Küçük Şeyler 1 Deniz Kabukları Üstün Dökmen

Küçük Şeyler 1 Deniz Kabukları Üstün Dökmen

Yayınevi
Barkod
9789751413000
Piyasa Fiyatı
12.50
Aynı gün kargo
Küçük Şeyler 1 - Deniz Kabukları 
Prof. Dr. Üstün Dökmen
*İnsan ilişkileri, İletişim hataları, Yaşama Sevinci, 
Rollerimiz ve Kadın- Erkek İlişkileri...
http://www.kitaptakipcileri.com/Kucuk-Seyler-1-Deniz-Kabuklari-Ustun-Dokmen,PR-1541.html
Yazar: Prof. Dr. Üstün Dökmen
Sayfa Sayısı: 168
Boyut: 14 x 21 cm 
Basım Yeri: İstanbul 
Basım Tarihi:  2012
Kapak Türü: Karton Kapak
Kağıt Türü: İthal Kağıt
Dili: Türkçe 
Dağıtım: Kitap Takipçileri
Temin Süresi: Aynı gün kargo
http://www.kitaptakipcileri.com/Kucuk-Seyler-1-Deniz-Kabuklari-Ustun-Dokmen,PR-1541.html
“Bu kitapta, temel konulara, özellikle toplumun ihtiyacı olduğunu düşündüğüm ve seminerlerimde izleyenlerin etkilendiklerini gözlediğim konulara yer veriyorum. Pek çok kişi televizyondaki “Küçük Şeyler” adlı programımızı izledi, beğendi. Ancak kitap ve televizyon farklı şeyler. Televizyon renkli, ama kitap da gerekli! Televizyonda paylaşamadığım, tartışamadığım konuları burada ele almaya çalışıyorum.” (Üstün Dökmen)
Kitapta Başlıca: İnsan ilişkileri, İletişim hataları, Yaşama Sevinci, Rollerimiz ve Kadın- Erkek İlişkileri  yer almaktadır...
http://www.kitaptakipcileri.com/Kucuk-Seyler-1-Deniz-Kabuklari-Ustun-Dokmen,PR-1541.html
Kitapla ilgili bir değerlendirme:
Kitapta ele alınan konulara bakıldığında kişisel gelişimden hayata dair olan her konuda ahkam kesmek anlaşılmaktadır. Tıpkı uzun süre televizyonda yayınlanan “Küçük Şeyler” adlı program metinleri ve çok sayıda kıssadan hisseden feyz alan hikâyeler gibi…
Kitabın önsözünde her biri aslında başka kitaplara konu olacak fragmanlar için  “kitabın çerçevesi insan ilişkileri, iletişim hataları, yaşama sevinci, çocuklarla iletişim, eşlerle iletişim, rollerimiz, kadın erkek eşitliği ele alınacaktır”  deniyor.          
“Kitapta sözü edilen konularla ilgili tüm teknik bilgilere bütün kuramsal görüşlere yer verilmeyecek. Temel konulara, özellikle toplumun ihtiyacı olduğunu düşündüğüm ve seminerlerimde izleyenlerin etkilendiklerini gözlediğim konulara yer verilecek”  diyor Dökmen. 
Seminerlerde ve televizyon programlarında dile getirilenleri bu defa da okuma olanağına erişiyoruz. Bu da yer yer her kelamın ortak belleğimize nakşedilmesi niyetinden dolayı popüler kültürün yeniden üretilmesine vesile oluyor.
“Küçük Şeyler programı ülkemizde kişilerarası iletişim konusunda, aile rehberliği konusunda, belki bir anlamda koruyucu hekimlik konusunda ortaya çıkan sürecin halkalarından birisi” biçiminde  tanımlanıyor. Her derde deva bir televizyon programı. O yüzden de yayına dönüşmesinde herhangi bir sakınca görülmüyor.
Aforizmalar ve kıssadan hisseler toplamı olan kitap az’la öz’den hareketle bakışın biçimleri üzerine ahkam da kesiyor. Öz’ün ağzından “Bu dünyada küçük şeyler yoktur. Bakmasını bilen göz için her şeyin bir anlamı vardır”  deniyor.
