Fihi Ma Fih, Mevlana Celaleddin Rumi, Abdülbaki Gölpınarlı

Fihi Ma Fih, Mevlana Celaleddin Rumi, Abdülbaki Gölpınarlı

Kategori
Yayınevi
Barkod
inkilap yayınları fihimafih
Vitrin Katagorisi
Aynı gün kargo
Fihi Ma Fih Kitabı - Mevlana Celaleddin-i Rumi- Tercüme Abdulbaki Gölpınarlı
Büyük Boy - 1. Hamur Kağıt

"Fîhi mâ-fîh”, büyük hakim, öz insan Mevlânâ Celâleddin’in sohbetlerinden meydana gelmiş bir kitaptır. Mevlânâ, kendisini ziyarete gelen yahut kimi zaman ziyaretine gittiği kişilerle konuşurken, sorularına cevap verirken, yeri geldikçe âyetleri tefsir, hadîsleri şerh ederken o mecliste bulunanlardan biri, belki de birkaçı, sözlerini zaptetmişler, herhalde sonradan bu zaptedilen parçalar karşılaştırılmış, belki de kendisine gösterilip düzeltilmiş, en sonunda da temize çekilmiş, böylece de bir kitap meydana gelmiştir. Kimi bölümlerinin, sonradan, hatırda kaldığı kadar zaptedilmiş olması da bir ihtimal olarak söylenebilir. Zâti Sûfîlerde bu, bir gelenektir.”
Sözümüz burada bitti şimdilik; aziz okuyucu, kitabı aç, Mevlânâ’mızla baş-başa kal, soluk-soluğa konuş; artık o söylesin, biz sustuk.
Bende-i bendegân-ı Mevlânâ
*Abdülbâki GÖLPINARLI
"Bir kitap ki ne varsa onda var; anlamlar bakımından lâtif...
Onu okuyanın canı arınır, güzel kokar; anlamlarını anlayanaysa müjde.”

Yazar: Mevlana Celaleddin-i Rumi
Çeviren: Abülbaki Gölpınarlı
Sayfa Sayısı: 296
Boyut: 14 x 20 cm 
Basım Yeri: İstanbul 
Kapak Türü: Karton Kapak
Kağıt Türü: 1. Hamur Kağıt
Dili: Türkçe 
Dağıtım: Kitap Takipçileri
Temin Süresi: Aynı gün kargo
 
"Fîhi mâ-fîh”, büyük hakim, öz insan Mevlânâ Celâleddin’in sohbetlerinden meydana gelmiş bir kitaptır. Mevlânâ, kendisini ziyarete gelen yahut kimi zaman ziyaretine gittiği kişilerle konuşurken, sorularına cevap verirken, yeri geldikçe âyetleri tefsir, hadîsleri şerh ederken o mecliste bulunanlardan biri, belki de birkaçı, sözlerini zaptetmişler, herhalde sonradan bu zaptedilen parçalar karşılaştırılmış, belki de kendisine gösterilip düzeltilmiş, en sonunda da temize çekilmiş, böylece de bir kitap meydana gelmiştir. Kimi bölümlerinin, sonradan, hatırda kaldığı kadar zaptedilmiş olması da bir ihtimal olarak söylenebilir. Zâti Sûfîlerde bu, bir gelenektir.”
Sözümüz burada bitti şimdilik; aziz okuyucu, kitabı aç, Mevlânâ’mızla baş-başa kal, soluk-soluğa konuş; artık o söylesin, biz sustuk.
Bende-i bendegân-ı Mevlânâ
Abdülbâki GÖLPINARLI
"Bir kitap ki ne varsa onda var; anlamlar bakımından lâtif... Onu okuyanın canı arınır, güzel kokar; anlamlarını anlayanaysa müjde.”

