Şiratül İslam İslam Yolu, Seyyid Alizade, Faruk Meyan, Ciltli

Şiratül İslam İslam Yolu, Seyyid Alizade, Faruk Meyan, Ciltli

Yayınevi
Barkod
şiratül islam kitabı süleyman kuku tercümesi berekat yayınları
Aynı gün kargo
Şir'atü'l İslam - İslam Yolu - Seyyid Alizade - Ciltli
-Büyük Boy 17x24 cm Ebat - Ciltli - Toplam 576 Sayfa 

Yazar: Seyyid Alizade
Tercüme: Lutfullah Uyan/ A. Faruk Meyan
Boyut : 17-24
Sayfa Sayısı : 576
Basım Yeri : İstanbul
Kapak Türü : Ciltli
Kağıt Türü : Kitap Kağıdı
Dağıtım : Kitap Takipçileri
Dili : Türkçe

Azamet, Kibriyâ, Celâl, İzzet ve mutlak Hâkimiyyet sâhibi, Allahü teâlâya, âlim kullarının nefesleri ve kitablarındakiharfleri sayısınca, sevdiği ve beğendiği şekilde hamd ü senalar olsun. Muhabbetinin icâ­bı ile mahlûkâtı yaratmak dileyince, nûru ilk, vücûdu son peygamber olarak zuhûr eden, iki cihân serveri, insanların ve cinlerin peygambe­ri, göklerde Ahmed, yerde Muhammed isimleri ile bilinen Peygamber efendimize, temiz Âline, hidâyet yıldızlan olan Eshâbına, onlara tâbi olanlara ve kıyâmete kadar, bunlann dîni ve izi üzere bulunanlara, Hak teâlânın velî kullannın kalelerinde ve dillerinde olan zikirler sa­yısınca salât ü selâm olsun!
«Ümmetimin âlimleri Benî İsrâîl’in peygamberleri gibidir» hadîs-i şerifine mazhar olan, bu son ve en mükemmel İslâm dîninin, sayısız ve çok yüksek âlimleri, bu dînin zabtını ve devamını, bid’at ve reform­dan konınmasını te’mîn etmek için, bir tarafdan İslâm dînini fiilî dhâd, ya’nî i’lâ-yı kelimetullah için bütün dünyaya yaymak, insanları dünya ve âhırette mes’ûd etmek niyyetiyle canla başla uğraşırlarken, diğer taraftan sayısız ve çok değerli kitablar yazmışlardır. Berekât Ki­tabevini, bu kıymetli eserleri bugünkü türkçeye çevirip neşretmekle bü­yük bir hizmeti yüklenmiş bulunuyor. Okumak ve dînini sağlam eser­lerden öğrenmek istiyen temiz din kardeşlerimiz için, sağlam kitab, güvenilir eser bulamama korkusukalmamıştır.
Gerçekten bir yandan Asr-ı seâdetten uzaklaşmanın gönüllere olumsuz etkisi, kalblere zulmet perdelerinin gelmesi yetmeyip, mason­ların ve komünistlerin İslâm dîni için değer sayılan her varlığı yık­maya çalışmaları, İngiliz ve Haçlı ruhunun bu dîn-i mübîne bitmeyen buğz ve düşmanlığı tahrîbâtını olanca hızı ile sürdürürken, diğer yan­dan İslâmda bozuk fırkaların zuhûru, hıristiyan ve yahûdî metodlan ile, Islâm memleketlerinde meydana çıkan reformcu fikirlerin, mezhebsizlik bozuk yollarının, velıhabîlik ismi altında İslâm dışı sapık ve bozuk dinlerin, yayılma istîdâdı gösterişi, atalarının sağlam dinine bağlı olarak yaşamak istiyen, Selçuklu ve Osmanlı Türklerinin devamı son Türk devletinin biz müsliman torunlarını kahrediyor, eziyor.
