Sessiz Öyküler, Ayşe Kulin

Sessiz Öyküler, Ayşe Kulin

Kategori
Barkod
9786051411781
Vitrin Katagorisi
Piyasa Fiyatı
9.90
Aynı gün kargo
Sessiz Öyküler - Ayşe Kulin

Yazar: Ayşe Kulin
Sayfa Sayısı: 376
Boyut: 11 x 17 cm 
Basım Yeri: İstanbul 
Basım Tarihi: 2012
Kapak Türü: Karton Kapak
Kağıt Türü: İthal Kağıt
Dili: Türkçe 
Dağıtım: Kitap Takipçileri
Temin Süresi: Aynı gün kargo

Ben yazarlık serüvenime öykü yazarak başladım, öykü yazarlığını çok sevdim. İlk ödüllerim olan 1995 Haldun Taner Öykü Birinciliği ve 1996 Sait Faik Hikâye Armağanım da bana öykülerim kazandırdı. Ama sonradan yazmış olduğum romanlarımın sesi, öykülere oranla o kadar güçlü çıktı ki, öykülerim adeta sessizleşip sindiler. Zaten, romanlarımdaki güçlü kadınlara inat, öykü kahramanlarım hep sessiz sedasız yaşanmış hayatların, kırsal törelerin toplumsal sorunların, mahalle baskılarının ezdiği, sakin ve sessiz kadınlardı.

Güneşe Dön Yüzünü, Geniş Zamanlar, Foto Sabah Resimleri kitaplarımda yayımlanmış bu öyküleri Sessiz öyküler adı altında buluşturup, yeniden okura sunduk. Bu kez öykü kahramanlarımın birlikte çok daha güçlü bir ses vermeleri umuduyla, sevgili okurlarıma keyifli okumalar diliyorum...www.kitaptakipcileri.com

AYŞE KULİN’İN YİRMİ ÜÇ ÖYKÜDEN OLUŞAN SESSİZ ÖYKÜLER ADLI KİTABINDA PERDE HEM BİRBİRİNDEN BAĞIMSIZ HEM DE İÇ İÇE GEÇMİŞ ÜÇ ÖYKÜ İLE AÇILIYOR: GENİŞ ZAMANLAR, DAR ZAMANLAR, SON ZAMANLAR...

Kezban Çopur Ayşe Kulin denildiğinde akla ilk gelen her ne kadar "Adı:Aylin, Sevdalinka, Köprü, Veda" gibi yüz binlerce okura ulaşmış romanları olsa da “Ben yazarlık serüvenime öykü yazarak başladım, öykü yazarlığını çok sevdim” diyor yazıyla ilişkisini anlatırken. Ama sonra romanlarındaki kahramanlar daha baskın çıkmış ve yazara göre bunun karşısında öyküleri adeta sessizleşip sinmişler. Onun da gönlü bu evlatlarının geri planda kalmasına elvermemiş olacak ki, Foto Sabah Resimleri ( Duruşma, İnce Bir Hünerdir Hüzünle Yaşamak öyküleri hariç) Güneşe Dön Yüzünü ve Geniş Zamanlar kitaplarında yayımlanmış öykülerini “Sessiz Öyküler” adı altında buluşturup yeniden okurlarına sundu.

