Makalatul Kevseri 1, Muhammed Zahid El Kevseri, Ebubekir Sifil

Makalatul Kevseri 1, Muhammed Zahid El Kevseri, Ebubekir Sifil

Yayınevi
Barkod
rıhle kitap yayınları makalat 1
Vitrin Katagorisi
Aynı gün kargo
Makalatu'l Kevseri 1 - Muhammed Zahid El Kevseri - Çeviri ve Notlar: Ebubekir Sifil
17x24 cm Ebat Büyük Boy Sert Kapak Ciltli - 472 Sayfa
"Elinizde tuttuğunuz eser, İslamî İlimlerin her dalında otoritesi –dostu-düşmanı– herkes tarafından teslim edilmiş bir imamın kaleminden çıkmış ilmî makalelerden oluşuyor. İtikadî, fıkhî hadîsî, tefsîrî, tarihî, siyasî… meseleler hakkında kaleme alınmış olan bu makaleler, kaleme alındıkları tarihten itibaren güncelliğinden hiçbir şey kaybetmemiş, aksine, giderek artan bir ilginin odağı olmuştur Bu toprakların yetiştirdiği İmam Muhammed Zâhid el-Kevserî gibi bir kutup yıldızının eserlerini bu toprakların insanının istifadesine sunmak bizler için hem bir görev, hem de bir mutluluktur.
"Son devir Osmanlı allamelerinden Şeyhu’l-İslam vekili merhum Muhammed Zahid el-Kevseri’nin Akaid’den Fıkh’a, Tefsir’den Hadis’e, Tarih’ten Tasavvuf’a… İslami disiplinlerin hemen tamamına müteallik makalelerden oluşan eserin ilk cildi gözden geçirilmiş, ilaveli yeni baskısıyla okurlarının istifadesine sunuldu.

İslam Kültürünün tashihi, fikirlerin yabancı unsurlardan ve şaibelerden temizlenmesi noktasında önemli bir fonksiyon ifa eden Zahid el-Kevseri’nin Makalat ve diğer eserlerinin ümmet için, ilim alemi için ifade ettiği anlamı uzun uzadıya anlatmaya gerek yok. Adına yapılmış Yüksek Lisans ve Doktora tezleri, monografiler, ulusal ve uluslararası sempozyumlar bu noktayı yeterince vurgulayan çalışmalar… Her geçen gün bunlara yeni çalışmaların katılıyor olduğunu görmek de ayrı bir mutluluk vesilesi…

Kitap tercüme edilirken, Zahid el-Kevseri’nin çağdaşı İbn Mâni’ tarafından özellikle Makalat hakkında dile getirilen itiraz ve iddialara  tercümede ait olduğu yerlerde mukabelede bulunulmuştur.

Makâlât’ın bugüne kadar gerçekleştirilmiş istisnasız bütün neşirleri birbirinin aynı olduğu ve kayda değer herhangi bir tahkik ve tahriç çalışması yapılmadığı göz önünde bulundurularak bu eksik mümkün olduğunca giderilmeye çalışılmıştır.

Makâlât’ın mevcut baskılarının hiç birinde yer almayan 7 adet makale daha tesbit edilmiştir. Bu makalelerin tercümesi, ait oldukları yerlerde gelecek ve sonradan tesbit edildikleri belirtilecektir.

Makaleler, belli bir "dava hassasiyetiyle” kaleme alınmıştır. Tercümede bu hassasiyeti tahkim ve teyit amacıyla, İmam el-Kevserî tarafından –belki halin icabı olarak, belki başka sebeplerden eksik bırakılan hususlar ikmal edilmeye çalışılmıştır.
 