Aziz okuyucu kardeşlerim! İşte bu ezikliğin verdiği sorumluluk ağır yükünü bir parça hafifletmek, vatanıma, milletime, cem’iyyetime karşı vazifelerimi yapabilmek için, (en yüksek insan müslimandır) düsturunu benimseyerek, siz kardeşlerime, İslâm yavrularına fâideli olmak arzusuyla yıllarca çalıştım. Yirmibeş yılı aşkın bir zamandır, arabca, farsca, osmarilıca eserleri inceledim. Bu kitablardan bir kıs­mını dilimize çevirip kalbi, İslâmî öğrenmek ile tutuşan siz temiz Türk yavrularının okumasına sundum. Bu eserleri hem okuyunuz, hem oku­tunuz. Gemiyi en son tek edenkaptandır. Hepiniz bilgili, usta birer kaptan olursanız bu gemi batmaz ve terk edilmez, hattâ yara bile al­maz. Ama yara almıştır. O halde sizin bilgi ve sevgi kardeşliği ile bir araya gelerek, elbirliği, güç birliği ile, hem gemiyi tâmir etmek, hem de yolundan alıkoymamak gibi büyük, ciddî ve mes’uliyyetli bir görevi­niz vardır. Bu vazifenizi başarıncıya kadar, durmak, yorulmak, bıkmak, usanmak yok. Kimi dinlenmekten zevk alır. Allahü teâlâ bize çalış­maktan, kendi dînini öğrenmek ve öğretmekten, kendinden başka kim­seye kul olmamaktan zevk almağı nasîb etsin!
İslâm dîninin garîb olduğu bu zamanda, mallarını, canlarını uğ­runa verdiği, bahçelerini, yurtlarını, hattâ çolukçocuklarını bırakıp onu yüceltmek için başka ülkelere gittiği, çoğunun dönmeyip, şelıâdet şerbetini şevkle içtiği atalarımızın torunu olmanın verdiği sorumluluk ve mükellefiyeti idrâk ve gereğini yapmak zamanı geldi ve geçiyor. Din bağından büyük bağ, Allah sevgisinden yüce sevgi, din kardeşliğinden sağlam kardeşlik, Ehl-i Sünnet itikadından güzel îtikad olmadığına gö­re: bunları te’mîn ile bir araya gelip sağlamlaşan ve yükselip başı göklere değen eski temel üzerine yeni binayı kim sarsabilir!
Aziz okuyucu kardeşlerim! Biz Ehl-i sünnetiz. Din için delilimiz dörttür: Kitab, Sünnet, İcmâ’ ve Kıyâs. Bunlardan birini kabul etmiyen, bil ki, mezhebsizdir, reformcudur. Gül bahçesindeki güller durur­ken, küllükte, çöplükte biten gülleri koklamayız!
İşte o gül bahçesinden, kokusu kıyâmete kadarbitmiyecek bir gül! Tayfaları kaptan yapacak bir rehber! Bu elinizdeki Şir’atü’l-İslâm Şerhi! İmâm-ı Rabbânî Müceddid-i elf-i sânî Ahmed Fârûkî Serhendî’nin (kuddise sirruh) Mektûbât isimli eşsiz kitâbında medh buyurduğu, îmân, akâid, amel, ahlâk ve İslâm dîninde âile, komşu, akraba ve cem’iyyetle ilgili örf ve âdet bilgilerinin sağlam kaynağı, dînimizin temel kitablarındandır. Şerhi ise, en kıymetli yüzotuz küsur kitabdan istifâ­deederek hazırlanmış, pek güzel bir eserdir. İstifâde edilen kitabların isimleri, şerh edilen mevzuların sonunda geçtiği gibi, kitabın sonunda hatime kısmında da bir arada bildirilmektedir.
Bir müslimân için çok zarurî olan bu bilgilerle amel edilirse, insan olgunlaşır. Kul olmanın zevkini tadar. îmân ve ibâdeti, kulluğun bor­cu, vazifesi, hattâ hilkatinin icâbı bilir. Kalben, rûhen olgunlaşır. Ha­yâta bakışı, davranışları değişir. Nefs ve şeytanın zararlarını, aldatma ve hile yollarını sezer. Kendini İslâm dâiresinin içinde bulur.
Bu kıymetli kitab ve şerhleri hakkında, Kâtib Çelebi Keşfü’z-Zünûn'un 1044 üncü sahîfesinde şöyle diyor:
ŞİRATÜ’L-İSLÂM: İmâm vâiz RüJcnü’l-İslâm Muhammed bin Ebûbekr’in eseridir. Müellif İmâmzâde diye tanınmıştır. Hanefî mez­hebi âlimlerindendir. Hicrî 573 (m. 1177) yılında vefât etmiştir. Çok fâideli pek nefîs bir kitabdır. Bir cilddir. Altmışbir fasl üzere tertîb etmiştir.