Fihi Ma Fih, Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin meclislerindeki konuşmalarının, oğlu Sultan Veled veya müritlerinden biri tarafından yazılarak, sonradan bu notların bir araya getirilmesiyle meydana gelmiş bir eserdir. 
Her fasılda ele alınan mevzu ve meseleler başka başkadır ve her fasıl muhtevası bakımından müstakil olmakla beraber Hazret-i Mevlana'nın umumi olara tasavvufi düşüncelerini, dini, felsefe, ahlaki akidelerini, dünya ve insanlık görüşünü, tabiatını, şiir telakkisini, devrinin birçok mühim olaylarını, muhitini ve nihayet geniş muhiti üzerindeki derin ve büyük tesiri anlatması bakımından tam bir bütünlük gösterir. 
Bu eserde hakim unsur tasavvuftur. Birçok fasıllarda doğrudan doğruya, mutlak varlık ve zuhurundan; akl-ı kül ve nefs-i külden; kainat, eflak, anasır ve devirden; dünya ve ahiretten; insan, veli, nebi ve insan-ı kamilden; sülük ve derecelerinden; yakinden, aşk ve cezbeden bahsedilmiştir. Fihi Ma Fah'i okuyanlar Haz-ret-i Mevlana'nın bütün bu hususlardaki düşünce ve görüşlerini ne büyük bir açıklık, sadelik ve aynı zamanda ne büyük bir kudretle anlatmağa muvaffak olduğunu göreceklerdir. 
"Fîhi mâ-fîh", büyük hakîm, öz insan Mevlânâ Celâleddîn’in sohbetlerinden meydana gelmiş bir kitaptır. Mevlânâ, kendisini ziyârete gelen, yahut kimi zaman ziyâretine gittiği kişilerle konuşurken, sorularına cevap verirken, yeri geldikçe âyetleri tefsîr, hadîsleri şerh ederken o mecliste bulunanlardan biri, belkide birkaçı, sözlerini zaptetmişler, her halde sonradan bu zaptedilen parçalar karşılaştırılmış, belki de kendisine gösterilip düzeltilmiş, en sonunda da temize çekilmiş, böylece de bir kitap meydana gelmiştir. Kimi bölümlerinin, sonradan, hatırda kaldığı kadar zaptedilmiş olması da bir ihtimal olarak söylenebilir. Zâti Sûfîlerde bu, bir gelenektir. Mevlânâ'nın babası Sultân-al Ulemâ Muhammed Bahâeddîn'in "Maârif”i,, Seyyid Burhâneddîn'le Şemseddîn-i Tebrizî'nin "Makaalât”ları da sohbetlerin zaptından meydana gelmiş kitaplardır. Hattâ belki Sultan Veled'in "Maârif”i de bunlardandır. Sûfîlerde, büyüklerin sohbetlerini zaptedip, bir kitap hâline getirmek, mektuplarını bir araya toplamak geleneği son zamanlaradek sürüp gitmiştir ki, Hamzavî-lerden Oğlanlarşeyhi İbrâhim'in, 1059'dan 1065'e kadar ( 1449-1655) sohbetlerinin, halîfesi Kütahyalı Gaybî Sun'ullah (Ölm. 1072 den sonra) tarafından zaptından meydana gelen "Sohbet-nâma"yle Halvetiyyeden bir şûbe kuran ve bu tarîkate melâmet neş'esini katan kuşadalı İbrâhim'in ( ölm. 1262 h. 1846 ) mektupları, bu kitapların zamanımıza en yakınlarındandır(*).
(*) Her iki kitap da basılmamıştır.
Bu sohbetler, kimler tarafından zaptedilmiştir, tertipleri, konuşma tarihine uyar mı? Bunlar hakkında kesin bir bilgi vermemize imkân yok. Ancak çoğunun herhalde Sultan Veled tarafından tutulduğundan da şüphe yoktur. İlerde tavsîfini yapacağımız bir nüshada, bir-iki bölümün kenarına Mevlânâ'nın el yazısıyla, bir bölümün kenarına halîfesinin, yâni Çelebi Hüsâmeddin'in el yazısıyla bulunduğu kaydedilmiştir ki bu bakımdan Mevlânâ'nın sohbetlerini, kimi defa Sultan Veled, kimi defa Çelebi Hüsâmeddin, kimi defa da bir başka âşığın, hattâ dediğimiz gibi bir kaç âşığın birden zaptettiğini, bunların kendisine gösterilip, okunup düzeltildiğini, kendi el yazısıyla bulunduğuna göre bâzılarının, kendi tarafından yazıldığını, "Fihî mâ-fih"in böyle meydana geldiğini söyleyebiliriz.
