Siretün Nebeviyye, Siyeri İbni İshak, Muhammed Bin İshak, SADECE ARAPÇA 2 Cilt Tek Kitap

Siretün Nebeviyye, Siyeri İbni İshak, Muhammed Bin İshak, SADECE ARAPÇA 2 Cilt Tek Kitap

Yayınevi
Barkod
siretü ibn ishak, arapça siyer kitabı /darul kütübil ilmiyye/ beyrut
Vitrin Katagorisi
Aynı gün kargo
Es Siyretün Nebeviyye, Siyer-i İbn İshak, Ebû Abdillâh Muhammed b. İshâk b. Yesâr b. Hıyâr el-Muttalibî el-Kureşî el-Medenî, SADECE ARAPÇA
17x24 cm ebat Sert Kapak Ciltli, 2 Cilt Tek Kitap, Toplam 736 Sayfa

Yazar: Ebû Abdillâh Muhammed b. İshâk b. Yesâr b. Hıyâr el-Muttalibî el-Kureşî el-Medenî
Editör: Ahmed Farid El Mizyadi
Boyut: 17 x 24 cm 
Sayfa Sayısı: 736
Basım Yeri: İstanbul
Basım Tarihi:  2009
Kapak Türü: Ciltli Sert Kapak
Kağıt Türü: 1. Hamur Kağıt
Dili: SADECE ARAPÇA
Dağıtım: Kitap Takipçileri
Temin Süresi: Aynı gün kargo

KİTABIN YAZARI İbn İshak kimdir? Hayatı ve eserleri hakkında bilgi:
Ebû Abdillâh Muhammed b. İshâk b. Yesâr b. Hıyâr el-Muttalibî el-Kureşî el-Medenî (ö. 151/768) Siyer ve megâzî müellifi, muhaddis. 80 (699) yılında Medine’de doğdu (Zehebî, A’lâmü’n-nübelâ’, VII, 34); künyesinin Ebû Bekir olduğuna dair rivayetler varsa da bu doğru değildir. Büyük dedesi Hıyâr (veya dedesi Yesâr), Hâlid b. Velîd’in 12 (633) yılında fethettiği Aynüttemr’deki manastırda eğitim gören kırk gençten biriydi ve esir alındıktan sonra Medine’ye gönderilmişti (Hatîb, I, 214, 216). Bazı şarkiyatçılar, İbn İshak’ın büyük dedesinin hıristiyan olmasından dolayı İncil’i ve Süryânîce’yi iyi bildiğini ve Hz. Peygamber’den önceki dönemin tarih ve kıssalarını iyi bilmesinde de bu aile kültürünün izlerinin bulunduğunu ileri sürmüşlerdir. Ancak İbn İshak’ın İncil ve Tevrat’ı Medine’de okuduğu, Süryânîce’yi birkaç yıllık ikameti sırasında Mısır’da öğrendiği ve bu kültürü orada aldığı kabul edilmektedir. İbn İshak’ın babası İshak, amcaları Mûsâ ve Abdurrahman ile kardeşleri Ömer ve Ebû Bekir de ilimle, bilhassa hadis rivayetiyle uğraşan kimselerdi (İbn Sa‘d, et-Tabakât: el-mütemmim, s. 403-404).

