Kara Davud, Delaili Hayrat Şerhi, Süleyman Cezuli, Şamua Kağıt, Ciltli

Kara Davud, Delaili Hayrat Şerhi, Süleyman Cezuli, Şamua Kağıt, Ciltli

Kategori
Yayınevi
Barkod
şevârikı’l envâr salavatlar, huzur
Vitrin Katagorisi
Aynı gün kargo
Kara Davut Delâil-i Hayrât Şerhi, Şerhi Delâilü’l Hayrat ve Şevârikı’l Envâr
984 Sayfa Şamua Kağıt Büyük Boy Ciltli, Yeni Bilgisayar Baskısı Kolay Okunan Yazı, Arapça Türkçe
"Sizlere sunduğumuz bu büyük eser, içinde salâvat-ı şeriflerin toplandığı " Delâil-i Hayrat Şerhi' dir"Sadece salâvat-ı şeriflerin ve duaların mânaları, şerhi ile yetinilmemiştir. İçerisinde bir tarih hazinesi de sığdırılmıştır. İslâm Tarihi... Dünya Tarihi... İnsanlık Tarihi eserin üstünlüğünü, faydalarını iki satırla anlatmamız mümkün değildir. Bunu oku yunca anlıyacak çok istifade edeceksiniz.."
Yazar: Abdullah Muhammed Bin Süleymân Cezûlî
Şerh eden : Muhammed Kara Davud Efendi
Sadeleştiren : M. Faruk Gürtunca
Cilt Bilgisi: Bez cilt
Kağıt Bilgisi: Şamua Kağıt
Sayfa Sayısı: 984
Kitap Boyutları: 17 x 24 cm
Dağıtım: Kitap Takipçileri
Temin Süresi: Aynı gün kargo

 Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı.

Oku, Senin Rabbin en cömert olandır.  Alak 1-2

 Eksiksiz tüm övgüler; âlemlerin Rabbi olan, hakkı batıldan ayırt ettiren, kitabı indir en Allah'a, salat ve selam da o indir ilen Kur'an'ı bizzat yaşayarak kendi hayatında gösteren, sınır koyma yetkisi kendisine verilen O'nun Rasulüne, ehli beyte ve ashabına olsun. Amin

          Bismillahirrahmanirrahim

 Elhamdülillahi’llezi salla binefsihi alennebiyyi aleyhi ekmelüs salati vetteslimi. Ve ahberena bi salatil melaiketi aleyhi efdalüs salati vetteslimi ve emrel mü’minine minel insi vel cinni bis salate aleyhi vetteslimi. Vesselatü vesselamü ala seyyidina Muhammedillezı emrena bisselati aleyhi vetteslimi ve ala alihi ve ashabihillezine sallu aleyhi ve sellimu biesnafis salati vetteslimi.

 Açıklama:

 Hamdolsun o Allah’a ki kendisi Peygamberine salavat ve selamın en güzelini göndermiştir. Ve bize de meleklerin o Peygambere en faziletli salavat ve selamlarına götürdüklerini bildirmiştir. İnsanlara ve cinlerden mü’min olanlara o Peygambere salavat ve selam getirmeleri emredilmiştir. Peygamberimiz ve efendimiz Munammed (S.A.V.) e salavat ve selam olsun ki bizi salavat ve selam getirmeye buyurmuştur. Ve onun ev halkına (aline) , ashabına salavatın ve selamın türlü ve çeşidi olsun, siz de onlara salavat ve selam gitirin.

 

                    ŞERH-İ DELAİL-İ HAYRAT YAZARI MERHUM

                                    Kara Davud Efendi

 Faslı Şeyh Abdullah Mehemmed bin Süleymanil Cezuli Efendi tarafından yazılan ve bir dua kitabı olan DELAİL-İ HAYRAT’ı uzun uzun inceleyen ve onu şerheden Kara Davud Efendi, Osmanlı fütuhat devrinin fazıl kişilerinden biri idi. Kendisi İzmit’te doğduğu için İzmitiadını da almıştı. Mevlana Lutfi ve Müeyyedzade gibi, devrinin fazıl ve alim kimselerinden bilgi dağarcığını doldurmuştu.

Kitabın aslı olan Delailü’l - Hayrat ve Şevarikı’l - Envar’ı yazan ise Süleymani’l Cezuli oğullarındoan Fas’ta Cezul’d doğan Şeyh Ebu Abdullah Muhammed idi.

Şeyh Ebu Abdullah Muhammed, İmam Hasan (R. anh) Hazretlerinin pak soyundandı. Hicret-i Nebi’nin 870 inci yılı rebiülevvelinin on altıncı günü zehirlenerek ölmüştü. Fani dünyadan beka diyarına göç ettiği zaman 12.000 kadar müridi vardı.