Bölümlerin ilkinde, sonlara doğru Mevlânâ, Muîneddin Pervâne'yi, Şamlılarla Mısırlılar aleyhine moğallarla birleştiği için şiddetle kınamadadır. Muîneddin’in Baybars'la münâsebeti 670 sularındadır (1271). Baybars'ın Anadolu'ya gelişi de 676'dadır (1277). Herhalde bu sohbet, Muîneddin'in hayatına mal olan iki yüzlü bir siyâsete girişmesinden önce, yahut sonradır, bu bakımdan da Mevlânâ'nın son yıllarına âittir. 6. bölümde Şeyh Şeref-î Herevî'nin meclise gelip Çelebi Hüsâmeddin’in üst yanına oturduğu anlatılıyor. Bu sohbet de Mevlânâ'nın, Çelebi'yi kendisine hemdem edindiği yıldan, yâni Salâhaddin'in ölüm tarihinden (1258) sonrası olsa gerek. 22. bölümde Salâhaddin'in aleyhinde bulunan İbni Çâvûş'u kınadığına göre bu sohbetin tarihi'de Salâhaddin'in ölümünden yâni 1258'den öncedir. 20. bölümde "Bu sefer Şemseddîn'in sözünden dahada çok zevk duyacaksınız "deniyor. Bu sözden maksadı, Şems'ten bahsedilince daha fazla zevk duyacaksınız demek değilse, bizzat Şems'in sohbeti kastediliyorsa bu sohbet de Şems'in şehâdet yılı olan 645'ten (1247) öncedir. 21. bölümdeyse Şemst'en "Birisi, tanrı sırrını kutlasın, ârifler padişahı Tebrizli Şemseddîn'in katında dedi ki" tarzında bahsettiğine, gene aynı sohbette, Selâhaddin'e fazla tapı kıldığını anlattığına göre bu sohbet de kesin olarak 1247'den sonra, 1258'den öncedir. 52. bölümde "Mesnevî"nin ikinci cildinde bulunan bir beyti şerh eder. "Mesnevî"nin ikinci cildine 662 Recebinin on beşinci günü başlamıştır (1264). Her halde bu sohbetin tarihi de bu cildin bitiminden, yâni 1264 ten hayli sonraki yıllara, bu bakımdan da Mevlânâ'nın son senelerine rastlar. 53. bölümde, ilk zamanlarda şiire istekli olduğunu, tekellüfle şiir söylediğini, şimdiyse nasıl gelirse öyle söylemeye başladığını, fakat gene de şiirlerinin tesirli olduğunu bildirir ki herhalde bu sohbet de son yıllarına âittir. 60 bölümde gene, hattâ daha da şiddetli bir surette Muîneddini kınamadadır ki bu konuşma da son zamanlarına ait olsa gerektir. Hâsılı bir araya toplanıp "Fîhi mâ-fîh" adı verilen bu sohbetler, Şems'le buluştuktan, ilk coşkunluk devresini geçirdikten sonraki devirlere, çoğu da 1247 yılıyla vefat yılı olan 1273 yılı arasındaki yirmi altı yıllık devreye âittir dersek sanırım ki ortaya, gerçeğe yakın bir ihtimal atmış oluruz.www.kitaptakipcileri.com
"Fîhi mâ-fîh" in tertibinde nasıl bir esas gözetilmiştir; bu sohbetleri kim tertib etmiştir? En eskiden en yeniyedek bütün nüshalarda, pek az farklarla, aynı tertip bulunduğuna göre bunu bir tertib eden vardır, fakat kimdir? Kesin bir cevap vermeye imkân yok. Yukardaki satırlarda anlat-tığımız gibi ilk bölüm, son yıllarına âit; fakat sonlara âit bölümlerde de son yıllarına âit sohbetler var. Halbuki 22. bolüm, kesin olarak Salâhaddin sağken doğan bir sohbetin zaptı. Bu bakımdan bu tertipte kronolojik bir esas yok; bunu kesin olarak söyleyebiliriz; fakat gene kesin olarak görüyoruz ki bir tertip de var. Başlardaki bölümlerin uzun olduğuna, sona doğruysa bölümlerin kısaldığına bakılırsa esaslı sohbetlerin başa alındığına, kısa konuşmaların sona bırakıldığına hükmetmek gerekiyor. Bunda da bizce hiç şüphe yok ki "Kur 'ân'ın tertibi gözönüne alınmıştır. Kur'ân’da nasıl uzun sûreler başta, kısa sûreler sondaysa "Fîhi mâ-fîh"te de uzun sohbetler baştadır, kısa sözler sonda. Bu tertibi de herhalde Sultan Veled, ihtimal Çelebi Hüsâmeddin'le de danışarak düzenlemiştir.
"Fîhi mâ-fîh" in tam anlamı, "İçindedir ne varsa içinde" oluyor; fakat bu söz, Türkçe'ye uymuyor. Bu sözle, "Ne varsa onun içinde var", "Ne varsa onda var" anlamlarının kasdedildiği muhakkaktır; sohbetlere verilen bu ad da pek yerindedir. Ancak bu ad nerden alınmıştır?
Şüphe yok ki sohbetler, Mevlânâ'nın zamanında zaptedilmedeydi. Zaptedilen sohbetler, dağınık olarak korunmadaydı. Mevlânâ'nın vefâtından sonra dediğimiz tertibe göre düzenlendi, bir kitap hâline getirildi; ondan sonra da bu kitaba bir ad kondu. Tercememize esas olan kitabın başında, sonradan yazıldığını sandığımız sülüs yazıyla "Kitâbu Fîhi mâ-fîh" yazılı; son sayfadaysa ada âit hiçbir kayıt yok. 716 Zilhiccesinde yazılışı tamamlanan Fâtih nüshasının ikinci yaprağında, başlangıçta "Fîhi mâ-fîh" adına rastlıyoruz. Fâtih'teki 5408 No.da kayıtlı nüshanın ketebesinde "al esrâr-al İlâhiyye" sözünü görüyorsak da bu, bir ad değil, sıfattır. Selim Ağa'da 788'de yazılan nüshada da "Fîhi mâ-fîh" adı var. 