İbn İshak eğitimini, başta babası ve amcaları olmak üzere birçok şahsiyetten hadis, siyer-megâzî, şiir, eyyâmü’l-Arab ve ensâb bilgileri alarak tamamladı. Ona ders veren Medine’nin meşhur âlimleri arasında Âsım b. Ömer b. Katâde, Kâsım b. Muhammed b. Ebû Bekir, Yezîd b. Rûmân, Muhammed b. İbrâhim et-Teymî, Ebân b. Osman b. Affân, Muhammed el-Bâkır, Ebû Seleme b. Abdurrahman b. Avf, Abdullah b. Ömer’in mevlâsı Nâfi‘, Atâ b. Yesâr, Abdurrahman b. Esved, Sâlim b. Abdullah b. Ömer ve İbn Şihâb ez-Zührî bulunmaktadır. İbn İshak’ın, çoğu sahâbe çocuğu olan 100 kadar Medineli râviden hadis aldığı söylenir (Hatîb, I, 214-218). Kendisinin bazı sahâbîlere yetiştiği, bu arada Enes b. Mâlik’i (ö. 93/711-12) gördüğü ve Saîd b. Müseyyeb’e de bir süre öğrencilik yaptığı bilinmektedir. 115 (733) veya 119 (737) yılında İskenderiye’ye giderek Yezîd b. Ebû Habîb, Sümâme b. Şüfâ, Ubeydullah b. Mugîre, Ubeydullah b. Ebû Ca‘fer, Seken b. Ebû Kerîme ve Kâsım b. Kuzmân’dan hadis aldı. Ayrıca orada hadis rivayetiyle de meşgul oldu; Yezîd b. Ebû Habîb, Kays b. Ebû Yezîd ve İshak b. İbrâhim b. Mûsâ kendisinden hadis rivayet ettiler. Bu arada Yezîd b. Ebû Habîb’den kaydettiği, Hz. Peygamber’in İslâm’a davet mektuplarını götürecek elçilere hitaben yaptığı konuşmanın metnini Medine’deki hocalarından İbn Şihâb ez-Zührî’ye göndererek doğrulattı; onun bu tutumu rivayet konusundaki hassasiyetini göstermektedir (İbn Hişâm, II, 607). İbn İshak’ın İskenderiye’den ne zaman ayrıldığı ve Medine’ye dönüp dönmediği gidiş yılı gibi ihtilâflıdır. Muhammed Hamîdullah onun doğrudan Rey, el-Cezîre ve Kûfe’ye geçtiğini (İbn İshak, es-Sîre, neşredenin girişi, s. kâfbâ), Johann W. Fück ve Süheyl Zekkâr ise Irak’a Medine’ye döndükten sonra gittiğini (Muhammad b. Ishâq, s. 30; İbn İshak, es-Sîre [nşr. Süheyl Zekkâr], neşredenin girişi, s. 182) kabul ederler.

Kaynaklarda İbn İshak’ın Medine’den ayrılıp İskenderiye’ye ve Irak’a gitmesiyle ilgili çeşitli rivayetler yer almaktadır. Onun horoz dövüştürdüğü, Mescid-i Nebevî’nin arkasında kadınlara yakın yerde oturduğu ve onlarla konuştuğu veya Kaderî (Mu‘tezilî) inancına sahip olduğundan dolayı Medine valisi tarafından kırbaç cezasına çarptırıldığı yahut boynuna ip bağlanarak mescidin içinden geçirildiği gibi isnatlar yanında Şiîliğe temayül etmesi sebebiyle Mısır’a gitmek zorunda kaldığı, aynı şekilde İskenderiye’den ayrılışının da karşıtlarının onu kadercilikle suçlaması üzerine valinin kendisini kırbaçlatması sonucunda vuku bulduğu iddia edilmiştir. Medine’de İbn İshak’ın aleyhinde konuşanlar arasında iki meşhur hadis âlimi Hişâm b. Urve ile Mâlik b. Enes’in de bulunması dikkat çekmektedir. Hişâm b. Urve, İbn İshak’ın karısından hadis rivayet etmesinin doğru olmadığını ileri sürmüş ve onu yalancılıkla suçlamıştır (İbn Sa‘d, et-Tabakât: el-mütemmim, s. 401). İbn İshak ise kendi aleyhinde konuşmasına rağmen kitabına ondan birçok rivayet almıştır (İbn Hişâm, I, 179, 225, 235, 241, 318, 417). Aynı zamanda meşhur ensâb âlimleri arasında sayılan İbn İshak ile Mâlik b. Enes birbirlerinin Zûasbah’ın mevâlîsinden olduklarını iddia etmişler, ancak karşılıklı suçlamaların artması üzerine İbn İshak Irak’a gitmeye karar verince barışmışlardır. Aslında Mâlik b. Enes onu hadis rivayeti dolayısıyla eleştirmiyor, Hz. Peygamber’in Hayber, Kurayza, Nadîr gibi gazvelerine dair bilgileri yahudi asıllı müslümanlardan almasını uygun bulmuyordu. İbn İshak çeşitli tenkit ve ithamlara mâruz kalmışsa da (bu tenkitler ve cevapları için bk. İbn Seyyidünnâs, I, 7-17; Hatîb, I, 214-234; Müsfir b. Saîd b. Demmâs el-Gâmidî, sy. 54 [1418/1998], s. 243-278) başta Buhârî olmak üzere Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce ve Ahmed b. Hanbel gibi muhaddisler ondan hadis rivayet etmişlerdir.

