıdan Bir Bölüm: www.kitaptakipcileri.com
Bismillahirrahmanirrahim
    Alemlerin Rabbi Allah’a hamd, O’nun peygamberi Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e, âl ve âshabına selam olsun.
    Geçen ay ki fıkıh köşemizde faizli bankalara alternatif mahiyetinde olan finans kurumlarının kredi verme ve yatırılan fonlara kar payı verme meselelerini ele alıp İslam hukuku açısından değerlendirilmesini gücümüz nispetince yapmıştık. Bu ay ki köşemizde de yine bankacılık işlemlerinden olan ve sıkça sorulan leasing meselesini İslam hukuku açısından değerlendirilmesine Rabbimizin izniyle gayret edeceğiz.
    Leasing; herhangi bir malın mülkiyetini satın almadan, kullanım hakkını belli bir süre için elde etme işlemine denmektedir. Daha geniş bir ifadeyle; bir malın mülkiyetinin finansal kiralama şirketinde kalarak, önceden belirlenen kiralar karşılığında, kullanım hakkının kiracıya verilmesi ve sözleşme süresinin sonunda da sembolik bir bedelle malın mülkiyetinin kiracıya geçmesini sağlayan bir finansman aracıdır.
    Yaptığımız araştırmaya göre ilk olarak leasing terimi 1840’lı yıllarda İngiltere’de demir yolları vagonlarının kiralanmasında kullanılmıştır. Daha sonradan 1952 yılında ABD’de ilk leasing şirketi kurulmuş, 1980’li yıllarda da uluslararası bir nitelik kazanmıştır. Ülkemizde ilk leasing şirketi 1986 yılında kurulmuştur.
    Leasing sözcüğünün Türkçedeki karşılığı, finansal kiralamadır. Leasing verene kiralayan, leasing alana da kiracı denilmektedir.
    Leasing sisteminin günümüzdeki uygulanması şu şekildedir: Kişi, ihtiyaç duyduğu makina, takım veya diğer malları maddi durumu olmadığından veya peşin para bağlamak istemedi...
-Muhammed Keskin Hocaefendi'den "MUKADDİME" Başlıklı Yazı...
Yazıdan Bir Bölüm: www.kitaptakipcileri.com
Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla,
Bir tek olan, mutlak gâlip, sonsuz kudret sahibi ve çok bağışlayıcı olan, engin rahmetinin her şeyi kuşattığı ve "muhakkak rahmetim, gazabımı geçti” (Buhâri, Tevhid 15) buyuran, O şanı yüce Allah’a, en yücesi, en üstünü, en şümullüsü ve en mükemmeliyle hamd-ü senalar olsun ki, yarattığı kullarından bir kısmını seçip, bu dünyada zühd ehlinden kılmak suretiyle kendine dost eyledi. Onları, emir ve yasaklarını gözetme, sünnete gayetle riayet ve Din-i Mübin-i İslam’ın tüm ahkamını harfiyyen yerine getirme hususularında meziyetleriyle donattı.
Kullarına sayısız ve sınırsız nimetler bahşeden, Kerîm olan, onlara çok acıyan ve Rahîm olan Allah’tan başka ilâh olmadığına, Efendimiz Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ’in, O’nun kulu ve rasûlü, sevgilisi ve dostu olduğuna, insanları dosdoğru yola ulaştırıp, en kâmil ve son hak din; Din-i İslam’a dâvet ettiğine iman ederiz.
Ve Daha Fazlasını Marifet Dergisi Nisan 2013 Sayısında Bulabilirsiniz...
Mahmud Ustaosmanoğlu Hocaefendi'nin Tefsir ve Diğer Eserlerine kitaptakipcileri.com sitemizden %35 indirimle isterseniz kredi kartı isterseniz havale ile veya kapıda ödeme seçeneği ile MNG kargo güvencesinde sahip olabilirsiniz... 

-Selam ve Dua İle... 

www.kitaptakipcileri.com


Bu ürüne ilk yorumu siz yapın!
Bu ürünün fiyat bilgisi, resim, ürün açıklamalarında ve diğer konularda yetersiz gördüğünüz noktaları öneri formunu kullanarak tarafımıza iletebilirsiniz.
Görüş ve önerileriniz için teşekkür ederiz.
Marifet Dergisi Nisan 2013, Cemaziyelevvel Sayısı Marifet Dergisi Nisan 2013, Cemaziyelevvel Sayısı, Marifet Dergisi Nisan 2013 Cemaziyelevvel SAYISI, ahıska,arifan, dergisi, cübbeli, mahmud ustaosmanoğlu efendi, ismailağa, info,konya, şubat, mart, nisan, mayıs, haziran, ağustos,Marifet Dergisi Aralık 2012,2011, Efendi Hazretlerinden Sohbetler,Şefik Hoca, Muhammed Keskin Hoca, Mehmet Talu Hoca, Ali Kara Hoca,Kübra Ülkü, mahmut ustaosmanoğlu sohbetleri mahmut ustaosmanoğlu video ismailağa mahmut ustaosmanoğlu hayatı mahmut ustaosmanoğlu videoları ,mahmut ustaosmanoğlu sözleri ,mahmut efendi,Duaları, Tefsir, Kitap, İstikamet,Arifan,Cübbeli, Mahkemesi, Lalegül,,Aralık,Ocak,2012, 2013, 2010, Sayısı,Şubeleri, Satış Noktaları, Noktası, Şubesi, Abonelik,mahmut ,ustaosmanoğlu sohbetleri,mahmut ustaosmanoğlu video, ismailağa,mahmut efendi,cübbeli ahmet hoca ,sohbetleri, cübbeli ahmet hoca video,, Ahıska Yayınevi, Marifet Dergisi Sayıları NİSAN 2013 Marifet Dergisi 7. Sayı
Marifet Dergisi Nisan 2013, Cemaziyelevvel Sayısı

Tavsiye Et

*
*
*
IdeaSoft® | Akıllı E-Ticaret paketleri ile hazırlanmıştır.