Ayşe Kulin öykülerinin kahramanları ağırlıklı olarak kadınlar..."Hep sessiz sedasız yaşanmış hayatların, kırsal törelerin, toplumsal sorunların, mahalle baskılarının ezdiği, sakin ve sessiz kadınlardı" dese de yazar bu kahramanlar için, onlar hemen hepimizin gerçek hayatta gördüğü ya da televizyon ekranlarından, gazete sayfalarından, sanal dünyanın içinden evlerimize ulaşıp gelen, seslerini yüreğimizde hissettiren hayatların sahibi. Sessiz Öyküler'de her öykünün içerisinde hayatın kendisini bulabileceğimiz ayrıntılar saklı.
www.kitaptakipcileri.com
Yirmi üç öyküden oluşan kitapta, perde hem birbirinden bağımsız hem de iç içe geçmiş üç öykü ile açılıyor: Geniş Zamanlar, Dar Zamanlar, Son Zamanlar... Geniş Zamanlar’da çok sevdiği kocasının en yakın arkadaşı ile onu aldattığını öğrenen Ayla'nın öyküsüne tanıklık ediyoruz. Onun hayata tutunmasını istiyor, oğlunu da alıp uzaklara gitmesini hoşgörüyoruz; kaçmanın kurtulmak olmadığını bildiğimiz hâlde. Kaçmak kurtuluş olmuyor nihayetinde... Dar Zamanlar'da başlangıçta hiç umudu olmasa da hemşirelik okuluna giden, sonra çalıştığı hastanede bir doktora âşık olan ve daha sonra ilişkileri hüzünlü bir şekilde biten bir âş(ı)k hikâyesi anlatılıyor. Yanlış anlaşılmayı düzeltmemek, eksik söylemek de aslında yalan değil midir, sorusunun çengelini zihnimize takarak... Yanlış hesap Bağdat'tan geri dönüyor. Son Zamanlar ise uçlarda yaşamanın keskinliğinin, bağnazlığın varacağı sonuçların anlatıldığı bir öykü. Sebebi ne olursa olsun, bugün de değişmeyen bir gerçeği, kadın cinayetini ibretle sahneliyor. O bıçaklar, hepsinin de öyküsünü bildiğiniz ama aslında kime kızacağınızdan emin olamadığınız için yüreğinize saplanıyor.

Her yaştan kişiyi, daha doğrusu kadını görmek mümkün Sessiz Öyküler'de . Foto Sabah Resimleri ve Spassibo İstanbul öykülerinin esas kahramanları anneanneler. Yaşlılık, yalnızlık, bir yudum konuşmaya hasret zamanlar… 21. yüzyıl insanları hep bir yere yetişmek zorunda, zaman hep dar, hep yapılması gerekenler var. Yılların telaşlarda bu kadar çabuk / Geçeceği aklınıza gelmezdi diyen Necatigil'e selam olsun! Aradığımız geniş zamanlar çalsa da kapımızı, bitmeyen işler yüzünden onu duyacak vaktimiz yok bizim.

Çıkmaz Sokakta Yürümek her ne kadar köylerde bulunan sağlık sorunlarına eğilmiş; bazı hastanelerdeki sıkıntılardan, doktor olmadığı için hastanede düşük yapan bir kadından bahsetmiş olsa da, bu öyküde sadece birkaç saniye görülen kendi on yedi, kocası yirmi yaşında bir yardımcı kahraman daha çok dikkat çekiyor. Cahiliye âdetleri hâlâ sürüyor bu yerde, kız çocuksa doğan sessizce söylenir, müjde de ona göredir ve on yedi yaşındaki anne adayı, bir kız çocuk dünyaya getirmiştir!

1457 Kupona, bir dönem çılgınlık boyutuna varan kupon sevdamızı anlatan ironik bir öykü . (Kuponla bütün ev eşyasını tamamlamış, üzerine bir de devre mülk sahibi olmuş Semiha’nın nişanlısıyla arası evlenmesine ramak kala kuponla bakire bir kız veren gazeteyi aldığını öğrenmesiyle bozulur. Semiha da nişanlısına inat kuponla devre-erkek veren Yeni Arayışlar gazetesini alır ve ayrılırlar. Benzer ironik üslup dönemin siyasi atmosferine de ilginç göndermeler yapan Vitrin ve Adil Düzen'de de karşımııza çıkıyor. Kitabın en etkileyici öykülerinden biri Mastektomi. Yıllarca büyük göğüslü olduğu için hep sıkıntı çekmiş ve göğüslerini hiç sevmemiş olan bir kadının, göğüs kanseri olmasını ve değişen hayata bakış açısını konu edinmiş. Yoksullara yardım derneğinin gösterişli yöneticisinden, cenaze törenini caka satmaya dönüştüren kadınlara, “Kominis nedir?” sorusunun cevabından, her şeyi unutmak isteyen Ela'nın birgün her şeyi gerçekten unutuşuna, unutuluşuna korkunç ve mübarek elleri, ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle anamız, avradımız, yarimiz ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen ve soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen kadınların hayatlarından bir kesit sunuyor Sessiz Öyküler.www.kitaptakipcileri.com

 KİTAPTAN BİR BÖLÜM...