Diyalektiğe gönderme de yapılan bölümde deyim yerindeyse okura keçiboynuzu yediriliyor. Kitabın tamamı okunduğunda sadece 3-4 konuda söylenenlerin çok anlamlı olduğunu, hatta hayati bilgiler içerdiğini görüyorsunuz. Bunlar da yapıtın bütünselliğini kurmaya yetmiyor. 
“Belki bu yüzden evrende birbiriyle tamamen ilişkisiz iki şey yoktur. İlişkileri görebildiğinizde evren kalbini açar size. İşte, az ile öz’ün öyküsü aracılığıyla bize anlatılanlar”. 
Bir bölümde izlenen eski bir filme dair yargılar:
“Akira Kurasova’nın çevirdiği Dersu Uzala adlı bir film vardı. Sibirya’daki ormanlara uyum sağlamış bir adamı anlatıyordu. Dersu Uzala ormanda bir ayak izi gördüğünde, bu izin sahibinin genç bir insan mı, yoksa yaşlı mı olduğunu anlayabiliyordu. Gençlerin ayak izlerinin arkası, yaşlıların ise ön tarafı daha derin oluyormuş. Çünkü gençle dik, yaşlılarsa öne doğru hafif eğilerek yürürlermiş.”  
Bir başka bölümde erkek egemen topluma dair bir başka yargı. Sadece gösteren… nedenine ilişkin herhangi bir açıklama yapmayan…
“Bazı canlı gruplarında statüsü düşük olanlar saldırganlığa uğramamak için yüksek statülülerin, örneğin liderin davranışlarını sürekli gözlerler. Benzer şekilde insanlar da nice toplumda aile ortamlarında erkeğin statüsü kadınınkinden daha üstün olmuştur. Kadın erkeğin gözüne bakmak, onun sinirli olup olmadığını anlayıp kendini ona göre ayarlamak zorundadır. Aksi halde sözel ya da fiziksel saldırıya uğrayabilir.”  
Toplumsal cinsiyet rollerini bir kader gibi algılayan ve verili durumu mutlaklaştıran yargılarda bulunuyor:
“Erkeğin şu andaki davranışlarına bakıp az sonraki davranışlarını tahmin etmek zorunda kalan kadın, giderek onun yüz ifadelerine, vücut diline daha duyarlı olmuştur. Bu durum da kadının empatik becerisinin gelişmesine yol açmıştır”   
Bir de olgunun farklı kişiler tarafından nasıl farklı ele alınacağına dair yargılar:
“Bir tiyatro salonunu, küçük bir deliği bir saniye açıp kapayarak bir tiyatrocuya gösterdiğinizde seyirci yoğunluğunu, bir itfaiyeciye gösterdiğinizde ise salonda kaç kapı olduğunu algılıyormuş.” 
“Yarına kalma” ihtimali üzerine uzun uzun çeşitlemeler:
“Diyelim ki komşunuz size selam verdi, bundan hoşnut olursanız kendinizi iyi hissedersiniz;  bu da sizin yarına kalma ihtimalinizi artırır. Ama eğer “Yahu bu adam bir çıkarı olmadan babasının hayrına selam vermez” gibisinden düşünürseniz, kendinizi iyi hissetmezsiniz, bu sizin yarına kalma ihtimalinizi azaltır.” 
Bütün Uzakdoğu kaynaklı kişisel gelişim kitaplarında içsel kaynaklara yapılan vurguya, “istersen olur”  diye özetlenecek yaklaşım Küçük Şeyler 1 adlı bu kitapta da dikkatimizi çekiyor: 
“Genelde yaşama pozitif bakmalıyız. Tehlikeler karşısında önlem almak gerektiğinde, bazen negatif düşünme gerekebilir. Fakat negatif düşünmeyi bir alışkanlık haline getirmek, bizi tehlikelerden korumak yerine tehlikeye atıyor demek istiyorum”  diyor.
Özet: karamsar olmak yerine, iyimser olmak lazım.
