Aile İlmihali, Delilleriyle İslamda Nişan, Evlilik Akdi, Mutluluk, Boşanma Sonrası Haklar, Mustafa Eroğlu, Ciltli Şamua Kağıt 620 Sayfa

Aile İlmihali, Delilleriyle İslamda Nişan, Evlilik Akdi, Mutluluk, Boşanma Sonrası Haklar, Mustafa Eroğlu, Ciltli Şamua Kağıt 620 Sayfa

Yayınevi
Barkod
kadın ve aile ilmihali kitabı islamda evlilik, tekin
Vitrin Katagorisi
Aynı gün kargo
Aile İlmihali, Mustafa Eroğlu, Delilleriyle İslamda Nişan, Evlilik Akdi, Mutluluk, Boşanma Sonrası Haklar
Ciltli Şamua Kağıt, 17x24 cm Ebat, 620 Sayfa
Rabbimize şükürler olsun ki, aile hayatımıza İslâm kültürüyle bakılma­sını sağlamak ümidiyle hazırladığımız (Yeni Aile İlmihali) okuyucularımız­dan gördüğü eşsiz ilgi sayesinde baskı üstüne baskı yaparak her eve girme yo­lunda mesafeler almaya devam etmektedir. İlmihali gözden geçiren her oku­yucu bu konuda kendiliğinden görev almakta, bu ilmihal her eve girmelidir diyerek tanıtma ve yayma hizmetine gönüllü olarak yönelmekte, böylece il­mihal her aileye ulaşma yolunda hızla mesafeler katetmektedir. Bu arada so­rular da gelmeye başlamış bulunmaktadır.
 - Neden Aile İlmihali?. ilmihal geleneği çok eski, ama bu ilmihalin metodu çok yeni. Çünkü aile bu gün yeni sorunlarla karşı karşıyadır.
 Yeni sorunlara yeni metodlarla yaklaşılmalı, unutulmaya yüz tutmuş is­lam kültürüyle aile yeniden teçhiz edilerek korumaya alınmalıdır.
 İşte bu anlayışla hazırladığımız  büyük boy ilmihalimizde alışıla gelen eski ilmihal geleneğiyle yetinmedik, ayrıca aileyi koruyacak İs­lam kültüründen örnekleri de ilmihalin baş tarafına sıralamaya özel bir itina gösterdik.
 Böylece farklı sorunlarla karşılaşan günün ailesine, yaşanmış farklı olay­larla çözüm örnekleri vermiş, aileyi ayakta tutan İslam kültürünü daha da et­kili şekilde sunmuş olduk...
 Nitekim Peygamberimizin aile hayatından verdiğimiz mesaj yüklü çarpı­cı örnekler, ailenin bir çok sorununu halleden unutulmaz misaller oldu. Bu­nunla da kalmadık. İslam büyüklerinden, maneviyat liderlerinin aile hayatla­rından sıraladığımız etkileyici örnekleri de ekliyerek aileyi sanki yeniden tak­viye ve teçhiz eylemek istedik..
İlmihalimizde gördüğünüz eşsiz denecek derecede güzel sayfa düzeni, konu özetleri, Kaynakları ve Dipnotları İle Açıklamaları Yer almaktadır.
 İlmihal'in yarısından sonrasını ise ailenin özel hallerine, hanımların hu­susi sorunlarına tahsis ettik. Bunların içinde farklı yoruma müsait yeni mese­leler de yer aldı.
 Nitekim:
 -Doğum kontrolleri, tüp bebek, sakat doğum, tesettürlü giyim mo­delleri, büyü, sihir, kısmet bağlaması, yıldız, kahve falı, nişan, nikah, dü­ğün, boşanma, süslenme, estetik ameliyat, kadının yalnız yolculuğu, ara­ba kullanması, kolonya kullanma alışkanlığı, altın günü, hanımın beyinin cebinden habersiz para alıp alamayacağı, getirdiği haram kazançtan ye-yip yiyemeyeceği gibi güncel konulardan tutun da:
 -Trafik kazalarında diyet ödenmesi, trafik sigortası, kredi kartı, çek, senet kırdırmaları, gayrimüslim ülkelerde faiz alıp vermeler, banka, finans kurumu vade farkları., gibi yoruma müsait bir çok aktüel ticari ko­nularda kaynak göstermeye dikkat ettik.