GENİŞ ZAMANLAR
“Süt var mı acaba evde?”
“Yok.”
“Belki buzdolabında biraz kalmıştır. Gidip bakayım.”
“Boşuna gitme. Süt yok.”
“Hiç süt bulundurmaz mısın evinde sen?”
“Hayır.”
“Aaa, neden?”
“Sütü çocuklar içer. Ben çocuk değilim.”
“Çaya koymak için…”
“Çay sütsüz içilir.”
“Sütle de içilir. Biz çayımıza süt koyarız.”
“Biz koymayız. Çaya sütü, damak zevki olmayanlar koyar.”
Hayretle bakıyor yüzüme. Biraz incinmiş, biraz şakaya vurmuş, ama kesinlikle şaşkın bir ifâdeyle ve yaralı hayvan gözleriyle suratıma bakıyor. Niye böyle hırçın ve edepsiz olduğumu anlamaya çalışıyor, büyük bir sabırla. Süt beyazı uzun gövdesiyle etrafımda dolanıp durdukça, insanın ayaklarına sürünen bir yavru kedi gibi yaltaklandıkça, büsbütün sinir olduğumun farkında değil. Avazım çıktığı kadar bağırarak, “Defol git,” demek geçiyor içimden. Ama bunu yapmadan önce bilmem gereken bir ayrıntı var. Onun nasıl olup da evimde ve yatağımda uyandığını öğrenmem gerekiyor. Açıkça soramıyorum. Açıkça sorarsam, dün gece benim için iplerin koptuğunu itiraf ediyor olacağım. Hiçbir şey hatırlamadığımı, bu odanın içinde dolanıp duran kişiyle neler yaptığımı ya da neler yapmadığımı bilmediğimi… Kısacası bilinçsizliğimi, kontrolsüzlüğümü, çaresizliğimi kabul etmiş olacağım. Bunu istemiyorum.
“Birkaç damla süt için, çok ağır bir yanıt değil mi bu?” diye soruyor, yüzünde yine o yarı incinmiş, yarı “şaka yapıyorsun ama fazla oldun” ifadesi.
“Siz çay içmeyi bilmeyen bir milletsiniz.”
“Siz çok mu iyi biliyorsunuz bu işi?”
“Kesinlikle evet. Biz, bir de Ruslar.”
“Başka ne bilirsiniz bizden iyi, bakalım?” Sesinde alay var.
“Çok şey biliriz.”
“Mesela?”
“Sevişmesini.”
Bu sefer yüzünde sadece incinme var. Tuzağıma düştü. Bu sözü özellikle söyledim ve… Aman Allahım, ben ne yaptım dün gece?..
Oturma odasındaki kanepenin üstünde uyandım bu sabah. Yerde bir yastıkla bir battaniye duruyor, öylece atılmış. Koltuğun üzerinde ise dün gece giydiğim giysiler. Kafam çatlıyor. Ağzımın içi zehir gibi. Odanın kapısında, boyu beş metreymiş gibi duran, bu güneş yüzü görmemiş adam, süt beyazı uzun bedenini kapıya yaslamış, çipil mavi gözlerini kırpıştırarak tatlı tatlı bakıyor.www.kitaptakipcileri.com
“Uyandın mı nihayet?”
Nihayet mi? Saat kaç? Bu adam evimde ne arıyor? Gözlerimi ovuşturuyorum. Şu an uyku sersemiyim ama birazdan hatırlayacağım her şeyi.
“İçkiyi fazla kaçırdın dün gece.”
Yanıtlamıyorum.
“Ben de izin verdim istediğin kadar içmene. Böyle durumlarda iyi gelir içmek.”
Hangi durumlarda? Sen de kim oluyorsun? İzin vermişmiş!.. Niye yatağımda değil de burada yatıyorum ben? Kalkmaya çalıştığımda, başım döndüğü için geri düşüyorum. Adamı inceliyorum şimdi. Uzun ve ince olmasına rağmen löpür löpür görüntüsü, acaba aşırı beyazlığından ötürü mü? Birden çıplak olduğumu fark ediyorum yatakta. Felç iniyor sanki her yanıma. Çarşafın altında ufalmaya çalışıyorum.
“Lütfen gider misin! Kalkacağım.” Omuz silkiyor, sanki, “bana ne,” der gibi. Arkasını dönüp içeri gidiyor. Çarşafa bürünüp kalkıyorum. Koltuğun üzerindeki giysilerimi karıştırıyorum. Bunları ben mi çıkardım, yoksa o mu çıkardı üstümden dün gece? Giysilerimi alıp banyoya geçiyorum. Soğuk su vuruyorum yüzüme önce. Ağzımı çalkalıyorum. Duşun altına giriyorum. Soğuk su tenime değdikçe, üstüme ateş parçacıklan düşmüş gibi sıçrayıp irkiliyorum. Banyodan çıkmadan önce, dün geceye dair her şeyi hatırlamalıyım. Sonra da iyi niyetle dolanıp duran bu gâvuru kapının önüne koymalıyım. Bornozuma sarılıp banyodan çıkağımda, kafam hâlâ çatlıyor ve hâlâ bomboş.