Bu ürüne ilk yorumu siz yapın!
Bu ürünün fiyat bilgisi, resim, ürün açıklamalarında ve diğer konularda yetersiz gördüğünüz noktaları öneri formunu kullanarak tarafımıza iletebilirsiniz.
Görüş ve önerileriniz için teşekkür ederiz.
Fihi Ma Fih, Mevlana Celaleddin Rumi, Abdülbaki Gölpınarlı Fihi Ma Fih, Mevlana Celaleddin Rumi, Abdülbaki Gölpınarlı, Fihi Ma Fih Kitabı, Mevlana Celaleddin-i Rumi,Tercüme Abdulbaki Gölpınarlı, Inkılap Yayınevi,Konya, Yeni Baskı,Büyük Boy,Tercümesi,Çeviren abdül baki gölpinarlı,''Fîhi mâ-fîh”, büyük hakim, öz insan Mevlânâ Celâleddin’in sohbetlerinden meydana gelmiş bir kitaptır. Mevlânâ mesneviden sonra en kıymetli eseri,divanı kebir,kitabı kitapları satış sipariş,satın al,bilgi,hakkında,özet,konusu,ne demek,konya elif kitapevi, İnkılap Kitabevi, Tasavvuf inkilap yayınları fihimafih
Fihi Ma Fih, Mevlana Celaleddin Rumi, Abdülbaki Gölpınarlı

Tavsiye Et

*
*
*
IdeaSoft® | Akıllı E-Ticaret paketleri ile hazırlanmıştır.