Kasidei Bürde Şerhi ve Banet Suadü, 2 Kaside Fazileti, Havas ve Esrarı, Kelime Manalı, İmam Busayri, Kab Bin Züheyr, Ömer Faruk Hilmi

Kasidei Bürde Şerhi ve Banet Suadü, 2 Kaside Fazileti, Havas ve Esrarı, Kelime Manalı, İmam Busayri, Kab Bin Züheyr, Ömer Faruk Hilmi

Kategori
Yayınevi
Barkod
kırık mealli kasidei bürde banet suadü kasidesi, tuğra neşriyat
Vitrin Katagorisi
Aynı gün kargo
Kaside-i Bürde Şerhi ve Banet Suadü, Fazileti, Havas ve Esrarı, Kelime Manalı, İmam Muhammed Bin Said El Busayri K.s, Suadü, Sahabe-i Kiramdan Ka'b Bin Züheyr R.a Hz. Kasidesi, Tercüme ve Şerh Eden: Ömer Faruk Hilmi
2 Kaside Aynı Kitapta, 17x24 cm Ebat, 1. Hamur Kağıt, 286 Sayfa 
Kaside-i Bürde Yazarı: İmam Muhammed Bin Said El Busayri K.s
Banet Suadü Kasidesi Yazarı: Ka'b Bin Züheyr R.a Hz. - Sahabe-i Kiramdan
Tercüme ve Şerh Eden: Ömer Faruk Hilmi
Katagori: Kaside-i Bürde, Banet Suadü Kasidesi 
Sayfa Sayısı: 286
Boyut: 17 x 21 cm 
Basım Yeri: İstanbul
Kapak Türü: Karton Kapak
Kağıt Türü: 1. Hamur Kağıt
Dili: Türkçe - Arapça
Dağıtım: Kitap Takipçileri
Temin Süresi: Aynı gün kargo