 Öyle ümid ediyorum ki, ilmihalin başından sonuna kadar sunduğumuz zengin İslam kültürümüzdeki değerli fıkıh bilgileri, ayrıca tasavvufi yorum­lar, ibretli vakalar, hayret verici misaller., hanıma, beye, çocuklara, geline, ka­yınvalideye, evlenecek oğul ve kızlarımıza çok etkili mesajlar sunacak; say­gı, sevgi, sabır, şükür duygularını daha da pekiştirerek aile bireylerini bir da­ha gönülden kucaklaştırıp bir birine daha samimi şekilde bağlayacaktır..
Semerkandlı meşhur alimin birinin hanımının çenesi çok kuvvetli, ama bilgi ve becerikliliği ise çok zayıftı.
Ona: 
-Ne tutuyorsun bunu, bırak gitsin. Sen alim bir kişisin, hemen evlenir­sin, dediler. Aile içindeki sabrın sevabına özel bir değer veren Alim şöyle ce­vap verdi:
-Bırakırsam ikimiz de kaybederiz. O kaybeder. Çünkü benim gibi sabırlısını bulamaz!. Ben kaybederim. Çünkü sabrım sebebiyle kazandı­ğım bu sevabı bulamam!. Sözlerine şunu da ilave eder Semerkandlı Alim. Der ki:
-Siz aile içinde hanımla bey arasındaki sabrın, taraflara Cennet ka­zandıracak kadar kıymetli olduğunu bilmiyor musunuz yoksa?
Buyurun, İslam kültürüyle başbaşa, gönül gönülesiniz, bundan sonra...
ZALİM DE OLSA KOCAMIN CEHENNEME GİTMESİNİ İSTEMİYORUM
 BEYLER HANIMLARIN SİTEMLERİNİ NİÇİN HOŞGÖRMELİ?
  Evde zaman zaman tartışmalar oluyor, bundan ciddi şekilde de huzursuzluk duyuyordu. Gerçi kendisi bu tartışma­larda sessiz kalmıyor, diline geleni de hanı­ma söylemekten çekinmiyordu. Ama yine de tatmin olmuyor, büyük bir haksızlığa uğradı-  ğını düşünüyordu. Hatta bunun, halife Hazreti Ömer'e şikâyeti gerektirecek bir durum olduğuna da inanıyordu.
 Yine bir gün aynı şekilde bir tartışmaya girince aklına koyduğunu hemen tatbik etmek isteyerek doğruca halifenin evinin yolunu tuttu. Maksadı belliydi. Hanımın bu huysuz­luğunu bir bir anlatacak, böylece halifeden gelen ceza tavsi­yesini hem de olanca şiddetiyle evde uygulayacaktı.
 İşte bunun için gelmişti halifenin kapışma kadar. Ancak o sırada garip şeyler oldu. Evden sesler geliyordu. Kulağını ister istemez kabartınca durumu anlamakta gecikmedi. Ha­lifenin hanımı da tıpkı kendi hanımı gibi sözler söylüyor, ha­lifeye sitemler yağdırıyordu. Herkesin titrediği koskoca hali­fe Hazret-i Ömer ise bunları sessizce dinliyor, yer yer cevap­lar veriyor; ama asla kızmıyor, kızma gereği de duymuyordu.
 Durumu anlayınca vazgeçti kendi hanımını şikâyetten. Tam geriye dönmek üzere iken, açılan kapıdan halifenin se­si duyuldu:
 -Ey Allah'ın kulu, nereye gidiyorsun, ben burada­yım, gel meselen ne ise sor.
 -Şey., dedi. Şeyi söyleyecektim de.
 -Neyi söyleyeceksen söyle, çekinme.
İster istemez açmak zorunda kaldı meselesini:
 -Ben hanımımı şikâyete gelmiştim, gördüm ki senin hanımın da tıpkı benimki gibi sözler söylüyor, sitemler yağdırıyor. Sen ses çıkarmıyor, geçiştiriyorsun. Bunun için ben de vazgeçtim şikâyetten. Geri dönüyorum.
 Burada hanımın hakkını açıklama gereği duyan halife, şöyle izah etti durumu:
-Bak, dedi bu hanımın bana olan iyilikleri, hizmetle­ri, sabır ve tahammülleri öylesine çok ki, bazen yaratılış­tan gelen bu hissîliklerine karşılık verip de kızmak gel­ miyor içimden.
