Aziz Mahmud Hüdayi, Hayatı Eserleri ve Celvetiyye Tarikatı, Kamil Yılmaz, Ciltli  328 Sayfa

Aziz Mahmud Hüdayi, Hayatı Eserleri ve Celvetiyye Tarikatı, Kamil Yılmaz, Ciltli 328 Sayfa

Yayınevi
Barkod
aziz mahmut hüdayi hayatı kitabı, erkam
Vitrin Katagorisi
Aynı gün kargo
Aziz Mahmud Hüdayi, Hayatı, Eserleri ve Celvetiyye Tarikatı, Prof. Dr. H. Kamil Yılmaz
17x24 cm Ebat - 1. Hamur Kağıt Sert Kapak

Kaynağı Kur'an ve Sünnet olan tasavvuf cerayanı bizzat Hz. Peygamber (s.a.)'in ve ashabının hayatında zühd, hadislerinde ise ihsan olarak ifadesini bulmuştur. Tasavvuf'un, Hicri VI., Miladi XXI. Asır'dan itibaren de bugünkü ma'nasıyla tarikatlar şeklinde teşkilatlanarak İslam memleketlerinin her tarafına nüfuz ettiğini ve bilhassa İslam'ın tebliği ve intişarında önemli rol oynadığını müşahede etmekteyiz. Selçuklular ve Osmanlılar devrinde muhtelif tarikatların geniş halk tabakalarına te'sir ederek büyük hizmetler verdikleri görülmektedir.

Mürşidi mükemmil Aziz Mahmud Hüdayı, devrinde ve daha sonraki devirlerde, eserleri, tarikatı, asitanesi, menkabe ve ilahileriyle ölümsüzleşmiş; bedeni toprak olsa bile ruh-ı aziziyle manevi hayatımızın rehberlerinden olmuş bir zat-ı mükerremdir.

Bu araştırmamız onu okuyucularımıza tanıtma zımnında bir hizmet ifa edebilirse vesilei sürurumuz olacaktır.

-Aziz Mahmud Hüdâyî KS Hayatı

948’de (1541) Şereflikoçhisar’da doğdu. Çocukluğunu geçirdiği Sivrihisar’da ilk tahsiline başladı. Daha sonra İstanbul’a giderek Küçükayasofya Medresesi’ne girdi. Medrese tahsilini tamamladıktan sonra hocası Nâzırzâde Ramazan Efendi’nin muîdi oldu. Talebelik ve muîdlik yıllarında bir yandan da Halvetiyye tarikatına mensup Küçükayasofya Camii Şeyhi Nûreddinzâde Muslihuddin Efendi’nin sohbetlerine devam etti.

Hocası Nâzırzâde Edirne Selimiye Medresesi’ne müderris, Mısır ve Şam’a kadı tayin edildiği yıllarda Hüdâyî’yi yanından ayırmadı. Hüdâyî Mısır’da hocasıyla beraber bulunduğu sıralarda Halvetiyye  tarikatının Demirtaşiyye kolundan Kerîmüddin el-Halvetî’den "usûl-i esmâ” terbiyesi gördü.

1573’te Mısır’dan dönüşünde Bursa Ferhâdiye Medresesi’ne müderris ve Câmi-i Atîk Mahkemesi’ne nâib tayin edildi. Hocası Nâzırzâde ise Bursa mevleviyetine getirildi. Bursa’ya gelişinin üçüncü yılında hocası vefat etti.

Talebelik ve muîdlik yıllarından beri tasavvuf çevresiyle yakın teması bulunan Hüdâyî, hocasının ölümünün üzerinde bıraktığı derin tesir sebebiyle resmî görevlerinden ayrılarak daha önce vaaz ve sohbetlerine katıldığı Muhyiddin Üftâde’ye intisab etti. Üç yıl gibi kısa bir zamanda seyr ü sülûkünü  tamamladı.

Şeyh Üftâde kendisini memleketi Sivrihisar’a halife tayin etti. Burada ancak altı ay kadar kalabilen Hüdâyî, şeyhi Üftâde’yi ziyaret etmek için tekrar Bursa’ya döndü. Fakat bu arada şeyhi vefat edince Rumeli’ye gitti. Trakya ve Balkanlar’da bir süre kaldıktan sonra İstanbul’a geldi. 

Şeyhülislâm Hoca Sâdeddin Efendi’nin delâletiyle tayin edildiği Küçükayasofya Camii Tekkesi’nde sekiz yıl şeyhlik makamında bulundu. Bir yandan da Fâtih Camii’nde vâizlik yaptı, tefsir ve hadis okuttu.