Bunu, Mevlâ Ya’küb bin Seyyid Alî çok güzel, pek fâideli bir şe­kilde şerh etmiştir. 931 (m. 1524) vefât etmiştir. Bu şerhin ismini, «Mefâtüıu’l-cinân ve mesâbîhu’l-cenân», ya’nî Cennetlerin anahtarları gönüllerin kandilleri vermiştir. Şerh edenlerden biri de, Şeyh Yahyâ bin Yahşî bin Bahşî ibni tbrâhîm-i Rûmî’dir. Bu şerh memzûc olup Seyyid Alîzâde’nin şerhinden kısadır. Şerh edenlerden biri de, Kurd efendi diye tanınan şeyh Muhammed bin Ömer’dir. Şerhin ismini «Mürşidü’l-enâm ilâ dâri’s-selâm fî Şir’ati’l-İslâm» vermiştir. İki cilddir.»
Osmanlı Müellifleri kitabının birinci cild 464. cü sahifesinde diyor ki: Ya’kub efendi (Seyyid Alîzâde), âlimler arasında meşhur ve. mak­bul bir eser olan Şir’atü’l-îslâm’tn faziletli şârihidir. Gülistan’! da arabca olarak şerh etmiştir. Diğereserleri: Seyyid Şerîf’in şerh-i ferâizine hâşiye, Ecvibe âlâ şerh-i Miftâh li Kara Seyyidî, «Hâşiye-i Şerh-i Dîbâce fî ilmi’n-nahv», Hâşiye alâ Şerh-i Metâli’il envâr. İmâm Yâfiî’nin, (Mir’atü’lcinân ve İbâretü’l-yekazân) isimli büyük târihini de kısaltmıştır. Hacc-ı şerifi ifâdan dönüşü sırasında 931 (m. 1524) de vefât etmiştir. Şir’aşerhi basılmıştır.
Biz bu tercemeyi, hicri 1273 (m. 1856) yılında, Sultan gâzî Abduımecid hân zamanında, Matbaa-yı Âmirede, Muhammed Recâî’nin ne­zâretinde basılmış nüshadan yaptık. Eserin aslı da, şerhi de arabcadır. Terceme ederken, mümkün mertebe eserin üslûbuna bağlı kaldık. İnşâallahü teâlâ, müellif ve şârihin muradına uygun bir terceme olmuş­tur. Terceme eserlerimizi okuyup, ifâdelerini beğenen din kardeşleri­mizin memnûniyyet ve teşekkürleri, bu cinsten kıymetli eserleri türkçeye çevirme gayret ve isteğimizde cesâretimizi artırıyor.
Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) buyurur: «Biz zelil, aşağı bir kavim idik. Allahü teâlâ, bizi, İslâm dîni ile azîz, kuvvetli ve hâkim eyledi. İzzet ve şerefi, Allahü teâlânın bizi azız ettiğinden başkasındaararsak, Allahü teâlâ, bizi, eskisinden daha zelil eder. Bu mânîdâr ve büyük söz, her devir müslümanları ve özellikle bizim için bir düstur olmalıdır.
Şir’atü’l-İslâm, İslâm yolu demektir. Seyyid Abdülhakîm bin Mus­tafâ’nın (kuddise sirruh), Râbıta-i şerife risâlesi, elliyedinci sahîfesin­de buyuruyor ki:
Şeriat, ya’nî İslâmiyyet, Allahü teâlânın, Cebrâil ismindeki melek vâsıtası ile, sevgili Peygamberi Muhammed aleyhisselâmagönderdiği, insanların dünyâ ve âhırette râhat ve mes’ûd olmalarını sağlayan, usûl ve kâidelerdir. Bütün üstünlükler, fâideli şeyler, İslâmiyyetin içinde­dir. Eski şeriatların, görünür, görünmez bütün iyiliklerini, İslâmiyyet, kendinde toplamıştır. Bütün saâdetler, muvaffakiyetler ondadır. Yanılmıyan, şaşırmıyan akılların kabûl edeceği esaslardan ve ahlâktan ibârettir.