Kelime Manalı Kaside-i Bürde (Emin tezekküri ciyrânın) Şerhi, Fazileti, Havas Ve Esrârı
Kaside-i Bürde (Bânet Suâdü) - 2 Kaside Aynı Kitapta
1-) Kelime Manalı Kaside-i Bürde(Emin tezekküri ciyrânın)Şerhi,Fazileti,Havas Ve Esrârı
İmâm-ı Busayrî (k.s.) Hazretleri "Kasîde-i Bürde"yi Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri'nin huzurunda okudu.
"İmâm-ı Busayrî Hazretlerine, ömrünün sonuna doğru felç hastalığı geldiğinden, bedeninin yarısı hareketsiz kaldı.
Allahü Teâlâ'ya, hastalığına şifâ vermesi için Resûlullah'ı vesîle edip çok duâ eyledi. İnsanların en üstünü olan Peygamberimizi öven meşhûr kasîdesini hazırladı.
Rüyâda Resûl-i Ekrem'e okudu, çok beğendiler, hoşlarına gitti.
Üzerlerinde bulunan mübârek hırkasını çıkarıp, İmâm-ı Busayrî'ye giydirdiler.
Bedeninin felçli yerlerini mübârek eli ile sıvazladılar.
Uyanınca, vücûdu sıhhate kavuşmuş idi. Ayrıca Peygamber Efendimiz'in rüyâda giydirdiği hırka-i saâdet de üzerinde idi.
Bunun için bu kasîdeye Kasîde-i Bürde denildi.
Bürde; hırka, palto demektir.
İmâm-ı Busayrî sevinerek sabah namazına giderken, yolda, Allahü Teâlâ'nın sevgili kullarından evliyâ bir zâta rastladı. evliyâ zât, İmâma;
"Ey Busayrî, kasîdeni dinlemek isterim." dedi.
"Benim kasîdelerim çoktur. Hepsini herkes bilir." dedi.
O zât;
"Kimsenin bilmediği, bu gece Resûlullah'a okuduğunu istiyorum." Dedi...
İmâm-ı Busayrî (k.s.) Hazretleri, "bunu hiç kimseye söylemedim. Nereden anladın?" dedi.
O zât da, İmâmın rüyâsını, olduğu gibi anlattı.
"Sen Kasîde-i Bürde'yi okurken bende oradaydım..." dedi
2-) Kaside-i Bürde (Bânet Suâdü)
Bu mübârek kasîde üzerine, orada hazır bütün Ashâb-ı Kirâm (r.a.) hazeratı Kab bin Züheyr Hazretlerini kutladılar.
Bu kasîdenin dinlenmesi sünnet oldu. Meclislerde okundu.
Bu kasîde, asırlar boyu nesilden nesile geçti.
Siyer ve mağâzî kitaplarında rivâyet olundu.
Hakkında müstakil kitaplar yazıldı.
Bir çok şerhleri yapıldı. 
 İmam Bûsîrî Hz. ve Kasîde-i Bürde
Hassân ibn Sâbit ve Ka'b ibn Züheyr'den itibaren islâm dünyasinda yetisen sairler, dehâ ve sanatlarinin en olgun ürünlerini Hz. Peygamber için yazmis olduklari naat ve kasîdelerde ortaya koymuslardir. Fakat bunlardan bazisinin eseri sanat degerinden çok, kazandigi söhret bakimindan digerlerinden daha sansli sayilmaktadir. iste bu kervanin önde gelenlerinden biri XIII. yüzyilda Misir'da yasamis olan imam Bûsîrî'dir. 1 sevval 608/7 Mart 1212'de Yukari Misir'daki Behnesâ sehrine bagli Behsim'de dogan Muhammed el-Bûsîrî, Berberî asilli olup Fas'taki Hammâd Kalesi'nde Habnûnogullari diye taninan bir aileden gelmektedir. Baba tarafindan Bûsîrli oldugu için Bûsîrî, annesi tarafindan Delâsli oldugu için de Delâsî nisbesiyle anilmaktadir. sairin, bazan bu iki kelimeyi birlestirerek Delâsîrî nisbesini kullandigi da görülür. Çocukluk yillari, ailesiyle birlikte yerlestigi Delâs'ta geçmisti. Daha sonra Kahire'ye giderek burada islâmî ilimlerin yanisira dil ve edebiyat tahsil etti. Özellikle hadis ve siyer ilimleriyle daha çok mesgul oldugu, ayrica yahudi ve hristiyanliga karsi yazmis oldugu reddiyelerden onun Tevrat ve incil hakkinda genis malumata sahip bulundugu anlasilmaktadir. Bir süre Bilbis sehrinde maliyede kâtip olarak çalistiktan sonra Kahire'ye dönmüs ve {REF küttâb} denen Kur'an dershanesinde egitim ve ögretim faaliyetinde bulunmustur. Daha sonra el-Mahalle ve Sehâ sehirlerinde kâtip olarak çalisirken mesâi arkadaslari olan hristiyan memurlarin yaptiklari yolsuzluklardan fazlasiyla rahatsizlik duyarak bunlari siirlerinde dile getirmistir. 
        Kisa boylu ve zayif bir bünyeye sahip olan Bûsîrî'nin baslica huzursuzluk kaynagi, haniminin hirçinligi ile çocuklarinin çoklugu ve geçim sikintisi olmustur. sâzelî tarikatinin kurucusu Ebü'l-Hasan es-sâzelî'ye intisap eden sair, onun ölümü üzerine yerine geçen Ebü'l-Abbas el-Mürsî'ye hitaben yazdigi 142 beyitlik "dal" redifli mersiyede seyhinin fazilet ve meziyetlerinden sitayisle söz eder. Öyle anlasiliyor ki ünlü mutasavvif ibn Atâullah el-iskenderî ile Bûsîrî, seyh sâzelî'nin en önde gelen iki mürididir. Ancak ibn Atâullah ilâhî ask temasini islerken, Bûsîrî daha çok peygamber sevgisini terennüm etmistir.