 Bundan sonrasını da şöyle sıraladı, Hazret-i Ömer:
-Benim evimi o bekliyor, o temizliyor, yemeğimi o hazırlıyor, çamaşırımı o yıkıyor, çoluk çocuğuma o bakı­yor. Daha sayamayacağım nice hizmetleri ve iyilikleri bı­rakmıyor ki onun yaratılıştan gelen hissîliklerine kızıp da kırıcı şekilde karşılık vereyim, kusuruna bakayım, yu­vamın huzurunu bozayım!
 Dikkatle dinlediği bu açıklamalar şimşekler gibi çaktı beyninde. Düşünmeye başladı. Şimdi geriye iyice dönmüş, söylenerek gidiyordu evine. Kendi kendine diyordu ki:
-Ben Hazret-i Ömer'den daha büyük biri olamam. O hanımına öyle davranıyor, bana ne olmuş ki, ben alını­yor, ille de karşılık verip bir geçimsizlik sebebi olarak gö­rüyorum, yuvamın huzurunu bozuyorum? O nasıl anlayış gösteriyorsa benim de benzeri şekilde anlayış gösterip sabretmem gerek.
 Daha da derinleştirmeye başladı düşüncesini:
 -Demek beni doldurup kızdıran nefsimmiş, nefsime kuvvet veren şeytanımmış ki, evimde huzurumu kaçırıp yuvamı yıkma kızgınlığına itiyor beni.
Karar verdi kendi kendine:
-Ey şeytan! Bundan sonra boşuna vesvese verme ba­na, uymayacağım çünkü sana. Benim şaşmaz örneğim Allah'ın Rasûlünün (sav) halifesi Hazret-i Ömer olacaktır.
Ben, ondan daha hiddetli ve şiddetli olabilir miyim?
 Ne dersiniz muhterem beyefendiler? Siz de ondan daha hiddetli ve şiddetli olabilir misiniz?
BİR DELİYE BİR VELİ ROLÜ
 Ebu Müslim Havlani bir toplulukta konuşulanları din­ler.Hemen hepsi de hanımından şikayette bulunmak­tadırlar. Ancak Ebu Müslim'de şikayet filan yoktur.
 Derler ki:
 -Veli gibi bir hanıma düştün de sesin sedan çıkmı­yor değil mi?
 Omuzlarını silkerek cevap verir:
Bizimki veli filan değil kelimenin tam manasıyla delidir deli!...
 Öyle ise derler nasıl geçiniyorsun böyle deli biriyle?
 Cevap verir:
-Ben, der, usulünü biliyorum da öyle geçiniyorum, kavga gürültümüz o yüzden olmuyor!...
 Büsbütün meraka düşerler.
-Deli gibi biriyle kavgasız gürültüsüz geçinmenin usulü nedir ki? diye sormaktan kendilerini alamazlar.
 Şöyle izah eder Ebu Müslim, geçinmenin sırrını.
 Der ki:
-Allahü Azimüşşan, Âdem Aleyhisselam'ı topraktan ya­rattığında bedenine önce aklı koydu. Akıllı bir adam oldu.
 Sonra öfkeyi yarattı. Ona da Âdem'in bedenine girmesini emretti.
 Öfke:
 -Ben dedi. Âdem'in bedenine giremem. Çünkü orada akıl vardır! Akılla ikimiz bir yerde asla durama­yız!...
 Rabbimiz buyurdu:
 -Ey öfke! Sen Âdem'in bedenine girmeye yönel. Akıl senin geldiğini görünce hemen çıkıp gider, kendi yerini sana bırakır. Böylece sen de Âdem'i deli yaparsın.
 Ebu Müslim burada der ki :
 -İşte biz hanımla bu konuda anlaştık. Dedik ki; ma­demki insana öfke gelince akıl gidiyor, insan delinin teki haline geliyor. Öyle ise evde kim öfkelenirse sanki o deli­dir. Deliye karşı ise bir veli lazımdır. Ben öfkelenirsem he­men farkına varacaksın, sabır gösterip ters cevap verme­yecek, veli rolü oynayacaksın. Şayet sen öfkelenir de sendeli durumuna girersen bu defa da ben veli rolüne gir­erek sabredeceğim.