“Bir insan parmağı evrende çok küçük bir şeydir. Ama bir parmak izinin geçmişteki ve gelecekteki tüm parmak izlerinden farklı olması, işte bu büyük bir şeydir.”  
Kitapta iyimserliği korumak, günlük yaşamda çatışma konusu olan anlaşmazlıkları tolere ederek uzlaşmazlıktan kaçınmak önerilmektedir. Olaylar değil onları algılama biçimimize dikkat çekiyor Dökmen.
“Enstantaneleri yakalamak” bölümünden yakınlarınızdan birinin bardağa su doldurmasını basit bir olay olarak algılamamamız gerektiğini, bu olayın aslında tarih boyunca tekrarı olmayacak bir enstantane olabileceğini öğreniyoruz. Buna bir kadının bir odadan diğerine giderken eteğini savurması kocasının, veya bir erkeğin kravatının düzeltmesinin karısının yıllar sonra hasretle anacağı enstantanelerden biri olarak tanımlanabileceğini söylüyor.  
“yıllardır seminerlerimde iyimser olmanın öneminden söz ettiğimde en az bir kişi çıkıp ‘Hoca, iyi de o zaman bir polyannacılık olmaz mı?’ der. Bu karamsarlığa prim veren bakış tarzı beni üzüyor”  diyor. 
Bu polyannacılığın psikopatolojisi değil de nedir? 
İyimserliğin erdemine ilişkin bir başka örnek de şöyle:
“Diyelim ki birisi bir bacağını kaybetti. Şüphesiz bu kötü bir durumdur. Ancak bu kişinin önünde iki seçenekten söz ediliyor. İlki yaşamdan elini çekmek, ikincisi durumu kabullenmek.” 
Elbette ikincisi öneriliyor.
“Öteki-Bilmezlik Benmerkezcilik” adlı bölümde benmerkezcilik üç grupta ele alınıyor
•    Fiziksel
•    Zihinsel
•    Duygusal
http://www.kitaptakipcileri.com/Kucuk-Seyler-1-Deniz-Kabuklari-Ustun-Dokmen,PR-1541.html
Kitapta internetteki anonim öykülerden de yararlanılmış. Yok yok.”Saz çalamayan Bektaşi” de bunlardan biri.  Hani “benim tuttuğum yer en doğru yerdir. Onlar benim tuttuğum yeri arıyorlar” diyen.
Kitap seminerlerinde yinelemekten keyif aldığı “Menemen Treni” adlı öyküyle devam ediyor. 
Yine kitaptan ders çalışmaktan sıkılan çocuğa “sen ders çalışmaktan sıkılıyorsun” şeklinde basit bir mesaj verdiğimizde benmerkezcilikten çıkıp empati kutma becerisini edinebileceğimizi öğreniyoruz.
“Değerlere uymada üç hata” adlı bölümde de temel hatalar üçe ayrılıyor:
• Ortamına göre değerlere uyma
• Keyfimizin/moralimizin iyi olup olmamasına göre değerlere uyma 
•Karşımızdaki kişiye göre değerlere uyma 
“Çelişkilerimiz ikilemlerimiz” bölümünde çelişki, ikilem, dilemma ve paradoks kavramlarının günlük yaşamda yanlış kullanımlarının giderilmesine hasrediyor kendini. 
Aristo mantığının yerildiği bölümün sonunda Birinci Dünya Savaşı’ndaki müdafaa hattı fikrinin bir Aristo mantığı olduğunu söylüyor. 
“Bunların yanı sıra paralel devreler kuantum mantığına daha yakındır; paralel devreler ya hep ya hiç değildir.” Bütün tespitlerden sonra geliyoruz sadede ve bölüm diyalektiğin farklı bir tezahürü ile şöyle devam ediyor: “Galiba ‘Hattı müdafaa yoktur. sath-ı müdafaa vardır’ fikri de kuantum mantığına uygundur.” 
“Yüzde yüz haklı olunur mu?” adlı bölüm de seminerlerden….Çocuklara küçük beyaz  yalanlar söylemememiz gerektiğini de bu bölümden öğreniyoruz. 