        Hayatinin sonlarina dogru felç olan Bûsîrî, rivayete göre Hz. Peygamber için yazdigi bir kaside sayesinde bu hastaliktan kurtulmus ve uzun bir ömürden sonra seksen küsûr yaslarinda iskenderiye'de vefât etmistir (696/1296-97).
        Bûsîrî'nin kaleme aldigi eserlerin tamamina yakini manzum olup çogu Hz. Peygamber hakkinda yazilan kasidelerden ibarettir. siiri, yapi ve üslûp bakimindan son derece saglam ve liriktir. Bu yüzden asirlar boyu onun naat ve kasideleri islâm cografyasinin her bölgesinde büyük ilgi görmüs, dinî toplantilarda en çok okunan siirler arasinda yer almistir. Klasik kaynaklarda daginik bir sekilde bulunan on iki kasideden ibaret olan siirleri bir araya getirilerek Dîvânü'l-Bûsîrî adiyla yayimlanmistir (nsr. Muhammed Seyyid Keylânî, Kahire 1374/1955). islâmî edebiyat alaninda dünya çapinda en meshur eseri Kasîdetü'l-bürde diye bilinen 160 beyitlik kasidesidir. Coskun bir peygamber asigi olan Bûsîrî'yi söhretin zirvesine tasiyan bu kasideye kendisi el-Kevâkibü'd-dürriyye fî medhi hayri'l-beriyye adini verdigi halde, yukaridaki isimle taninmasi gördügü bir rüyâdan kaynaklanmaktadir. söyle ki hayatinin sonlarina dogru felç hastaligina yakalandigi bir sirada, rivayete göre rüyâsinda Hz. Peygamber Bûsîrî'den kendisi için yazdigi kasideyi okumasini ister; o "yâ Resûlallah! Ben sizin için çok kasideler yazdim, hangisini emredersiniz?" deyince, Hz. Peygamber kasidenin matla' beytini okuyarak bu kasideyi isaret eder. Bûsîrî kasidesini okurken Hz. Peygamber iki yana dogru sallanarak zevkle dinler. Yine rivayete göre Bûsîrî'yi ödüllendirmek üzere hirkasini çikarip yatmakta olan hasta sairin üzerine örter; bir diger rivayette ise vücudunun felçli kismini eliyle sivazlar. sair heyecanla uykudan uyanir, gördügü rüyânin zevkiyle toparlanmaya çalisirken felçten bir eser kalmadigini farkederek sevincinden ne yapacagini sasirir. Bu sirada safak söküp sabah namazi vakti yaklasmaktadir. Bûsîrî abdest alip mescide giderken bir dervisle karsilasir. Dervis ondan bu gece Hz.Peygamberin huzurunda okudugu kasideyi kendisine vermesini ister. iste bu olay duyulduktan sonra kaside büyük bir üne kavusur ve zaman asimi ile sairin verdigi isimle degil, rüyâda Hz. Peygamber tarafindan üzerine örtülen hirka sebebiyle Kasîdetü'l-bürde diye anilmaya baslar. Bazi kaynaklarda hastaliktan kurtulmasi sebebiyle Kasîdetü'l-bür'e diye geçiyorsa da bunun yakistirmadan öte bir degeri yoktur.
        Dünyada en meshur ve en çok okunan kasideler arasinda yer alan bu eser, belli basli bütün kültür dillerine tercüme edildigi gibi, Afrika, Güneydogu Asya ve Balkanlardaki mahalli dillere de çevrilmistir. Çesitli bölge ve ülkelerde genellikle sünnet, nisan ve dügün merasimlerinde, mübarek gün ve gecelerde, ayrica haftalik evrad olarak okunmakta, son münacât kismi ise felçli hastalar üzerine yedi gün süreyle okunup Cenâb-i Hakk'tan sifa niyaz edilmektedir. 
Tesbit edilebildigi kadar kasideye yapilan serhlerin sayisi 110, tahmisler 58, tesdisler 16 civarinda olup, üzerine sayisiz nazireler yazilmistir. Biz bu çalismamizda kasideyi Türkçe tercümesi ile birlikte verirken ayni zamanda Kasîde-i Bürde'yi Türkçe Söyleyis basligi altinda her beyiti Türkçe terennüm etmeye çalistik. Dinî heyecani canli tutmak ve peygamber sevgisini yasatmak için sanatin gücünden her dönemde istifade edilmistir. Genç nesillerin bu gerçegi dikkate alarak bu konuda daha güzel örnekler ortaya koyacaklari ümidiyle..
Kaside-i Banet Suadü ve Yazarı: Hz. Ka'b Bin Züheyr (R.Anh)
  Kâ'b bin Züheyr, Müzeyne kabilesinden olup, onbir şair yetiştiren bir aileye mensuptu. Babası Züheyr bin Ebî Sülemî ve kardeşi Büceyr de şair idiler. Kâ'b bin Züheyr'in babası Hıristiyan ve Yahudi âlimlerinin yanlarına gider, onları dinlerdi. Onlardan âhir zamanda bir Peygamber gön­derileceğini işitmişti.