Hadis ve siyermegâzî sahalarında İbn İshak’ın üstadı olan İbn Şihâb ez-Zührî, "Megâzî ilmini öğrenmek isteyen İbn İshak’a müracaat etsin” derdi. Zührî ve Süfyân b. Uyeyne, "İbn İshak yaşadığı müddetçe Medine’de ilim yok olmaz”; İmam Şâfiî de, "Megâzîde derinleşmek isteyen kimse Muhammed b. İshak’a muhtaçtır” diyerek kendisini övmüşlerdir (es-Sîre, neşredenin girişi, s. kâfelif-kâfbâ). Siyer sahasında onu en büyük âlim kabul eden Zührî (Zehebî, VII, 36), ulaştığı seviyeyi ve bu alanda Medine’de toplamış olduğu geniş malzemeden takdirle söz etmiş, zaman zaman megâzî ile ilgili konularda kendisine bir şeyler de sormuştur. Zührî’nin vefatından sonra öğrencileri de bir hadiste şüpheye düştüklerinde İbn İshak’a başvururlardı.

Zührî’nin aksine Emevî hânedanı mensuplarıyla münasebet kurmayan İbn İshak, Abbâsîler’in iktidarı ele almasından sonra Medine’den ayrılarak Halife Ebû Ca‘fer el-Mansûr’un kardeşi el-Cezîre Valisi Abbas b. Muhammed’in yanına gitti (142/759-60) ve orada beş yıl kadar hadis rivayetiyle meşgul oldu. Ardından Kûfe’ye, oradan da Hîre’ye geçti; Kûfe’de iken aralarında Ebû Yûsuf’un da bulunduğu birçok kişi ondan megâzî dersleri aldı. Halife Mansûr’un yanına vardığında kendisini Abbâsîler’in iktidara gelmesinden önce tanıyan Mansûr, İbn İshak’ı oğlu Muhammed’e (el-Mehdî-Billâh) hoca tayin etti ve ayrıca onun için başlangıçtan o güne kadar gelen bir tarih kitabı yazmasını istedi. İbn İshak, daha önce Medine’de topladığı zengin malzemeye dayanarak istenen kitabı yazdı ve halifeye sundu; ancak daha sonra onu çok geniş bulan halifenin isteği üzerine özetlemek zorunda kaldı. Saray kütüphanesine konulan ilk yazdığı nüsha râvi Seleme b. Fazl’ın eline geçmiş ve onun aracılığıyla nakledilmiştir. Mehdî ile Horasan ve Rey’e giden İbn İshak buralarda da hadis rivayetini sürdürdü. 146 (763) yılında Bağdat’ın kurulması üzerine halifenin maiyetinde yer alması sebebiyle oraya yerleşti, vefatına kadar yine hadis rivayetiyle meşgul olup es-Sîre’sini okuttu. 151 (768 veya 150/767, 153/770, 154/771) yılında burada öldü ve sonraları Hârûnürreşîd’in annesi Hayzürân’ın adıyla anılan mezarlığın doğu tarafına Ebû Hanîfe’nin kabri yanına gömüldü.