Yazar: Muhammed Zahid El Kevseri
Çeviri ve Notla: Ebubekir Sifil
Katagori: Akaid, Fıkıh, Tefsir,Hadis, Tarih, Tasavvuf
Sayfa Sayısı: 472
Boyut: 17 x 24 cm 
Basım Yeri: İstanbul
Basım Tarihi:  2015
Kapak Türü: Ciltli Sert Kapak
Kağıt Türü: Kitap Kağıdı
Dili: Türkçe 
Dağıtım: Kitap Takipçileri
Temin Süresi: Aynı gün kargo
  SİTE: www.kitaptakipcileri.com 
Kitabın Yazarı Muhammed Zahid El Kevseri Hayatı Hakkında Bilgi:
Ebu Hureyre (radıyallahu anh)’dan rivayet olunduğuna göre, Resulullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Şüphe yok ki Allah, her yüzyıl başında bu ümmete, dini yenileyen bir kişiyi gönderecektir.”(1)
İslam Tarihi boyunca sayısız âlim, arif, abid gelmiştir, ancak Ümmet-i Muhammed’i bidatlerden koruyacak, Ehl-i Sünnet Akaidi’ni tahriften ve tağyirden muhafaza edecek mücedditlerin ümmetin kalbindeki yeri bambaşkadır. 
Mücedditler zümresinde mutasavvıf olmayanı yok gibidir. Fıkh-ı batın olan tasavvuf ile tabii olarak tüm Mücedditler hemhal olmuşlardır. 
Nakşî Silsilesi’nin zirve isimlerinden Ebu Ali Farmedî Hazretlerinin dervişi İmam-ı Gazali, rabbani aşkı kelimelere döken Mevlana Celaleddin-i Rumi, tecdit halkası ve hizmeti çağları aşan, ikinci bin yılın Müceddidi İmam-ı Rabbani ve Nakşî Silsilesi’nde mühim ve müstesna bir yer sahibi; pîran halkasından olan Mevlana Halid-i Bağdadi Zülcenaheyn Hazretleri, tasavvuf kökenli Mücedditlerin akla en başta gelenleridir. 
Halidî Silsilesi’nden gelen bir diğer müceddit ise asrımızın en büyük allamelerinden kabul edilen Düzceli Zâhidü’l Kevserî Hazretleridir. 
 SİTE: www.kitaptakipcileri.com 
Eğitimi ve Nakşî bağlantısı
Düzceli Zâhid Efendi Hazretlerini, Nakşî silsilesine bağlayan en önemli amil, muhterem babaları Hacı Hasan Efendidir. Hacı Hasan Efendi; İstanbul’daki Gümüşhanevî Tekkesi’nin banisi ve ilk şeyhi Ahmed Ziyaeddin Gümüşhanevî Hazretlerinin halifesidir. Zâhid Efendinin Arapçasının bu kadar kuvvetli olmasının sebeplerinden birisi de babasının gayretidir. 

Muhterem babası Hacı Hasan Efendi, Zâhid Efendiyi İstanbul’a eğitime gönderirken şu tavsiyeyi yapar: "Zâhid, Türkçe bizim ana dilimiz. Onu öğrendik. Artık unutmayız. Ama Arapça öyle değil. Şimdi sen İstanbul’dan bana mektuplar yazacaksın. Özene bezene babama beğendireyim diye, edebi yazılar yazmaya çalışacaksın. Hâlbuki Türkçe artık unutulmaz. Sen ilk mektubundan başlayarak, ben hayatta kaldığım müddetçe son mektubuna kadar Arapça yazacaksın.”(2) 
Nitekim babasının bu gayreti semeresini vermiştir ki uzak yakın, dost düşman herkes Zâhidü’l Kevserî’nin Arapçaya hâkimiyeti hususunda hakkını teslim etmektedir. 

Zâhid Efendi Hazretlerini Nakşî Silsilesine bağlayan ikinci halka ise kendi mürşidi Kastamonulu Hasan Hilmi Efendidir.(3) Zâhid Efendi Hazretlerinin Nakşibendî olduğunu, talebesi Medine-i Münevvere’de mukim Üstad Muhammed Avvâme de tasdik etmektedir.(4)

Zâhidü’l Kevserî Hazretleri, İslami ilimlerin hemen her dalında hususi bir yer edinmiş; hemen her alanda eserler vermiş, ender âlimlerimizden birisidir. 