Züheyr, bir gece rüyasında, gökten bir ip uzatıldığını, o ipten tutmak için elini uzattığı hâlde yetişemediğini görmüştü. Bu rüyasının, ahir za­manda gelecek olan Peygambere yetişemeyeceğine ve ömrünün o gön­derilmeden biteceğine işaret olduğunu anlamıştı.
Fakat oğulları Kâ'b ve Büceyr'e, âhir zaman Peygamberi gönderilince, Ona îman etmelerini vasiyet etmişti. Kâ'b bin Züheyr ve kardeşi Büceyr, İslâmiyet gelince, Peygamberimizle görüşmek üzere Medine-i Münevvereye doğru yola çıkmışlardı. Ebrak-ul Azzâf denilen yere geldik­lerinde, kardeşi Büceyr dedi ki:
 "Sen burada bekle, ben Medine'ye gidip, O Peygamberi bir göreyim. Söylediklerini dinleyeyim.”
Büceyr Medine'ye gidince, Peygamberimiz ona, İslâmiyeti anlattı ve Müslüman olmasını söyledi. O da hemen kelime-i şehâdet getirerel Müslüman oldu.
Kâ'b bin Züheyr, kardeşi Büceyr'in Müslüman olduğunu öğrenince ona çok kızdı. Bunu dile getiren bir şiir yazdı. Şiirinde, Peygamberimiz ve İslâmiyete karşı hoş olmayan sözler söylemişti. Kardeşi Büceyr, bun; tahammül edemeyip, durumu Peygamberimize arz etti. Bunun üzerine Peygamberimiz buyurdu ki:
"Kâ'b'a kim rastlarsa, onu öldürsün!”
Kardeşi Büceyr, Kâ'b'a bir mektup yazıp gönderdi. Mektupta, "Başının çâresine bak!" diye yazarak durumu bildirdi. Kâ'b'ın yazdığı kötüleyici şiire karşılık bir de şiir yazdı. Bu şiirinde özetle şöyle dedi:
Ey Kâ'b! Kabul etmeyip, yerdiğin bu İslâm dîninden daha gerçek ve daha sağlam bir din olamaz, var sende? kurtulmak istiyorsan putları bırak, bir olan Allaha îman et, Müslüman ol ki, kurtulabilesin! Kıyamet gününde kaçılamayacak oian Cehennem ateşinden, Müslüman olup, îman edenler­den başkası kurtulamayacaktır.
Büceyr, kardeşi Kâ'b'a yazdığı mektubun bir kısmında da şöyle yazmıştı:
Rasûlüllah (sav)'ı şiir yazarak hicvedip üzen Mekkelilerden bâzıları öldürüldü. Kureyş şâirlerinden sağ kalan İbni Zibâra ve Hubeyre bin Ebî Vehb  ise  başlarını  alıp  kaçtılar. Eğer sağ kalmak  istiyorsan,  acele Rasûlüllah (sav)'in yanına gel!
O, yaptığına pişman olup, tevbe ederek yanma gelen kimseyi öldürmez. Böyle tevbe ederek, geîip Müslüman olanların hepsini kabul etti. Bu mektubumu alır almaz Müslüman ol ve hemen buraya gel! Eğer bu dediğimi yapmayacak olursan, yeryüzünde başını al, nereye gideceksen git!
Kâ'b bin Züheyr, kardeşi Büceyr'in mektubunu alınca, sanki yeryüzü ona dar gelmişti. Zaten kabilesi arasında bulunan düşmanları, onun için, "O, artık öldürülmüş demektir!" diyerek dedikodu yayıyorlardı.
 Kâ'b bin Züheyr, bu durum karşısında derin derin düşünmeye başladı. Yavaş yavaş gönlü aydınlanıyordu. Nihayet Müslüman olmaya karar verdi. Medine yollarına düştü. Peygamber efendimizi metheden ve ken­disinin de tevbe edip, Müslüman olduğunu bildiren uzun bir şiir yazdı.
Medine'ye varınca, gizlice Cüheyni kabilesinden olan bir arkadaşının .evine gidip, misafir oldu. Ertesi gün sabah, evine misafir olduğu kişi, onu, Peygamberimizin yanma götürdü. Peygamberimiz o sırada, Ashâb-ı ki­ram arasında idi. Eshâb-i kiram etrafini sarmış, sohbetini dinliyorlardı.
Kâ'b bin Züheyr, devesini mescidin önüne çöktürüp, içeri girdi. Pey­gamberimizin yanına yaklaşıp, kendini tanıtmadan dedi ki:
Yâ Rasûlallah! Kâ'b bin Züheyr yaptıklarına pişman ve Müslüman olarak aman dilemeye gelmiş bulunuyor. Ben onu sana getirsem, aman verip, Müslüman olmasını kabul eder misiniz?
Peygamberimiz buyurdu ki:
"Evet.”
"Yâ Rasûlüllah, ben şehâdet ederim ki, Allahtan başka ilâh yoktur. Sen de O'nun Rasûlüsün!”
"Sen kimsin?”
"Ben Kâ'b bin Züheyr'im.”
Eshâb-ı kiram onun Kâ'b bin Züheyr olduğunu anlayınca, Ensârdan biri ayağa kalkıp dedi ki:
Yâ Rasûlallah! Müsaade et, boynunu vurayım! Peygamber efendimiz buyurdu ki:
"Vazgeç ondan! O, içinde bulunduğu halden pişman ve Hakka dönmüş olarak gelmiştir.”
Bu sırada Kâ'b bin Züheyr, Müslüman olduğunu bildiren bir kaside okumaya başladı. Bu kasidesinde uzun bir girişten sonra, asıi mevzuya geçip, Müslüman olduğunu, tevbe ettiğini ve af dilediğini dile getirdi. Son kısmında da Peygamberimizi ve Ashâb-ı Kiramı metheden beyitleri okudu.