“Sen daha gitmedin mi?” diye soruyorum uzun adama.
“Senin kendine geldiğini görmeden gidemem.”
“Sen git. Ben açılırım yavaş yavaş. Dün gece çok içtim galiba.”
“Çok mu? Çok sözcüğü yetersiz kalır, içki komasına girdiğini zannettim bir ara.”
“Şimdi iyiyim, haydi sen git artık.”
“Dün gece beni yollamaya böyle meraklı değildin ama. ‘Ne olur beni yalnız bırakma Gerry,’ deyip duruyordun.”
Gerry? Gerry? Bu adı hatırlayacağım. Bu sesi de. Sally’nin bir arkadaşı yok muydu Gerry diye? Bu pırasa, o işte! Allahım, aklımı bir an evvel başıma geri yolla!
“Gerçekten çok içmişim gece. Başım ağrıyor, biraz da kopukluk var. Biz Sally ile sinemaya mı?..”
“Tiyatrodan çıkınca, King’s Road’un üstündeki Rus lokantasına gittik. Votkaları hepimizden hızlı devirip durdun!”
Eveeet… Dumanlar açılıyor yer yer. “Kalinka Kalinka,” diye, kollarım havada avaz avaz bağırdığımı anımsıyorum.
“İlk başta çok neşeliydin. Şarkılar söylüyordun, çalgıcılarla birlikte. Sonra birden kederlendin, ağlamaya başladın.”
“Kimler vardı orada bizden başka?”
“Hatırlamıyor musun?” diye soruyor pırasa adam, “Sally, David, bir de biz. Senle ben.”
İçim biraz rahatlıyor sanki. Sally çok yakın arkadaşım, David onun kocası. Onlar benim dostlarım, kendimi onların yanında dağıtmış olmam çok vahim değil de… bu pırasa canımı sıkıyor. Pırasanın getirdiği koyu kahveden içiyorum birkaç yudum. Daha iyiyim şimdi.
“Evde biraz süt olsa, böyle zehir gibi içmek zorunda kalmazdın kahveni,” diyor. Hâlâ süte takılı nedense. Tanrım, ne manasız ve ne uzun bir adam. Kendi ülkemin orta boylu, tıknaz, kıçı yere yakın ve kadınlara hizmeti zül sayan esmer erkeklerine müthiş bir hasret duyuyorum birden. Şimdi karşımdaki bir Türk olsaydı, kapıyı vurup çoktan gitmişti. Belki yaradana sığınıp bir de şamar indirmişti suratıma, tam çekip gitmeden önce.
“Ben on yaşıma bastım basalı, ağzıma süt koy- mu-yo-rum. Bu evde süt bulunmaz. Sütten nefret edi-yo-nım. Anladın mı?”
“Canın isterse. İleri yaşlarda kemiklerin eriyecek.”
“Gerry, ben ileri yaşlara kadar yaşamayacağım.”
“Dün geceki gibi içersen, söylediğin doğru olabilir,” diyor pırasa. “Bak güzelim, kadın erkek herkesin başına geliyor bu iş. Bu olayı geride bırakmayı başarmalısın.”
Alık alık bakıyorum adamın yüzüne. Neler biliyor benim hakkımda bu elin gâvuru? Sally anlatmış olmalı ona hayat hikâyemi. Oysa, tutucu bir İngiliz kızından hiç beklenmez böylesine bir boşboğazlık.www.kitaptakipcileri.com
“Sally yeterli bilgiyle donatmış seni anlaşılan,” diyorum buz gibi bir sesle.
“Sen anlattın çoğunu,” diyor Gerry.
“Dün gece mi?”
“Ayla, iki hafta önce, köyde geçirdiğimiz hafta sonu anlattındı ya neden boşandığını.”
Elimden kahve fincanını düşürmeme ramak kaldı. Ben bu adamı başıma dün akşam musallat ettiğimi düşünüyordum, oysa öncesi varmış… Ne oldu benim belleğime?
“David’lerin köydeki evine gitmiştik hani. Ocak yanıyordu çıtır çıtır. Sana İstanbul’daki evini hatırlatmıştı. Duygulanmıştın…”www.kitaptakipcileri.com