Yaradılışında kusursuz olanlar, onu red etmez ve nefret etmez. Şeriatin içinde hiçbir zarar yoktur. İslâmiyyetin dışında hiçbir menfaat yoktur ve olamaz. İslâmiyyetin dışında bir menfaat düşünmek, serabdan şerab beklemek gibidir. Şeriat, memleketleri i’mâr, insanları ter­fihi emr eylemekte, Allahü teâlânın emirlerine saygı göstermeği ve mahlûklara merhameti istemektedir. Her mahlûka karşı mes’ûliyyet taşımaktadır. Nefsin temizlenmesini te’mîn etmekte, kötü huylan, iyi huylardan ayırmaktadır. İyi huylu olmağı emr edip, kötü huyları, şid­detle red ve yasak eder. Her cihetten iffeti ve hayâyı emr eder. Tam sıhhatli olmağa cebr eder. Tembelliği, boş vakit geçirmeği red ve men’ eder. Zirâati, ticâreti ve san’ati, kat’î olarak emr eder. İlme, fenne, tekniğe, endüstriye, lâyık olduğu üzere, ehemmiyet verir. İnsanların yardımlaşmasını, birbirlerine hizmet etmesini ehemmiyetle istemek­tedir. Dîni ve vatanı başka olanların, canlarını ve mallarını ve namuslannı korumağa cebr edip, bunlara ilişmeği men’ eder. Ferdlerin, ev­lâdın, âilenin ve milletlerin haklarını ve idârelerini öğretmekte, diri­lere, geçmişlere, geleceklere karşı bir hak ve mes’ûliyyet gözetmektedir. Seâdet-i dâreyni, ya’nî dünyâ ve âhıret saâdetini câmi’dir.
Başka dinler böyle değildir. Başka dinlerin hepsi bozulmuş, ilâhı hükümler yerine, insan kafasından çıkan formüller yer almıştır. Bu­nun için, lâ yetegayyer olamamış, ilerliyen, değişen hayat karşısında, şekiller ve ölü kelimeler hâlinde kalmışlardır. Allahü teâlâ, İslâm dî­nini; hayâtın yürümesini, ihtiyaçların değişmesini karşılayacak, terak­kileri sağlıyacak esaslar üzerine kurmuştur. Şeriate, orta çağın ihtiyaç­ları üzerine kurulmuş, değişmez hükümlerdir demek, İslâm dînine iftirâ etmektir. Bunu ancak, İslâm hukukunu dışardan gören, içinden haberi olmayan, kör, câhil veyâ din düşmanı, inadcı ve yalancı kâfirler söyler. Bunlar fıkıh kitablarını, kendi sözleri gibi, derme çatma sanı­yor, Şerîate, şekil ve kalıp hâlinde ölü kelimelerdir diyorlar. Allahü teâlânın emir ve yasaklarınaböyle saldırmak, dinden ne kadar haber­siz, ne kadar bilgisiz olduğunu göstermektedir. Dünyânın her tarafın­da, bugün, adâletin tatbikında görülen bozukluk, düzensizlik, hep ilâhı adaletten, İslâm hükümlerinden ayrılmanın neticesi değil midir? İs­lâmiyyet, insanların mukadderatını, muayyen, müstekar, hiç değişmiyecek olan sağlam bir adalet temeline bağlamış, diktatörlerin, zâ­limlerin, câhillerin, şahısları ve zümreleri kayıran veyâ ezen, birbirine uymıyan kanunlar yapmalarına hâcet bırakmamıştır. Halkın mukadderâtını, tesâdüfe, şansa değil, beyaza, siyaha ve doğuya, batıya yayı­lan eşit haklara, âdil hükümlere bağlamıştır. Fıkıh, şeriat kitdblan, orta çağın kâidelerini ve her asırdaki zâlimlerin, sarhoşların, taklidçilerin kanunlarını değil, her terakkideki, her ilerlemedeki zorlukları çö­zen, her çağda huzur ve saâdeti sağlıyan ilâhî hükümleri bildirmek­tedir.