Osmanlı devrinde, İslam aleminin neresinde olursa olsun, büyük kitaplar yazıldığı zaman mesafeler, yollar, kıt’alar ne kadar uzak olursa olsun, yakınlaşır, bu kitaplar hemen elden ele dolaşır, bütün Osmanlı İmparatorluğuna yayılır, İstanbul’a kadar gelir, İstanbul’u, Rumeli’yi aşar, elle yazılır, okunurdu.

Abdullah  el  Fasi’nin de Delailül  Hayrat ve Şevarikıl Envar dua kitabı hemen Kanuni Sultan Süleyman’ın geniş topraklarına yayılmış, Hicri Onuncu yüzyıl, Miladi on altıncı yüzyıl ortasında bütün Türkiye’yi tutmuş, bu yazılı nüshalar rahleleri süslemiş, bazı dualar da hamaillere geçmişti. Bu İlerleme Devri’nde bilgi de çok ileri bir safhadaydı, bilginler de o derece çoktu. İbni Kemal gibi alimler Şeyhü’l – İslamlık’ta bulunuyor, Baki gibi şairler edebiyat sultanlığında hüküm sürüyor. Sinan gibi ebedi anıtlar yapıcıları yetiştiriyor, Kara Davud Efendinin Delaili Hayrat Şerhi de mü’minler arasında dilden dile dolaşıyordu.

Kara Davud Efendi, bu cana yakın Kara sıfatı ile halk arasında çok sevilmişti. (Hicri 948  -  Miladi 1541) tarihinde Bursa’da gözlerini kapadı.

Meskenin pür nur ede. Amin  (Hicri 948)

Mısraı onun ölümüne tarih düşürülmüştür. Bursa’da Yıldırım semti civarında yaptırdığı mescidin haziresine gömüldü. ŞERH-İ DELAİL-İ HAYRAT’ından başka KASİDE-İ NUNİYE ŞERHİ  de vardır. Birinci ünlü kitabının eski harflerle ve taş baskısı ile çeşitli baskıları yapılmıştır.

Kara Davud Efendi, Türkiye Türklerine Viyana sınırlarına kadar tanıttığı Delail-i Hayrat’ın ulu müellifi Şeyh Abdullah Muhamed Cezuli hakkında kitabının ön sözünde ––tatlı efsanelerle karışık–– geniş bilgiler vermektedir. Şimdi sözü Kara Davud Efendi ye bırakıyor, eserini daha asırlar boyu okunmak üzere tertemiz bir Türkçeye aktararak din kardeşlerimize sunuyoruz.

SİTE: www.kitaptakipcileri.com

Hicri, Ramazan 1390

Mehmed Figani

( M. F. G.)

 

               HAZRET-İ ŞARİH  KARA DAVUD EFENDİNİN

                                           ÖNSÖZÜ

 

Hak Sübhanehu ve Teala insan nev’ini, her şeyden mükerrem ve akıl, anlayış, idrak, düşünce ve ilim, bilimle her şeyden üstün kıldı. Karada ve denizde, uzak yerlere gitmede kendisini ve yüklerini götürmeye binekler ihsanı ile onu yüceler yücesi etti. Türlü türlü güzel şeyler ve lezzetli nimetlerle nimetlendirdi. Bunlardaki sırrın ve hikmetin kendisini Tevhid, Birliğini tasdik olduğunu ve türlü ibadetlerle ona kulluk olduğunu:

"Ve ma halektül cine vel inse illa liya’büdün  - Ben, insanları, cinleri, bana ancak ibadet etsinler diye yarattım.” (Zariyat Suresi, 56. Ayet)

Ayet-i kerimesiyle bildirdiler, ve ibadet sınıflarında dünya ve ahiret hazında ve azabında kurtuluşa ve iki dünyadaki saadete kavuşturmada Cenab-ı Resul-i Ekrem sallallahü Teala aleyhi ve selem Hazretlerine salat ve selam ibadetinin her şeyden üstün olduğunu:

"İnnellahe ve melaiketehü yüsallune alennebiyyi. Ya eyyühellezine amenu sallü aleyhi ve sellimu teslima –– Gerçekten Allah ve Melekler, Peygamberlere salat eder. Ey mü’minler, iman edenler! Siz de ona salavat getirin ve gönülden ona teslim olun, selam getirin.” (Ahzab Suresi, 56. Ayet)

Ayet-i kerimesiyle işaret buyurdular.

Bundan ötürü bütün ashab-ı kiram (Rıdvanüllahi Teala aleyhi ecmain) ve bilginler binginleri, yüce meşayih (Rahimehümullah) türlü türlü salavat ile Cenab-ı Resulullah (Aleyhissalatü vesselam) a intisap ettiler ve salavatı dillerine vird edindiler.

 EBU ABDULLAH MUHAMMED CEZULİ HAZRETLERİ KİMDİR?