Kitap sık aralıklarla yazarımızın diğer yapıtlarına göndermelerle sürüyor: “Varolmak, Gelişmek, Uzlaşmak” bunlardan biri.
İki yaşında bir çocuğumuz var. Geliyoruz kitabın benim için en anlamlı yerine. Kitabın tamamı sadece bu bölüm için kaleme alınmış gibi :
“Bazen bir çocuk elini ağzına sokar, ana babası ‘sokma’ diyerek elini tutar, onu kucağına alır. Ana babanın bu davranışı çocuk için ilgi görmek anlamına gelir; bu ilgiyi sürdürmek amacıyla elini ağzına sokmaya devam eder. Böylece çocuğun elini ağzına sokmaması gerektiği değil, sokması pekiştirilmiş olur. Tesadüfî pekiştirme sayabileceğimiz bu olayda, yanlış iltifat istenmeyen bir davranışın ortaya çıkmasına yol açmıştır.” 
Kitap iletişimin en önemli aracı olan dile ve entelektüel hayatımıza da dilbilimsel bir katkı  sunuyor.
“İşyerinde iltifat” adlı bölümde 
“Eğer memur amirine iltifat ederse, kafalarda klişe hazırdır; amirine iltifat eden memur yağcılıkla, yalakalıkla, dalkavuklukla veya yöresel ifadelerimizden biri olan omolukla suçlanır.” 
Piri Reis’in hazin sonu ile ilgili bilgi de ömür boyu başarılı işler yapan insanları yaptığı bir yanlıştan dolayı nasıl cezalandırdığımıza dair kadirbilmez bir yanımıza işaret ediyor. 
Kitapta bir başka sınıflama da eleştiriler konusunda yapılıyor. Tahmin edeceğiniz üzere eleştiriler de kendi arasında ikiye ayrılıyor
• Olumlu eleştiri
• Olumsuz eleştiri 
Keyfe keder bu sınıflandırmalardan sonra hayata dair her konuya ilişkin yargı belirten yazar bu defa “marifet iltifata tabidir” bölümünde bağlam dışı bir şekilde toplumsal cinsiyet eşitsizliğine getiriyor sözü ve öğretmenlerle gerçekleştirilen bir toplantıda öğrencilerden esirgenmeyen “aferin”i evde eşlerine ne kadar söylediğini sorguluyor.
Bu sözler de yine Küçük Şeyler dizisinin ilk kitabından. Kitabı sonuna kadar okumanın ikinci yararı; Dökmen burada hayatımızdaki en önemli insanı kendimize benzetmenin sakıncasına dikkat çekiyor:
“Psikolojide hayvanların davranışlarına şekil vermekten söz ederiz. Hayvanların davranışlarına şekil vermede kullanılan teknikleri kullanarak insanların davranışlarına da şekil vermeye çalışmak mümkündür: Ancak bu yaklaşım doğru olmadığı gibi işlevsel de olmaz. Öncelikle insanları şekillendirmeye, şartlamaya hakkımız olup olmadığını düşünmek gerekiyor.” 
Geliyoruz kitabın üçüncü yararına. Burada ebeveyn ve haylazlık yapan çocuk arasındaki ilişki sorgulanıyor:
“Çocuk yemek yemiyor, bağırıyoruz (cezadır bu). Kalemle duvarı çiziyor, bağırıyoruz. Suyla oynayıp üstünü ıslatıyor, bağırıyoruz. Yemek yemiyor, bağırıyoruz. Tuhaflığı görüyor musunuz? Çocuğun davranış repertuarı zengin, bizimki ise bir tane: Hep aynı davranışı sergiliyoruz; bağırıyoruz ya da vuruyoruz.” 
Kitabın ödül/ceza sistemini sorguladığı bölümde bu sistemin yerine geribildirime odaklanmamız gerektiği belirtiliyor ama gerekçe yeterince güçlü değil. Günümüzde yaygın görüşün ödüle ya da cezaya başvurmadan yalnızca geribildirimle çocukların eğitilebileceğini söylüyor.