İslâm dini, insanların hem ruhî, hem de maddî refâhını te’mîn edecek bir şeriat getirmiştir. Bu şeriat, sâdece, ferdle Allah arasında râbıta kurmakla kalmayıp, ferdin, bir topluma, hattâ insanlık câmiasına karşı haklarını ve vazifelerini şümullü olarak tanzim eder, hep ileriyi gösterir. İleriyi ister ve ilericidir. İlericiliğin ve dinamizmin mümessilidir.Bu şeriat, insan rîıhunu ve bütün insanlığı sevk ve idâre edecek prensiblerden ibârettir. Sosyal adalet esasları üzerine kurul­muştur. Bu şerîatte sınıflaşmayoktur. Herkes eşit haklara, aynı itibâ­ra sâhibdir. Ferdin, muayyen bir topluluğun, hattâ yalnız müslümanların değil, bütün insanlığın, hür ve medenî bir hayat seviyesine ulaş­masını emr etmekte, bunun için de, sosyal adâleti esas tutmaktadır. O halde, «İslâm dîni, yalnız bir vicdân işi olarak kalmalı, [hıristiyanlık gibi] Allah’la kul arasında gizli bir bağlılıktan ileri gitmemeli) demek, İslâmiyyeti yok etmek, yasak etmek olmaz mı? Bu ise lâyıklığa aykırı değil midir? Din serbestliği mi, din düşmanlığı mı olur?»
İşte hazret-i Ömer’in (radıyallahü anh) yukarıdaki sözünün ve terceme ettiğimiz kitabın ismindeki Şir’a sözünün kısaca açıklaması budur. Allahü teâlâ bizi Ehl-i sünnet mezhebinde yaşatsın ve öldürsün. Kendi sevgisini, Habîbinin, Ehl-i beytinin, Eshâbının ve onlara uyan Tabiîn ve Tebe-i tâbiînin, âlim ve velî kullarının sevgisini kalblerimizde arttırsın. Kıyâmette mezheb imâmlarının eshâbı arasında bulundursun. Âmin yâ Rabbel âlemin.
www.kitaptakipcileri.com
İÇİNDEKİLER
Mütercimin önsözü 5
Şerh edenin önsözü 11
Musannifin önsözü 13
Peygamberimizin (sallâllahü aleyhi ve sellem) sünnetine uymak 15
îmân bilgileri 16
tümde ve amelde orta yola yönelmelidir 31
Kaderiyye 32
Bid’at ehli 32
Amellerde niyyet 35
tüm öğrenme ve öğretmenin sünnetleri 39
Nasihat verici din hocasının alâmetleri 52
Kur’ân-ı kerimin fazileti 59
Kur’ân-ı kerim okumanın sünnetleri 61
Kur’ân-ı kerimi kendi görüşüne göre te’vü etmek 74
Kur’ân-ı kerim okumadaki müstehablar 79
Mushâf-ı şerif yazma âdâbı 82
Abdestin sünnet ve edebleri 86
Gusi abdesti, teyemmüm ve sünnetleri 97
Namazm sünnetlerinin fazüeti 100
Ezânın sünnetleri 103
Mescidlerin fazileti 109
Mescidlere gitmenin sünnetleri 111
Cemâatle namazm fazüeti 113
İmamlık yapmak 115
Namaz kılanın dikkat edeceği edebler 118
Namazm edebleri 121
Nâfüe ibâdetlerin fazileti ve çeşitleri 131
Regâib gecesi namazı 134
Berât gecesi namazı 135
Kadir gecesi namazı 135
Cum’a ve sünnetleri 139
Fıtır ve Kurban bayramları ve sünnetleri 148
Yağmur duâsı, güneş ve ay tutulmasındaki sünnet ve duâlar 150
Zikrin sünnetleri 154
Mahlûkâtm seyyidine (saüâüahü aleyhi ve seüem) salevât-ı şe­rife getirmenin fazüeti 156
îstiğfârın sünnet ve edebleri 161
Duanın sünnet ve edebleri 164
Zekât, sadaka ve sünnetleri 177
Dilenmenin sünnet ve edebleri 188
Orucun sünnet ve faziletleri 193
Ramazân-ı şerif orucunun sünnetleri 196
Hac 208
Aşûra gününün edebleri 217
Kurban ve sünnetleri 220
Helâl rızk için çalışmak 225
Yemenin ve içmenin sünnetleri 240