 Lakin zamanının kutbu ve devrinin tek, eşsiz kişisi, ilimde, ibadette (takvada) benzersiz, zühd ü ahlakta öncü olan, kendisine uyulan, müberak künyesi Ebu Abdullah ve mübark adı Muhamed bin Abdurrahman bin Ebu Bekir bin Süleyman Cezuli olan Şeyh Hazretleri Habib, nesep sahibi bir zattı. İmam Hasan ‘Radiyallahu anh) Hazretlerinin pak nesillerinden tertemiz ırkından gelmiş, şerif, soylu, edib bir kişiydi.

Ebu Abdullah Muhammed Cezuli Hazretleri önce Cezul’de, sonra Senbal diyarında ilim ve salah ile ders okuturdu. Duaları makbüldü ve görünür kerametlerde bulunurdu. 

Daha sonra Fas (1) diyarına göçtü. Orada da ders okutmak ve halkı irşad ile uğraştı. Ve el-Fasi lakabını aldı.                                      

                    BİR KUYUBAŞI HİKAYESİ

 Bir gün bir kuyubaşı vardı. Abdest almak istedi. Fakat kuyunun su çekecek kova ve başka aracı yoktu. Şaşırıp kalmış dururken ansızın bir kız yüksek yerden bakıp şeyhin şaşkınlığını gördü:

 –– Sen kimsin? Diye sordu. Neye şaşırmış duruyorsun?            

Şeyh de, genç kızın kova getireceğini ümit ederek kendi halini bildirdi. Kız da ona:

-Bütün halk sizi hayır ve keramet ile öğer, sena ederler. Siz ise bir suyu kuyudan çıkarmakta şaşkına dönmüşsünüz! Diyerek o yerden aşağı indi, geldi, kuyuya okuyup üfürdü. Allahü Teala’nın izni ile kuyunun içindeki su dışarı taştı, akmaya başladı. Şeyh de abdest aldı. Sonra kıza dönüp:

-Senin üzerine Allahü Zülcelali velikrama yemin ederim ki sen bu keramete hangi amel dolayısıyla nail oldun? Bana bildir! Diye yalvarıda bulundu. Kız da:

-Resulullah sallallahü aleyhi ve vesselam Hazretlerine salavat-ı şerife’yi çok getirip devamlı olarak onunla meşgul olmakla nail olup kavuşum! Diye cevap verdi.

Kimi meşayihin söylediğine göre Şeyh hazretleri kızın bu kerametinden şaşkına dönmüş, salavat-ı şerife’ye büyük bir ilgi göstermişti.

-Acaba hangi salavat-ı şerifeyi okusam? Diye düşünce ve endişelere dalmıştı. Hatta o gece bu düşünceyle uykusu da gelmemişti. Böyle düşünüp yatarken geceyi de ayın ondördü, bedir - ay aydınlatıyordu.

 

 ŞEYH ABDULLAH EL – FASİ’NİN KARISININ HİKAYESİ

 

Gece yarısı olunca, karısının yataktan çıktığını, en güzel elbiselerini giyinip feracesini örtünerek evden ayrıldığını gördü. Şeyh hazretlerini bir hayret sardı:

-Acaba bu gece yarısı bizim hatun giyinip nereye gidiyor? Diye öfkelendi. O da döşekten kalktı. Karısının ardından dışarı çıktı.

Bir de ne görsün: Karısı deniz kıyısına doğru gidiyordu ve önünde bir aslan, ardında bir aslan ona gözcülük, nöbetçilik ediyordu. Şeyhi daha büyük bir şaşkınlık kapladı. Uzaktan uzağa gözetleyerek yine karısının ardına düşdü. Geri dönmeğe başladılar. Şeyh hazretleri de geri döndü. Karısından önce eve geldi. Döşeğe yattı, uyuyormuş gibi bir hal takındı. Karısı da geldi, soyundu, yine deminki esvabını giyinip döşeğe yattı. Şeyh hazretleri:

-Bu hatun acaba bu işi bu gece mi yaptın? Diye onu denemek istedi. Karısını üç gece gözetledi. Onun, her gece bu hal ile süslenip giyinerek deniz ortasında bir ıssız adaya gittiğini ve ibadet ve duasını ettikten sonra geri döndüğünü gördü. Üçüncü gecenin sabahı olunca karısına:

–Bu sırrı bana anlat! Dedi. Karısı da:

-Siz bu sırrı hemen, şimdi mi öğrendiniz? Ben çok yıldan beri bu ibadeti gelenek haline getirdim. Adetim bu oldu! Deniz kıyısına gider, suyun üstünde yürür, o ıssız adada ibadetimi ve dualarımı yapar. Yine geri dönerim! Dedi Şeyh de:

-Ya siz bu keramete hangi sebeple erdiniz? Dedi.

-Cenabı Resul-i Mücebbel ve Nebiyyil Mufaddel (Faziletli Nebi) Hazretlerine salavat-ı şerife’ye devamla ve onda sebat etmekle nail oldum! dedi.

Şeyh hazretleri bu haberi öğrenince:

-Devam buyurduğunuz hangi salavat-ı şerife’dir? Diye sordu. Karısı, durakladı. Hiçbir cevap vermedi, sustu. Şeyh hazretleri ısrar edince.