Daha sonra Üsküdar’da Hüdâyî Dergâhı’nın bulunduğu yeri 1589 yılında satın aldı. Dergâhın inşaatıyla daha yakından ilgilenmek için ikàmetgâhını Rum Mehmed Paşa Camii civarına nakletti. 1595’te dergâhın inşaatı tamamlandı. 1599 yılında Fâtih Camii vâizliğini bırakarak Üsküdar Mihrimah Sultan (İskele) Camii’nde Perşembe günleri vaaz vermeye başladı. Sultan Ahmed Camii’nin açılışında (1616) ilk hutbeyi Aziz Mahmud Hüdâyî okudu ve her ayın ilk pazartesi günü burada vaaz etmeyi kabul etti.

Üsküdar’da bulunduğu yıllarda Bulgurlu’da da bir çilehàne ile bir hamam yaptırdı. Çilehàne’nin bulunduğu yerdeki Bulgurlu köyü, Ilısuluk tarlaları ve Gaziler terpesinin bir kısmı I. Ahmed tarafından fermân-ı hümâyunla Aziz Mahmud Hüdâyî adına tescil edildi.

Kanûnî’nin kızı Mihrimah Sultan’dan torunu Ayşe sultan (ö. 1598) ile de evlendiği rivayet edilen Aziz Mahmud Hüdâyî, safer 1038’de (Ekim 1628) vefat etti. Altısı kız olmak üzere on bir çocuğu oldu ve nesli, kızları Ümmügülsüm (ö. 1641), Zeyneb (ö. 1642) ve Fatma Zehrâ (ö. 1675) vasıtasıyla devam etti.

Hüdâyî, halktan sultanlara kadar uzanan geniş bir tesir halkası meydana getirdi. Devrin padişahlarıyla yakın ilgi kurmamayı başardı. III. Murad, I. Ahmed ve II. Osman gibi padişahlara mektuplar yazdı, öğütler verdi. IV. Murad’a saltanat kılıcını kuşattı. Ferhad Paşa ile Tebriz Seferi’ne katıldı. Zaman zaman padişahların davetlisi olarak saraya gitti ve onlarla sohbetlerde bulundu. Evliya Çelebi, "yedi padişahın Hüdâyî’nin elini öptüğünü, 170 000 müride irâdet (el) verdiğini” belirtir.

Aziz Mahmud Hüdâyî’nin dergâhı her zümreden insanlarla dolup taştı. Devlet ricâlinden Sadrazam Kayserili Halil Paşa, Dilâver Paşa, ilmiyeden Hoca Sâdettin Efendi, Sun’ulah Efendi, Şeyhülislâm Hocazâde Esad Efendi, Okçuzâde Mehmed Şâhî Efendi, Sarı Abdullah Efendi, Nev’îzâde Atâî, meşhur Sûfî Oğlanlar şeyhi İbrâhim Efendi ve benzeri onun dergâhının müntesip veya müdâvimleri arasındaydı.

Vefat ettiğinde atmışa yakın halifesi bulunduğu rivayet edilen Aziz Mahmud Hüdâyî, halifeleri ve yazdığı otuz kadar eseriyle Anadolu ve Balkanlar’daki dinî-tasavvufî hayat üzerinde derin tesirler icra etmiş ve bu şekilde şöhreti günümüze kadar ulaşmıştır. Tekkesi, İstanbul’un en önemli tasavvuf ve kültür merkezi olarak hizmet görmüş, bu dergâhtan pek çok ilim ve fikir adamı, şeyh ve mûsikîşinas yetişmiştir.

Hüdâyî Dergâhı’na bağlı müelliflerin en meşhuru, şüphesiz,  Rûhül-Beyân sahibi Bursalı İsmâil Hakkı’dır. Eserlerinde sık sık Hüdâyî’den nakiller yapan Bursalı İsmâil Hakkı, onu Gazneli Sultan Mahmud ile mukayese ederek sevgisini şöyle dile getirir:

Ey gürûh-ı Muhammedî biliniz 

Geldi bu âleme iki Mahmûd 

Biri Mahmûd-i Gaznevî meşhûr 

Biri Mahmûd-ı ma’nevî ma’hûd

Gerek devrinde, gerekse daha sonra yazılan tarih ve bibliyografya kitaplarında "kutbül-aktâb, sâhib-i zamân, mürşid-i kâmil” gibi unvanlarla anılması ölümünden sonra da şöhretinin devam ettiğini gösterir. Dile nakledilen menkıbe ve kerametleri halkın gönlünde taht kurmasını sağlamış, ziyaretçileri her devirde artarak devam etmiştir. 

Daha sağlığında hayatını tehlikede gören pek çok devlet adamının onun tekkesine sığınarak hayatını kurtardığı bilinmektedir. 