Tasavvuf ile alakası sadece intisap ile sınırlı kalmamış ve tasavvufa dair hususi ve müstesna eserler de vermiştir. Bunlar arasında Üstad’ın daha İstanbul’dayken kaleme aldığı "el-Cevâbu’l-Vefî fi’r-Redd ‘ale’l-Vâ‘izi’l-Ofî” isimli küçük ama muhteva itibariyle hacimli eseridir. Reddiye tarzında kaleme alınan ve yirmidört saatlik zaman zarfında telif edilen bu risale; tasavvuf karşıtlığı ile bilinen Oflu bir vaizi susturmaya yetmiştir.(5) Tevessülün caiz olduğuna dair yazmış olduğu "İrğâmu’l-Merîd” isimli eseri de tasavvuf alanında büyük bir boşluğu doldurmaktadır. 
 
Zâhid Efendi merhumun tasavvuf ile alakası sadece bu kadar ile sınırlı değildir. Üstad’ın dini ilimler tahsil ettiği ve etkilenip kendisine model aldığı hocası Alasonyalı Ali Zeynelâbidîn Hocaefendi de Gümüşhanevî Tekkesi’ne mensuptur. Hocaefendi İstanbul’dayken, Mevlevî Şeyhi Muhammed Es’ad Dede ve Şâzelî şeyhi Ahmed b. Mustafa el-Ömerî el-Halebî ile de iletişim de olmuş, bu zevat-ı âliyeden feyz almıştır.(6)
Mısır’a hicreti
Zâhid Efendi; İmam-ı Rabbani Hazretlerinin yolundan giden bir allâme olarak, itikadın korunması üzerinde durmuştur. 
Mısır’a gidişi her ne kadar bir suikast ihbarı üzerine olmuş olsa da bir sevk-i rabbani olduğu aşikârdır. Mısır 1920’lerde, hem ilmi açıdan çok canlı bir yer olması ile hem de oryantalistlerden etkilenen birçok kişinin yaşadığı yer olması nedeniyle önemlidir. İşte, bu canlı merkez de en güzide eserlerini verecektir. 
Birinci Dünya Savaşından sonra, İslam Âlemi’nin gerilemesinin sebebi olarak İslam Dini ve fıkıh gösteriliyor, kafalar karıştırılıyor, yenilik ve reform çağrıları akis buluyordu. 
Zâhid Efendi merhumun böyle bir ortamda Mısır’a hicreti, yenilik ve reform isteyenlere karşı bir sevk-i ilahiden başka bir şey değildi. Mısır yıllarında çekilen parasızlık, gurbet ve diğer sıkıntılara göğüs gerip Ehl-i Sünneti tek başına müdafaa etmek ve bu müdafaalardan haklı çıkmak, her babayiğidin kârı değildir. 
Zâhidü’l Kevserî Efendi, kelimenin tam anlamıyla müceddittir. Üstelik bu söz, bu satırların yazarı aciz ilim talibine ait bir hüküm de değildir. Bu sözün sahibi, Üstad hakkında müstakil bir eser yazan, son devrin büyük otoritelerinden Muhammed Ebu Zehra’dır.(7) 
Yetiştirdiği âlimler
Zâhidü’l Kevserî Hazretleri’nin rahle-i tedrisinden; Abdulfettah Ebu Gudde, Muhammed Avvâme, Ahmet Hayri, Emin Saraç, Ali Ulvi Kurucu, Ali Yakup Cenkçiler gibi mümtaz şahsiyetler yetişmiştir. 
Talebelerinden Suriyeli Abdulfettah Ebu Gudde, asrımızın muhaddisi olarak telakki edilmektedir. Ebu Gudde, hocasına büyük bir bağlılıkla tutkundur. Türkiye’ye geldiklerinde, Fatih Camii’nde hocasının ders okumuş ve okutmuş olduğunu öğrenince hıçkıra hıçkıra ağlamış, Düzce’de hocasının annesi ve babasının kabirlerini arayıp bulmuştur.(8) 

Talebeleri, dağıldıkları ülkelerde Ehl-i Sünnet itikadının aktif birer savunucusu olarak hizmetlerini sürdürmüşlerdir.