Yaşadığı dönemde "emîrü’l-mü’minîn” unvanıyla anılan muhaddislerden olan İbn İshak’tan pek çok kişi hadis ve megâzî rivayet etmiştir. Mutâ‘ et-Tarâbîşî bunların sayısını 131 olarak verir ve megâzî râvilerini yedi, hadis râvilerini beş ayrı grupta toplayarak hepsini on iki ayrı başlık altında sınıflandırıp her grupta yer alan râvileri ve rivayetlerini ayrı ayrı ortaya koyar (Ruvâtü Muhammed b. İshâk, s. 22 vd.). Buhârî, İbn İshak’ın megâzî dışında çoğu ahkâma ait 17.000 hadis rivayet ettiğini ve bunların İbrâhim b. Sa‘d el-Ensârî’nin elinde bulunduğunu haber vermiştir (Hatîb, VI, 83; ayrıca bk. İbn Sa‘d, et-Tabakât: el-mütemmim, s. 457). Zehebî, 17.000 hadisin çeşitli yollarla gelen senedleri dolayısıyla mükerrerleriyle birlikte bu sayıya ulaştığını, gerçekte sayılarının bu rakamın onda biri dahi olmadığını belirtir (A’lâmü’n-nübelâ’, VII, 40). Kendisi de bu hadislerin bir kısmını el-Meġâzî’siyle tefsir, hadis, fıkıh, tarih ve ahbâr kitaplarında kullanmıştır.

Muhaddislerle cerh ve ta‘dîl âlimlerinin İbn İshak’a yönelttikleri en ağır tenkit, onun hadisi aldığı râvi veya şeyhi atlayıp (tedlîs) ilk râvinin adıyla nakletmesidir. Ancak bu husus, tarih ve hadis rivayeti arasındaki farktan ileri gelmektedir. Hadisler genellikle kısa ve bir olayın birbirine bağlı unsurlarıyla anlatılmasının söz konusu olmadığı metinlerdir. Tarih yazıcılığında ise olayları birbirine bağlamak suretiyle anlatım esastır. İbn İshak’ın tarihçi yönüyle birçok hadisin senedini birleştirerek vak‘ayı anlatması ilk defa kendisinin başvurduğu bir usul değildir. Aynı usulü, hadisteki üstünlüğü kabul edilen ve megâzî ile de ilgilendiği bilinen İbn Şihâb ez-Zührî ile fakih ve muhaddis olmasının yanı sıra megâzî sahasındaki ilk otoritelerden sayılan Urve b. Zübeyr de kullanmıştır (bk. İbn İshak, es-Sîre, neşredenin girişi, s. kâftâ-kâfyâ). Abdullah b. Abbas’a nisbet edilen tefsir rivayet tariklerinden biri de Muhammed b. Ebû Muhammed ve İkrime veya Saîd b. Cübeyr yoluyla ona ulaşan İbn İshak tarikidir. August Fischer, İbn İshak’ın nakilde bulunduğu râvilerin biyografileri üzerine bir doktora tezi hazırlamıştır (Biographien von Gewährsmänner des Ibn Ishâq, Halle 1889; Leiden 1890).

İbn İshak’ın en önemli eseri olan Kitâbü’l-Meġâzî (Sîretü İbn İshâk, el-Mübtede’ ve’l-meb’as ve’l-meġâzî) müellifi henüz hayatta iken büyük bir şöhret kazanmasına, altmışa yakın râvi tarafından rivayet edilmesine ve daha sonraki nesilden on âlimin birer nüshaya sahip olmasına rağmen bütünüyle günümüze ulaşmamıştır. İbn Sa‘d, kitabın adını el-Meġâzî ve müellifini de "sâhibü’l-Megâzî” diye verir (et-Tabakât, VI, 396; a.mlf., et-Tabakât: el-mütemmim, s. 154). İbn İshak’ın ve çağdaşlarının Hz. Peygamber’in hayatı hakkında yazmış oldukları eserlere "el-Meġâzî”, bazan da muhtevasını göstermek için "el-Meġâzî ve’s-siyer” denilmiştir (Hatîb, I, 215; İbn Hayr, s. 232). es-Sîre adı İbn Hişâm’dan sonra yaygınlık kazanmış ve onun İbn İshak’ın çalışmasını özetleyen kitabı Sîretü Resûlillâh, Sîretü İbn Hişâm ve es-Sîretü’n-nebeviyye adlarıyla tanınmıştır. Belki de bundan dolayı İbnü’n-Nedîm, İbn İshak’ın eserinden Kitâbü’s-Sîre ve’l-mübtede’ ve’l-meġâzî diye bahseder (el-Fihrist, s. 142). Johann Fück ve onu takip eden birçok araştırmacı da İbn İshak’ın eserinin bölümlerini, Hamîdullah’ın verdiği uzun isimde de görüleceği üzere "mübtede’”, "meb‘as” ve "megâzî” olarak vermişlerdir (Muhammed Ibn Ishâq, s. 34; Horovitz, s. 82; Abdülazîz ed-Dûrî, s. 27). İbnü’n-Nedîm (el-Fihrist, s. 142) ve Yâkūt el-Hamevî (VI, 401), İbn İshak’ın Kitâbü’l-Hulefâ’ (Ahbârü’l-hulefâ’, Târîhu’l-hulefâ’) adlı bir eserinin daha mevcut olduğunu söylerler.

