Marifet Dergisi Mayıs 2016 Ayı 44. Sayısı Çıktı...
Dergide Bu Ay:
Mahmud Ustaosmanoğlu Efendi Hazretleri'nin Sohbetleri..
-Şah-ı Nakşibend Hazretleri
-İnsanların Meliklerinin Yolunda Olduğu
-Rusların Yıkamadığı Çeçenler
-Tebbet Suresinin Nuzulü
-Çocukların Namaza Başlama Yaşı
-Beraat Gecesinin Faziletleri ve Yapılacak Dualar
-Köklü Türkiye - Muhammed Keskin
-Köprüye Adını Koymak mı? Yavuz Sultan Selime Köprü Olmak mı?
-Diyalog 3 - Şefik Kocaman
-Ziyaretler Mahmuy Ustaosmanoğlu Efendi Hazretlerini Ay İçerisinde Ziyare Edenler ve Fotoğraflar Yazılar
-Tevhidin Hakikati - Rasul Bölükbaşı
-Evvelce
-Mektubat-ı Rabbaniden - Furkan Kandemir
-Gençlik ve Tehlike - Yavuz Hoplar
-Helal Gıda - Ali Rıza Kurum
-Bütün Bir Yılı Ramazan Bilmek - Prof. Dr. Fehmi El Kazzaz
-Cemaat İle Namaz - Abdulkerim Çevik Norşini
-Akka Müdafaası - Gökhan Musab Cantepe
-İslamda Muhtelif Meseleler - İsmail Hünerlice
-Medih ve Salat-ü Selamlar İle Tazim - Kübra Ülkü
-İstihare - Fıkıh Kurulu
-Beraat Gecesi - Mehmet Talu
-Emanetin Zayi Edilmesi - Yusuf Gülnar
Marifet Dergisi 44. Sayısında yayınlanan Muhammed Keskin Hoca Efendi’nin Mukaddime yazısı
KÖKLÜ TÜRKİYE
Allah-u Teâlâ’ya hamd-ü senalar, Rasûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve onun al-u ashabına da salat-ü selamlar olsun. Aziz Müslümanlar! Muhterem Marifet okurları! Malumunuz üzere biz hocalar cemaati olarak Allah-u Teâlâ’nın sırtımıza yüklediği en büyük vazife; kınayanın kınamasına bakmadan hakkı, doğruyu Kur’an-sünnet çerçevesinde tebliğ etmektir. Her ne kadar bu vazifeyi ifa etmeye çalışırken birçoklarının fitne ithamlarına maruz kalsak da ahirette Mevla’mızın huzurunda dikilip hesap vereceğimizi göz önüne alarak vazifemizden geri kalmamaya çalışıyoruz. ‘Lüzumsuz iş yapmayın’, ‘durduk yere fitne çıkarmayın’, ‘boyunuzdan büyük işlere kalkışmayın’, ‘siz ne anlarsınız’, ‘dünyayı siz mi kurtaracaksınız’ gibi cahilane söz sarfedenlere de Kur’an-ı Kerim’den şu ayet-i kerimeyi hatırlatıp geçiyoruz: "Vaktâ ki içlerinden (kendileri harama bulaşmayan fakat günah işleyenlere de karışmayan) bir cemaat (nasihate devam eden diğer topluluğa): "Ne diye vaaz(-u nasihate devam) ediyorsunuz öyle bir topluma ki, Allah kendilerini (topluca) helâk edicidir ya da (köklerini kazımayıp) onlara pek şiddetli bir azapla azap edicidir?” dediğinde onlar: "Rabbinize bir mazeret olsun (da kötülükten nehyetme hususunda gevşeklik yapmakla suçlanmayalım) diye (biz vaazı bırakmıyoruz)! Hem ola ki onlar (birazcık olsun) sakınabilirler. (Zira helâk olmayan kişilerden tamamen ümit kesilmez.)” dediler.” (Araf:164) Son zamanlarda Sünnilik ve Türklük üzerine dile getirilen bazı söylemlere değinmek istiyorum.