-Bu gece istihareye yatayım. İzin olursa cevap vereyim! Dedi.. Ertesi sabah olunca Şeyh hazretleri:

-Sana o salavat-ı şerife’yi açıkça bildirmeye izin yok! Dedi. Ama, türlü salavat-ı Şerifeleri bir yere topladı. İtibarlı kaynaklardan ve zamanında olan ulu şeyhlerden inceledi, şu üç yeri kendisine kaynak yaptı:

1-Cenab-ı Resulullah sallalahü aleyhi ve selem Hazretlerinin temiz dilleriyle öğrettikleri mübarek salavatı,

2-Ashab-ı Kiram (Rıdvanillahi alehi ecmain) Hazretlerinin getirdiği ve türlü saygı ve terkimi bildiren mübarek salavatı,

3-Ulemay-ı kiramın ve yüce meşayihin dillerinden düşürmedikleri mübarek salavatı topladı. Güzel, makbul bir kitap yazdı. Karısına okudu. Karısı da:

-Aradığın salavatı şerife bunların birkaç yerinde vardır. Bu kitabı okuyan Hüdanın rahmetine ermesine ve makbul olmasında hiç şüphe yoktur! Dedi.

 Şeyh hazretleri de o kitaba DELAİL-İ HAYRAT ve ŞEVARİKI’L ENVARadını koydu.

 Gerçekten adı, adı konulan şeye uygundur. Allahü Teala onun sa’yini öğsün ve günahlarını bağışlasın. Onu her kuluna verdiği rahmete eriştirsin. (Amin.)

Şeyh Abdullah Muhamme Cezuli Hazretleri sonra, Fas’tan kalktı, deniz kıyısındaki Esfa diyarına gitti. İlimle, amelle ve müridlerini terbiye ile uğraştı. Esfa’da 14 yıl kaldı. Sonra oradan da çıkıp ayrıldı. Koğal (Efugal) diyarına gitti. Oradan bu Delail-i Hayrat kitabını öğretip yaymaya başladı. Böylece yedi iklim, dört bucaktan yarının büyük bir insan kalabalığını topladı. Hatta kendisinden feyiz alıp irşada kudret kazananlardan 12.165 kadar müridi kendisinden sonra da halkı irşada devam etmişlerdir.

Şeyh hazretleri bu diyarda Hicret-i Nebiyyi Aleyhisselam’ın 870. Yılının rebiülevvelinin on altıncı günü sabah namazının ilk rekatında yahut ikinci rekatının ikinci secdesinde zehirlenerek, hastalanarak ukba diyarına göç ettiler.

<<İnna lillahi ve inna ileyhi raciun –– Biz Allahtan geldik ve yine ona dönüyoruz.>>

Hak Teala kabirlerini nurla doldursun ve ceza yeri olan ahrette şefaatlerini hepimize nasip etsin. (Amin)

Şeyh Hazretleri sonra o esfa diyarından kendisinin yaptırdığı cami-i şerifin içine, öğle namazından sonra gömüldü.

SİTE: www.kitaptakipcileri.com

 Ardan tam 77 yıl geçmişti. Hicri 940 yılında 1523 (Miladi) kafirler (Portekizliler) o diyarı mhasara ettiler. Halk kurtuluş ümitlerini kesince Şeyh hazretlerinin müridlerinin müridi:

 

-Biz şeyhimizin cesedini burada bırakmayız! Kemikleri olsun yanımızda İslam diyarına götürelim! Dediler. Mübarek kabrini açtılar. Şeyhin o mübarek vücudu asla bozulmamıştı. Kendisi gömüldüğü şekilde bulundu. Hatta kendisinin sevenlerden bazı kimseler alnına parmaklarıyla bastılar. O zaman kan dağılmakta parmak kalkınca kan yine hayatta olan, yaşayan insan gibi toplanmaktaydı. Orada hazır olan zengin, fakir bütün halk bunu gördüler. Sonra cesedi aldılar. Merakeş’e (1) götürdüler. Orada gömüp üzerine bir türbe yaptılar. Her yönden, her an gelen halk mübarek vücudunun kokusunu misk gibi kokluyor, mezarının çevresinde zikirde bulunuyor, evrad (ayet-i kerime ve dua) ve Delaili Hayrat oku yorlardı. Hala o mübarek türbelerinde o koku baki kalmış, eksilmemiştir. Bu da ziyaret edenler tarafından yakinen bilinmektedir.

 Yazdığı Delail-i Hayrat ve Şevarikı’l-Envar kitabının mübarek faydaları çok olduğu küçük, büyük, zengin, fakir, has, avam herkes tarafından bilindiğinden birçok sahifelerini evrad, yani dua ve zikir edinmişlerdi. Her ne kadar mezhebimizin kurucusu İmam-ı Azam ve ulu kişi Ebu Hanife Hazretlerinin mezheb-i şeriflerinde evrad ve ezkar ve dualar okunduğu zaman manasını bilmek şart değilse de ancak okunuşu doğru ve yanlışlardan uzak olduğu zaman ecir ve sevaba ve mübarek faydalarına nail olunacağında şüphe yoktur. Fakat güzel ve latif manasını da düşünerek okunmasında sevabı da çok olur ve faydaları da tezce görünür. Bu da çok görülmüştür.