Vefatından sonra ise bıraktığı, çok zengin vakfiyesi sayesinde tekkesi, ibaret ve külliyesi halkın sığınak ve barınağı olmuştur. Özellikle mensupları, sevenleri ve türbesini ziyaret edenler hakkında, "Denizde boğulmasınlar, âhir ömürlerinde fakirlik görmesinler ve imanlarını kurtarmadıkça gitmesinler...” şeklindeki duası, türbesini İstanbul’da Eyüp Sultan, Sünbül Efendi ve Yahyâ Efendi’den sonra ziyaretçisi en çok olan türbeler arasına sokmuştur. 1266 (1850) yangınında yanan Hüdâyî Külliyesi’nin devrin padişahı Abdülmecid tarafından yedinden inşa ettirilmiş olması, bu sevgi bağının saray çevresinde devam etmekte olduğunu gösterir.

Eserlerinin İstanbul kütüphanelerinde birçok nüshasının bulunması onların halk tarafından ne kadar sevilip benimsendiğini gösterir. Celvetiyye tarikatı ve diğer tarikat mensuplarınca eserlerinin büyük bir kısmına şerh ve hâşiyeler yapılmış, bazıları da Türkçe’ye çevrilmiştir. Yûnus tarzındaki ilâhilerine pek çok mutasavvıf-şair tarafından nazîreler yazılmıştır. Celvetî tekkelerinde şeyhlik eden kimselerin tamamına yakın kısmı Hüdâyî tarzında şiirler yazmışlar ve besteler yapmışlardır.

Tasavvufî halk edebiyatı şairleri zümresi içinde yer alan Hüdâyî, sade ve hikemî mahiyette tekke şiirleri yazmıştır. Daha çok ilâhi tarzındaki bu şiirlerinde bazen hece, bazen de aruz veznini kullanan Hüdâyî, İbnül-Arabî’nin sistemleştirdiği vahdet-i vücûd anlayışına bağlı bir mutasavvıftır. Eserlerinde, şiirlerinde ve mektuplarında bu açıkça görülmektedir. Ancak onun vahdet;i vücûd anlayışını Yûnus Emre kadar derin bir şekilde işlediğini söylemek güçtür. Bununla birlikte tasavvufun engin ruhunu samimi bir ifadeyle nazmetmiştir. İlâhilerinden bir kısmı bizzat kendisi, bir kısmı da muhib ve müntesipleri tarafından bestelenerek yüzyıllar boyu tekkelerde okunmuş, zikir meclislerinin ve âyinlerinin ayrılmaz bir parçası hâline gelmiştir. Kurucusu bulunduğu Celvetiyye tarikatı Selâmiyye, Hakkıyye, Fenâiyye, Hâşimiyye adlı dört kola ayrılmıştır. Tekkelerin kapatılmasına yakın yıllarda, İstanbul’da bu kollara bağlı otuz kadar tekke bulunmaktaydı.

Yazar: Prof. Dr. H. Kamil Yılmaz

Kategori: Tasavvuf - Aziz Mahmud Hüdayi Hz. Hayatı, Eseleri

Sayfa Sayısı: 328

Boyut: 17 x 24 cm 

Basım Yeri: İstanbul

Kapak Türü: Sert Kapak

Kağıt Türü: ıvory kağıt

Dili: Türkçe 

Dağıtım: Kitap Takipçileri

Temin Süresi: Aynı gün kargo


Bu ürüne ilk yorumu siz yapın!
Bu ürünün fiyat bilgisi, resim, ürün açıklamalarında ve diğer konularda yetersiz gördüğünüz noktaları öneri formunu kullanarak tarafımıza iletebilirsiniz.
Görüş ve önerileriniz için teşekkür ederiz.
Tavsiye Ürünler
Aziz Mahmud Hüdayi, Hayatı Eserleri ve Celvetiyye Tarikatı, Kamil Yılmaz, Ciltli 328 Sayfa Aziz Mahmud Hüdayi, Hayatı Eserleri ve Celvetiyye Tarikatı, Kamil Yılmaz, Ciltli 328 Sayfa, Prof. Dr. H. Kamil Yılmaz ERKAM yayınları altınoluk Aziz Mahmud Hüdayi Hayatı Eserleri Celvetiyye Tarikatı nakşibendi erenköy satış sipariş, Erkam Yayınları, Siyer - İslam Tarihi aziz mahmut hüdayi hayatı kitabı, erkam
Aziz Mahmud Hüdayi, Hayatı Eserleri ve Celvetiyye Tarikatı, Kamil Yılmaz, Ciltli  328 Sayfa

Tavsiye Et

*
*
*
IdeaSoft® | Akıllı E-Ticaret paketleri ile hazırlanmıştır.