 Ebu Müslim bundan sonrasını şöyle tamamlar:
 -İşte der ey dostlar, siz de bir deliye bir veli rolü oyna­yın, öfkelenince karşı taraf veli rolüne girsin, sabır ve ta­hammülü esas alsın, göreceksiniz ki tartışma kısa zaman­da son bulacak, taraflar birbirlerine karşı sevgiyle dola­cak.
 Son hatırlatmasını ise şöyle yapar:
 Sakın, der. "bir deliye bir veli rolü basit bir şey" deyip de geçmeyin. Sadece bir deneyin yeter.
Ne dersiniz, denemeye değer mi?
 Bir deliye bir veli rolünü bir de biz denesek nasıl olur?
Ziyan mı ederiz, kâr mı?
EFTEN PÜFTEN SEBEBLERLE BOŞANMAYI DÜŞÜNMEK DOĞRU MU?
Huzurunuzu kaçırdığını sandığınız ve ayrılığa kadar götürecek ehem­miyette gördüğünüz ailevi mes'eleniz, bir bıçağın ağzı kadar ince ve basit bir çizgiden ibarettir. İnsan bir pire için bir yor­ganı yakar, bu kadar tahammülsüz olur mu? 
Akşam eve dönerken sinirlerinin bir hayli gerginleşmiş olduğunu hissediyordu. O gün karşılaşmış olduğu hâdiseleri bir bir hatırladı, arkasından da kendi ken­dine mırıldandı:
 -Bunların hiç biri de çekilecek şey değil ya...
 Cümleyi burada kesti, biraz daha düşündü ve sonra de­vam etti:
 -Mâmur olası hanede evlâd ü iyâl var...
 Adımlarını hızlandırmış, bir an evvel eve yetişmeyi dü­şünmekteydi.
Evde güler yüz, tatlı dille karşılanacak, böylece gündüz-ki âsâp bozucu hâdiselerin, üzerinde bıraktığı gerginliği bir anda unutacaktı.
 Çocukların temizlik işleriyle evin silinip süpürülmesi, ye­meklerin hazırlanıp, günlük işlerin sona erdirilmesi de hanı­mın asabını bozup suratını astırmıştı.
 O da düşünüyordu ki:
 -Şimdi bey gelir ve teselli edici bir kaç cümle ile yorgun­ luğumun kaybolmasını sağlar, güler yüzlü bir sohbetle, gün­lük yorgunluğum yok olur.
 Bu sırada kapı çalındı, asık suratla içeri giren bey:
 -Of, diyerek, bir köşeye âdeta yığılıverdi.
 Sanki günlük hâdiseler vücudunu kumanda edemez hâ­le getirmişti onu.
Bey'deki asık suratı gören hanım, biraz daha asabîleşti, hissetmekte olduğu günlük yorgunluğu, bu defa iki misli duymaya başladı.
 Bir iki cümlelik soğuk ve donuk konuşmadan sonra, kü­çüklerden biri:
 -Ma!.. Ma!., diyerek babasının yanına yaklaştı, ağzından akan sulan, babasının pantolonuna bulaştırdı.
Zaten bütün gün iyice asabîleşmiş adam:
 -Çekil karşımdan be! Akşama kadar sizin için sinir buhranları geçireceğim, akşam da sizi mi pişpişleyeceğim? Benim için istirahat yok mu? diye bağırdı.
 Çocuk bu beklenmedik çıkıştan korkmuş ve ağlayarak mutfaktaki annesinin yanma varmıştı. Ayaklarına dolaşığı annesi de basti azan:
 -Defol buradan be! Bütün gün sizinle uğraştığım yet­miyor mu? Ben bu evde bir hizmetçi bile olamadım. Eğer hizmetçi kadar değerli olsaydım, en azından sizlere ba­kıp hizmet ettiğim için, bana teşekkür edilecek, surat
aşılmayacaktı!..
 Böylece dakikalar geçerken iki tarafa da derin bir sessiz­lik çökmüştü, yüzler donuk, çehreler asık, yay gibi gerilmiş­lerdi.
 Tam o sırada ansızın kapı çalındı ve ihtiyar komşunun sesi duyuldu. Buyur edip odaya aldılar.
 Bey, hanımla olan geçimsizliklerini saklamadan bu tec­rübeli zata anlattı ve ilâve etti:
-Bu gidişle galiba ayrılacağız!..