Bundan dolayı bu fakir, aciz, taksiratı çok, gücü az, alil ve gözsüz de o kitabı Türk dili’ne kısaltarak, şerh ederek, açıklayarak Resulullah (S.A.V.) e hizmet ve ona intisap murat etti. Ama bu hizmete ben aciz kulun gücü, yetkisi, liyakati olmayıp ancak Mevla’nın yardımı ve yücelerin yücesi Rabbimizin Tevfik ve hidayeti ile olmakla bu kitaba ( TEVFİK-İ MUVAFFIKIL HAYRAT LİNEYL-İL BEREKAT, Fİ HİDMET-İL SAADET ) denildi.

 Okuyan İhvan-i Kiram (sevgili kardeşler), dostlarla saygıya layık ahbabın temiz yüreklerinden, arık gönüllerinden, şunu dilerim: Eğer hatasını görürlerse kelamiyle kazıyıp düzeltsinler. Hak ve doğruyu beyan ederek doğrusunu yazsınlar, eksik bulduklarını tamamlasınlar, büyük sevaba nail olsunlar. Şanı Yüce Allah da onlara yardım ihsan etsin. (Amin ya Muin)

İSLAM ANSİKLOPEDİSİ’NDE SEYYİD MUHAMMED BİN SÜLEYMAN CEZULİ HAZRETLERİ

Memleketinde azçok tahsil gördükten sonra, Fas şehrine giderek Medreset’il - Şeffarin’e girmiştir. Medresede ikamet etmiş olduğu odayı hala ziyaretçilere gösterirler. Cezuli, kabilesine döner dönmez, yine Şimali Fas’a gitmeye mecbur ol ki, sebebi şu şekilde izah edilmektedir: İki kabile arasında geçen kanlı bir çarpışmadan sonra, kavga esnasında ölen bir adamın kendileri tarafından öldürülmediğini her iki kabile de iddaa etmişlerdir. İki taraf bu meseleyi öyle şiddetle münakaşa ediyorlardı ki, aralarında yeni bir çarpışma başlamak üzereydi. Bu sırada oraya gelen Cezuli, yeniden kan dökülmesini önlemek için, o adamı kendinin öldürdüğünü söyledi. Bu gibi hallerde katilin kabile hududunda dışarı atılması adet olduğu için, Cezuli’yi aralarından çıkardılar. O da Tanca’ya gitti. Ve oradan şarka geçerek, kah Mekke ve Medine’de, kah Kudüs’te 40 sene kaldı. Sonra yine Fas’a döndü. Astaki bu ikinci ikameti esnasındadır ki, Elkeveriyin Kütüphanesindeki kitapların yardımı ile birkaç kilometre güney batısında Titenfettar (bugünkü Tit) şehrinde ikamet eden Şerif Ebu Abdullah Muhammed B. Amgar’ın irşadı ile Şaziliye tarikatine girdi. Bunu müteakip, aşk-ı hakikiye ermek için 14 sene müddetle halvete çekildi. İnzivasından çıktıktan sonra yerleştiği Asfi (Safi) de kısa bir zamanda tarıkatının saliki o kadar çoğaldı ki mahallin valisi nihayet onu nefye mecbur oldu. Cezuli Asfi şehri üzerine Allah’ın gazabını davet etmiş ve bunu müteakip şehir 40 sene Hıristiyanların (Portekizliler) elinde kalmıştır. Hatta vali, bir gün Fatimi’lerden zuhur edeceği beklenilen Mehdi’nin bu adam olduğuna hükmederek, onu zehirletmiş ve şeyh Cezuli Ebugal şehrinde zilkade 869 tarihinde müsadif Çarşamba günü ibadetle meşgul iken vefat etmiştir. (25 Haziran - 24 Temmuz 1465; 7 Teyrin II. 1465: 2 Ağustos 1467 – 21 Temmuz 1468, 13 Eylül 1470).

Müridlerinden biri olup El Seyyaf namı ile maruf bulunan ve kendisini adeta bir peygamber saydıran Amr bin Süleyman el –Şeyzemi, Cezuli’nin intikamını almaya kalktı. Mürşidinin cesedini bir tabuta koyarak kıyam bayrağını açtı. Tam 20 sene mürşidinin cesedini yanında gezdirerek, Sus havalisini ateşe verdi ve kana boyadı. Cesedi her akşam El Ribat adını verdiği bir yere koyardı. Buranın etrafını muhafızlar sarar, içi zeytinyağı dolu bir fıçıya batırılmış insan gövdesi kalınlığında bir fitil sabaha kadar yanarak orayı tenvir ederdi. Amr Al- Seyyaf 890 (18 kanun II. 1485 – 6kanun II. 1486) senesinde öldürülmüştür. Bunun üzerine Cezuli’nin cesedi Haya diyarında Efgal ve Efugal adı ile tanınan bir yere gömüldü. 77 sene sonra, el - A’rec (Topal) lakabı ile maruf Sultan Ebu Abbas Ahmed’in Merakeş’e girdiği esnada siyasi bir maksada matuf olması muhtemel bir emir ile Cezuli’nin cesedi yanında medfun bulunan Sultanın babasının cesedi ile beraber, kabirlerinden çıkarılarak tabutlara konulmuş ve Merakeş’e nakledilerek orada bir türbeye defnedilmiştir.