Bâzı yiyecek, içecek ve meyvelerin fazileti 257
Su içmenin sünnet ve edebleri 267
Elbise giymenin sünnetleri ve edebleri 269
Mesken ve binânm sünnetleri 287
Yürümenin sünnet ve edebleri 290
Konuşmanın sünnet ve edebleri 296
Yalan 301
Ta’riz ve kinâyeli ifâde kullanmak 304
Istiâre 306
Muâraza, cidâl, hiciv, gıybet 307
Gıybet, zinâdan şiddetlidir 309
Gıybet, sevâbları ateşin odunu yediği gibi yer 309
Gıybet edeni dinlememelidir 310
Nemime 313
Fuhuş söz söylemek ve sövmek 314
La’net etmek 315
Yemin etmek 318
Boş konuşmak 320
Medh etmek 324
Şaka 325
Konuşmanın edeb ve incelikleri 327
Çok gülmek 331
Aksırmak ve cevâbı 333
Yatmanm, uyumanın sünnet ve edebleri 335
Resûlüllah’ı rü’yada görmek 338
Yatsıdan sonra konuşmamak 339
Uykudan uyanmak 340
Kaylûle 342
Teheccûd 342
Rü’yasını anlatmak ve ta’bir ettirmek 343
Yolculuğun sünnet ve edebleri 353
Hayvana binmek 357
Yol arkadaşı 358
Tâun hastalığı 362
Yolculuktan dönme 364
Sohbet ve muâşeret edebleri 366
Müdârâ 375
Kızmca ne yapmalı 377
İnsanlara, hallerine göre muamele edilir 378
Tevazu’ 379
Büyüklere saygı 383
Dostluk ve kardeşliğin sünnetleri 387
îsâr 394
Vefa 396
İnsanlarla oturmanın sünnetleri 400
İstemenin edebleri 405
İstişâre etmek 411
Din kardeşlerine ziyafet, sünnet ve edebleri 413
Da’vete icabet 420
Komşu hakkı 424
Evliliğin sünnetleri, fazileti ve hakları 427
İki bayram arası nikâh 434
Düğün  435
Yelime 437
Dînimizde livata yapmanm hükmü ve cezası 442
Akîka kurbanı 445
Sünnet etmek 446
Çocuğuna güzel isim koymak 446
Künye ve lâkab 449
Erkekle hanımı arasındaki âdâb-ı muâşeret 455
Kadının kocası üzerindeki hakları 458
Yabancı kadınlarla görüşmenin edebleri 464
Ana-baba hakkı ve jbunu gözetmenin sünnet ve edebleri 467
Akraba hakkı 476
Köle ve hizmetçilerin hakları 479
Diğer insanların hakları 485
Hayvanların ve kuşların hakkı 489
Emr-i ma’rûf ve nehy-i münkerin sünnetleri 493
Emr-i ma’rûfun şartları 499
Kadılık, emirlik, fetvâ ve diğerlerinin hakları 504
Cihâd’m sünnet ve edebleri 513
Hasta mü’minlerin sünnetleri 522
Büyü 535
Göz değmesi = Nazar 537
Hacamat olmak 539
Hasta yoklamanın sünnetleri, hasta hakları ve cenâze namazı, kefenleme ve defnin edebleri 541
Vasıyyetnâme nasıl yazılır 550
Cenâze yıkamak 559
Hâtime 571
Bu ürüne ilk yorumu siz yapın!
Bu ürünün fiyat bilgisi, resim, ürün açıklamalarında ve diğer konularda yetersiz gördüğünüz noktaları öneri formunu kullanarak tarafımıza iletebilirsiniz.
Görüş ve önerileriniz için teşekkür ederiz.
Şiratül İslam İslam Yolu, Seyyid Alizade, Faruk Meyan, Ciltli Şiratül İslam İslam Yolu, Seyyid Alizade, Faruk Meyan, Ciltli, berekat yayınevi'nin şir'atü'l islam kitabı İslam Yolu Seyyid Alizade Tercüme Lutfullah Uyan A. Faruk Meyan hocanın tercümesi olup satışı çelik yayınevi tarafındanda yapılmakta ve burada satılmaktadır, Berekat Yayınevi, İbadet - Ameller şiratül islam kitabı süleyman kuku tercümesi berekat yayınları
Şiratül İslam İslam Yolu, Seyyid Alizade, Faruk Meyan, Ciltli

Tavsiye Et

*
*
*
IdeaSoft® | Akıllı E-Ticaret paketleri ile hazırlanmıştır.