Eleştirilme sebebi
Ehl-i Sünnet’i müdafaa ederken, birçok yanlış fikri haklı olarak ortaya koymuş olması, bazı konularda suçlamaya maruz kalmasına sebep olmuştur. Onu özellikle, tenkitçilik ve mutaassıp olmakla suçlayan ilim adamlarının, daha çok onun tarafından tenkit edilen kimseler olması dikkat çekicidir.

Mesela, "Yeni Selefiyeci” denilen ekol, onun tasavvuf ehli oluşundan da yola çıkarak onu eleştirmişlerdir. Vahhabiliği reddeden "Es-Seyfu’s-Sakîl” eseri, onların en önemli tenkit sebebi olsa gerektir.
Hâlbuki âlimlerin en önemli vazifelerinden ve mesuliyetlerinden biri, kendi dönemlerinde gördükleri yanlış itikat ve uygulamaları tashih etmek, düzeltmek, doğruları izah etmektir. 

Mesela; İmam-ı Gazali Hazretlerinin felsefe batağına saplanan âlimleri tenkidi meşhurdur. İmam-ı Rabbani (kuddise sırruh) da Mektûbat’ında Ehl-i Sünnet dışı şahıs ve fırkalara ciddi bir tenkide tabi tuttuğu aşikârdır. 
 SİTE: www.kitaptakipcileri.com 
Eserleri
Zâhid Efendi merhumun; mücedditliğine en güzel delillerden birisi de arkada bıraktığı eserleridir. Zâhid Efendi merhumun başeseri sayılan; "Te’nîbu’l-Hatîb” ve "Nuketu’t-Târîfe” isimli eserleri, İmam-ı Azam Hazretlerine asırlar boyu bir takım zümrelerce yöneltilen eleştirileri keskin bir kılıç gibi susturmuştur. "Tecsim/ teşbih” akidesi ve selefiler başta olmak üzere, İbn-i Teymiyye ve İbn-i Kayyım’a reddiye olarak devasa eserler vermiştir. 

Türkiye’deyken yazdığı yirmiden fazla eserinden sadece dört tanesi basılabilmiştir. Bunların biri Farsça, biri Türkçe, ikisi Arapçadır. Mısır ve Suriye’de bulunduğu yıllarda yazdığı otuzdan fazla eserin ise çoğu basılmıştır. Hadis, fıkıh, fıkıh usulü ve İslam bilginlerinin yaşamını anlatan elliden fazla esere de uzun önsözler, notlar ve açıklamalar yazmıştır. 

"Mecelletü’l İslâm” gibi dini ve ilmi dergilerde çıkan makalelerinden 106 tanesi, Ahmed Hayri adlı bir Mısır’lı yazar tarafından derlenerek ölümünden bir yıl sonra Kahire’de "Mâkalâtu’l-Kevserî” (Kevseri’nin Makaleleri) adıyla yayınlanmış ciddi bir başvuru kaynağıdır.(9)

Eser; İsa (aleyhisselam)’ın nüzulünü inkâr edenlerden, fıkhî ve itikadı mezheplerin gereksizliğini savunanlara kadar, pek çok alanda kıblesini şaşıranlara bir pusula hükmündedir. 

İmamı Rabbani hakkında yazdığı Türkçe eseri, "er-Ravdun Nazirü’l-Verdî fî Tercemetü’l- İmamü’r-Rabbani es-Sirhendî’dir.

Günümüz İslam Âleminin ve özellikle de halkımızın Hocaefendinin eserlerine olan ihtiyacı gün gibi aşikârdır. Özellikle "Nazratun Ağabeyra” isimli eseri, Hz. İsa (aleyhisselam)’ın nüzûlünü inkâr edenleri veya tevil etme gayreti içinde olanları susturmaya yetecek bir eserdir. 