“Çocuk yemek yemiyorsa, biraz beklemek, uyarmak, daha sonra da sofrayı toplamak uygun olur. Bir sonraki öğüne kadar sofra kurulmaz. Bu bir ceza değildir, işin doğası gereğidir; bir geribildirimdir, yaptırımdır”  
age.s.129  diyor Dökmen. Eğer içimizdeki sese kulak verirsek bu aşamada yaptırımla ceza birbirine giriyor. Sanki biri diğerini ikame ediyor.
Aile içi şiddetin öğrenildiği biricik mekân evlerimizdir. Çocuk eğitiminde dayak meselesine gelince gerekçesi her ne olursa olsun 
“bir yetişkinin bir çocuğu dövmesi demek güçlünün zayıfı dövmesi demektir. Güçlünün zayıfı dövmesi ise genelde istenmeyen bir şeydir., ahlaki bakımdan kabul edilemez…”  
Yukarda dile getirilen düşüncelere bütün kalbimle katılıyorum. Mağdura yönelik her şiddet eylemine şiddetle karşı çıkmak gerektiğini düşünüyorum.
Sonsözhttp://www.kitaptakipcileri.com/Kucuk-Seyler-1-Deniz-Kabuklari-Ustun-Dokmen,PR-1541.html
Kişisel gelişimi, bireyi toplumun aktif bir üyesi olmaktan çok “iş yaşamında üretimin artırılması” için pasif, edilgen yurttaşlar biçiminde tanımlamaya eğilimli olan gurular tekil düzeyde bütün potansiyelleri desteklenmesi gereken bireyi sadece “verimliliği” artırılmaya çalışılan araçlara, bu alandaki yazını da bütünsellikten uzak metinlere indirgemektedir. 
İlk yapıtı deneme olan yazma heveslilerine “ünlü olup ondan sonra gelin, çalışmanızı o zaman yayımlayalım” denir. Dökmen de bütün içtenliğine rağmen yer yer aynı hataya düşüyor. Kitap kişisel gelişim yazınına akademik çalışmalarıyla önemli katkılar sunmuş bir akademisyenin hayata dair her şeyin yayımlanması gerektiğine ilişkin yaklaşımı dolayısıyla popüler kültürün yeniden üretildiği sıradan bir araca dönüşmüş....
http://www.kitaptakipcileri.com/Kucuk-Seyler-1-Deniz-Kabuklari-Ustun-Dokmen,PR-1541.html
Bu ürüne ilk yorumu siz yapın!
Bu ürünün fiyat bilgisi, resim, ürün açıklamalarında ve diğer konularda yetersiz gördüğünüz noktaları öneri formunu kullanarak tarafımıza iletebilirsiniz.
Görüş ve önerileriniz için teşekkür ederiz.
Küçük Şeyler 1 Deniz Kabukları Üstün Dökmen Küçük Şeyler 1 Deniz Kabukları Üstün Dökmen, Küçük Şeyler 1 - Deniz Kabukları Prof. Dr. Üstün Dökmen *İnsan ilişkileri, İletişim hataları, Yaşama Sevinci, Rollerimiz ve Kadın- Erkek İlişkileri... Yazar: Prof. Dr. Üstün Dökmen Küçük Şeyler 1 - Deniz Kabukları Prof. Dr. Üstün Dökmen,üstün dökmen kitapları, üstün dökmen şiirleri, doğan cüceloğlu, üstün dökmen küçük şeyler, üstün dökmen küçük şeyler anaokulu, üstün dökmen kimdir, üstün dökmen hayatı, üstün dökmen ladesçi,Kitap Takipcileri, Psikoloji Kitabı, Satın Al, Kapıda Ödeme, Ücretini Kapıda Ödeme, kitapevi, Telefonu, Telefonla,, Remzi Kitabevi, Kişisel Gelişim Psikoloji 9789751413000
Küçük Şeyler 1 Deniz Kabukları Üstün Dökmen

Tavsiye Et

*
*
*
IdeaSoft® | Akıllı E-Ticaret paketleri ile hazırlanmıştır.