Bu ürüne ilk yorumu siz yapın!
Bu ürünün fiyat bilgisi, resim, ürün açıklamalarında ve diğer konularda yetersiz gördüğünüz noktaları öneri formunu kullanarak tarafımıza iletebilirsiniz.
Görüş ve önerileriniz için teşekkür ederiz.
Sessiz Öyküler, Ayşe Kulin Sessiz Öyküler, Ayşe Kulin, Sessiz Öyküler Kitabı- Ayşe Kulin, Romanı,Yazar: Ayşe Kulin, 2012, Sayfa Sayısı: 376, 2013, Ben yazarlık serüvenime öykü yazarak başladım, öykü yazarlığını çok sevdim. İlk ödüllerim olan 1995 Haldun Taner Öykü Birinciliği ve 1996 Sait Faik Hikâye Armağanım daGüneşe Dön Yüzünü, Geniş Zamanlar, Foto Sabah Resimleri kitaplarımda yayımlanmış bu öyküleri Sessiz öyküler adı altında buluşturup, yeniden okura sunduk. Bu kez öykü kahramanlarımın birlikte çok daha güçlü bir ses vermeleri umuduyla, sevgili okurlarıma keyifli okumalar diliyorum...www.kitaptakipcileri.com AYŞE KULİN’İN YİRMİ ÜÇ ÖYKÜDEN OLUŞAN SESSİZ ÖYKÜLER ADLI KİTABINDA PERDE HEM BİRBİRİNDEN BAĞIMSIZ HEM DE İÇ İÇE GEÇMİŞ ÜÇ ÖYKÜ İLE AÇILIYOR: GENİŞ ZAMANLAR, DAR ZAMANLAR, SON ZAMANLAR..., Everest Yayınları, Edebiyat Roman 9786051411781
Sessiz Öyküler, Ayşe Kulin

Tavsiye Et

*
*
*
IdeaSoft® | Akıllı E-Ticaret paketleri ile hazırlanmıştır.