İbn Sa‘d, ilk defa megâzîyi bir araya toplayan ve bu alanda bir kitap yazan kişinin İbn İshak olduğunu belirtir (et-Tabakât: el-mütemmim, s. 401). Fück de İbn İshak hakkında yaptığı doktora tezinde onun el-Meġâzî’yi Halife Mansûr’un emri üzerine Bağdat veya Hîre’de değil Irak’a gelmeden önce Medine’de yazdığını söyler ve eserdeki bilgilerin hemen tamamının Medineli ve Mısırlı râvilerden alınmış olmasını buna delil gösterir (Muhammad Ibn Ishâq, s. 34 vd.). Ayrıca daha önce yazmış olduğu eserini Mansûr’un çok geniş bulması üzerine belki de yeniden veya düzelterek ikinci, hatta üçüncü defa kısaltarak tekrar kaleme almıştır. Bu nüshaların hiçbirinin tamamı günümüze kadar ulaşmamıştır. Hamîdullah ve Süheyl Zekkâr’ın neşrettikleri kısımda ise sadece Hz. Peygamber’in nesebi, Zemzem Kuyusu, Abdullah’ın evlenmesi, Fil Vak‘ası, rahip Bahîrâ olayı, bi‘set, ilk müslümanlar ve Habeşistan’a hicret gibi konularla Medine dönemine ait Bedir ve Sevik gazvelerini anlatan bölümler yer almaktadır. İbn Hişâm, İbn İshak’ın el-Meġâzî’sinin Ziyâd b. Abdullah el-Bekkâî tarafından rivayet edilen ve Kûfî-Bağdâdî diye meşhur olan nüshasını kısaltmış, bu arada Hz. Peygamber’le ilgili olmayan veya Kur’an’da temas edilmeyen olayları, uydurma olduğu ileri sürülen şiirleri, bazılarını incitebilecek nezakete uymayan haberleri ve Bekkâî’nin mevsuk saymadığı bilgileri eserine almadığını, aldıklarını ise rivayet edildiği şekliyle aynen kitabına aktardığını belirtmektedir.