 Yaşlı adam tebessüm ederek sordu:
Ne dediniz, ne dediniz?..
 Bu gidişle galiba ayrılacağız, diyorum.
 İhtiyar tebessüm etti, kelimelere basarak konuştu:
 -Siz henüz hayatı bilmeyen tecrübesiz çocuklarsı­nız. Sizin ağzınız süt kokuyor daha...
 Tecrübeli zat devam etti:
Huzurunuzu kaçırdığını sandığınız ve ayrılığa kadar götürecek ehemmiyette gördüğünüz mes'eleniz, bir bıça­ğın ağzı kadar ince ve basit bir çizgiden ibarettir. İnsan bir pire için bir yorganı yakar, bu kadar tahammülsüz olur mu? Eğer sen kapıdan içeri girince hanım sana:
 Geçmiş olsun, bugün çok üzgün ve yorgun görünü­yorsun. Yine asap bozucu bir şeyle mi karşılaştın? diye­rek hal hatır sormak nezaketini gösterebilmiş olsaydı, olup bitmişti. Bütün mes'ele bundan ibaretti.
Aynı tavır senin için de varitti.
 Sen de hanıma:
-Çocuklar bugün seni çok üzdüler mi, bunlar gittikçe yaramazlaşıyorlar galiba? diyecek kadar takdir gösterseydin, ortalık güllük gülistanlık olacaktı. Bütün mes'ele birinizin diğerinin durumunu anlamasından ibarettir.
 Yaşlı zat şöyle devam etti:
 -Siz bunları bırakın da şimdi beni dinleyin:
 Bizim komşu Kâmuran Bey, akşam yine eve içkili gelmiş, kadın da "Çoluk çocuğun rızkını meyhaneye bırakıyorsun" diye konuşunca, kalkıp masumcağızı sakatlayıncaya kadar dövmüş. O da bırakıp baba evine gitmiş. Sizin, namazında niyazında anlayışlı kimseler olduğunuzu bilen komşular, aralarını bulup kadıncağızı geri getirmenizi istediler. Çocuk­ları ortada aç susuz bekleşmektedir. Bunun için rahatsız et­miştim sizi...
Misafirlerini dinleyen taraflardan hanım, kendi beyinin böyle bir alışkanlığa düşmediğini düşündü, bey de hanı­mının evde beklediğini hatırladı...

Yazar: Mustafa Eroğlu
Kategori: Evlilik, Aile İlmihali
Sayfa Sayısı: 620
Boyut: 17 x 24 cm 
Basım Yeri: Konya
Kapak Türü: Ciltli Sert Kapak
Kağıt Türü: Şamua Kağıt
Dili: Türkçe
Dağıtım: Kitap Takipçileri
Temin Süresi: Aynı gün kargo
Bu ürüne ilk yorumu siz yapın!
Bu ürünün fiyat bilgisi, resim, ürün açıklamalarında ve diğer konularda yetersiz gördüğünüz noktaları öneri formunu kullanarak tarafımıza iletebilirsiniz.
Görüş ve önerileriniz için teşekkür ederiz.
Tavsiye Ürünler
Aile İlmihali, Delilleriyle İslamda Nişan, Evlilik Akdi, Mutluluk, Boşanma Sonrası Haklar, Mustafa Eroğlu, Ciltli Şamua Kağıt 620 Sayfa Aile İlmihali, Delilleriyle İslamda Nişan, Evlilik Akdi, Mutluluk, Boşanma Sonrası Haklar, Mustafa Eroğlu, Ciltli Şamua Kağıt 620 Sayfa, Aile İlmihali Mustafa Eroğlu Kitabı Tekin Kitabevi Konya Delilleriyle İslamda Nişan, Evlilik Akdi, Mutluluk, Boşanma Sonrası Haklar satış sipariş, Tekin Kitabevi, Fıkıh - İlmihal kadın ve aile ilmihali kitabı islamda evlilik, tekin
Aile İlmihali, Delilleriyle İslamda Nişan, Evlilik Akdi, Mutluluk, Boşanma Sonrası Haklar, Mustafa Eroğlu, Ciltli Şamua Kağıt 620 Sayfa

Tavsiye Et

*
*
*
IdeaSoft® | Akıllı E-Ticaret paketleri ile hazırlanmıştır.