Rivayete göre şeyhin cesedi mezarından çıkarıldığı vakit daha yeni ölmüş gibi imiş. Tasavvuftaki gayet vasi malumatından başka Cezuli fıkıhta da alim idi. Ve İbn El – Hacib’in Mudevvenne’si ile El-Muhtasar-il Fer’i’sini ezbere bilirdi.

Tasavvufa müteallik birçok kitaplardan ancak şunlar biliniyor: Delailil Hayrat ve Şevarikı’l - Envar fi Zikr el - Salat, Ale’en-nebi el-Muhtar (Peygamberi tebcil için yazılmıştır). Bu eser müteaddid tabılar ile Mısır (Kahire) de, İstanbul’da ve 1842 de PetersBurg’da neşrolunmuştur.

 Cezuli, Şaziliyenin Cezuliye kolu denilen bir tarikat tesis etmiştir ki bunun salikleri gündüzleri 14.000 defa Besmele, 2 defa Delail-i hayrat ve geceleri de bir defa delail-i hayrat ile Kur’an’ın dörtte birini okumakla mükeleftirler…

KİTAPTAN BAŞLIKLAR

Şerh-i Delân-i Hayrat yazarı merhum Kara Davûd Efendi 7

Kara Davûd Efendinin Önsözü 9

Ebû Abdullah Muhammed Cezûlî Hazretleri kimdir? 10

Bir kuyubaşı hikâyesi 10

Şeyh Abdullah eî-Fasî’nin karısının hikâyesi 11

İslâm Ansiklopedisinde Seyyid Muhammed bin Süleyman Cezûlî Hazretleri 14

Besmele-i şerif bahsi 17

Besmele-i şerifin hassaları 17

Besmele-i şerife cinlerin gözüne perde indirir 19

Besmele-i şeriften Muhammed (S.A.V.) in ümmetine ikramı 19

Kara DavudDelâil-i Hayrat 21

Arş’m gövdesi üzerine yazılan bazı haberler 55

Hazret-i Muhammed (S.A.V.) in mübarek isimleri 77

1 — Muhammedün (S.A.V.) 79

2 — Ahmedün (S.A.V.) 83

3 — Hâmidün (S.A.V.) 85

4 — Mahmûdün (S.A.V.) 85

5 — Ahyedü (S.A.V.) 86

6 — Vahidün (S.A.V.) 86

7 — Mâhin (S.A.V.) 87

8 — Hâşirün (S.A.V.) 87

9 — Akıbün (S.A.V.) 88

10 — Tâ Hâ (S.A.V.) 88

11 — Yâsîn (S.A.V.) 90

12 — Tâhirün (S.A.V.) 90

13 — Mutahharün (S.A.V.) 92

14 — Tayyibün (S.A.V.) 93

15 — Seyyidün (S.A.V.) 94

16 — Resûlün (S.A.V.) 98

17 — Nebiyyün (S.A.V.) 98

18 — Resûlür Rahmeti (S.A.V.) 99

19 — Kayyimün (S.A.V.) 100

20 — Câmi’ün (S.A.V.) 101

21 — Muktefin (S.A.V.) 101

22 — Mukaffl (S A.V.) 102

23 — Aesûlül Melâhim (S.A.V.) 103

24 — Resulür Rahati (S.A.V.) 104

25 — Kâmilün (S.A.V.) 104

26 — îklilün (S.A.V.) 105

27 — Müddessirün (S.A.V.) 105

28 — Müzzemmilün (S.A.V.) 106

29 — Abdullah! (S.A.V.) 107

30 — Habibullahi (S.A.V.) 109

31 — Safiyullah (S.A.V.) 109

32 — Neciyyullahi (S.A.V.) 111

33 — Kelimullahi (S.A.V.) 111

34 — Hâtemül Enbiyâi (S.A.V.) 111

35 — Hâtemür Rüsûli (S.A.V.) 111

36 — Muhyin (S.A.V.) 113

37 — Müncin veya Müneccin (S.A.V.) 115

38 — Müzekkirün (S.A.V.) 116

39 — Nâsirün (S.A.V.) 116

40 — Mansûrün (S.A.V.) 118

41 — Nebiyvür Rahmeti (S.A.V.) 119

42 — Nebiyyüt Tevbeti (S.A.V.) 120

43 — Harisün aleyküm (S.A.V.) 121

44 — Mâlûmün (S.A.V.) 122

45 — Şehirlin (S.A.V.) 122

46 — Şâhidün (S.A.V.) 123

47 — Şehîdün (S.A.V.) 124