İbn İshak’ın el-Meġâzî’si incelendiğinde Hz. Peygamber’in, hayatı ve şahsiyetiyle münferit bir hadise gibi telakki edilmeyip dünya ve insanlık tarihinin bir parçası, Hz. Âdem’den itibaren gönderilen peygamberlerin devamı ve son halkası olarak ele alındığı görülür. İbn Hişâm, "Mübtede’” adıyla anılan bölümün büyük kısmını eserine almadığı için İbn İshak’ın kısas-ı enbiyâsı ve Câhiliye dönemini ilgilendiren haberleri daha çok Taberî’nin tarih ve tefsir kitaplarında, Mekke’nin ve Kâbe’nin eski tarihiyle ilgili olanları da Ezrakî’nin Ahbâru Mekke’sinde muhafaza edilmiştir. Bu bölümde Hz. Îsâ’dan önce gelen peygamberlerin tarihi yazılırken Kur’ân-ı Kerîm’deki bazı âyetlerin yanında Vehb b. Münebbih’in Abbas, Ehl-i kitap ve bizzat Tevrat’tan aldığı rivayetlerden faydalanılmıştır. Ayrıca Kur’an’da adı geçen Âd ve Semûd ile hiç anılmayan Tasm ve Cedîs kabilelerinin tarihlerine, Uhdûd ve Fil vak‘aları dolayısıyla Câhiliye çağı Yemen tarihine, Arap kabileleriyle putlarına, Hz. Peygamber’in dedelerine ve Mekke halkının dinî anlayışına yer verilmiştir. İbn İshak bu bölümü yazarken sened göstermemiştir. Resûl-i Ekrem’in doğumundan hicretine kadarki gelişmeler ise daha çok ferdî olaylar şeklinde ele alınmıştır. Bunlar arasında İslâmiyet’i kabul eden şahsiyetlere, Kureyşliler’in Hz. Peygamber’e ve müslümanlara karşı düşmanlıklarına, Hz. Ebû Bekir’in davetiyle müslüman olanların, Habeşistan’a hicret eden ve geri dönenlerin isim listelerine, özellikle Resûl-i Ekrem’in Medine’deki siyasî ve içtimaî hayatı düzenlemek için yahudilerle yaptığı muahedenin metni gibi diğer kaynaklarda rastlanmayan önemli bir belgeye yer verilmiştir. Mekke dönemine ait haberlerin tarih sırasına göre ve senedlerinin arttırılarak kaydedilmesine çalışıldığı görülür. Bu dönemle ilgili rivayetlerin çoğu Medineli râvilere aittir. Hicretten sonraki gelişmelerin ele alındığı bölümde İbn İshak başta gazve ve seriyyeler olmak üzere Hz. Peygamber’in rahatsızlığı, vefatı ve Hz. Ebû Bekir’in halife seçilmesi gibi önemli olayları işler. Konuların ayrıntısına geçmeden önce haberin bir özetini, sonra râvilerden kendisine ulaşan konuyla ilgili diğer haberleri, eğer bu bir savaşsa meselâ katılanların, ölenlerin ve esirlerin isimlerini verir. Bu bölümde de çoğu Medineli olan haber kaynaklarını açıklarken özellikle hocaları Zührî, Âsım b. Ömer b. Katâde, Abdullah b. Ebû Bekir b. Hazm’ın isimlerinin yer aldığı senedleri gösterir. Ayrıca başka râvilerden veya olaylara katılanların yakınlarından topladığı haberleri ekler.


Bu ürüne ilk yorumu siz yapın!
Bu ürünün fiyat bilgisi, resim, ürün açıklamalarında ve diğer konularda yetersiz gördüğünüz noktaları öneri formunu kullanarak tarafımıza iletebilirsiniz.
Görüş ve önerileriniz için teşekkür ederiz.
Tavsiye Ürünler
Siretün Nebeviyye, Siyeri İbni İshak, Muhammed Bin İshak, SADECE ARAPÇA 2 Cilt Tek Kitap Siretün Nebeviyye, Siyeri İbni İshak, Muhammed Bin İshak, SADECE ARAPÇA 2 Cilt Tek Kitap, Es Siyretün Nebeviyye Kitabı Siyer-i İbn İshak, Ebû Abdillâh Muhammed b. İshâk b. Yesâr b. Hıyâr el-Muttalibî el-Kureşî el-Medenî, SADECE ARAPÇA sipariş ver, Elif Kitabevi, Siyer - İslam Tarihi siretü ibn ishak, arapça siyer kitabı /darul kütübil ilmiyye/ beyrut
Siretün Nebeviyye, Siyeri İbni İshak, Muhammed Bin İshak, SADECE ARAPÇA 2 Cilt Tek Kitap

Tavsiye Et

*
*
*
IdeaSoft® | Akıllı E-Ticaret paketleri ile hazırlanmıştır.