Sünnilik... Sünnilik, Ehlisünnet vel-Cemaat ifadesinin kısaltılmasıdır. Sünnet; kelime olarak yol, adet gibi manalara gelir. Ehlisünnet, Rasûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimizin yolunu takip edenler demektir. Vel-Cemaat ifadesiyle de yine Rasûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimizin hadis-i şeriflerinde hak üzere daim olacağını bildirdiği Ümmet-i Muhammed’in çoğunluğu kasdedilmektedir. Ehlisünnet, asla sonradan çıkan bir mezhep değildir. Bilakis Peygamber Efendimizin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yolunu terkedenlere mukabil o kutlu yolda devam edenlere söylenilen bir tabir ve ifadedir. Daha önce bunu delilleriyle defalarca dile getirmiştik. Türklüğe gelince… Elbette ırkçılığın mel’un olduğunu, Allah’ın asla ırkçılıktan razı olmadığını biliyoruz. Lakin ırkçılığı da iyi anlamak lazımdır. Rasûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimizin beyan ettiği gibi; kişinin ırkını, kavmini sevmesi ırkçılık değildir. Bilakis kişinin zulüm üzerine kavmine yardım etmesi yani haksız olduğu halde kavmini savunması ırkçılıktır. Bizler ecdadımızı yani Osmanlıyı ve Selçukluları Türk oldukları için sevmiyoruz. İslam’a ve Müslümanlara bin yıl adaletle, edeple, tevazuyla hizmet ettikleri, İslam’ı ve Müslümanları canlarını hiçe sayarak kahramanca savundukları için seviyoruz. Nitekim geçtiğimiz sene Fas ziyaretimizde Tanca’nın güneyinde bir âlimin, velinin kabrini ziyaret ederken karşılaştığımız doksan yaşlarındaki türbedâr; bizim Türk olduğumuzu ve Türkiye’den geldiğimizi duyunca gözleri yaşla dolarak şunları söyledi: "Sizin dedeleriniz İslam uğrunda kâfirlerle cihad ettiler ve dünyanın her yerinde İslam’ı savunup Müslümanlara sahip çıktılar. Sizin dedelerinizin hakkı ödenmez...” Dağılan, memleketleri işgale maruz kalan, kâfirlerin zulmü altında inleyen bu ümmeti toparlayıp tek vücut haline getirebilecek millet yine bu millettir. Şunu itiraf etmek lazım ki; Ümmet-i Muhammed’in Türk milletine ihtiyacı vardır. Bizim, bizi dünyaya hâkim kılan asıl ve temel değerlerimize dönmeye yani geçmişiyle bağları kuvvetlendirilmiş "Köklü Türkiye’ye” ihtiyacımız var. Tabiri caizse; yeni program yüklemeye değil fabrika ayarlarına dönmeye ihtiyacımız var. Aksi takdirde yanlış söylemler, topyekûn şuur kaybına sebep olur ve vatan da din de elimizden gider. Allah muhafaza buyursun, rüzgârda savrulan saman çöpü gibi oluruz. Yolsuzluk, ahlaksızlık, manevi çöküntü, aile yuvalarının yıkılması ve İslami yaşantıdan uzaklaşmak hat safhalara vardı. Maalesef itikad-inanç bakımından cumhuriyet döneminin en sıkıntılı ve tehlikeli döneminden geçiyoruz. Bizi biz yapan değerlerimize hakaret ediliyor, savunanlar ise ötekileştirmeye maruz bırakılıyor. Bin yıldır fethedip vatan yaptığımız ve adaletle idare ettiğimiz topraklarımızda aslımızı telaffuz edemez duruma geliyoruz.
Bu milleti bu vatana bağlayan iki temel unsur vardır. Biri Ehlisünnet inancı diğeri ise Türk oluşumuz. Ancak Diyanet İşleri Başkanlığının 22 Nisan Cuma hutbesinde; İslam coğrafyasını üç büyük fitne ateşi sarmış denilmekte, mezhep ve ırkçılık mevzularına yanlış anlaşılmaya müsait bir şekilde vurgu yapılmaktadır. Anlaşılan o ki; evvela İslam’ı müdafaa eden, o yolda cihad eden Ehlisünnetin inancı ‘mezhepçilik yapmayın’ denilerek yok edilmeye, sonra da bu sancağı bin sene şerefle taşıyan bu milletin Türklüğü ‘ırkçılık yapmayın’ denilerek sulandırılmaya çalışılıyor ki bir gün gelip de vatanın bölünmesi söz konusu olduğunda bu mukaddes vatana sahip çıkan olmasın. Diyalog tutmadı mezhepsizlik verelim mi denilmek isteniyor?! Sapık Harûriye fırkasından bazı kimseler Hazreti Ali Efendimize gelip ashab-ı kiramın hükümlerini yok saymak için "Hüküm Allah’ındır.” dediklerinde Hazreti Ali Efendimizin (Radıyallahu Anh): "Bu (Hüküm Allah’ındır sözü); kendisiyle batıl kasdedilen hak bir sözdür.” (Sahih-i Müslim) buyurmasına benzer bir durum söz konusudur. Süslü kelimelere aldanmamak, dinimize ve vatanımıza sahip çıkmak zorundayız. Çözüm süreci hatasıyla neredeyse vatanımızın bölünme eşiğine geldiğini unutmayalım. Malum sürecin neticesi olarak son bir senede dörtyüzü aşkın vatan evladını şehit verdik ve vermeye devam ediyoruz. Bir daha belirtmek istiyorum ki; doku uyuşmazlığı yaşadığımız fikir ve söylemlerin bedelini ödedik-ödüyoruz. Sünnilik ve Türklüğü aşındıracak eylem ve söylemlerin bedeli ise çok daha ağır olacaktır. Asrımızın müceddidi Mahmud Efendi Hazretlerinin 2011 de yaptığı dua ile bitirelim:
ALLAH’IM! BİZİ EHLİSÜNNETTEN AYIRMA. ÂMÎN…
Muhammed KESKİN
-Mahmut Ustaosmanoğlu Efendi Hz.nin Kitaplarını Kitaptakipcileri sitemizden Yurtiçi Kargo Güvencesinde kredi kartı, havale veya Kapıda ödeme, Bkm Express ile indirimli bir şekilde sahip olabilirsiniz... Ayrıca elif kitabevi konya adresinden temin edebilirsiniz.
 SİTE:www.kitaptakipcileri.com
Bu ürüne ilk yorumu siz yapın!
Bu ürünün fiyat bilgisi, resim, ürün açıklamalarında ve diğer konularda yetersiz gördüğünüz noktaları öneri formunu kullanarak tarafımıza iletebilirsiniz.
Görüş ve önerileriniz için teşekkür ederiz.
Marifet Dergisi Mayıs 2016 Marifet Dergisi Mayıs 2016, mahmut ustaosmanoğlu efendi hazretleri sohbetleri duaları Marifet Dergisi Mayıs 2016 Ayı 44. şaban sayısı köklü türkiye muhammed keskin konya ve buradan satın al sipariş ver, Ahıska Yayınevi, Marifet Dergisi Sayıları 2016 mayıs şaban ayı 2016 44.sayısı
Marifet Dergisi Mayıs 2016

Tavsiye Et

*
*
*
IdeaSoft® | Akıllı E-Ticaret paketleri ile hazırlanmıştır.