48 — Meşhûdün (S.A.V.) 124

49 — Beşîrün (S.A.V.) 125

50 — Mübeşşirün (S.A.V.) 125

51 — Nezirün (S.A.V.) 126

52 — Münzirün (S.A.V.) 126

53 — Nûrün (S.A.V.) 126

Hazret-i Muhammed (S.A.V.) in ruhanî doğuşu 127

Esmâ-yi Hüsnâ (Allahü Teâlânın yüce isimleri) 132

Hazret-i Muhammed (S.A.V.) in cismânî doğumları 136

Hazret-i Âdem (A.S.) m yaradılışı 137

Hazret-i Muhammed (S.A.V.) in doğuşu 

54 — Siracün (S.A.V.) 184

55 — Misbâhün (S.A.V.) 185

56 — Hüden (S.A.V.) 185

57 — Mühdin (S.A.V.) 185

58 — Münirün (S.A.V.) 186

59 — Dâin (S.A.V.) 186

60 — Med’uvün (SA.V.) 187

61 — Mücîbün (S.A.V.) 188

62 — Mücâbün (S.A.V.) 189

63 — Hafiyyün (S.A.V.) 189

64 — Afüvvün (S.A.V.) 190

65 — Veliyyün (S.A.V.) 191

66 — Hakkun (S.A.V.) 192

67 — Kaviyyün (SA.V.) 192

68 — Emînün (SA.V.) 193

69 — Me’mûnün (S.A.V.) 194

70 — Kerîmün (S.A.V.) 194

71 — Mükerremün (S.A.V.) 195

72 — Mekînün (S.A.V.) 195

73 — Metînün (S.A.V.) 197

74 — Mübînün (S.A.V.) 197

75 — Müemmilün (S.A.V.) 198

76 — Vesûlün (S.A.V.) 199

77 — Zûkuvvetin (S.A.V.) 199

78 — Zûhürmetin (S.A.V.) 199

79 — Zûmekânetin (S.A.V.) 199

80 — Zûizzetin (S.A.V.) 200

81 — Zûfadlin (SA.V.) 200

82 — Mutâin (S.A.V.) 200

83 — Mutîün (SA.V.) 201

84 — Kademü Sıdkın (S.A.V.) 201

85 — Rahmeten (SA.V.) 202

86 — Büşrâ (S.A.V.) 203

87 — Gavsün (SA.V.) 204

88 — Gaysün (S.A.V.) 204

89 — Giyâsün (S.A.V.) 204

90 — Ni’metullahi (S.A.V.) 205

91 — Hediyetullah (S.A.V.) 206

92 — Urvetün Vüska (S.A.V.) 206

93 — Sırâtullahi (S.A.V.) 207

94 — Sırâtı Müstakim (S.A.V.) 207

95 — Zikrullahi (S.A.V.) 207

96 — Seyfullah (S.A.V.) 209

97 — Hizbullahi (S.A.V.) 209

98 — Ennecmüs Sâkıbü (S.A.V.) 210

99 — Mustafa (S.A.V.) 211

100 — Mücteben (SA.V.) 211

101 — Jünteka (S.A.V.) 212

102 — Ümmiyyün (S.A.V.) 212

103 — Muhtârün (S.A.V.) 214

104 — Ecîrün (S.A.V.) 215

105 — Cebbârün (S.A.V.) 215

106 — Ebûikasımi (S.A.V.) 216

107 — Ebûttâhir (S.A.V.) 216

108 — Ebûttâyyib (S.A.V.) 217

109 — Ebû İbrahime (S.A.V.) 217

110 — Müşeffa’ün (SA.V.) 217

111 — Şefî’ün (S.A.V.) 218

112 — Sâlihün (S A.V.) 218

113 — Muslihün (S.A.V.) 219

114 — Müheymin (S.A.V.) 219

115 — Sâdıkun (S.A.V.) 220

116 — Musaddekun (S.A.V.) 220

117 — Sıdkun (SA.V.) 221

118 — Seyyidül Mürselîne (S.A.V.) 221

119 — İmamül Müttakıyne (S.A.V.) 222

120 — Kaaidil Gurril Muhacceline (S.A.V.) 223

121 — Halilür Rahmani (S.A.V.) 225

122 — Berrün (S.A.V.) 226

123 — Meberrün (S.A.V.) 226

124 — Vecîhün (S.A.V.) 227

125 — Nasîhün (S.A.V.) 227

126 — Nâsihün (S.A.V.) 227

127 — Vekîlün (S.A.V.) 228

128 — Mütevekkillin (S.A.V.) 228

129 — Kefîlün (S.A.V.) 228

130 — Şefîkun (S.A.V.) 229

131 — Mukıymüs sünneti (S.A.V.) 229

132 — Mukaddesün (S.A.V.) 230'