Peygamberimiz, Kâ'b bin Züheyr'in, "Banet süâdü= Sevgili uzaklaştı" sözleriyle başlayan bu kasidesini beğenip, çok memnun oldu. Onu affetti. Bürdesini (hırkasını) çıkarıp, onun omuzlarına koydu. Bu sebeple Kâ'b bin Züheyr'in kasidesi, "Kaside-i Bürde" ismi ile meşhur olmuştur. Kaside-i Bürde'nin birinci bölümü şöyle:

Kaside-i Bürde'nin Türkçe Tercemesi: (Bu kasideyi yazarken), Herem'i övmesi üzerine Züheyr'in elleriyle derlediği göz alıcı dünya çiçeklerini (nimetlerini) istemedim.

Ey yaratılmışların en hayırlısı olan Peygamber! Kıyamet günü geldiğinde benim senden başka sığınacak kimsem yoktur.

Kerîm olan ALLAH, kıyamet gününde Müntekım ismiyle tecelli edince, ey ALLAH'ın Rasûlü bana şefaat etmekle senin makam ve rütbene asla nok­sanlık gelmez.

Şüphesiz dünya ve ahiret senin cömertliğinden. Levh'in ve Kalem'in ilmi de senin ilmindendir.

Ey nefs, Büyük günahlardan dolayı ALLAH'ın rahmetinden ümit kesme! Çünkü ALLAH'ın mağfiretine nisbetle büyük günahlar küçük hatalar gibidir.

Umarım ki Rabbim rahmetini taksim ederken, taksim günahların (çok­luğuna göre) yapılır.

 

Kasîde-i Bürde'yi Türkçe Söyleyiş
 

"Şiiriyle Züheyr Övmüş Herem'i 
Kralın şaire bolmuş keremi. 
Acep Rabbim bize ödül vere mi? 
Bir onun lülfundan dilerim rahmet, 
ALLAHümme salli alâ Muhammed. 
Ey kerem sahibi yüce Peygamber! 
Vakit tamam diye gelince haber, 
Bilinmez diyara başlar bir sefer. 
Bunca ağır yükle bilmem n'ederim, 
O gün senden başka kime giderim?! 
Müntakim ismiyle Rabbim tecelli 
Ederse, bizlere sensin teselii; 
Şefaat kâmsın özünden belli... 
Arzet halimizi ulu ALLAH'a 
Güçlük mü var canım sen gibi şaha. 
Bu yalın gerçeği bilenler bilir, 
Senin ilmin Levh u Kalem'den gelir; 
Kereminden dünya-ahiret feyz alır. 
Müştakız feyzine yâ Rasûlallah,
Arınsın ruhumuz, sun şey'en lillah. 
Kesme ümidini, gel etme ah vah, 
İşlemiş olsan da bir nice günah, 
Affeder hepsini, Gafûr'dur ALLAH. 
El aç dergâhına seherde erken, 
Ürpersin vicdanın dua ederken. 
Huzuruna boyun büküp gidince, 
Coşturur derya-i rahmeti bence; 
Rabbim o rahmeti taksim edince, 
Günahlara göre taksim yapılır, 
En çok payı ondan asiler alır.