Mısır’da yapmış olduğu çalışmalarla, İslam Âleminin o günkü sıkıntılarından umum manada Ehl-i Sünneti ve hususi manada da Osmanlı’yı mesul tutanlar karşısında tek başına duran Zâhid Efendi; hem Ehl-i Sünnet’in hem de Osmanlı’nın haklılığını ispat etmiştir. Nitekim bu durumu Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi "Ben, geçmiş Şeyhu’l-İslâmlar karşısında Zâhid Efendi gibi bir ders vekiline sahip olduğum için iftihar ederim. Bugünkü Ezher’den çok ileri safhada olan Fâtih medreseleri de, Nüketu’t-Tarîfe ve Te’nîbu’l-Hatîb’in müellifi olan Zâhidu’l-Kevserî’yle kıyamete kadar iftihar edecektir.” (10)
 SİTE: www.kitaptakipcileri.com 
Halen, maalesef sadece iki eseri Arapçadan Türkçeye tercüme edilebilmiştir.(11) Üç bin sayfayı geçen külliyatı ile günümüzde tartıştığımız pek çok meseleyi havi bu eserlerin tercümesi, şu gün itibariyle lazımdan öte, elzem bir çalışmadır.

Notlar: 1-Ebû Dâvud, Melâhim, 1/4291. 2- Ali Ulvi Kurucu, Hatıralar, c. 2, s. 165. 3-Kevseri Sempozyumu 2007, Ramazan Muslu. 4- İnkişaf Dergisi, s.9, Muhammed Avvame ile Söyleşi. 5- 6- Hüseyin Akyüzoğlu, Sakarya Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi Dergisi, sayı. 16. 7-Muhammed Ebu Zehra; İmam Zâhidül Kevseri. 8-İnkişaf sayı 4, Emin Saraç Hocamız ile Söyleşi. 9- Sefer Ersin Berzeg; Kafkas Diasporasında Edebiyatçılar ve Yazarlar Sözlüğü, Samsun,1995. 10- Mustafa Sabri Efendi; Mevkiful Akl, c. 3. 11-Bir kısmı gayri matbu durumdaki bu eserleri Türkçeye kazandırma gayreti, son dönemde muhterem Ebu Bekir Sifil Hocaefendi ve Darül Hikme tarafından gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır. 
Muhammed Yusuf el-Bennûrî, Yusuf ed-Dicvî, Selâme el-Azzâmî, Abdülvehhâb Abdüllatîf, Abdurrahman Halîfe, Ahmed Hayrî, Abdülfettâh Ebû Gudde, Emin Saraç gibi pek çok alim İmam Zahidül Kevseri’nin asrın müceddidi olduğunda müttefiktirler. Allah şefaatlerine nail eylesin.
 
Bu ürüne ilk yorumu siz yapın!
Bu ürünün fiyat bilgisi, resim, ürün açıklamalarında ve diğer konularda yetersiz gördüğünüz noktaları öneri formunu kullanarak tarafımıza iletebilirsiniz.
Görüş ve önerileriniz için teşekkür ederiz.
Makalatul Kevseri 1, Muhammed Zahid El Kevseri, Ebubekir Sifil Makalatul Kevseri 1, Muhammed Zahid El Kevseri, Ebubekir Sifil, Muhammed Zahid El Kevseri'nin Yazdığı Makalatu'l Kevseri 1 Kitabını Çeviri ve Notları ile birlikte Ebubekir Sifil hoca tarafından Rıhle Kitap Dergisi Yayınları Türkçe Tercüme Edildi, akaid fıkıh tefsir tasavvuf içerikli bu kitabı staış ve sipariş ver, Rıhle Kitap, Akaid İnanç rıhle kitap yayınları makalat 1
Makalatul Kevseri 1, Muhammed Zahid El Kevseri, Ebubekir Sifil

Tavsiye Et

*
*
*
IdeaSoft® | Akıllı E-Ticaret paketleri ile hazırlanmıştır.