133 — Ruhil Kudüsi (S.A.V.) 230

134 — Rûhil Hakkı (SA.V.) 231

135 — RûKU Kıstı (S.A.V.) 231

136 — Kâfin (S.A.V.) 231

137 — Müktefin (S.A.V.) 232

138 — Bâligün (S.A.V.) 232

139 — Mubelligün (S.A.V.) 232

140 — Şâfin (S.A.V.) 233

141 — Vâsılün (S.A.V.) 233

142 — Mevsûlin (S.A.V.) 234

143 — Sâbıkun (S.A.V.) 234

144 — Sâikun (S.A.V.) 235

145 —Hâdin (S.A.V.) 235

146 — Mühdin (S.A.V.) 235

147 — Mukaddemûn (S.A.V.) 236

148 — Azîzün (S.A.V.) 236

149 — Fâdılün (S.A.V.) 237

150 — Mufaddalün (S.A.V.) 237

151 — Fâtihün(S.A.V.) 238

152 — Miftâhün (S.A.V.) 238

153 — Miftâhür Rahmeti (S.A.V.) 238

154 — Miftâhül Cenneti (S.A.V.) 239

155 — AlemüMmâni (S.A.V.) 245

156 — Alemül Yakıyni (S.A.V.) 245

157 — Delilül Hayrâti (S.A.V.) 246

158 — Musahhihül Hasenâti (S.A.V.) 246

 

159 — Mukıylül Aserâti (S.A.V.) 246

160 — SafûhünAnizzellâti (S.A.V.) 247

161 — Sâhibuş Şefaati (S.A.V.) 247

162 — Sâhibül Makam (S.A.V.) 252

163 — Sâhibül Kademü (S.A.V.) 253

164 — Mahsûsun Bikizzi (S.A.V.) 253

165 — Mahsûsun Bilmecdi (S.A.V.) 254

166— Mahsûsun Bişşerefi (S.A.V.) 254

167 — Sâhibül Vesile (S.A.V.) 254

168 — Sâhibüs Seyfi (S.A.V.) 255

169 — Sâhibül Fazileti (S.A.V.) 257

170 — Sâhibül İzari (S.A.V.) 257

171 — Sâhibül Hücceti (S.A.V.) 258

172 — Sâhibüs Sultani (S.A.V.) 258

173 — Sâhibür Ridâi (S.A.V.) 259

174 — Sâhibüd Derecetir Refîati (S.A.V.) 259

175 — Sâhibüt Tâc (S.A.V.) 259

176 — Sâhibül Miğferi (S.A.V.) 260

177 — Sâhibül Livâ (S.A.V.) 260

178 — Sâhibül Mi’rac (S.A.V.) 261

Birinci göğe varış 

Âdem Aleyhisselâm 

Horoz suretindeki melek

İkinci kat gök 

Üçüncü gök katı 

Dördüncü gökte 

Beşinci gökte 

Altıncı gökte 

Yedinci gökte 

Sidretil Münteha

Dört Cennet ırmağı

Arş-ı Âzam 

 KARA DAVUD

Hazret-i Muhammed (S.A.V.) Hazretlerinin Cemalullah ni’meti ile ikram olunması 

Hazret-i Muahmmed (S.A.V.) Hazretleri Allah'ın cemâlini görüyor 

Mi’racdan dönüş ve cennetleri görüş 

Tûba ağacı ve Kevser suyu 

Kevser ırmağı 

179 — Sâhibül Kadîbi (S.A.V.) 

180 — Sâhibül Burak (S.A.V.) 

181 — Sâhibül Hâte

 

Bu ürüne ilk yorumu siz yapın!
Bu ürünün fiyat bilgisi, resim, ürün açıklamalarında ve diğer konularda yetersiz gördüğünüz noktaları öneri formunu kullanarak tarafımıza iletebilirsiniz.
Görüş ve önerileriniz için teşekkür ederiz.
Tavsiye Ürünler
Kara Davud, Delaili Hayrat Şerhi, Süleyman Cezuli, Şamua Kağıt, Ciltli Kara Davud, Delaili Hayrat Şerhi, Süleyman Cezuli, Şamua Kağıt, Ciltli, Abdullah Muhammed Bin Süleymân Cezûlî'nin kitabı ''Kara Davut Delâil-i Hayrât Şerhi, Şerhi Delâilü’l Hayrat ve Şevârikı’l Envâr'' salavatı şerifeler kitabını huzur yayınevi ve ucuz fiyata buradan satın alabilirsiniz, Huzur Yayınevi, Dua Havas şevârikı’l envâr salavatlar, huzur
Kara Davud, Delaili Hayrat Şerhi, Süleyman Cezuli, Şamua Kağıt, Ciltli

Tavsiye Et

*
*
*
IdeaSoft® | Akıllı E-Ticaret paketleri ile hazırlanmıştır.