Hz. Kâ'b 645 senesinde Şam'da vefat etti. Rasûlüllahın hediye ettiği bu hırka, Hz. Muaviye tarafından Kâ'b bin Züheyr'in vârislerinden satın alınıp, muhafaza edilmiştir. Sırasıyla Emevîlere, onlardan Abbasîlere, daha sonra da Mısır'ın fethinde Mekke Şerifi taralından diğer kutsal emânetler ile birlikte Yavuz Sultan Selim Han'a teslim edilmiştir. Günümüze kadar korunan bu hırka, "Hırka-ı Saadet" ismi ile meşhur olmuştur. Bugün hâlâ İstanbul'da Topkapı Müzesinde "Hırka-i Saadet" odasında muhafaza edilmektedir. [207]

Hz. Peygamber (sav)'in ümmetinden olmak bir şereftir. Müslüman insanın bütün çaba ve gayreti Hz. Muhammed (sav)'in ümmetine layık bir kul olabilmektir.
Müslüman, hayatına peygamber sevgisini yansıtan insandır. Sa­habelerin hayatında peygamber sevgisinin büyük bir yeri vardın Onlar, peygamber sevgisiyle moral buluyorlardı. Peygamber sevgisi, ALLAH yo­lunda mü'min insanın fedakârlık sergisidir. Peygamber (sav)'in dâvasını hayata hakim kılmak için her hangi bir fedakârlıkta bulunmayanlar, O'na karşı sevgide samimi olmayanlardır.

Samimiyet dersinde sınıfta kalanlar, sevginin bedeline katlanmayanlardır. ALLAH ve Peygamber sevgisinin önüne geçirilmiş bütün sevgi ve sevdalar birer belâdırlar. Sahabeler, hayatlarında ALLAH ve Peygamberinin sevgisinin önüne başka sevgi geçirmeyenlerdir. Onların hayatında ALLAH sevgisinden sonra peygamber sevgisi geliyordu. Onlardan birini görenler, ALLAH'ı Peygamberini hemen hatırlıyorlardı. Çünkü sahabe, insanlara ALLAH'ı ve Peygamberini hatırlatmayı ve tanıtmayı vazife bilmişt. Dolayısıyla ALLAH'ı ve Peygamberini tanmıyanlar ve tanıtmayanlar, saha­belerin yolundan ayrılanlardır.

Bu ürüne ilk yorumu siz yapın!
Bu ürünün fiyat bilgisi, resim, ürün açıklamalarında ve diğer konularda yetersiz gördüğünüz noktaları öneri formunu kullanarak tarafımıza iletebilirsiniz.
Görüş ve önerileriniz için teşekkür ederiz.
Tavsiye Ürünler
Kasidei Bürde Şerhi ve Banet Suadü, 2 Kaside Fazileti, Havas ve Esrarı, Kelime Manalı, İmam Busayri, Kab Bin Züheyr, Ömer Faruk Hilmi Kasidei Bürde Şerhi ve Banet Suadü, 2 Kaside Fazileti, Havas ve Esrarı, Kelime Manalı, İmam Busayri, Kab Bin Züheyr, Ömer Faruk Hilmi, ömer faruk hilmi tuğra neşriyat Kaside-i Bürde Şerhi ve Banet Suadü, Fazileti, Havas ve Esrarı, Kelime Manalı, İmam Muhammed Bin Said El Busiri sipariş, Tuğra Neşriyat, Dua Havas kırık mealli kasidei bürde banet suadü kasidesi, tuğra neşriyat
Kasidei Bürde Şerhi ve Banet Suadü, 2 Kaside Fazileti, Havas ve Esrarı, Kelime Manalı, İmam Busayri, Kab Bin Züheyr, Ömer Faruk Hilmi

Tavsiye Et

*
*
*
IdeaSoft® | Akıllı E-Ticaret paketleri ile hazırlanmıştır.